
Çatlak Kafaların Heykeli
Kars’ta insanlık anıtı olarak isimlendirilen çatlak heykel
tamamlanmadan siyaset ve sanat dünyasında tartışılmaya
başlandı. Kars halkı öteden beri bu çatlak heykeli
bulunduğu yere yakıştırmamıştı. Sayın Başbakan Erdoğan’ın
Kars ziyaretinde, çatlak heykeli ucube olarak anması ve
bulunduğu yerden sökülmesi talimatını vermesi tartışmayı
başlatan kıvılcım oldu.
Bir sanat eseri hakkında yapılan tartışmanın birçok boyutu
olabilir. Sanat felsefesi bu tartışmalar üzerinde durur. Bu
makalede, malum heykel hakkında ortaya çıkan tartışmaların
üç boyutu üzerinde duracağım. Bunlardan birincisi sanat
eserinin üslubu, estetik, yönü ve biçimidir. İkincisi sanat
camiasının söz konusu esere verdiği değerdir, kıymettir. Ona
biçtiği fiyattır. Üçüncüsü sanat eserinin gösterime koyduğu
ideoloji, inanç, anlam ve değerlerdir.
Sayın Başbakan, çatlak heykeli ucubeye benzetti. Daha sonra
da bu heykeli şekil, çizgi, güzellik, uyum, alımlılık, göze
ve gönle hitap etme özelliği bakımından yetersiz bulduğunu
ifade eden açıklamalar yaptı. Yani heykeli estetik olarak
güzel bulmadığını söyledi. Başbakan’ın çıkışı ve eleştirisi
sanat eserinin estetik değeri kapsamındadır. Ancak, ne
gariptir ki, Başbakan’a gösterilen tepkilerden hiç birisi
estetik yönden gelmedi.
Estetik eleştiriye yani ucube benzetmesine, ideolojik tepki
geldi. İlgili heykeli yapan heykeltıraş eserini savunurken
heykelin estetik özellikleri üstünde durmadı. Eserine
kendince yüklediği anlamı ve ideolojiyi gündeme getirdi.
Basında yıllardır köşe yazarlığı yapanların birçoğu da
konuya ideolojik yönden yaklaştı. Başbakan’ı haklı bulanlar
ve bulmayanlar bu konuda ortak bir tutum içinde oldu.
Böylece, Türkiye’nin aydınlarının sanat konusunda ne kadar
donanımsız olduklarını da bu vesile ile öğrendik.
Malum heykelin ideolojik değeri ise iki şekilde sunuldu.
Birincisi İslam’ın heykeller hakkındaki temel inanç
ilkelerini esas alan eleştirilerdir. Bu basmakalıp yargıya
bağlı olarak Sayın Başbakan’ın dini inançlarından dolayı
heykele karşı geldiği yazıldı. Konu irtica paranoyasına
kadar götürüldü. Böylece dini bütün insanların davranışları
hakkında öteden beri tekrarlanan basmakalıp yargılar
tekrarlanmış oldu.
Heykelin ideolojik değeri hakkındaki ikinci itiraz ise,
Ermenilerle Türkler arasında yaşandığına inanılan, ölümcül
savaşın hatırasına saygısızlık, şeklinde gösterime kondu.
İtirazın bu boyutu, Ermenistan hükümetini, Ermeni
diasporasını, Türkiye’deki Muhayyel Ermeni acıları
hayranlarını ve Türkleri katillerin çocukları olarak itham
eden bütün küresel güçleri işin içine soktu. Dışişleri
Bakanı Davutoğlu, konu hakkında resmi açıklama yapmak
zorunda kaldı. İç dengelerle dış dengeler arasındaki farka
bağlı olarak söylenen siyasi laflara, saygı duyulması
gerektiğini, ifade eden şeyler söyledi.
Heykelin piyasa değeri, yani kıymeti hakkında hiçbir şey
söylenmedi. Sanat üreticileri, pazarlamacıları ve
tüketicileri yerlerinde oturdular. Hiçbir fikir beyan
etmediler. Öte taraftan hükümete muhalif olan çevreler ise
heykeli sahiplendiler. Onu kasabalarına götürmek
istediklerini belirten açıklamalar yaptılar. Muhalefetin
fanatizme dönüşmüş biçimiyle karşı karşıya kaldık. Çünkü
CHP’li belediyelerin, partilerinin Ermenilere ilişkin mevcut
ideolojisini bilmemeleri beklenemez. Hatırlanacağı gibi,
mevcut AK Parti hükümeti, Ermenistan’la ilişkileri
düzeltmeye çalışırken, onlar itiraz etmişlerdi. Şimdi ise
CHP’liler, Ermeni beklentilerini ideolojik manada
meşrulaştırdığı varsayılan bir heykeli, sırf Sayın
Başbakan’a muhalif olma adına sahipleniyorlar.
Öte taraftan çatlak heykel, Kültür Bakanı Günay’ı da ilginç
bir ikilemle karşı karşıya bıraktı. Bakan bey, Sayın
Başbakan’ın sözlerini, ne yaptığını bilmeyen heykeltıraş
gibi, yontmaya çalıştı. Başbakan bunun üzerine sözlerinin
yontulamayacağını üstüne basarak tekrarladı. Bakan bey
şaşkınlık içinde, sert kayaya çarptığını anladı. Granit
kayadan heykel yapmanın kendi harcı olmadığını, ekranları
izleyerek öğrendi. Böylece kendi özgünlüğünü ve duruşunu
durmadan tekrarlayan Bakan Günay’ın da nereye kadar
yaptıklarının ve savunduklarının arkasında durabildiğini de
öğrendik.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Türkiye sanat eserlerini
tartışamayacak kadar sanattan uzak bir ülke. Bu konuda
sanatı savunduğunu ikide bir dile getiren kesimlerin,
akıllarının karışık ve kafalarının çatlak olduğunu gördük.
Çatlaklığıyla ucubeye benzetilen heykelin sanat değeri
hakkında bir şey söylemek zor. Çünkü bu konuda bir fikir
beyan eden bile olmadı. Ancak bu heykelin çatlak kafaların
kültür seviyesini gösterime koyduğu da açıktır.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Çatlak
Kafaların Heykeli
Anadilin
İdeolojik Gösterimi
FİTNE
ENDÜSTRİSİ VE WİKİLEAKS
Erasmus’un
Barbarları
Örgütler
ve Cemaatler
Erbakan’ın
Son Sözleri
Anayasanın
Gölgesindeki Terör
Kurucu
İktidarın Anayasası
Terör
ve Etnik Kimlik
Türkiye’nin
Ekseni
Günahların
İktidarları
Bürokratik
Yargının Fanatikleri
ABD
Saldırılarının Doğası
İsrail'in
Arapları, Ermenistan'ın Türkleri
Zürih
Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Örümcek
Ağı ve Yargı Gücü
Soykırım
Vahşeti Anıtı Olarak İsrail’in Gazze Katliamı
MUHAYYEL
ERMENİ SOYKIRIM İKONASININ KURBANI OLARAK TÜRKLER
Dazlak
şiddet eylemleri ve Türk hoşgörüsü
SAYFA
BASI
|