
MEKTUP
Anne baba hakkı
gibi öğretmenlerimizinde hakkı vardır üzerimizde
.
Hayran hayran dinlediğimiz , bize bilmediğimiz birçok
şeyi öğreten o insanlar adeta idolleşmistir gözümüzde.
Belki şimdi çocuklarımızı okutanlarda
saygın insanlardır. Saatlerce, günlerce öğretir,
anlatır, boğazı kurur, gün gelir anlattıklarının
anlaşıldığını görmek isterler.
Onca emek duvara anlatılmasın, boşa gitmesin
diye dikkatleri teşvik ve motive etmek için, ”Çocuklar
çıkarın kağıtları imtihan var”
sesi çınlar bazan kulaklarda.
Dersine gereği gibi çalışanların yüreği
hoplamaz diğerleri gibi.
Dünya
da böyle değil mi, birgün“ çıkarın
defterleri“ denecek.
Herkes
gibi yazar da, okuyucusunda emeğinin izini-yankısını
görmek ister.
Onlarla irtibat yazarı tekrar yeni ve hikmetli araştırmalara
motive edecektir.
Almanca ifadeyle”ob es ankommt”, “mesaj yerine varıyormu“,
duymak ister, isabetsiz kürek çekmiş olmamak icin. Bir
saatlik yazıyı bir dakikada çayını
yudumlarken okuyana, arada
bir olsun iki satır teşekkür , yapıcı bir
kritik veya telefonu tuşlamak o kadar zor mu?
Hani denirya; yiyip içtiğin senin olsun, görüp
duyduklarından anlat bakalım.
Veya okuyup hissettiklerinden, tecrübelerinden.
Mevzuya girmek icin size sözlüksüz okuduğum ilk kitap
“Kultur knigge für nicht muslime –(Prof. Heine, Herder
yay.) Birde Der Koran und seine umstrittenen Aussagen (monika
und Udo Tworuschka –Patmos yay) tavsiye edeyim. Neden mi?
Okuyanlarla muhabbet yenilerini okumaya teşvik, okuduğunu
anlatarak yorumunu onlarla paylaşabilmekte okuma ve araştırmaya
motivedir de ondan.Yoksa ilgisizler içerisinde ilim adamı
bile körelir gider. Öyleya
;
“İş yanına git iş kokarsın,
mis yanına git mis kokarsın” demişler. Hani
çevreniz değilmidir genelde sizi yönlendiren ve şekillendiren?
İsterseniz olumsuz haberlerden bunaldığımız
şu sıra güzel bir hatırayla devam edelim bu
ayki sohbetimize.
Onbinlerce hakkıyla ilgilenilmeyen ve sahipsiz gencimizin
yanında, onbinlercesininde elinden tutan, onlara hakka doğru
yön veren ve dolu dolu programlar sunan hatta kurs ve evler açarak
sahip çıkanlarda var elhamdulillah, onların hepsine
minnet borçluyuz, tebrikler.
Bu yılda Fulda yakınlarındaki heryıl bine
yakın karışık gencimizin katıldığı
4-günlük kampa götürdük gençleri.(14-24 yas arası)
onları getiren ailelerle yıllık hasret
giderirken kamp müdiresinden duyduklarımı sizlerle
paylaşmadan edemeyeceğim.
”Normalde buranın kapasitesi 500 kişi, siz
geçen yil 800 genç olmanıza rağmen disiplin,
organize ve terbiyeli-istisna davranışınız
dikkatimi celbetti, bu galiba dininizden olsa gerek, her zaman
kapımız size açıktır. Ve ilave ediyor”
eğer bu kadar karışık bizim gençler
olsaydı değil kampı köyü oynatırlardı,
size tebrikler”diyor. Negüzel değil mi ardımızdan
böyle intibalar bırakanlarımız da var. Hicbir
emek boşa gidermi ?
Bazan dünyayı kurtarmak isterken ehlimizi veya kendimizi
dahi kurtaramazsak !. İkinci , üçüncü dereceden
isterle meskuliyet bizim birinci mesuliyetimize mani olmamalı.
Bize emanet ehlimizi , hatta kendimizi ateş çemberinin
icinde korumak öyle kolay mı ? Maldan,
rahattan-zevklerden, zamandan feda etmeden mümkün mü hiç.
Maddi mesayiye gitmeyip ömrünü ve imkanlarını eğitime
veren nadide kişi ve kuruluşlara
cimrilik gösteren, dil uzatan veya destekten imtina edenler merak ediyorum
onların yerini nasıl doldurabilecekler. “Zaten eğitimci
ve prototip krizindeki bizler o lükse sahip miyiz ki?
Malesef
koca-koca laflar edip, en güzel zamanlarını
zaman bilmezlerin arasında heba eden okumazlar, bilmem bu
mesajı nasıl alacaklar. Bilmediğini bilmemek değilmidir
bizi bilgiye birtürlü yaklaştırmayan özellik.
Bir topluluk kendini değiştirmedikce Allah
onları değiştirir mi? Bütün ezilmişlik
ve yakınmaların kaynağı bu değil
midir.(14 milyonun 1,4 milyara galebesi de). Neyse mektup da
bayağı uzadı kusura bakmayın.
Biz en iyisi dünyayı kurtarmayı birakıp önce
su alan gemimizi hatta kendimizi kurtarmaya bakalım ,
Allah yar ve yardımcımız olsun. Selam size dua edin kardeşlerinize.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Mektup
SAYFA
BASI
|