Diaspora ve Kimlik
Kültürel kimlik, ortak coğrafi, tarihi deneyimleri ve
paylaşılan kültürel kuralları içerir; bunlar da bizi, “bir
topluluk” haline getirir. Bu birliğin oluşumu ve devamı,
bütün diğer farklılıklardan daha önemli bir
karakteristiktir.
Bir başka ifadeyle kültürel kimlik, “var olma” kadar bir
“olma” olgusudur. Hem geçmişe hem de geleceğe aittir.
Kültürel kimlikler birden bire oluşmaz; bir yerden gelir,
başlangıçları, tarihleri, oluşum süreçleri vardır ve tarihi
olan her şey gibi sürekli dönüşüme maruz kalırlar. Sonsuza
kadar kökleşmiş bir geçmişe sabitlenme kabiliyetleri de
yoktur; devamlı surette tarih, hakim kültür ve güç
yaptırımlarıyla karşılaşma riskleri vardır. Kimlikler, bizi
tanımlayan ve kendimizi tanımlayarak farklı durumlara
verdiğimiz adlardır.
Kültürel kimlikler, tarihi, coğrafi şartlar altında ve
kültür söylemleri içinde oluşan değişken özdeşim ya da
birleşim noktalarıdır. Bir özellik değil, tanımlamadırlar.
Bu nedenle, her zaman bir kimlik ve kendini tanımlama
ihtiyacı var olagelmiştir.
Burada kimlik konumlamasında özdeşlik ve devamlılık söz
konusudur. Biri bize farklılığımızı, diğeri ise eskiyi
koruyarak yeni baskın kültürle devamlılığı ifade eder.
Ancak, yeni durumlar insanları bütün farklılıklarına rağmen
homojenleştirme ve aynı zamanda onları geçmişlerinden
tamamen koparma projesine hizmet ediyor gibi gözükmektedir.
Bir başka deyişle bu, farklı kimlikleri kendine
benzeştirme/asimile projesidir. Şunu belirtmek gerekir ki,
birlikte yaşama ve ‘öteki’ni tolere etme kültürü
kendiliğinden kabullenilmelidir. Birlikte yaşama isteği ile
tamamen benzeştirme eğilimini birbirinden ayırt etmek
gerekir.
Ancak kimi zaman diasporada toplumsal yapının özünü, kişilik
yapısını oluşturan kültürel kimlikler, asimilasyona tabi
tutulmak istendiğinde içinde büyük anlam ve önem kazanan
olgular olarak tezahür eder.
Kültür bir milletin yaşam biçimi olarak da tanımlanabilir.
Sosyolojik çerçevede kültür bir milletin/toplumun örf, adet,
gelenek, görenek ve inanca ilişkin bütün aktörlerini
kapsayıcı bir ifadedir. Bu anlamda dini gün ve bayramları
kutlama da bu kapsam içerisine girer ve toplumların tarihten
devraldıkları kültürel mirasın kodlarını oluşturur. Ancak,
dikkatle üzerinde durulması gereken nokta şudur: Farklı
kültürel kimliğe sahip olan birey veya topluluk,
farklıklarını koruyarak evrensel kültürü benimseyebilir.
Evrensel olan, insanlığın ortaklaşa oluşturduğu değerler
manzumesidir.
Yukarıda teorik çerçevesini çizmeye çalıştığımız kültürel
kimlik olgusunu ya da sorununu güncel deneyimlerin ışığında
ele alarak aşağıdaki örnekten hareket ettiğimizde, tespit
edilmesi gereken yeni bir durum ve konumlama ile karşı
karşıya olduğumuzu görürüz.
Mesela, bu yıl sadece Avrupa’da değil tüm dünyada ilginç bir
durum tecrübe edilmektedir. Bilindiği gibi Noel, Kurban
Bayramı ve Yılbaşı birbiri ardına aynı günlere rast geldi.
Noel Hıristiyan inancına aittir. Kurban Bayramı,
Müslümanların iki dini bayramından biridir. Buraya kadar
sorun yok. Her din mensubu kendine ait dini bayramını
kutlama hakkına ve özgürlüğüne sahiptir. Ancak, konu
yılbaşına gelince farklı yorumlar ortaya çıkmaktadır. Bazı
din mensupları tarafından yılbaşının Hz. İsa´nın doğumuyla
ilgili olduğu, dolayısıyla yılbaşının Hıristiyanlığa ait bir
dini olgu olduğu tezi savunulurken, aynı kitleden diğer bir
kısmı da yılbaşının Noel’den ayrı olarak evrensel kültür
haline geldiğini ifade etmektedir.
Burada şunu vurgulamak gerekir ki, sosyo-kültürel evrimini
önemli ölçüde tamamlamış olan yetişkin bir birey için
mahalli olanla evrenseli ayırt etmek belki zor olmayacaktır.
Yatay ve dikey sosyal hareketliliğin hâlâ devam ettiği
günümüz dünyasında bireyler, sosyal çevrenin değişmesinden
dolayı, sıklıkla yeni durumlarla karşı karşıya kalmaktadır.
Çoğu kez farklı biçim ve formatlarda, kendisinden, yeni ya
da hâkim sosyo-kültürel sisteme uyum istenmektedir.
Özetle; toplumda kültürün taşıyıcısı durumunda olan dili,
kültürü ve kültürel değerleri koruma ve geliştirme konusunda
istekli olmak gerekir. Kültürel dayanışma bağlarını
güçlendirmek için dayanışmayı arttırıcı kültür unsurlarına
önem verilmelidir. Sosyal ve kültürel dayanışmayı
güçlendirici çalışmalar, diaspora toplumunda kaçınılmaz
olarak bazı arayışları da beraberinde getirecek ve belki bu
sayede içinde yaşadığımız topluma, farklılıklarımıza rağmen
uzun zamandır üyeleri olduğumuzu da kabul ettirmiş olacağız.
“Dinde
zorlama yoktur…”
“Senin
dinin sana, benimki bana…”
Yukarıdaki ayet meallerini verdikten sonra, herhalde sözün
en güzelini kimin söylediğini hatırlatmaya gerek
kalmayacaktır.
Bayramınız kutlu olsun!
SAYFA
BASI
Yazarın diğer yazıları:
Diaspora
ve Kimlik
İslâm
Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Gençlik
ve Eğitim
Yılbaşı
ve Noel Üzerine Düşünceler…
Akıl,
Vahiy ve İslam Toplumları...
Veda
Hutbesi ve İnsan Hakları
Yılbaşı
ve İç Gözlem
Üç
Aylar ve Zamanın Kutsallığı
Kurban;
Aşkın Varlığa Yaklaşmak
Milli
ve Manevi Değerler
Aile
ve toplumsal iþlevi
Olgun
Insan
Ramazan
ayýnýn düþündürdükleri
SAYFA
BASI
|