TÜRKİYE’NİN BATI SORUNU
Son zamanlarda bazı arkadaşlar bana neden
“Ermeni sorunu”, “Kürt sorunu”, “Kıbrıs sorunu”, “Ege sorunu”,
“Kuzey Irak sorunu”, “Patrikhane sorunu” gibi başlıklarda yazı
yazmadığımı soruyorlar.
Siyasal konulardan oluşan bu sorunlar
listesine, Türkiye’nin “işsizlik sorunu”, “cari açık sorunu”,
“sıcak para sorunu” gibi ekonomik temelli olanlarını da
eklemek mümkün.
Arkadaşlarımdan gelen bu tür sorular
karşısında ben de onlara genellikle aynı cevabı veriyorum:
Evet, bunların hepsi Türkiye’nin sorunları, ancak, bunların
tamamı tali sorun başlıkları. Türkiye’nin en asli ve ana
sorunu, “Batı sorunu”dur.
Çünkü yukarıda yazdıklarımızın tamamı,
yazamadığımız daha niceleri gibi, Batılılaşma sevdamızın ürünü
olarak karşımıza çıkmış yapay sorunlardır.
Bunlar, Batılılaşma hevesimiz karşısında,
Batılıların yarattığı ve kucağımıza bıraktığı sorunlardır.
Biz Batılı olmaya çalıştıkça bundan en çok
Batılılar nemalanmışlardır.
Kendilerine benzemeye çalışmamız hoşlarına
gitse de, bize saygı duymak yerine aşağılayıcı bir bakış açısı
geliştirmişlerdir.
Batılı, özgüveni ve kendine saygısı olmayana
saygı duymaz.
Çünkü, Batılı dünyaya ırkçı bir gözlükle
bakmaktadır.
Kendisine benzemeye çalışanların, bunu asla
bütünüyle başaramayacaklarına inanmaktadır.
Ancak, bu tür halkları, yeni uşaklar, yeni
aşağılık kompleksli zavallılar olarak görmekte, bir yandan
kendine duyduğu saygı ve güveni pekiştirirken diğer taraftan
da “yeni sömürgeciğine” yeni gönüllüler çıktığı için
sevmektedir.
Üstelik, ecdadımızın bizler gibi Batılı olma
hastalığına ve taklitçiliğine düşmeden önceki dönemlerde
Batılılar karşısındaki ilerleyişini asla kafalarından
silememişlerdir.
Bu korku, Batılıların genetiğine işlemiştir.
Türklerin, Batılıları tehdit ve rahatsız eden
eski özelliklerinin tamamını terk ettiklerinden emin olmadıkça
da onlarla uğraşmaktan vazgeçmeyeceklerdir.
Kendilerine benzemeye çalıştığımız sürece bize
şeklen dost görünseler de içerikte düşmanlık etmeye devam
etmeleri bu yüzdendir.
Büyük kolonizatör ve medeniyet taşıyıcısı
edalarıyla, bizler “adam” oluncaya kadar da bu süreci devam
ettireceklerdir.
Bu sürecin bizzat kendisi, Türkler için bir
sorundur.
Bu sorunun adı da Türklerin Batı sorunudur.
Çünkü bu süreç bizlere hiçbir şey
kazandırmamakta, bilakis bizden çok şey alıp götürmektedir.
Dahası bu süreç devam ederse, Türkler,
Batılılaşamadan ve “medenileşemeden” çözülecek ve kendi ulus
devletinin sahibi olan bir millet olma özelliğini
yitireceklerdir.
Dolayısıyla, biz, söz konusu Batı sorunumuzu
halletmeden, yukarıda sıralanan diğer sorunları halledemeyiz.
Batıya karşı bağımlılığımızı ortadan
kaldırmadan bu sorunların hiçbirini çözemeyiz.
Batı emperyalizmine karşı ulusal kurtuluş
mücadelemizi kazandığımız ve onlar karşısında dimdik ayakta
olduğumuz dönemlerde bu sorunların hangisi bugünkü boyutlarda
idi?
Bunlardan hangisi bu oranda başımızı
ağrıtıyordu? Hangisi bu denli gündemde idi?
Ortaya çıkanlar da yine Batılıların
kışkırtmaları ve desteklemeleri sonucu oluşmamış mıdır?
Sonra da, ulusun iradesi yine Batılı oyunları
bozarak, bu sorunların başını ezmedi mi?
Türkiye, basiretsiz yöneticilerin
önderliğinde, 1940’lı yılların ikinci yarısından sonra Batı
komplolarına yenik düşmüş ve tedricen Batının yeni tip
sömürgesi haline gelmiştir.
Bugün, içinde boğuştuğumuz siyasal, toplumsal
ve ekonomik sorunların nerede ise tamamı da bu süreçte ortaya
çıkmış, Batı kışkırtmalı ve destekli sorunlardır.
Dolayısıyla tüm dikkati bu noktaya
çevirmeliyiz.
Diğer sorunların tamamı, söz konusu bu Batı
sorunu bataklığının yarattığı sivrisineklerdir. Önce bataklığı
kurutmalıyız.
Biz, sivrisineklere laf yetiştirmeye ve onları
kovalamaya çalışırken, bataklık biz boğmaktadır.
Bazıları, bu tür analizlere: “canım bular
paranoya, Batının işi gücü yok da bizimle mi uğraşacak, biz
önce kendi sorumluluğumuzu ve hatalarımızı görelim” yollu
karşılıklar vermektedirler.
Yani, memleket bir yandan türlü sorunlarla
boğuşurken diğer yandan da güya bir özeleştiri hastalığına
kapılanlarımız var.
Bunlar, hiç şüpheniz olmasın, ya emperyalizmin
suçlarını gizlemekle görevli etki ajanlarıdırlar veya onların
söylemlerinin etkisinde kalan cahiller.
Bir başka yazıda da bunların analizini yapmak
dileğiyle...
haldun.canci@emu.edu.tr
SAYFA
BAŞI
Yazarın
diğer
yazıları:
Türkiye'nin
Batı
Sorunu
Bir
Filmin Düşündürdükleri
SAYFA
BASI
|