·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BİRLİK

                 Latif Çelik

 


BEYAZ ATLI SON ALPEREN

Devlete küsülmez derdi her sözünün başında, devletini çok severdi. Çünkü devleti kuran bir aileden geliyordu.  Babası Cemal Bardakçı daha Mustafa Kemal ve arkadaşları  Ankara´ya gelmeden 2 ay evvel bu şehre gelip emniyet müdürü olarak göreve başlamıştı. Kuvay-ı Milliyeciler Ankara yı mesken tutmadan  Bardakçı  gelip milli mücadelenin filizleneceği ortamı  onlar için hazırladı.

O yılların küçük bir Anadolu kasabası olan Ankara genelde Kuvay-ı Milliye taraftarıydı ama yinede Istanbul hükümeti ile beraber hareket eden işbirlikçilerde yok değildi. İttihat ve terakki de önemli bir polis şefi olan Cemal Bardakçi Mustafa Kemal ile İstanbul`dan tanışıyordu. Erzurum ve Sivas Kongresi`nin akabinde Anadolu ateşinin Ankara`da yakılacağını sezen Bardakçı,birkaç vatansever arkadaşıyla Ankara şehrinin yönetimini ele aldı. Ellerindeki kısıtlı devlet kuvvetiyle şehirde birliği sağladı. Osmanlı yönetiminin Ankaradaki son emniyet müdürü ve aynı zamanda Mustafa Kemal yönetimindeki Ankara`nın ilk emniyet müdürü olan Cemal Bardakçı Dikmen sırtlarında Kaman üzerinden Ankara`ya giren Rafet Bele, Rauf Orbay ve İsmet İnönü`yü ilk karşılayanlardandı. Dikmen`de Mustafa Kemal`in elini sıkıp şehirle ilgili ilk asayiş bilgilerini veren insandı.

Çorum`da Çapanoğlu isyan etmişti. Ankara hükümetinin bu isyanı bastırmak için ilk göreve çağırdığı insan yine Cemal Bardakçı oldu. Mustafa Kemal meclise çağırdığı Bardakçıya belki de hayatına mal olacağını ima edercesine gideceksin ama gelmeyebilirsin dediğinde Bardakçı`nın verdiği cevap başım gözüm üstüne Paşam´dır.

1919-1922 yıllarının Ankara`sının asayişinden sorumlu Bardakçı, Kuvay-ı Milliye hareketini birebir yaşayan simalardandı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra Mustafa Kemal`in valilik kararnamesine ilk imza attığı insan Cemal Bardakçı oldu. Bardakçı Konya`da Türkiye Cumhuriyeti`nin ilk valisi olarak göreve başladı.
Bardakçı Konya`da vali iken 26 yaşındadır. Yine iki yıl sonra Elazığ`da Şeyh Said isyan ettiğinde bu isyanı bastırmaya gönderdiği insan yine Cemal Bardakçı`dır.

Aile seceresinden 1820 yılına kadar Balıkesir Burhaniye bölgesinde yaşadığı kesin olan Bardakçı ailesini Osmanlı`nın son döneminde özellikle devlet görevinde görüyoruz. İttihat ve Terakki`de kısa zamanda sivrilen Cemal Bardakçı, Cumhuriyet Türkiyesi`nin başlangıcındaki bütün zorlukları doya  doya yaşayan biridir. Konya`da vali iken aldığı maaş 4 liradır. Oğlu İlhan ise bu yıllarda iki yaşındadır. 7 yaşından itibaren İlhan artık babasıyla beraber toplum içindedir. Dostların sohbetinde misafir karşılamada İlhan hep babasının yanında oturur.

İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş yıllarının bütün Türk Milletine getirdiği ağır yük Bardakçı ailesinde de hissediliyordu. Baba Bardakçı ise devlet işlerinin yanında oğlu İlhan`ın eğitimine çok titizlik gösteriyordu. İkinci Dünya Savaşı yıllarının Türkiyesi`ndeki sıkıntılardan etkilenen İlhan Bardakçı`nın artık eğitim dünyası da şekilleniyordu.

1944`de 19 yaşında iken  çocuk kitapları çıkarmaya başladı. Özellikle tarihi ve Milli konuları ele alması, üslubu ve konuya hakimiyetine basın yayın organları hemen ilgi gösterdiler.
Kitaplarından en önemlileri “İmparatorluğa veda, Taşhan`dan Kadifekale`ye, Bir İmparatorluğun yağması ve İnsanlık Zelzelesi” dir. Çesitli yayın evlerinde 24 eseri yayınlanan Bardakçı`yı uzun yıllar Tercüman Gazetesi`nde tarih sohbetleri yazarken görüyoruz.

60`lı yılların başında Milliyet Gazetesi`nde yazdığı tarihi yazı dizisi ile Cumhuriyet`in başlangıç yıllarını en iyi yazan yazar seçildi. Basın yayın yüksek okulunda öğretim üyeliği yaptığı zamanda devlet adamı olmanın, iyi bir insan olmanın ve gerçek bir gazeteci  olmanın ilk şartının devleti sevmek olduğunu söylerdi. Onun derslerini dinleyen ve çizgisini yaşayan birçok mezun Türk basınında kalem kullanmaktadır günümüzde.

TRT`de radyo proğramlarında Çanakkale`yi, İstiklal Savaşı`nı ve Cumhuriyet`in kuruluşunu kendi sesiyle anlattı. 70`li yıllarda televizyonun hayata girmesiyle Bardakçı`yı birkaç idealist arkadaşı ile beraber ellerindeki kamerasıyla Çanakkale`de, Sakarya`da ve Dumlupınar`da görüyoruz. “1206 gün” adlı proğramında Cumhuriyet Ankara`sının en sancılı saatlerini ekrana aktarmaya çalışıyordu. Bu proğramın çekimi sırasında tutuklandı ve cezaevine kondu, iki yıla mahkum edildi. Sonra salıverildi. Sonra tekrar mahkumiyet kararı verildiği halde tutuklanmadı. Sanki bir nevi Türkiye`den gitmesi isteniyordu.

1990 yılı başında Almanya`ya gelen İlhan hocayı gurbetteki Türk idealistler bağırlarına bastılar. Türk Federasyonu ve ATİB İlhan Bardakçı ile en çok ilgilenenlerdi. Toplam 400 ayrı konferansta vatan sevgisini konu alan seminerler veren Bardakçı, yurt dışındaki milliyetçilik bilincinin son 14 yılda canlı tutulmasında çok önemli çalışmalarda bulundu. Özellikle ATİB`in Osmanlı`nın 700`üncü kuruluş yıldönümü sempozyumlarında  oturum başkanlığı yaparak tairhseverlere veciz konuşmalar yaptı.

1992`den beri Zaman Gazetesi`nde yazan İlhan Bardakçı çeşitli Türk derneklerinde sohbet toplantıları yaparak insanları aydınlattı. Bir seferinde bir dernekte Çanakkale Zaferi`ni kutlayacaktık. Koca salonda 23 kişi vardı. Saydım dinleyicilerden 5`i sıkıldı çıktı dışarıya. Bir delikanlı Çanakkale şiirini okudu, bir iki konuşma. İkisini de iptal ettiler. Çaylarımızı içtik, evimize dönüyoruz. İlhan hoca bana dönerek, “müjdeler olsun Latif, Çanakkale Zaferi`ni andık” dedi. Sohbetimiz devam ediyor. Bizi, bize karşı bu lakaytlik yok eder. Biz, birşeyleri unutmaya sevdalanmışız. Geçen senelerde dış ülkelerde kapatılan 10 kültür ateşeliğimiz yeniden açılacak. Bakan açıkladı” dedi.
Arkasından hemen ekledi ve sordu, “Ne iş yapar acaba bu ateşelikler”.

Rahmetli kimseyi kırmamaya, ama iyi bilgilendirmeye çalışırdı. Bazen tarihi vakaları tek tek anlatır, hatta karşıdakini tartmak için sorduğu olurdu. Bazen bana bu ay senden ne okuyacağız dediğinde takip edildiğimin  farkına varırdım.

SAYFA BASI



Yazarın diğer yazıları:

Beyaz Atlı Son Alperen
Korkarım sonunda o'da olacak
Kader onları hem esir, hem hristiyan etti
Yıl 1907… Almanya´da 12 bin Türk işçisi…
TİDAF rüşdünü ispat etti
Yanlış ata oynamanın bedeli
İyi geceler Türkiyem. Rahat uyu…

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Mahmut Aşkar
”Ali Cemal diye birisi”
Latif Çelik
Beyaz Atlı Son Alperen
Ali Kılıçarslan
Doğru yazalım, doğru konuşalım!
Şensel Aşkın
Dostoyevski
Ozan Yusuf Polatoğlu
Seçim Şakası
Sebahattin Çelebi
Artakalanlar
Üzeyir Lokman Çaycı
Arayış
Fikret Ekin
''Puzzle'' ın bütününü görmek (3)
İsmail Altıntaş
Gençlik ve Eğitim
Yılmaz Kuzucu
Sözlerin özünden
Alperen Çelik
Ortadoğu
Şefik Kantar
Schröder’le AB trenine binmek mümkün mü?
Muhsin Ceylan
Şikayeti seviyoruz
Hidayet Kayaalp
Kabaklı köyün ahalisi ve NLP
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
Sizden Biri
Nadan elinden
İsmail Tüysüz
Yılbaşı ve noel kutlamaları hakkında neler biliyoruz
Ayten Kılıçarslan
Azınlık Türk kadın hareketi var mı?
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bili
Muhsin Ceylan
Bekleyip, göreceğiz!