BEYAZ ATLI
SON ALPEREN
Devlete küsülmez derdi her sözünün başında, devletini çok severdi. Çünkü devleti
kuran bir aileden geliyordu. Babası Cemal Bardakçı daha Mustafa Kemal ve
arkadaşları Ankara´ya gelmeden 2 ay evvel bu şehre gelip emniyet müdürü olarak
göreve başlamıştı. Kuvay-ı Milliyeciler Ankara yı mesken tutmadan Bardakçı
gelip milli mücadelenin filizleneceği ortamı onlar için hazırladı.
O yılların küçük bir Anadolu kasabası olan Ankara genelde Kuvay-ı Milliye
taraftarıydı ama yinede Istanbul hükümeti ile beraber hareket eden
işbirlikçilerde yok değildi. İttihat ve terakki de önemli bir polis
şefi olan
Cemal Bardakçi Mustafa Kemal ile İstanbul`dan tanışıyordu. Erzurum ve Sivas
Kongresi`nin akabinde Anadolu ateşinin Ankara`da yakılacağını sezen
Bardakçı,birkaç vatansever arkadaşıyla Ankara şehrinin yönetimini ele aldı.
Ellerindeki kısıtlı devlet kuvvetiyle şehirde birliği sağladı. Osmanlı
yönetiminin Ankaradaki son emniyet müdürü ve aynı zamanda Mustafa Kemal
yönetimindeki Ankara`nın ilk emniyet müdürü olan Cemal Bardakçı Dikmen
sırtlarında Kaman üzerinden Ankara`ya giren Rafet Bele, Rauf Orbay ve İsmet
İnönü`yü ilk karşılayanlardandı.
Dikmen`de Mustafa
Kemal`in elini sıkıp şehirle ilgili ilk asayiş bilgilerini veren insandı.
Çorum`da Çapanoğlu isyan etmişti. Ankara hükümetinin bu isyanı bastırmak için
ilk göreve çağırdığı insan yine Cemal Bardakçı oldu. Mustafa Kemal meclise
çağırdığı Bardakçıya belki de hayatına mal olacağını ima edercesine gideceksin
ama gelmeyebilirsin dediğinde Bardakçı`nın verdiği cevap başım gözüm üstüne
Paşam´dır.
1919-1922 yıllarının Ankara`sının asayişinden sorumlu Bardakçı, Kuvay-ı Milliye
hareketini birebir yaşayan simalardandı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra
Mustafa Kemal`in valilik kararnamesine ilk imza attığı insan Cemal Bardakçı
oldu. Bardakçı Konya`da Türkiye Cumhuriyeti`nin ilk valisi olarak göreve
başladı.
Bardakçı Konya`da vali iken 26 yaşındadır. Yine iki yıl sonra Elazığ`da Şeyh
Said isyan ettiğinde bu isyanı bastırmaya gönderdiği insan yine Cemal
Bardakçı`dır.
Aile seceresinden 1820 yılına kadar Balıkesir Burhaniye bölgesinde yaşadığı
kesin olan Bardakçı ailesini Osmanlı`nın son döneminde özellikle devlet
görevinde görüyoruz. İttihat ve Terakki`de kısa zamanda sivrilen Cemal Bardakçı,
Cumhuriyet Türkiyesi`nin başlangıcındaki bütün zorlukları doya doya yaşayan
biridir. Konya`da vali iken aldığı maaş 4 liradır. Oğlu İlhan ise bu yıllarda
iki yaşındadır. 7 yaşından itibaren İlhan artık babasıyla beraber toplum
içindedir. Dostların sohbetinde misafir karşılamada İlhan hep babasının yanında
oturur.
İmparatorluktan Cumhuriyete geçiş yıllarının bütün Türk Milletine getirdiği ağır
yük Bardakçı ailesinde de hissediliyordu. Baba Bardakçı ise devlet işlerinin
yanında oğlu İlhan`ın eğitimine çok titizlik gösteriyordu. İkinci Dünya Savaşı
yıllarının Türkiyesi`ndeki sıkıntılardan etkilenen İlhan Bardakçı`nın artık
eğitim dünyası da şekilleniyordu.
1944`de 19 yaşında iken çocuk kitapları çıkarmaya başladı. Özellikle tarihi ve
Milli konuları ele alması, üslubu ve konuya hakimiyetine basın yayın organları
hemen ilgi gösterdiler.
Kitaplarından en önemlileri “İmparatorluğa veda, Taşhan`dan Kadifekale`ye, Bir
İmparatorluğun yağması ve İnsanlık Zelzelesi” dir. Çesitli yayın evlerinde 24
eseri yayınlanan Bardakçı`yı uzun yıllar Tercüman Gazetesi`nde tarih sohbetleri
yazarken görüyoruz.
60`lı yılların başında Milliyet Gazetesi`nde yazdığı tarihi yazı dizisi ile
Cumhuriyet`in başlangıç yıllarını en iyi yazan yazar seçildi. Basın yayın yüksek
okulunda öğretim üyeliği yaptığı zamanda devlet adamı olmanın, iyi bir insan
olmanın ve gerçek bir gazeteci olmanın ilk şartının devleti sevmek olduğunu
söylerdi. Onun derslerini dinleyen ve çizgisini yaşayan birçok mezun Türk
basınında kalem kullanmaktadır günümüzde.
TRT`de radyo proğramlarında Çanakkale`yi, İstiklal Savaşı`nı ve Cumhuriyet`in
kuruluşunu kendi sesiyle anlattı. 70`li yıllarda televizyonun hayata girmesiyle
Bardakçı`yı birkaç idealist arkadaşı ile beraber ellerindeki kamerasıyla
Çanakkale`de, Sakarya`da ve Dumlupınar`da görüyoruz. “1206 gün” adlı proğramında
Cumhuriyet Ankara`sının en sancılı saatlerini ekrana aktarmaya çalışıyordu. Bu
proğramın çekimi sırasında tutuklandı ve cezaevine kondu, iki yıla mahkum edildi.
Sonra salıverildi. Sonra tekrar mahkumiyet kararı verildiği halde tutuklanmadı.
Sanki bir nevi Türkiye`den gitmesi isteniyordu.
1990 yılı başında Almanya`ya gelen İlhan hocayı gurbetteki Türk idealistler
bağırlarına bastılar. Türk Federasyonu ve ATİB İlhan Bardakçı ile en çok
ilgilenenlerdi. Toplam 400 ayrı konferansta vatan sevgisini konu alan seminerler
veren Bardakçı, yurt dışındaki milliyetçilik bilincinin son 14 yılda canlı
tutulmasında çok önemli çalışmalarda bulundu. Özellikle ATİB`in Osmanlı`nın
700`üncü kuruluş yıldönümü sempozyumlarında oturum başkanlığı yaparak
tairhseverlere veciz konuşmalar yaptı.
1992`den beri Zaman Gazetesi`nde yazan İlhan Bardakçı çeşitli Türk derneklerinde
sohbet toplantıları yaparak insanları aydınlattı. Bir seferinde bir dernekte
Çanakkale Zaferi`ni kutlayacaktık. Koca salonda 23 kişi vardı. Saydım
dinleyicilerden 5`i sıkıldı çıktı dışarıya. Bir delikanlı Çanakkale şiirini
okudu, bir iki konuşma. İkisini de iptal ettiler. Çaylarımızı içtik, evimize
dönüyoruz. İlhan hoca bana dönerek, “müjdeler olsun Latif, Çanakkale Zaferi`ni
andık” dedi. Sohbetimiz devam ediyor. Bizi, bize karşı bu lakaytlik yok eder.
Biz, birşeyleri unutmaya sevdalanmışız. Geçen senelerde dış ülkelerde kapatılan
10 kültür ateşeliğimiz yeniden açılacak. Bakan açıkladı” dedi.
Arkasından hemen ekledi ve sordu, “Ne iş yapar acaba bu ateşelikler”.
Rahmetli kimseyi kırmamaya, ama iyi bilgilendirmeye çalışırdı. Bazen tarihi
vakaları tek tek anlatır, hatta karşıdakini tartmak için sorduğu olurdu. Bazen
bana bu ay senden ne okuyacağız dediğinde takip edildiğimin farkına varırdım.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Beyaz
Atlı Son Alperen
Korkarım
sonunda o'da olacak
Kader
onları hem esir, hem hristiyan etti
Yıl
1907… Almanya´da 12 bin Türk işçisi…
TİDAF
rüşdünü ispat etti
Yanlış
ata oynamanın bedeli
İyi
geceler Türkiyem. Rahat uyu…
SAYFA
BASI
|