Esas
mesele samimiyet(sizlik)
Geleni de gideni de aynı. Almanya başta
olmak üzere yurtdışında yaşayan
vatandaşların meseleleriyle ciddi manada
ilgilenen yok. Biz, meselelere yaklaşım ve
çözüm yollarıyla ilgili tavrımızı
değiştirmediğimiz, demokratik tepkimizi
göstermediğimiz sürece bu böyle devam edip
gidecek. Her gelen, mesele tesbit etmeye, problemleri
yerinde görmeye geliyor, görüyor, sıfatı
"bakan" dan da anlaşıldığı
gibi sadece bakıp gidiyor. İsteyen istediği
kadar bunun tersi olduğunu isbat etmeye çalışsın,
gerçek bu. Batı Avrupa Türkleri kendi
kaderleriyle başbaşa.
Buralardaki vatandaşların meselelerinin
hallinden sorumlu fakat şimdiye kadar hiçbir
ciddi faaliyetini görmediğimiz Yurtdışında
Yaşayan Türklerden Sorumlu Devlet Bakanlığı
80´li yılların ortalarından sonraki istisnasız her hükümette vardı. Bu makamlarda görev
almış bakanların adını kim
sayabilir... Yaptıkları icraatlardan kim
birer misal verebilir... Haklarını yemeyelim.
Yaptıkları icraatlarla ilgili attıkları
" Sahipsiz değilsiniz!", "Devlet
sizin yanınızda", "Bütün
meselelerinize çare bulunacak", "Dertlerinizi
dinledim, yetkili birimlere ileteceğim" gibi
beylik nutukları inkar edecek kadar da nakör değiliz.
Kimlerden hangi vaadleri duymadık, dinlemedik ki...
İster
hükümette olsun, ister muhalefette. Gelen siyasiler,
partilerinin Almanya karakolları durumuna
getirdikleri derneklerde, damardan zerkettikleri
-cekli, -caklı konuşmalarıyla vaziyeti
idare edip giderlerken, bizlerde hep, onların
bize yaptıkları ziyaretlerin sarhoşluğuyla
bir dahaki bu tür ziyarete kadar idare edip gidiyoruz.
Alman okullarında İslam Din dersinin
verileceği lisan tartışmaları
Almanlar tarafından yapılırken, doğrudan
bizimle ilgili olan bu konuda bizler, neyin nasıl
olması yerine, kimin İslam Din dersi
vermemesi gerektiğini tartışıyoruz.
İçimizden biri çıkıp, "Arkadaşlar,
bizim bu konuyla ilgili detaylarıyla
alternatifimiz şudur" diyemiyorsa, acilen
halimizi yeniden gözden geçirmek zorundayız.
Birileri bizim için bunu yapar, şunu eder diye düşünüyorsak,
şiddetle yanılıyoruz demektir. Zira
meselelerin bugünkü kangrenleşmiş hale
gelmesinin temelinde yatan, çözümü hep başkalarından
beklemektir.
Bilhassa devlet kontrol ve destekli toplantı veya
biraraya gelmeler, medyadaki bütün pompalamalara rağmen
sadece dostlar alışverişte görsünden
başka birşey değil. İstenilen
şablona sokulamayan sivil kitle örgütlerini
devre dışı bırakmak için oluşturulan
Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar
Danışma Kurulu (YYVDK)´ da, çalışma
toplantısı adı altında izin yapıyor.
Biraraya geldikleri izinlerinden çıkan sonuçlarda,
bunların herhangi bir problemi çözmek için
niyetleri olmadığını her defasında
gördük. Yurtdışında Yaşayan Türklerden
Sorumlu Bakan Sayın Şükrü Sina Gürel başkanlığında
toplanan YYVDK´cılar, esas işleri devlet
kesesinden izin yapmak olduğundan olsa gerek,
tarihi (!?) toplantılarını meselelere
sadece çözüm teklifleriyle sona erdirip dağılıyorlar.
Bunlar atanmışlar olarak, kendilerini
atayanların dediklerini yapacaklar elbette. Oluşumu
bile şaibeli birletiklerden ne beklenebilir ki?
Atayanlarında, “yurtdışında
yaşayan Türkler ve onların meseleleri”
diye bir dertleri olmadığına göre,
beklentiye girmek, biraz da boşuna.
Bizim, YYVDK´cıların hiçbiriyle şahsi
bir problemimiz yoktur ve olamaz da. Onları yaptıkları
izinlerden dolayı da asla kıskanıyor
falan da değiliz. Bizi tanıyanlar, bizim
ceket düğmesi ilikleme yarışlarına
hiçbir zaman girmeyeceğimizi bilir. Bu seyahatçilerin
içinden tanıdığımız simalar,
Almanya´da demokrasi ve demokratlıktan söz açılınca
kimseye fırsat ve mangalda kül bırakmayan
kişiler. Fakat, oluşturulması bile
antidemokratik bir kurulda nasıl rahatlar onu
çözebilmiş değiliz.
Yoksa karşı karşıya olduğumuz
durum, demokrasi ve demokratlıkta takiyenin
Almanya versiyonu mu?
Almanya´daki Türler arasında borçlanarak
emeklilik yoluyla maaş alanların karşı
karşıya oldukları emeklilik
iptalleriyle ilgili tek kelime bile etmeyen,
okullardaki İslam Din dersinin lisanıyla
ilgili konuya kıyısından, kenarından
bile dokunmayan, çifte vatandaşlığın
kolaylaştırılması için zamanında
Almanya´ya AB´ye üyelik aday adaylığı
için hediye edilen kazanılmış hakları
hatırlatma zahmetinde bulunmayan, genelge açıklamasına
rağmen Pempe Kart konusunu köklü çözüme ulaştırmak
için adım atmayanlar, Yurtdışında
Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu
değil de, olsa olsa, Yurtdışında
Yaşayan Vatandaşlara Danışmama
Kurulu olur.
Çözüm bekleyen kanayan yaraların halledilmesi
için öyle bahsedildiği gibi,
kocaman kocaman kanun değişikliklerine
bile gerek yoktur. Hukuki düzenlemeler, kararnameler,
yönetmelik değişikleri, tebliğ ve
genelgelerle mevcut problemlerin büyük çoğunluğunun
aşılabileceği, 1995 ´li yıllarda
hazırlanan "Yurtdışında yaşyanların
meseleleri ve çözümleri" adlı 110
maddelik raporda en ince detaylarıyla ortaya
konuldu. Bu rapor, Yurtdışından Sorumlu
Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel´in
seleflerine teslim edilmişti. Yapılması
gereken, yeni tesbitler değil, o raporların
tozlanmaya terkedildiği raflardan alınıp,
masanın üzerine konularak, tekliflerin hayata geçirilmesi
için zemin ve imkan hazırlamaktır. Yeter ki
problemleri çözmekte samimi olunsun, gerisi kendiliğinden
gelecektir...
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Almanya
treni kalkıyor
Göç
Kanunu ve terör
Eğitim
mi dediniz, o da ne?
İzin
ve zorla evlilikler
Yok
saydığımız kadın sığınma
evleri
Sanal
dostları tanımak
Karelerin tamamladığı resim
|