Din
Anlayışımıza Dair
Din olgusu, insanoğlunun başlangıcından günümüze
kadar gelen ve fertlerin gerek özel hayatlarında gerekse
toplumsal hayatta önemli derecede rol oynayan gerçekliklerden
biridir. Ferdin ve toplumun düşünce ve eylem alanlarında
bu derecede önemli olan bir olgunun yaşanan reel hayatın
içinden konuşmasından daha doğal bir şey
olamaz. Ne var ki
mevcut din anlayışımızın düşünce
ve bilgi örgüsünün böyle bir ihtiyacı karşılayacak
durumda olmadığı anlaşılmaktadır.
Şüphesiz burada sözkonusu olan husus, iman ve
ibadetlerle ilgili değişmez ilkeler değil,
ancak bunların arasında yer alan (kader anlayışı
gibi)bazı
ilkelerin yorumu ve anlama biçimiyle sosyal hayatımızı
ilgilendiren meselelerdir. Örneğin kader meselesini ele
alalım. Bizim dini geleneğimizde ve dini
bilgilerimiz arasında yer alan kader meselesi hep
Allah’ın değişmez bir yazgısı
olarak kabul edilmiş ve bu kabule dayalı olarak ferdî
ve toplumsal sorumsuzlukların faturası hep Allah’a
kesilmiştir. Anne babanın ihmalinden ya da doktorun
vurdum duymazlığından dolayı sağlığı
bozulan çocuğun ya da ferdin durumu, yaptığı
inşaatın demirinden çimentosundan çalan müteahhidin
sorumsuzluğundan ötürü yıkılan binanın
altında kalıp ölen ya da sakat kalan insanların
durumu, siyasi sorumsuzluklarından dolayı bir proje
üretmeksizin ve gerçekleştirmeksizin memlekette artan
sefalet ve işsizliğin, ekonomik darlığa bağlı
problemlerin, eğitimsizlik vb. durumu hep kaderle izah
edilmiş, insanlar kutsal olanı ihmal ederek yapmış
oldukları olumsuz eylemlerin mağdurlarını
yine o ihmal ettikleri kutsalın ezici ve boyun eğdirici
yaptırımıyla kendi dünyalarına hapsetmişlerdir.
Ve bunun adı kader olmuştur. Oysa kader, mevcut
imkanlar ölçüsünde yapılması gerekenlerin
harfiyyen yerine getirilmesinden sonra başa gelendir.
Bunun dışında bireysel ve toplumsal
sorumsuzlukların neticesinde oluşan olayları
kaderle izah etmek, kendi sorumsuzluğunu son derece
istismar edilen kader inancının potasında
eritmek, gönülden inanan masum insanları kandırmaktır.
Mevcut din anlayışımızın ve dini
bilgilerimizin yetersizliği ve yaşanan sosyal hayata
cevap vermedeki eksikliği
Suruş’tan yapacağım bir alıntıyla
açıklamak istiyorum. İrandan belirli sayıda
bir grup Hacı adayı Arabistana gidiyor. Hac
mevsiminde bulaşıcı hastalıkları önlemek
maksadıyla yetkililer bir duyuru yapıyorlar. Bu
duyuruya göre her Hacı adayı tuvalete girdikten
sonra ellerini sabun vb. ile yıkaması gerekiyor.
Ancak sözkonusu Hacıların başında rehber
olarak bulunan molla buna itiraz ediyor. Sebebi ise onun okuduğu
fıkıh kitabında “eller üç defa yıkanırsa
temiz olur” hükmüdür. Şüphesiz hiçbir kimyasal
temizleyicinin olmadığı dönemde islam ulemasının
koymuş olduğu bu kural islam medeniyeti adına
alkışlanacak bir durumdur. Ancak günümüzde gelişen
son teknolojinin ışığında eller kaç
defa yıkanırsa yıkansın suyla gitmeyen,
ancak bir kimyasal temizleyici ile yok edilebilen bakterilerin
bulunduğu tespit edilmiştir.
Mollanın okuduğu fıkıh kitabını
yazan 8. 9. asırlarda ya da daha önce yaşayan islam
uleması mikroskobu nerden bilsin? Onun yaşadığı
dönemde en iyi temizleme yolu su ile birkaç defa yıkamak
idi.
Sorun bugünü yaşadığı halde günün
getirdiklerinden habersiz olanlarda. Bu ve buna benzer örnekler
sünni gelenek içersinde de oldukça yaygındır.
Hani bir banka reklamında kullanılan söz vardı
ya: Yok aslında birbirimizden farkımız(cümlenin
ikinci kısmını ben şöyle tamamlıyorum)
netice de biz işte böyle müslümanız.
Günümüz açısından mevcut imkanlar içersinde müslümanları
tarihin görünmez dehlizlerine sokmak her halde bir vebaldir.
Bu, tembelliğimizin, düşünce ve bilgi üretemeyişimizin
üstünü yetersiz olan bilgilerin aktarımıyla örtüp,
insanların bugünkü hayatını tarihe gömmekten
başka bir şey değildir.
Şu halde böyle bir vebali yüklenmek
istemiyorsak, inananları bile bile tarihe gömmek
istemiyorsak din anlayışımızı
sorgulamamız gerekmektedir. Şüphesiz burada biz
ilahiyatçılara büyük görevler düşmektedir.
Ancak talep ve desteğin, zaman, mekan ve imkanların
oluşturulmadığı yerlerde “zamansız
öten horoz olmak” ta hoş bir şey değil. O
halde bir kamuoyu gerekli değil mi?
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Din
Anlayışımıza Dair
Selam
SAYFA
BASI
|