
Öfke Medeniyeti
Öfke, tanımsız bir duygudur.
Yıkıcıdır. Yerine yenisini ve daha güzelini önermez. Zor
kullanır, güzelliğin kuvvetini bilmez. Aklı iptal eder,
akletmeye davet edeni anlamaz. Öfke ateşin odunu erittiği
gibi eritir insanın erdemli yanını. Öfkenin medeniyeti
olmaz. O sadece yıkar. Tarihi insanlar yazıyorlar. Tarihte
var olan tek şey insanın kendisi ve yaptıklarıdır. Tarih
boyunca zaman ve mekân değişir ama insan aynıdır. İnsanı
çözen tarihi de çözer.
Yusuf Kaplan şöyle diyor (
Batılıların sömürgeci ve emperyalist saldırıları Dünya
üzerindeki tüm diğer dinleri ve medeniyetleri
fosilleştirmesine rağmen İslam’ ı fosilleştirmeyi
başaramadı. Seküler kapitalist ve sosyalist Batı uygarlığı
tecrübelerinin, dünyaya savaşlardan, haksızlıklardan ve
hukuksuzluklardan başka bir şey veremediği anlaşıldı.
Birincisi İslam’ ın doğuşu ve ardından gelen Abbasi ve
Endülüs medeniyetleriyle; ikincisi ise Osmanlı medeniyet
sıçramasıyla gerçekleşen İslam’ ın tarihi müdahalesinin şu
an Müslümanlara üçüncü kez tarih sahnesine çıkma sancısı
yaşattığını görelim) Yeni Şafak, 13 Aralık 2004.
Reaksiyon değil, aksiyona ihtiyacımız
var. Aynı Alija İzzetbegoviç’in dediği gibi ‘üçüncü bir
yol’a ihtiyacımız var. Berrak, içten beslenen bir
bakışa ve “yeni bir medeniyet projesi”ne ihtiyacımız
var.
Geçmişi
kanla yoğrulmuş olan Avrupa ve Amerika’nın kendi kurumlarını
oluşturarak dünyayı paylaşmaları diğer ülkelere kan ve
aşağılama ihraç etmeleri insanlık adına çok hazin bir
durumdur. Yakın Avrupa tarihinde yaşananlar kendi aralarında
nasıl kan döktüklerine şahittir. İkinci Dünya Savaşı buna en
iyi örnektir.
BM'de
daimi veto haklarını elinde tutanlar bugüne kadar adil
oldular mı? Nükleer ve kimyasal silah üreterek dünyayı bomba
haline onlar getirdiler. Irak, kimyasal silah bahanesiyle
işgal edildi. Bütün dünyanın gözlerinin içine baka baka
yalan söylediler.
Zalim ve
diktatör Saddam İran'la savaşırken iyi idi. Ama kontrolden
çıkınca ipini çektiler. Olan Irak halkına oldu. Bosna
savaşında Avrupa ve Amerika üç yıl boyunca seyretti Müslüman
kıyımını. Ama Saddam Kuveyt'e girip petrol yolları tehlikede
olunca üşüştüler Ortadoğu’ya. Ve Irak'a bir milyon ton bomba
attılar. Bedelini de Irak halkına fatura ettiler.
Muhammed Esed “Mekke'ye Giden Yol” isimli eserinde
anlatır. 1900–1950 yılları arasında Ortadoğu tarihine
tanıklık etmiştir. Aslen Yahudi olan ama bu gezileri
sırasında Müslüman olmuş bir düşünürün hayatını anlattığı
kitapta İngilizlerin, İtalyan ve Fransızların Ortadoğu'da
yaptıkları zulüm ve haksızlıkların boyutunu gözler önüne
seriyor. Ortadoğu üzerindeki emellerini anlatıyor.
Şimdi çok farklı mı sanki?. İngiliz ve Amerikalılar yıllar
sonra aynı topraklardalar. Yine kan ve zulümle geldiler.
Başkalarına insan haklarından dem vururken Guantanamo, Ebu
Gureyb ve Felluce’ de yaptıkları işkenceler insanlık adına
utanç vericiydi. Camileri bombalayıp içindeki yaralı
insanları infaz eden bir “Öfke Medeniyeti” onların
ki.
İsrail' i
dünyaya bela eden ve Ortadoğu topraklarına 1948 de bir bıçak
gibi saplayan İngilizler değil miydi? Arapları Osmanlı’ya
karşı kışkırtan, Çanakkale'ye Anzakları getiren. Kılıçsız
savaşçı Mahatma Gandhi'nin ülkesi Hindistan’ı yüzyıllarca
sömüren de onlar değil miydi?
Pearl Harbour'da Japonlar 3.000 Amerikalıyı öldürdüler.
Cezasını Hiroşima ve Nagazaki'de milyonlarca Japon, nesiller
boyu ödedi.. Dünyaya medeniyet ve özgürlük vaad eden Amerika
250 milyon Kızılderili kanı üzerine kurulmadı mı?
1492 yılında Endülüs'te 732 yıllık İslam medeniyetini yerle
bir ettiler.
1917
Çarlık Rusya'sında yapılan Bolşevik devrimi milyonlarca
insanın canına mal oldu. Sibirya kamplarında soğuk ve
açlıktan kırıldılar. Kafkasya’da milletler parçalandı..
Nazi
Almanya’sında yüz binlerce insan gaz odalarında katledildi,
aileler parçalandı. İnsanlar yaşadıkları topraklardan
sürüldü. Bütün Avrupa kan ve gözyaşı döktü Adolf Hitler'in
hayalinin peşinde.
İtalya
Akdeniz'i havuz yapmak istedi ve Roma hayalinin bedelini
Libyalı Müslümanlar kanla ödediler.
Fransa
yıllarca Cezayir'de kan kusturdu Müslümanlara. İşgal dönemi
boyunca bir buçuk milyon müslümanı katlettiler. Abbas Medeni
liderliğindeki FIS hareketi 1992’de seçimleri ezici bir
üstünlükle kazandığı halde Fransa demokrasiyi değil
militarizmi ve diktatörlüğü destekledi.
Haçlı ordularının gözlerini kan bürümüş hırsları, hala
sönmedi. Tam beş yüzyıl sonra, Avrupa' nın göbeğinde 250.000
Müslüman Boşnak’ın katledilmesini seyrettiler. Hollanda
askerleri tarafından korunan Srebrenica'da 5000 Müslüman
Boşnak’ın Avrupa’nın göbeğinde topluca katledilerek
çukurlara atılmasını seyretti çağdaş öfke medeniyeti.
Kosova'
da binlerce Müslüman Arnavut, Sırplar tarafından yok edildi.
Hala toplu mezarlardan cesetler çıkıyor.
Çeçenistan’da savaşın çocukları on yaşını doldurdu. Şu anda
150.000 mülteci Çeçen, İnguşetya sınırında eski vagonların
içinde ölüm kalım savaşı veriyor. Çağdaş Dünya Medeniyeti üç
maymunu oynuyor. Duymuyor, görmüyor.
Adalet
duygusundan saparak “kontrolden çıkan insanlar” yaptı
tüm bu olanları.
Kişisel
ve ideolojik ihtiraslar yüzünden milyonlarca insan öldü.
Bu mu
çağdaşlık ve medeniyet?
Bu olsa
olsa Mehmet Akif'in dediği gibi “tek dişi kalmış
canavar”dır.
Dünya zalimlere kaldı. Işık olmayınca, karanlık var oldu.
“Öfke Medeniyeti” dünyaya hâkim oldu. Onlar yeryüzünü fitne
ve fesada uğrattılar. Buldukları icatları da; insanlara daha
baskın hükmetmek için yanlış yolda kullandılar. Tarih
sahnesinde iki kez yıktıkları İslam Medeniyeti’nin yerine
öfke medeniyetini kurdular. İnsanlığa kan ve gözyaşı armağan
ettiler.
Haksızlık ve zulüm nereden ve kimden gelirse gelsin,
yanlıştır. George Bush ile Usame bin Ladin arasına
sıkışmış/sıkıştırılmış olan İslam medeniyeti elbette bir
çıkış yolu bulacaktır.
İnsanlık adına yeni bir medeniyet projesine imza atmaya
namzet olan İslam Toplumu bir an önce kendi değerlerini
yeniden yorumlamalı, fikirsel yanlışlardan ve kolaycı
alışkanlıklardan arınmalıdır. İslam toplumu kendi
coğrafyasına sahip çıkmak istiyorsa en kısa zamanda kendini
yenilemeli.
Sloganik söylemlerin, yüzeysel ve geleneksel inanışların
derdimize çare olmadığını hepimiz gördük. Tarih boyunca
İslam medeniyeti’nin şiarı kavga değil barış, korku değil
ümid, nefret değil sevgi olmuştur. Taraf olmak ya da olmamak
elbette kişisel bir tercihtir. Bizler; hiçbir şey yapamasak
da gözlem yapabiliriz. Hükmü ise “kalp ve
vicdan” zaten verir.
Artık Batı insanı susmalı, sadece susmalı bence.
Çünkü çok gürültü yaptılar. Çok fazla kirlettiler dünyayı ve
onun vicdanını.
İnsanı kurban etmeyen/ettirmeyen İslam Medeniyeti’nin
Ramazan Bayramı’nda Irak/Felluce’de katliam yapan işgalci
öfke medeniyetine rağmen; Said-i Nursi söyle der “Şu
istikbal inkılabatı içinde en gür sada İslam’ın olacaktır.”
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|