GÜNDEMİNÖZÜ
Ş
e f i k K a n t a r
|
|
skantar@turkpartner.de
|
TERÖRÜN YENİ
YÜZÜ
Türkiye gündemi bir yana, Dünya gündemini İstanbul’da
5 gün arayla meydana gelen terörüst saldırılar
oluşturmakta. Aynı günlerde Irak’ta müttefik güçlere
yönelik sürmekte olan saldırılar, Konsey Başkanı
sıfatı ile Türkiye’yi ziyaret eden Celal
Talabani’nin görüşmelerinden çıkan sonuçlar
yanında Başkan Bush’un İngiltere ziyareti
bile İstanbul’daki olayların gölgesinde kaldı.
Halbuki günümüzde terörist aktiviteler, kaynağı
ister mahalli, ister uluslararası terör örgütleri,
isterse devlet olsun; 11 Eylül saldırısı gibi
girift hesapların sonucu değilse, kısa sürede
gündemden düşme karakterindedirler. Hele hadise, Türkiye
gibi teröre alışık ülkelerde ise, etkinin
bir-iki günde kaybolup rutin işlere dönülmesi daha da
kolaylaşmaktadır. Ancak, İstanbul hadiseleri, Türkiye
ve bölge açısından ele alındığında,
11 Eylül’ün dünya üzerinde yolaçtığı
gelişme ve değişimleri bünyesinde barındıran
özelliklere sahip görünmektedir.
Hadiseyi, ‘bizim teröristimiz’ alışkanlığının
gölgesinde ele alıp değerlendirmek isteyenler,
birinci saldırı dalgası diyebileceğimiz
sinagog saldırılarını ele alırken,
konuyu doğrudan İsrail ve Yahudileri hedef alan bir
eylem olarak değerlendirdiklerinden, yeterli ve gerekli
tepkiyi ortaya koyamadılar. Türkiye’deki bir takım
çevrelerin olayı hemen ‘islam’ düşmanlığı
çerçevesinde değerlendirmek istemelerine ilaveten
İsrail devlet Başkanı Ariel Şaron’un
provokatif açıklamaları, İsrail dişişleri
bakanının Türkiye’yi ziyareti, MOSSAD ve diğer
İsrail güvenlik birimlerine mensup kişi ve grupların
Türkiye’deki demonstrativ ve haddi aşan tavırlar
içeren tutumları, bu olguyu güçlendiren ve yer yer
haklı çıkaran unsurlar oldular.
Soğukkanlı bir değerlendirme yapıldığında,
en azından bir Mübarek Ramazan gününde, akıtılan
kanın daha ziyade müslüman kanı olduğu, zarar
verilen malın müslümanlara ait mal olduğu net
olarak ortadaydı. Saldırılarda hayatlarını
kaybeden gayri-müslimler de, müslüman bir toplum içerisinde
yaşamak için devletle ‘toplumsal sözleşme’
yapmış kimselerdi. Hiç bir gerekçenin, onların
katledilmelerini ‘dinen’ meşru kılmaması
bir yana, mal ve can emniyetlerinin sağlanması
gerektiğine dair sayısız dini gerekçe söz
konusudur.
Ön planda olması gereken insani ve dini kriterler bir
yana, iç politik dengelerden hareketle siyasi bir değerlendirme
yapılmak istendiğinde de, ülkede büyük bir meclis
çoğunluğunu elinde bulunduran dini hassasiyetlere
sahip bir partinin iktidarında böylesi bir eyleme yönelmenin
doğru, haklı, tutarlı bir yanını
bulmak ve savunmak mümkün değildir.
Yeni bir döneme girmiş Türkiye’yi tekrar ‘istikrarsızlaştırmak’
etkisine yönelik bir provokasyon eylemi olarak ele alınabilecek
ilk saldırı dalgası sonrasında gerek hükümetin
gösterdiği kararlı tutum, gerekse halk kitlelerinin
sarsılmayan morali, ikinci saldırı dalgası
ile yeni bir mecraya yöneldi. Çünkü ikinci saldırı
dalgasının gelişi; hadiselerin, dünya çapında
eylemler düzenleyen bir örgütün plan, destek ve yönlendirmesi
ile yerli işbirlikçi veya taşaron örgütlerin
birlikteliğiyle sahnelenmiş olmakla birlikte, daha
önce bir çok İslam ülkesinde yaşanan saldırılardan
değişik karakterde olduğunu ortaya koydu.
İkinci saldırının görünür hedefinin
İngiliz Konsolosluğu ve bir İngiliz bankasının
oluşu, nihayette bu hadisede de zarar görenlerin maddi
ve manevi olarak Türkiye ve Türkler olduğu gerçeğini
değiştirmemektedir. Geri getirilemiyacak can kayıpları
yanında ikinci saldırı dalgası siyasi
olarak ele alınmak istendiğinde karşımıza
gayet çarpıcı bir takım hakikatlerin çıktığını
görmekteyiz. Bunlardan bazılarına değinecek
olursak:
Terör, Türkiye’de sürekli kılınmak
istenmektedir. Bu devleti, bir yandan zaafiyet içerisinde
bir görüntüye sokabileceği gibi, zecri tedbirlere
iterek, sürdürülen demokratikleşme çabalarına
da ara verdirtebilir. Bilhassa, terörist faaliyetler kırsal
alana taşınır ve PKK terörü dönemindeki
gibi mücadelede yine asker ön plana çıkarılırsa,
demokratik adımlarda geriye dönüş dahi söz
konusu olabilir. Türkiye’nin terörle mücadelesinde,
bugün ‘timsah gözyaşı dökercesine’ yanımızda
olduğunu söyleyen Batılı ülkeleri,
mücadele edilen örgütler ‘islami’ dahi olsa
yarınlarda yanımızda bulacağımızı
zannetmiyorum.
- Saldırıları
gerçekleştirenlerin arka planlarının yurt
dışında olduğunu hemen herkes kabul
etmektedir. Bununla beraber, ‘her dönemde’ Türkiye’nin
terörist temini bakımından kolay bir ülke olduğunu
göz önünde bulundurduğumuzda, hangi düşünce
tarzı olursa olsun, Türkiye’de yandaş
bulmakta güçlük çekmeyeceğini de bilmeliyiz. Hele
yapılan saldırıların ardından
kazara yanlış politik kararlara yönelinilirse
bu daha da kolaylaşır.
- Bu
saldırılar, PKK’nın şehirlerde gerçekleştirebildiği
bir kaç bombalama ve intihar eylemlerinin yanında
halka yönelik en geniş çaplı ve acımasız
eylemlerdir. Halkı demoralize etmeye, büyük şehirleri
korkulur hale getirmeye, ekonomik çabaları
durdurmaya, demokratikleşmedeki yeni adımları
akamete uğratmaya yönelik olduğu açık
olan eylemlere karşı, Türkiye’nin şimdiye
kadar teröre karşı uyguladığı mücadele
motedları dışına taşabilecek bir
çabaya, çalışmaya, konzepte ihtiyacı vardır.
Devletin, acil olarak yapması gereken, bir çok dünya
ülkesinde 11 Eylül ardında yapıldığı
gibi, değişen dünya şartlarına göre
bir yeniden yapılanmayı gerçekleştirmektir.
Dış
politik gelişmeler açısından bakıldığında,
ilk elde bu eylemler, Türkiye’nin ABD-İsrail ekseninde
yer almasını kolaylaştıracak, hatta ona
zorlayacak unsurları içermektedir. Türkiye’nin yapması
gereken, bu tuzağa düşmemektir. Şurası hiç
bir zaman gözden ırak tutulmalıdır ki,
bilhassa İslam dünyasında terörü besleyen, haklı
kılan en önemli etken ABD ve İsrail politikalarının
yanlış ve düşmanca tavırlarıdır.
Türkiye’yi tamamiyle bu pakta yamama çabaları, terörü
besleyen çevrelere altın tepsi içinde fırsatlar
sunmaktan öte anlam ifade etmeyecektir.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Terörün
yeni yüzü
AB
ilerleme raporun’da unutulan bazı hususlar
Son
ziyaret üzerine
Yaşasın,
kurtulduk ! (mu)?
Önemli
bir başarı !
Politikasızlık’
politika olursa...
ABD
Hamburg’ u bombalar mı?
Terör
ve Yeni Dünya Düzeni
Biri
bizimle dalga geçiyor
Türkçesinin
Türkçesi
Kelleci politikaların sonu
Sağlam imzalara
bak!
SAYFA
BASI
|