DÜRBÜN Prof.
Dr. Hacı Duran
|
|
duranhaci@gmail.com
|

Türkiye Liberallerinin Milli Birlik Endişesi
Mehmet Barlas, ATV’ de Sayın Başbakan Erdoğan’a ilginç bir
soru sordu. Ak Parti’nin milliyetçi bir söylemde
bulunduğunu, bu söylemin Ak Parti’yi MHP’lileştirdiğini
söyledi. Barlas’ın bu sorusu, Başbakan’ın milli birlik ve
kardeşlik politikalarına, liberal kesimlerin yönelttiği
eleştirilerin bir muhassalası niteliğindedir. Bilindiği gibi
kimi liberal yazarlar, öteden beri Ak Parti’yi milliyetçi ve
muhafazakâr bir siyaset izlemekle suçlamaktalar.
Hatırlanacağı gibi daha önce de Sayın Başbakan Türkiye’nin
milli birliğine vurgu yaptığında ve Ermeni soykırım
ithamlarını, Türkiye vatandaşlarına hakaret kabul ettiğini
söylediğinde, birçok köşe yazarı tarafından eleştirilmişti.
Bu kesimler, Türkiye’nin Osmanlı coğrafyasıyla
ilgilenmesini, eksen kayması olarak değerlendirmişlerdi.
Alkol ve uyuşturucu maddelerden gençleri korumak için yasal
tedbirlerin alınmak istenmesini muhafazakârlaşma tehlikesi
olarak görmüşlerdi. Arap ülkesi halklarının Türk bayrağıyla
gösteri yapmasını ve Türkiye’nin bunları teşvik etmesini de
millileşme siyaseti izlemesi olarak tanımlamışlardı,
eleştirmişlerdi.
Ak Parti’nin milliyetçi bir politika izlemekle itham
edilmesi ve suçlanması, kendi içinde ciddi çelişkileri
barındırmaktadır. Ak Parti’ye yöneltilen bu eleştirilerin
anlamı ve amacı üstünde durmak gerekir. Milli birlik ve
beraberlik siyaseti, bu eleştiriyi yapanlarca bir sorun
olarak görülmektedir. Bu gruplara göre Ak Parti, liberal bir
partidir, liberal bir partinin milli birlik ve kardeşlik
politikası izlemesi doğru değildir. Milliyetçi yani milli
birlik ve kardeşlik siyaseti izleme, MHP’lileşmek anlamına
gelir. Türkiye’deki tek milliyetçi parti MHP’dir.
Önce birinci sorun üzerinde duralım. Milli birlik,
beraberlik ve kardeşlik siyaseti, aslında ülkesini yöneten
bir siyasi partinin anayasal, kültürel ve tarihsel
görevidir. Siyasi Partiler Kanunu ve Anayasa bu konuda
açıktır. Tarihte kendi ülkesinin milli birliğini,
kardeşliğini ve bütünlüğünü esas almayan resmi bir iktidarın
örneği de yoktur. Bundan dolayı, Ak Parti’nin Türkiye’nin
milli birliğini ve bütünlüğünü savunmasında ve bu konuda
özgün bir siyaset izlemesinde yadırganacak bir durum yoktur.
Anlaşılan Ak Parti’yi bu manada suçlayan liberal kesimler,
bir ülkenin resmi iktidarının esas görevinin ne olduğunu
bilmeyecek kadar uçuk görüşler taşımaktadır.
Dünya’da bilinen aşırı liberal ve aşırı sol hareketlerin
yönettikleri ülkelerin siyasetlerini bu duruma örnek
gösterebiliriz. Aşırı liberalizme örnek ABD’nin demokrat
yönetimleridir. Barack Obama’nın seçim zaferi konuşmasını,
Ak Parti’ye liberalizm adına eleştiri yapanlara hatırlatmak
isterim. Malum konuşmada, hatırlanacağı gibi Obama, ABD’nin
kurucu başkanlarına, onların ilkelerine ve ABD’nin milli
gücüne olan bağlılığını dile getirmişti.
Rusya’da komünistlerin ihtilaldan sonraki politikalarını da
aşırı solun siyasetine örnek gösterebiliriz. Lenin, Stalin
ve müteakip komünist liderler, Rus çarlığını yıktılar, ancak
Rusya’nın tarihi gücünü, emperyal siyasetini ve milli
birliğini korudular, zamanımıza kadar taşıdılar. Yani aşırı
sol fikirlere ve siyasetlere mensup iktidarlar, yönettikleri
ülkelerin milli birliğini, beraberliğini ve etki alanlarını
muhafaza etmeyi her zaman temel görev bilmişlerdir.
Yukarıda belirtilen iki örnekte görüldüğü gibi, milli birlik
siyaseti, ne liberaliz diyen iktidarların nede sosyalistiz
diyen iktidarların ihmal ettiği ve terk ettiği bir
siyasettir. Çünkü bütün ülkelerin iktidarlarının tabiatında
yönettikleri toplumun milli birliğini, kardeşliğini ve başka
ülkelere karşı haklarını savunmak temel esastır. Ak
Parti’nin bölücü, terörist hareketlere karşı izlediği
politika budur. Türkiye’nin tarihi etki alanlarına açılması
ve bu manada etkili bir dış politika izlemesi, yani Balkan,
Kafkas ve Arap ülkeleri toplumlarının beklentilerine yönelik
bir çaba içinde olması tabii bir durumdur. Bu manadaki
açılımlar eksen kayması değildir, Türkiye’nin tarihi
sorumluluklarının bir gereğidir.
Milli birlik ve kardeşlik siyasetinin sadece bir partiye
hasredilmiş olmasının sosyolojik bir temeli de yoktur.
Milliyetçilik ile ırkçılık, ötekileştirmecilik ve ayrımcılık
biri birine karıştırılmaktadır. Milliyetçilik bir ülkenin
siyasal sınırları içinde yer alan bütün fertlerin ve
grupların ortak refahını, güvenliğini ve küresel çapta
temsilini esas alan bir siyasi söylemdir. Ülke vatandaşları,
farklı ana dillere, farklı dini inançlara, farklı etnik
kökenler mensup olabilirler. Bu durum onları ortak bir
siyasi düzenin yani devletin parçası olarak görmeye mani
değildir.
Amerikan milleti söylemini bu duruma örnek gösterebiliriz.
ABD’nin liberal demokrat başkanı Obama’nın en sık kullandığı
deyimlerden birisi Amerikan milleti kavramıdır. Bu ifadeyi
kullanırken de milletin çıkarından, bütün dünyaya öncülük
etmesinden, Amerikan milletinin düşmanlarından ve
Amerika’nın tarihi sorumluluklarından bahsetmektedir.
Hâlbuki Amerikan halkı birçok farklı, ırka, etnik gruba,
dine ve inanca mensup insanlardan oluşmaktadır. Çok farklı
etnik gruba mensup olan Amerikan vatandaşları bir millet
olarak kabul edilmektedir. Bu millete de Amerikan milleti
denmektedir.
Yukarıda verilen örneklerden anlaşılacağı gibi, liberalizmin
beşiği kabul edilen ABD, kendi milleti için milliyetçilik
yapmaktadır. Çünkü liberalizm bir millete yasal olarak
mensup olan insanların kişisel ve grupsal haklarıyla alakalı
bir kavramlaştırmadır. Bu haklar kimi zaman ekonomik, kimi
zaman dini, kimi zaman kültürel ve kimi zaman etnik
aidiyetlere ait haklar olabilir. Ancak bu hakların verilmesi
ve kullanılması milleti ortadan kaldırmaz. Bu hakları
vatandaşlara vermek milli birlik ve beraberliğin bir gereği
de olabilir. Zaten millet kavramı özü itibarıyla birlik ve
beraberliği bünyesinde taşımaktadır.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Türkiye
Liberallerinin Milli Birlik Endişesi
Seçmen
Haritalarının İdeolojisi
Demokratikleşmenin
Sınırındaki AK Partiı
Çatlak
Kafaların Heykeli
Anadilin
İdeolojik Gösterimi
FİTNE
ENDÜSTRİSİ VE WİKİLEAKS
Erasmus’un
Barbarları
Örgütler
ve Cemaatler
Erbakan’ın
Son Sözleri
Anayasanın
Gölgesindeki Terör
Kurucu
İktidarın Anayasası
Terör
ve Etnik Kimlik
Türkiye’nin
Ekseni
Günahların
İktidarları
Bürokratik
Yargının Fanatikleri
ABD
Saldırılarının Doğası
İsrail'in
Arapları, Ermenistan'ın Türkleri
Zürih
Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Örümcek
Ağı ve Yargı Gücü
Soykırım
Vahşeti Anıtı Olarak İsrail’in Gazze Katliamı
MUHAYYEL
ERMENİ SOYKIRIM İKONASININ KURBANI OLARAK TÜRKLER
Dazlak
şiddet eylemleri ve Türk hoşgörüsü
SAYFA
BASI
|