DÜRBÜN Prof.
Dr. Hacı Duran
|
|
duranhaci@gmail.com
|

FİTNE ENDÜSTRİSİ VE WİKİLEAKS
“Fitne
endüstrisi” deyimi birçok kimseye garip gelecektir. Fitne
bir davranışın dini değerini ifade eden bir kavramdır.
Endüstri ise, eski anlamıyla makine kullanılarak yapılan her
türlü üretim faaliyetinin adıdır. Sanayi demektir. Fitne
manevi bir bozgunculuğu veya bozgunculuğun üretilmesini,
endüstri ise maddi bir eşyanın üretimini ve sürümünü ifade
eder.
Fitne, insanları bir birine düşürmek, onları karamsarlığa
itmek, güvensiz bir durumda tutmak üzere, yalanlarla veya
gizli niyetlerin dolaşıma sokulması ve söylentileştirilmesi
ile gerçekleşir. Fitne, kelime kökü bakımından zeki veya
zekâ kıvraklığı anlamlarına gelir. Toplumu gerçeklerden
ayırır, hakikatten kopartır, karışıklığa, çatışmaya ve kaosa
sürükler. Fitne gerçeği görmeyi engeller, toplumu çatışmaya
sokar, böylece insanlar umutsuzluk, çaresizlik, korku ve
panik içine girer. Bundan dolayı, fitne savaştan daha
kötüdür(Bakara:191).
Fitne, olmayan bir şeyin bir gruba yüklenmesi, yani ithamla
ve töhmet altında bırakmayla da ilgilidir. Yalan söyleme de
fitne çıkarmak için başvurulan yöntemlerdendir. Yalan bir
gerçeği inkâr etmektir, aynı zamanda bir hakikati
gizlemektir. Bir de olmayan bir şeyi hakikat olarak
sunmaktır. Olmayan bir şeyin varmış gibi gösterilmesi,
sadece yalan söylemek değildir, aynı zamanda yalan
uydurmaktır.
Fitne il ilgili bir diğer kavram da fasık terimidir. Kuran-ı
Kerim'de Yüce Allah, Fasıkın haberini araştırınız, Fasıkın
haberine inanarak bir topluma haksızlık yapmayınız(Hucurat
:6) demektedir. Tevbe(8,24) suresinde ise fasıkların
ağızlarıyla konuştukları, söylediklerinde samimi
olmadıkları, onların müminleri aldatan münafıklar oldukları,
mallarını, makamlarını ve dünyevi varlıklarını her şeyden
daha üstün tuttukları söylenmektedir. Hz. Nuh’a
inanmayanlar, Firavun ve bağlısı olan grupların da fasık
oldukları birçok ayeti kerimede buyrulmaktadır. Ayrıca
müminlerin fasıklara inanma tehlikesi ile karşı karşıya
bulundukları, müminlerin fasıkları affetmesi ve onları hoş
görmesi hallerinde bile, yüce Allah’ın fasıkları
affetmeyeceği, onların dünyalarını, onların başına yıkacağı
ihtar edilmektedir.
Yalan uydurmak İslami kaynaklarda bilindiği gibi fitne ve
fısk olarak tanımlanmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in yukarıda
belirtilen ayetleri, bize bunu söylemektedir. Ancak fitne ve
fısk klasik metinlerimizde kişi davranışları bağlamında ele
alınmaktadır. Kişilerin amelleri ile ilgili bir günah olarak
yorumlanmaktadır. Türkçe Kur’an meallerinde de “fasık kavim”
terimi, “fasık topluluk” olarak yorumlanmıştır.
Hâlbuki “fasık kavim” ifadesinden, “yalan uydurmak ve
kötülük işlemek üzere örgütlenmiş olan bir organizasyonu”
anlamak lazımdır. Yani fasıklık ve fitne ile kaim olanlar
demektir. Günümüzde ise Wikileaks belgelerinde ifşa olunan
gayrı resmi diplomasinin içeriğinde ve bu içeriğe bağlı
olarak “medyatik iktidar” alanında, yaşanan tartışmalara
bakıldığında, “fasıklığın ve fitnenin kurumsal bir
endüstriye dönüştüğüne” şahit olmaktayız. Yani ABD
diplomasisi ve bu diplomasinin medyatik uzantıları “fısk ve
fitne üreten bir endüstri” ye dönüşmüşlerdir.
Yalan uydurma, insanları töhmet altında bırakma, olmayan
bir şeyle ve yalanlarla çatıştırma günümüzde bir meslek
haline gelmiştir. Reklam, propaganda, tanıtım teknolojileri
denilen teçhizatı ve kurumları bir düşünün. Propagandanın
bir teknoloji olduğu, örgütsel faaliyetlerle yapıldığı ve bu
alanda uluslar arası düzeyde çeşitli iletişim ağlarının
kurulduğu da bilinmektedir. Bu faaliyetler; çalışan sayısı,
sermayesi, etki alanları ve örgütsel yapılarıyla bir
endüstri olmuşlardır. Adına siber saldırı denilen
saldırılar, aslında bir yönüyle fitne çıkartmayı
amaçlamaktadır. Bu amaçla simulasyonlar inşa edilmektedir.
Kamuoyu denilen alan bu simulasyonların etkisi altına
girmektedir. İnsanlara her yerde uydurulan yalanlarla
oluşturulan simulasyonlar gösterilmektedir. Bütün bunlar bir
endüstriyel etkinliğin planlanması ve düzenlenmesi
süreçlerine benzer süreçlerle gerçekleşmektedir. İşte bundan
dolayı insanlık bir “fitne endüstrisi”yle karşı karşıyadır.
Daha önce “Uydurulan Yalanın Gladyatörleri” başlıklı bir
makalemde ABD istihbarat teşkilatlarının “yalan
uydurduklarını”, bu yalanları similasyonlara
dönüştürüldüklerini, sanal ve medyatik ortamda bu yalanları
gösterime koyduklarını, böylece uydurulan bir yalanın
gerçeğe dönüştürüldüğünü belirtmiştim. Ortaya çıkan
Wikileaks belgeleri, iddiamızı doğrulayacak niteliktedir.
Wikileaks belgeleri unvanıyla dünya gündemine düşen ve ciddi
tartışmalar inşa eden Amerikan diplomatik belgeleri,
fitnenin resmi kanallar ve görevlendirmelerle nasıl
planlandığını ve düzenlendiğini göstermektedir.. Belgeler,
gizli ve kirli niyetlerle, açık diplomasiyi karşı karşıya
getirmektedir. Yani resmi diplomasinin sahte yüzünü,
göstergeye dönüştürmektedir. Diplomatik tecessüsleri,
yalanları ve önyargıları dolaşıma sokmaktadır. Simulasyona
dönüştürmektedir. Böylece sanal bir gerçek inşa edilmeye
çalışılmaktadır. Bu durum, Bakara(102) süresinde, Hz.
Süleyman’ın iktidarı hakkında “uydurulan yalanların”
dolaşıma sokulmasına benzemektedir. Hz. Süleyman’la ilgili
olan bu temsil, iktidar çevreleri arasında uydurulan
yalanların ne gibi çatışmaları körüklediğini de açıkça
belirtmektedir.
“Yalan uydurma endüstrisi”nin yapısına bakıldığında şunları
görmekteyiz. ABD diplomatları ve casusları bulundukları
ülkelerde iktidarı, iktidar uzantılarını ve iktidarla ilgili
grupları izlemektedir. Onları biri birine kırdırmaya
çalışmaktadır. Ülke yönetimlerini ve toplumlarını bir
karmaşaya sürüklemektedir. Kendilerine haber getiren resmi
yetkililer görevlendirmektedir. Sonra da bu bilgileri
“medyatik iktidar” alanında simulakrlara yani göstergelere
ve ikonalara dönüştürmektedir. Böylece, ABD kendi
gölgesinde güçlenen liderleri ve politikacıları da dolaylı
olarak uşaklaştırmaktadır. Arap şeyhleri gibi emperyal
uşakların kirli yüzlerini de, kendi ülkesini ABD’ye ihbar
eden uşak liderleri ve politikacıları da deşifre etmektedir.
Medyatik iktidardaki uzantılar ise yaptıkları haberlerde
ABD’yi bir ikona yani gösterge olarak gösterimde tutmaya
devam etmektedir.
Bu ifşaatları insanların ABD’nin çirkin yüzünü görmesi
olarak yorumlayan iyi niyetli yorumlara da rastlanmaktadır.
Bunları açık toplumun bir gereği olarak görenler de vardır.
İletişim teknolojilerinin açıklığı mecbur kıldığını
belirtenler de çıkmaktadır.
Ancak ben böyle düşünmüyorum. ABD’nin çirkin yüzünü görmek
için bu belgelere ihtiyaç yoktur. ABD tarihine ve ABD’nin şu
anda dünyada işledikleri suçlara, bir bakınız. Bunların
hangisi gizlidir? Yaptığı işkenceden gurur duyan bir
imparatorluk var ortada. Bu imparatorluk kimleri nasıl
kandırdığını ve yalanlarla nasıl bir “zihniyet emperyalizmi”
kurduğunu da ifşa etmekten geri kalmaz. Çünkü bunları
becermek, yani yalan, fısk ve fitne ile hâkimiyet kurmak, bu
“fitne endüstrisi”nin tabiatında vardır.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
FİTNE
ENDÜSTRİSİ VE WİKİLEAKS
Erasmus’un
Barbarları
Örgütler
ve Cemaatler
Erbakan’ın
Son Sözleri
Anayasanın
Gölgesindeki Terör
Kurucu
İktidarın Anayasası
Terör
ve Etnik Kimlik
Türkiye’nin
Ekseni
Günahların
İktidarları
Bürokratik
Yargının Fanatikleri
ABD
Saldırılarının Doğası
İsrail'in
Arapları, Ermenistan'ın Türkleri
Zürih
Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Örümcek
Ağı ve Yargı Gücü
Soykırım
Vahşeti Anıtı Olarak İsrail’in Gazze Katliamı
MUHAYYEL
ERMENİ SOYKIRIM İKONASININ KURBANI OLARAK TÜRKLER
Dazlak
şiddet eylemleri ve Türk hoşgörüsü
SAYFA
BASI
|