·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BİRLİK                   Alperen Çelik

                               alperen_celik@hotmail.com

 


Binbir gece kabusu ülkesi
SUUDİ ARABİSTAN


Ortadoğu ülkeleri arasında en geniş topraklara sahip bulunan Suudi Arabistan´ı genellikle sadece Hac zamanlarında anımsarız. Arap Yarımadası denilen bölgenin hemen tamamını toprağı sayan ülke, stratejik açıdan çok mühim bir coğrafya üzerine yayılı bulunuyor. 15 milyonluk Sünni nüfus, saptırılmış İslam´ın bir kolu olan Vahhabilik denilen bir inanç biçimini benimsemiş durumda.

Vahhabiliğin tarihçesi

Siyasi olarak 15.-16. yy.´larda Osmanlı hakimiyetine giren Arap yarımadası, coğrafi yapısı itibariyle (% 96´sı çöl) merkezi bir yönetim sisteminin vücut bulması için daima elverişsiz olmuştur ve fiilen İmparatorluğa hiç tam entegre edilememiştir. Bunun sonucu olarak da bölgenin iç kısımlarındaki feodal yapı da hiç bir zaman bir devlet otoritesine değiştirilememiştir. Bundan dolayıdır ki, Vahhabiliğin doğuşu da medeni yerleşim merkezlerinden uzak, çöl ortasında olmuştur. Tarikatın kurucusu vaiz Muhammed İbni Abdülvahhab (1703-1792) Ayina köyünde açıktan açığa Halife ve dolayısıyle padişahın imansız olduğunu, gerçek İslam´da kul ile Allah´ın arasına peygamberin dahi giremeyeceğini, türbe ve mezarların haram olduğunu vs. anlatıyordu. Vahhab, Sultan´ın idam fermanından dolayı kaçmak zorunda kalır. Kaçarken de uğradığı her mezrada vaazlarıyla taraftar toplama arayışı içindedir - ta ki, o zamanın ünlü çöl eşkiyabaşı Muhammed İbni Saud (yani Suud) ile tanışıncaya kadar. Bedevi İbni Saud, sapık vaizin karizması ve konuşma kabiliyetinden istifade edebileceğini düşünür ve bundan böyle beraber hareket etme kararı alırlar. Vahhab´ın hiç bir surette Suud´un dünyevi emellerine karışmayacağı ve Suud´un dini meselelerde Vahhab´a itirazda bulunmayacağı yönünde bir şekil kutsal ant (“mithak“) içerler. Sonraki nesillerin değiştiremeyeceği bu kutsal ittifakı desteklemek için de, Suud´un oğlu, Vahhab´ın 11 yaşındaki kızı ile evlendirilir.

Suudilerin söz sahibi olması 

Osmanlılarla savaşlara girişip defalarca yenilen Suud´lar, ancak İngilizlerin yardımıyla 19. yy. sonlarında yarımada üzerindeki hakimiyetlerini az da olsa sağlamlaştırabilirler. İstanbul hükumetinin otoritesinin tartışılır hale gelmesi, iç kısımlara Osmanlı askerinin neredeyse hiç ayak basmamış olmasından kaynaklanıyordu. Dize getirdikleri diğer Arap kabilelere Vahhabiliği zorla kabul ettiren Suud´lar, kendilerini bugün bir nevi hanedan olarak görmekteler. Gerçekte ise soylarını peygamberimizin torunları olarak göstermeyi seven Arap liderlerin (Ürdün kralı ile Fas kralı hariç) böyle bir soylulukları söz konusu olamaz. Ki, Arap yarımadası üzerinde yayılı, birbirlerine ekserisi azılı düşman olan bedevi aşiretlerin neredeyse tamamı, ancak ilk defa Halife´nin - yani Osmanlı´nın - peygamber sancağı taşıyan ordusuna karşı birleşebilmişlerdi.    

Geçtiğimiz yüzyılın başlangıcında İngiliz ajanı Lawrence başta olmak üzere İngiltere´nin bölgedeki emperyalist emellerinin  önayaklığını yapmış olan Suud aşireti, yarımada halkının İstanbul hükumetine karşı ayaklandırılmasında da en büyük rolü oynamıştı. Birinci Cihan harbinden galib çıkan İngiltere, Suudilere uzun süredir sözünü vermiş olduğu bağımsız Arap devletini ancak 1932´de tanır ve Abdülaziz El-Suud Suudi Arabistan Krallığı´nı, kendisini de sultan ilan eder. Ülkenin tartışılmaz dini inancı da gayet tabii Vahhabilik olur. 

Vahhabilik, petrol ve kutsal ittifak

Bağımsızlığın hemen ertesi yılında ilk Amerikan petrol firması AOC (American Oil Company) sondaj çalışmalarına başlar. Beş senelik nafile aramalardan sonra 1938´de Körfez yakınlarında ilk kez petrol bulunur ve bunu takip eden yıllarda yüzlerce yeni kuyular kazılır. Hemen hiç orman veya akarsuyu bulunmayan Suudi Arabistan, tarım, çiftçilik ve sanayi bakımından da halen dünyanın en geri kalmış ülkelerinden biri konumunda. Suudiler, zenginliklerinin tamamını “siyah altın“ dedikleri petrola borçlular. Tahmini petrol rezervleri 35 milyar ton olmakla birlikte, dünyanın toplam petrol ihtiyacının %17´si sadece bu ülkeden sağlanmakta. Bunu, 15 milyar ton ham petrol rezervleri ile Irak, 12 milyar ton ile İran ve 13 milyar ton ile de Kuveyt takip etmekte.

Vahhabiliğin sımsıkı elinde tuttuğu Suudi Arabistan´ın yönetim şekli krallık. Ülkede herhangi bir siyasi parti veya meclis bulunmuyor. Yargı, yasama ve karar mercei kralda birleşiyor. Kutsal ant gereği, kralın hemen yanı başında daima bir Vahhabi şeyh bulunur ve siyasi kararlara itiraz veya memnuniyetini bildirir. Bir İslami şura meclisi kurulu olup, hükümdarın hesap vermekle yükümlü olduğu tek merce burasıdır. “Din polisi“ kadınların araba sürmemelerini, çarşaflarını takınmalarını veya yalnız sokağa çıkmamalarını kontrol eder. Sinema, tiyatro veya herhangi eğlence merkezleri “haram“ olduğu için bulunmuyor. Gazete, dergi, radyo ve televizvon kuruluşları, gerçek manada, canlarından olmak istemiyorlarsa aynı çizgide yayın yapıyorlar. Çünkü Suudi Arabistan´da halka “haram“ kılınmadığı  tek eğlence ve toplanma olanağı, genellikle akşam üstleri yerine getirilen ve halka açık sahalarda tatbik edilen kelle uçurma ve kol-bacak kesme gösterileri.

Ülkede petrolün getirdiği umumi refah sonunda her Suudi vatandaşına sağlık hizmetleri ücretsiz veriliyor. Krallık, dünya gelir sıralamasında en zengin on ülke arasında bulunsa da, ülkede çalışan Suudi Arap hemen hemen hiç bulunmuyor. Arapların yapmaya tenezzül etmediği düşük kaliteli (temizlik, taksicilik, satıcılık vs.) işlerde Pakistan, Hindistan ve Filipinler´den getirilen misafir işçiler (yani köleler) kullanılıyor ve çalıştırılıp, en geç dört yıl sonra ülkelerine geri gönderiliyorlar - Suudi vatandaşı olmak zaten mümkün değil.Suudi Arabistan´ın, bırakın demokrasiyi, en temel hak ve özgürlüklerinin bulunmadığı totaliter sistemi, nedense “hür dünya“´yı hiç bir vakit rahatsız etmedi. Afganistan´da kurulan korkunç rejimin mimarı Talibanların esin kaynağının Vahhabilik olduğunu pek azımız bilmekte. İlkel ve çağdışı din anlayışı ile Vahhabilik, güzel İslam´ı inanılmaz bir  bağnazlıkla saptırıyor.

Suudi Arabistan - Amerikan kutsal ittifakı

Hassas coğrafi konumu ve yeraltı zenginlikleri bakımından çok önemli yere sahip olan Suudi Arabistan´da Amerikan üsleri bulunuyor. Krallığı dış tehditlere karşı korumakla görevli “müttefiki“ ABD´nin ülkesinde asker bulundurmasından dini çevreler büyük rahatsızlık duymakta.

Sovyetler Birliği´nin 1979 kışında girdiği Afganistan´a cihad etmek için, başında genç milyarder Bin Ladin´in bulunduğu ve finanse ettiği binlerce kişilik gönüllü tugayı gider. Amerika´nın “soğuk savaş“ politikası çerçevesinde girişilen anti-sovyet kampanyada Müslümanların uluslararası düzeyde birlik sergilemesi ABD´nin çok  işine gelmekteydi. Zaten Ladin´in CİA ile dostane ilişkisinin ta bu tarihlere dayandığını da artık bilmeyen kalmadı. Sovyet yenilgisinden sonra ülkesine zafer edasıyla dönen Ladin, beraberinde binlerce mücahiti de getirir. Saddam´ın Kuveyt´i tehdit etmesi üzerine paralı ordusuyla yardım teklif eden Ladin´in isteği, kral Fahd tarafından geri çevrilir - ve kendi ordusu bulunmayan ülkeyi “korumaları“ için Amerikan askerleri davet edilir. Ladin için bardağı taşıran son damla da kutsal topraklar olarak gördüğü Arabistan´a “Yahudi ve haçlı ordularının“ ayak basmaları olur. Her ne kadar Afganistan´da Amerikan yardımlarını kabul etmiş olsa da, kendisi bu ülkeye düşmanlığını hiç gizlememişti.

Bugün ise Ladin kamuoyuna ABD tarafından, ortaya yeni çıkmış bir fenomen olarak empoze edilmeye çalışılmakta. Eski tanıdıklar olduklarını, Ladin´in halen Suudi kralı ve ailesi ile içli dışlı olduğunu ve ailesinin kendisini hiç bir zaman dışlamadığını istihbarat çevreleri uzun zamandan buyana biliyor. Ve 11 Eylül saldırılarında ölen 19 kişiden 15´inin üzerinden Suudi pasaportlar çıktığını, fakat bunun arkasında fazla durmanın sakıncalı (!) olacağı diplomatik çevrelerce  biliniyor. Bu kutsal ittifakı ve dostane ilişkileri hiç bir şey sarsamayacağa benziyor. Hele New York´ta ölen 2800 kişinin karşısında 1880 Suudi petrol kuyusu mevcut ise...

Ve günümüz ilişkileri

İşte Suudi Arabistan´ın bu petro-stratejik diyebileceğimiz özel statüsünden dolayı ufak tefek kusurlarını bağışlayan ABD, bu ülkeye olan bağımlılığını kısmen de olsa azaltmış durumda. Hatta gayri resmi olarak bu ülkedeki askerlerini geri çekme ve üslerini kapatma düşüncesi bile Suudi kralını hayli telaşlandırıyor. Irak´ın zengin ve henüz işlenmemiş muazzam petrol yatakları ABD´yi bölgede yeni yapılanmalara cesaretlendiriyor gibi. Suudi Arabistan´ın Irak savaşına karşı olmasının altında da bu gerçek yatıyor. Şayet bu monopol statüsünü yitirdiği andan itibaren kral kendisini, dış düşmanı bırakın, binbir baskı ile zor zaptettiği kendi halkına karşı koruyacak kuvvete muhtaç olacak. ‚

Amerika´nın Ortadoğu´da çok büyük oynadığı kesin. Ama bombaladığı Afganistan´ı haritada dahi gösteremeyecek derecede bilgisiz bir ABD Başkanı´nın Irak çıkmazından nasıl kurtulacağı da merak konusu.
SAYFA BASI



Yazarın diğer yazıları:

Binbir gece kabusu ülkesi
SUUDİ
ARABİSTAN

Ortadoğu
Terör – nedir, ne değildir?
Saddam - ne idi, ne oldu, ne olacak?
İyi ve Kötü üzerine

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Alperen Çelik
Binbir gece kabusu ülkesi
SUUDİ ARABİSTAN
Sizden Biri
Gurbet
Mahmut Aşkar
Çekil Yolumdan!
Fikret Ekin
Güvenlik mi ?
Hürriyet mi?
Üzeyir Lokman Çaycı
Yan Kesit
Latif Çelik
Aynı acıyı duyanlar en samimi olanlardır
Muhsin Ceylan
Temennim, haksız çıkmak!
Sebahattin Çelebi
Gözlerimde ölür akşamlar...
Şensel Aşkın
Ölü Canlar
Yılmaz Kuzucu
Kimse sizin yerinize düşünmez
Ali Kılıçarslan
Doğru yazalım, doğru konuşalım!
Ozan Yusuf Polatoğlu
Seçim Şakası
İsmail Altıntaş
Gençlik ve Eğitim
Şefik Kantar
Schröder’le AB trenine binmek mümkün mü?
Hidayet Kayaalp
Kabaklı köyün ahalisi ve NLP
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
İsmail Tüysüz
Yılbaşı ve noel kutlamaları hakkında neler biliyoruz
Ayten Kılıçarslan
Azınlık Türk kadın hareketi var mı?
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bili