A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın

·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  YAZARLAR  
·  SÖYLEŞİ  
·  EKONOMİ  
·  POLİTİKA  
·  SPOR  
·  DÜNYA  
·  KADIN & YAŞAM  
·  SAĞLIK  
·  MUTFAK  
·  ÇOCUKLAR  


  DÜŞÜNCELER

            Hidayet Kayaalp

 

h.kayaalp@web.de





ZİHİN KAŞINTISI

Bizim diyarda kaşınmanın farklı çeşitleri vardır...
Bazan eliniz kaşınır, bazan sırtınız, bazan da başınız...
Zaman-zaman ayaklarımızın da kaşındığı olmuştur, laf aramızda!
Tüm bu kaşınma çeşitlerinin  kendine özgü felsefi veya ezoterik bağlantılı izahları vardır:
Mesela, eliniz kaşınıyorsa “para gelecek” denir. Başınız kaşınıyorsa “ başınıza bir kuş konacak!” Tabi bu kuşun türü, yorumcunun size olan muhabbetine göre değişse de, çoğu kez talih kuşudur. Ama nedense bu kuş hep belli zümrelerin başına konar!
Ayakları kaşınanlara ise “yol görünüyor” demektir!

Bizim gençlik yıllarımızda “ayak kaşıntısı” çok salgındı ve biz onun sebebini falcıların görüşünün aksine çok yürümeye bağlardık. Süleyman Demirel “Yollar yürümekle aşınmaz” deyince biz galeyana gelir, yürüdükce yürür ve tabi ayaklarımız da kaşındıkca kaşınırdı...

Bu durum, işin izah  yetkisi  yöresel  falcılardan alınıp, ulusal falcılara teslim edilmesiyle değişmiş olmadı; onlarda olayı aynı şekilde yorumladılar...Yani bizim ayaklarımız kaşınıyordu... “Netekim” 12 Eylül 80 sabahı “1 nolu bildiri” ile durum herkese duyuruldu...
Biz Avrupa’da bulunanlar yolların verdiği rehavetle bir-kaç yürüyüş daha yaptıksa da  işin tadının kaçtığını anlayarak muzdarip olduğumuz ayak kaşıntısına başka izahlar ve yorumlar arama gayretine düştük...

Kendi adıma ben, birgün, zeka düzeyi kadar mizah düzeyide yüksek olan bir tanıdıktan  “Ne olacak şu benim ayakların hali?”diyerek duruma açıklık getirmesini istedim. Onun cevabı kısa ve net oldu: “Kaşınıyor sa kaşıyacaksın arkadaş!”
Bu cevap benim çok hoşuma gitti...Hiçbir felsefi  bağlantı kurma çabasına girmeden sözü yalın haliyle algılayıp başladım ayaklarımı kaşımaya...Ben kaşır dım, onlar kanardı; onlar kanardı ben kaşırdım...Sonra da ortaya çıkan manzarayı “tuhaf, tuhaf” seyrederdim... Sanki Sezai Karakoç üstadın Mono Roza’sı gökyüzünü seyrediyormuş gibi.

Aslında ben ayaklarımı kaşıdıkca zihnimide kaşıyarak kanattığımı sonraki yıllarda farkettim.

 Zihnim kaşındıkca ortaya çıkan manzara dehşet verici idi! 52 Afrika ülkesinin toplam gayrı safi milli hasılasını Belçika’nınkinden birazcık fazla olduğunu bana zihin kanamalarım  öğretti...Sözüm ona, topyekün İslam ülkelerinin ki ise içinda yaşadığimız Almanya’nın ki kadar bile değildi!

Haydi bu durumu “parayla saadet olmaz” türküsüyle teselliye çalışalım ve “asl olan ilim-irfan-hikmettir” gibi  “söyleyene itibar kazandıran” bir sözün de arkasına saklanalım... “Aydın” kavramına yaslanarak milleti aşağılayıp öteleyenler mi hikmet ve irfan kapılarını açacaklar dı? 

Her adalet duygusu taşıyan insan gibi elbette bende genellemelerden nefret ederim. Lakin, “Bu gericiler pire ile evlenmeyi meşru sayıyor” diyen bir adamın siz profesör olduğunu öğrenince “ne diyor bu adam!”diye merak etmez miydiniz.? Bu merakınız sonunda, profesörün, bazı fıkıh kitablarının nikah bahislerinde geçen “ileri derecede yaşlı insan” anlamına gelen pir-i fani sözcüğünü pire sanarak ahkam kestiğini görünce bir yerleriniz kaşınmaz mıydı?

Gençler!
Sizler, hem profesör, hem de şu sıralar millet vekili seçilmiş birinin, “canım, Cuma’yı da kaza ediversinler” sözünü  anlamakta zorlandığınız  bir sırada yaptığım bu kıyağı sakın untmayın! Sizin profesör, cehalette bizim profesörün eline su bile dökemez...Yine sizin ki, Cuma’yı, Kaza’yı telaffus etmeyi biliyor; dua edin pirelerele nikahlamıyor sizi!

Yine sizler, bazı popüler yazarların baş örtülü kızları şarap içerken, mini etekli bayanları camiye girerken hayal etmesini anlamakta zorlanabilirsiniz; kızmayın ama, yine bizim gördüklermizi görmediniz, duyduklarımızı duymadınız, demeden geçemiyeceğim! Onları söyleyen kişi, çok sevdiği şarabı o gün fazla kaçırmış olmalı. Siz o aymazlığı, Yeni Asya gazetesine verdiği reportajla dengeliyebilrsiniz. Onun selefi olan bir insan bizim gençlik yıllarımızın popüler bir yazarı ve yayın yönetmeni idi.
Alın size 1980’li yıllar... Ve  kücük bir cehalet tadımlığı:
“Abdülkadir Geylani ile Şah-ı Nakşibend bir avrupa ülkesinde buluşarak irticai eylem planlarını görüştüler”

Bu kadarı yeter herhalde...
Bizlerin neden ayaklarımızın kaşındığını anlamış olmalısnsız...

Kuşcubaşı Eşref’in yaverine  söylediği “Sevmek korumaya yetmiyor” sözünden yola çıkarak “anlamak, aldanmaya yetmiyor” demek geliyor içimden.
Bu ülkde herkesin bir yerleri kaşındı ama, olan sırtı ve ayakları kaşınanlara oldu! Denklem çok iyi kurulmuştu:
Gençliğin ayakları kaşınmalıydı ki,  sokağa sürüle!
Halkın sırtı kaşınnmalı ki, külfet bölüne!
Beylerin başı kaşınmalı ki, taçlar giyile!
Beyzadelerin elleri kaşınmalı ki, sefa sürüle!

Şimdi kaşınmanın  başka bir türü beliriverdi ve bu da denklemi baronların aleyhine olacak şekilde bozacağa benziyor. Bunun adı aslında zihin kaşınmasıdır. Ama halkın tam uyanışını önlemek için çarpıtıp “göbek kaşınması” olarak lanse ediyorlar! Uzun yıllardır kafası karma karış edilen Türk milleti “ muhtaç olduğu kudreti” kendi içinde keşfederek özgüvenini yeniden ele geçirme sürecini başlatabildi.
İşte lafı belden aşağı düşürmelerinin asıl sebebi bu korku ve kaybetme sendromudur.
Uzmanlar kaybetme sendromunun arkasından kapsayıcı bir uyuz tehlikesi olabilir diye uyarıyorlar!
Tavsiyem uyuz olmadan önce uykuya dalmak daha akıllı bir yoldur.
Korkmayın!
Bu millet sizin de yedi ceddinizin de hakkını korur..

“Göbeğini kaşıyanlar” yani bu aziz  millet,  Hak’ka ve adalete göbek bağı ile olduğu kadar, gönül bağı ve iman bağı ile de bağlıdır...
Ve...Bu herkes için iyi bir teminattır!

Hidayet Kayaalp
/  2 Temmuz 2011




SAYFA BASI


Yazarın diğer yazıları:

ZİHİN KAŞINTISI
TANRILAR KUDUZ MU OLUYOR ?
ÇAKMA LİDERLİK
‘SÖZLERİNİZE DİKKAT EDİN’
EVET... EVET... EVET ARKADAŞLAR..!
“ÜSTÜNÜZÜ GİYİNİN ÜŞÜRSÜNÜZ”
ATIB KURULTAYI
LAMI CİMİ YOK
OYNAMADAN GÜLEBİLMEK
HÜSEYİNSİZLEŞEN TOPLUM RAYDAN ÇIKAR
YİĞİTLER YÜKSEKTE ÖLÜR...
YEN İÇİNDEN KOKU GELİYOR
BEN ASYA’LI BİR KÖYLÜYÜM
ADEM’İN ŞERLİ ÇOCUKLARI
Aşk yolunda bir soylu rehber: Yunus Emre 
SÖZE AYAR VERMEK
KÜRESEL  BÜYÜCÜLÜK
HÜSEYİN  ÜZMEZ’E AÇIK MEKTUP
İNİLTİ
BÖLÜNMÜŞ SEVDA
Sehpaya uygun boyacı mı aranıyor
Mumla eriyen umutlar
Düşünmek farzmıdır?
Demokrasinin çişimi geliyor
Söğüt’ün sevenleri
Kış Raporu
Kasıntı Kütürü
Asrın Belasına Çözüm...
Eşeklerin Gizemli Dünyası
İletişim Kavşağının İşaret Levhaları:İlgi Kalıpları
Ertuğrul Gazi Ve Dursun Fakıh Ve...
Kendimizle İletişim
Övgülerle sövgüler arasında
Değişimin Zihinsel Aşamaları
İletişim kanalları ve farklı davranışlar
NLP ve Biz
Kabaklı köyün ahalisi ve NLP
"Değişim mi, Gelişim mi?"


 

   
SAYFA BASI

Mahmut Aşkar

Avrupa’da Ramazanlaşmak
Avrupa’da Ramazan’ı yaşamak, oruçlu olmak Türkiye’dekine benzemez: Orada oruçlu olmayan “öteki”, burada ise oruçlu olan...
 Devam

Hidayet Kayaalp

EVET... EVET... EVET ARKADAŞLAR..!
Milletimizin hafızası baskılarla, darbelerle, itip kakmalarla sekteye  uğratılmış olabilir ve bir “unutkanlık dönemi”  içinde bulunabiliriz! Devam

Yakup Yurt

Belçika’da Siyasi Akrobasi...
Mevcut Anayasaya göre üç Bölgeli Belçika Federal Devletinde kuzey ile güneyin siyaseten ayrıştıkları ve hiçbir konuda anlaşamadıkları gün gibi aşikar. Devam

Prof. Dr. Hacı Duran

Kurucu İktidarın Anayasası
Bu üç Anayasayı göz önünde bulundurursak, bunlardan hangisi kurucu iktidarın hazırladığı Anayasadır?  Devam

Ozan Yusuf Polatoğlu

YAZIKLAR İSRAİL’E
Korsan devlet ayıbı
Böyle vurdu sahile..

Devam

Prof. Dr. Ramazan Demir

“Açılım” Hukuku ve Sonuçları...
“Demokratik açılım” diye milleti uyutmaya çalıştıkları komediye artık Türk milleti “mizah konusu” yaptı.
Devam

Yakup Tufan

SALDIRGAN İSRAİL VE “MAVİ MARMARA” BASKINI
Artık yalnız kınamak yetmez! Artık ciddi adım atılması lazımdır! İsrail’in bu saldırgan,  pervazsız ve çılgın tutumuna bir son vermek lazımdır! Devam

Ayten Kılıçarslan

Hilal Sezgin’in Mihriban’ı
Almanca’yı bir edebiyat dili olarak en iyi kullanan kalem üstadlarından Hilal Sezgin; hem Almanca hem de Türkçe’ye doğmuş bir yazar. Devam

Leman Kuzu

AMAÇ DOĞRUYU BULMAK!
Hangi parti başa gelirse gelsin, halkın sorunlarını çözecek sistemler üretelim! 
Devam

Mehmet Ali Aladağ

Bizim Sofistike ve
Komplike Aydın
Eğer bu söylediklerini sen anladıysan, ben de senin gibi olayım... Kafası karışık, zihni bulanık, şaşkın herif! Devam

Nurdoğan Aktaş

‘’Beyaz Hüzün’’e ‘’Merhaba Olsun’’
Batı Avrupa ülkelerinde yaşayanlar Türkülerin gücünü en iyi bilen ve bilmesi gereken insanların başında gelirler.  Devam

Orhan Aras

BAĞIMSIZLIK RUHU
Proğram bittiğinde hepimiz Azerbaycan doluyduk. Dili dilimizde, sevinci yüreklerimizde, hasreti dudaklarımızda ve geleceğinin aydınlığı da gözlerimizdeydi. Devam

Ali Kılıçarslan

“Müslümanı Avrupalılaştırmak”
Avrupa’nın mı islamlaştığını, bir başka deyişle müslümanlaşacağını öğrenmek isteyenler, özellikle Almanya Türkleri’nin geleceği hakkında fikir yürütenler, bu kitabı mutlaka okumalılar. Devam

Şefik Kantar

Batı cephesi bildiğiniz gibi
İçedönük Alman politikalarının temelinde; Almanlığı ve Alman İslamı’nı dayatma, ne şekilde olursa olsun kabul ettirme düşüncesi yatıyor.
Devam

Nuran Yelkenci

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde Müslüman Türk Kadınının Yeri...
Ev ekonomisini en iyi şekilde yönetebilen akıllı, eğitimli bir kadın neden ülkeyi
 yönetemesin?
Devam

Muhsin Ceylan

Eğitim masallı uyum yalanları...
Günümüzdeki uyumla alakalı sıkıntıların sebeplerinin mevcut kanun ve uyugulamalar olduğunu Sayın Bakan bilmez mi? Devam

Üzeyir Lokman Çaycı

Çocuklar bizim!
Gerekirse suç işlenen bölgelere psikologlar, spor öğretmenleri, antrönerler,  spor salonları, kütüphaneler,  götürülmelidir... Devam

Umut Bulut

Kalıbınıza tüküreyim

Tofiq Abidin

RAŞİT DEMİRTAŞ a  UĞURLU YOL
 

İsmail Tüysüz

BİZDEN ÖNCE MASALLARIMIZ GELMİŞ

Doğan Tufan

Bizans Oyunlarına dikkat