A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın

·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  FİKİR MEYDANI

              Orhan Aras  

 

ORARAS@aol.com






BEN YOKSAM KİM VAR ORADA?

Almanya’ da kuşla, hayvanla bağlantılı isimler çoktur.Mesela Köln’ ün en büyük ve eski caddelerinden birinin ismi Vogelsang’ dır.Yine Berlin’ de Muhammed Esad Bey’ in kaldığı evin caddesinin ismi de Fassanenstrassedir. Yani , Sülün caddesi. Orda eskiden süslü ve renkli kuyruklu, nazlı sülünler yaşar mıydı bilinmez.Ama ben oraya her gidişimde hayalimde sülünleri de o caddede gezdirirdim.

Bakü`de en çok gittiğim yerlerden birisi de Bülbül caddesiydi. Bizim oraların bülbülünü, kekliğini babam bana çocukluğumda tanıtmıştı. Babam sık sık ava çıkar, keklik avlardı ama bülbüle asla dokunmazdı. ‘ Onlar, kuşların şarkıcılarıdır,’ derdi.Sonra da meşhur bülbül şarkısından bir dize okurdu bana:

Ötme bülbül ötme şen değil bağım

Dost senin derdinden ben yana yana...

Nasıl da yanık sesliydi babacığım! Sesi de, kendisi de, bülbülleri de çekip gittiler bu vefasız dünyadan!

Neyse, benim Bakü `de sık sık gittiğim Bülbül caddesinin bizim bülbüllerle alakası olmadığını biliyordum.Orası Azerbaycan’ ın ünlü sanatçısı Bülbül' ün adıyla anılan bir caddeydi. Ne zaman oraya gitsem dilime Kul Himmet’ in şu dizleri gelirdi:

Sıratı, mizanı bunda geçmişler,
Varlık, benlik kafasını yıkmışlar
Al giymişler, yas donundan çıkmışlar
Gece kadir, gündüz bayram günleri.

Niye Kul Himmet, niye varlık benlik onu da yazacağım.O caddede Prof.Dr. Selahattin Halilov’ un büyük fedakarlıklarla kurduğu ' Felsefe Dünyası  Evi ' vardı ve ben ne zaman Selahatin beyin yumşak, davet edici sesini duysam hemen çabucak hazırlanır ve oraya koşardım.
Orda kimleri tanımadım ki... Duygulu ve kamil insan Cahangir Memmedli’ yi, Aida Qasımova’ yı, Könül Bünyadzade’ yi , Ebulfez Süleymanlı’yı, Eltac Yüzbaşov’ u, Gürcistan Türklerinib önemli isimlerinden Asif Ozan Barselli’ yi, Asif Rüstemli’ yi ve oranın vasıtasıyla Kitabı Dede Korkut' umuzun ve nice Türk dünyasının baştacı eserlerini dilimize aktaran, yorumlayan, çalışkan alim Prof. Dr.Ramiz Askeri...

Onlarla sohbet Azerbaycan’ la sohbet, Türk dünyası ile sohbet demekti...Hele Cahangir Memmedli’ nin 525.ci gazetesinde ölen hanımına yönelik aşkını, hasretini , yani 63 kızılgülün hikayesini okuduktan sonra ora ile gönül bağım daha da arttı.Çünkü bu toprakların vefasını, yok olmaz aşkını, insana olan hasretini anlatan Cahangir Memmedli gibileri kamilleştiren, dile getiren önemli konular vardı orda.

Felsefe Dünyası’ na gitmek sadece sohbet demek değildi tabii ki.Duvarlardaki birbirinden ilginç kitaplar ve oraya gelenlerin mistik duruşları insanı ister istemez felsefeye, hikmete, irfana, varlığa, yokluğa, benliğe yönelik soruların içine atardı.Hemen aklınıza niye var olduğunuz sorusu veya hayatınızın nelerden ibaret olduğu mevuzusu gelirdi.Bu soruları da Selahattin Hoca da deştikçe deşerdi.Hoca’ nın Bakü’ deki Türk dünyası felsefecileri toplantısında ortaya attığı bir soru hala aklımdan çıkmaz.Orda bir Türk ilim adamının ahlakı insanın toplumdan aldığını söylemesi üzerine Selhattin Hoca ilginç bir soru atmıştı ortaya...O ahlak cemiyette yoksa nerden almalı? Herkes bir cevap vermişti ama bir türlü gerçek cevap bulunamamıştı.Felsefenin özü biraz da hayatı yorumlamak için bin bir cevaplar ortaya çıkaran sorular değil miydi?

Bir defasında da Felsefe Dünyası’ na gelen Prof.Dr. Aida Qasımova insan talihiyle ilgili bir soru sormuştu.Selahattin Hoca,bu soruya Ebu Turhan felsefesinden sadece bir sözle cevap vermişti:

’ Bazen biz yolu seçeriz, bazen de yol bizi...

İnsanların çoğu ne seçtikleri yoldan memnunlar ne de onlar için seçilen yoldan...Hep bir gel-git hadisesi hepimizin beynini kemirir durur.Biz miyiz suçlu yoksa bizi suça itenler mi? Bunlar insanı yoran sorular.Ama ne kadar yorulsak da hep ‘benlik’ sorusunun etrafında dönüp durmuşuz.

Batı felsefesinde de ‘benlik’ meselesi devamlı tartışılan bir konu olmuştur.Onlara göre bu mevzu, yani   ‘ benlik ‘ (Self) mevzusu felsefenin en belirsiz kavramlarından biriydi.Sadece Descartes, o meşhur sözüyle, (
'cogito, ergo sum : Düşünüyorum o halde varım.) benliğe bir don giydirmeğe çalışmış ve benliğin düşünen, yalın ve ölümsüz bir ruh olduğunu bunun da sezgilerle kavranabileceğini ileri sürmüştü.

Oysa İslam tefekküründe ‘benlik’ meselesi iki anlamda ele alınmıştır. Biri, nefsi emmare denen ve devamlı mücadele edilmesi gereken anlamıyla, öbürü ise insanı var eden anlamıyla tanımlanmıştır.İnsanı var eden benliğin kaynağı ise aşka bağlanmıştı.İnsan aşık olunca hem var olduğunu duyumsar hem de aşkta yok olurdu.

Bu tür soruların sıkça sorulduğu yer olan Felsefe Dünyasında Selahattin Hoca tam girişte oturur, sırtını iyice sandalyesine dayar, gözlerini kısar ve bir mevzu hakkında kısa bir cümle veya bir kelime söylerdi.Mesela, güzellik, mesela maneviyat, mesela müdriklik... Hoca ile birlikte bütün gün çeşitli konularda fikir alışverişinde bulunan Şergşunas Prof.Dr Könül Bünyadzade gözlüklerinin arkasından zaten küçük olan gözlerini daha da kısarak ortaya atılan bir söze hem Batı’ dan hem de Doğu’ dan özlü cevaplar vermeğe çalışırdı.

Birgün Şah ismail, Selahaddin Eyyubi’ den bahsederken onları milli kimlikleri hakkında ortaya atılan sözleri hatırlatmış ve 1160 yıllarında Ebu Munkız adlı Arap bir yazar tarafından yazılmış ‘İbretler Kitabı’ ından bahstemiştim.Ertesi gün Könül Bünyadzade o kitabın orjinalinden anlattığım meseleleri okuduğunu söylemişti.İlim adamı olmak buydu işte! Zahmet çeken, araştıran, yorumlayan... Belki de Selahaddin Hoca biraz da bu ‘ilim’ ortaya çıksın diye böyle bir yer açmıştı.Ora uğrak yeri olsun, insanlar çekinmeden oraya gelip fikirlerini söylesinler veya sorularını sorsunlar... İçimizde böyle düşünen ve bu tür zahmetlere giren kaç kişi vardır acaba?

Bülbül küçesinden şimdi kimlere geçer, orda sadece sanatçı Bülbülü değil babamın bana tanıttığı bülbülü kimler anar ve türküsünü söyler bilmiyorum.Ben şimdi bu satırları bir kış günü, binlerce kilometere uzakta, Almanyada yazarken o caddeden yüzlerce insan geçmektedir.Ama kaçı dönüp oralarda bir yerlerde olan Felsefe Dünyasına bakıyor acaba onu merak etmekteyim.Bir de , acaba , o evden içeri girerek ikinci kata çıkıp, o kitapların arasında oturan Prof.Dr. Selahaddin Halilov Hoca' ya kim, hangi soruyu sormaktadır? Ben, ne kadar orda olmasam da ve hayatta sorulan her soruya cevap verilemedğini bilsem de, sorulara verilecek daha çok cevaplar vardır , diye düşünmekteyim.



SAYFA BAŞI

Yazarın diğer yazıları:

BEN YOKSAM KİM VAR ORADA?
OZAN YUSUF POLATOĞLU
TARİH YAZMAK
AN(N)A  AŞKI
BİR KEDİN VARDI
SEN NERDESİN ÇİÇERO ?
SONBAHAR
BAĞIMSIZLIK RUHU
NERDEYDİN SEN  ZAKİR FAHRİ?
BAHTiYAR VAHAPZADE
UYUR İDİK UYARDILAR
GURBET VE ŞİİR
DÖNÜŞ
BÜYÜK YAZAR
Kutsal Anadolu Topraklarında
Size yakışıyor mu bay Giordano?
Bir Türk Alpereni: İbrahim Bozyel
Türk Don Juan'ı
Dedem Korkut  yom verecek
Dinle küçük adam!
Azerbaycan’da savaş edebiyatı
Tuna nehri akmam, diyor
Gül döksem yollarına
Bir dostun ölümü
Onlar söyledi biz de inandık!!!
Bir roman, bir tesbit ve "Sarı Muallimler"
Bizi Hangi Dünyada Öldürüyorlar Kardeşler
Çok acıtıyor değil mi?
Ağlama Ne Olursun?
İnsanlık öldü mü?
Balık Adam
Yüreği Yaralı Şair, Tofig Abidin
Aman da beyler kavgadan geldim yorgunum...
Ali ile Nino hala yaşıyor
Necla Kelek´in "Yabancı Gelini"
Juan Goytisolo
Ayna Dergisi´nin (Der Spiegel) aynası sadece cin ve şeytan mı gösterir?
Susmak mı bağırmak mı?

   
SAYFA BASI

Orhan Aras
KIRMIZI GÜL
Mahmut Aşkar
Ben ve Sen ve Sen!
Yakup Yurt
Kim ateşliyor bu fitili
Nuran Yelkenci
İlk Müslüman İş Kadını Hz. Hatice
Ayten Kılıçarslan
Yeni bir skandal!
Hidayet Kayaalp
Düşünmek farz mıdır?
Üzeyir Lokman Çaycı
Şehirlerleşme ve etkinleşmeler
Ozan Yusuf Polatoğlu
Beyaz Saray
Bembeyaz (!)
Haldun Çancı
Gizlenen Gerçek Atatürkçülük ve Savunucularına Ödettirilen Bedeller
Hasan Kayıhan
Bizim "Diaspora" Show
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Üniversite: Girmek mi, çıkmak mi zor
Şefik Kantar
Bayrak
Osman Seçmez
Herşey çok iyiye gidiyor derken...
Yılmaz Kuzucu
İnternet, gençlik ve biz
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Ülkemiz Sorunları ve TRT
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Atatürk-Türkeş ve Ülkücü Gençlik
Sebahattin Çelebi
Hüznümü, limanlara akıttım da geldim...
Halil Gülel
Kim ateşliyor bu fitili
M. Ali Aladağ
Çağdaş Yobazlar
Mustafa Can
Ben Uyumdan Yanayım, Ya siz..........
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Ali Kılıçarslan
Yeni meclis, eski kafa
Veli Kalli
Gurbette Vatan Sevgisi
Betül Parlar
Hey du...
Fikret Ekin
Türkiye’nin “Sorunu”
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Aynı acıyı duyanlar en samimi olanlardır
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç