Yılbaşı
ve İç Gözlem / Nefis Muhasebesi
„Üçbin
yıllık geçmişinin hesabını yapamayan
insan günübirlik yaşayan insandır.“
( J.W.Goethe), Sofi´nin
Dünyası, ( J. Gaarder)
Her yıl olduğu gibi bu yıl da yeni bir
yıla barış ve umut dolu beklentilerle girmiş
bulunmaktayız.
Tabidir ki, gün, ay ve yıllar, canlılar ve özellikle
de insanoğlu için sayılı günlerdir.
Bazı an ve zamanlar vardır ki, akıl, irade
ve şuur/
bilinç sahibi insanı düşünmeye sevkeder.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde henüz geride
bıraktığımız yıla veda ederken
yeni bir yıla da girmiş bulunmaktayız. Belki
birkaç hafta kalemlerimizden veya bilgisayar tuşlarından
yanlışlıkla bir önceki yıla ait tarih düşecektir.
Bilindiği gibi, özellikle yılbaşı kutlayıp
kutlamama konusunda iki eğilim vardır. İlki yılbaşının
bir hıristiyan geleneği hatta kutsal bir gecesi olduğunu
kabul edenler. İkinci eğilim ise birinci eğilimde
söz konusu edilen nedenden dolayı
reddedenler. Aslında her iki anlayışın
yerine, yılbaşı gecesinin de Allah´ın
gecelerinden bir gecesi olduğundan hareket ederek, bu
gecede;
-
geride bıraktığımız bir yılın
muhasebesini/iç gözlem yapabiliriz,
-
dua ve tefekkür edebiliriz,
-
yanlış ve eksiklerimizi tesbit ederek
telafi etme yollarını arayabiliriz,
-
önümüzdeki yılda aynı hataları
yapmamaya karar verebiliriz,
-
yeni yılda neler yapabileceğimiz üzerinde
düşünebiliriz.
Toplumların kolay inşa
edilmediğini bu satırlara ulaşabilen hemen
herkes bilir.
Toplumları ve
milletleri ayakta tutan ve kendi özünden kaynaklanan değerleri
olduğunun da bilincindedir. Günümüz modern endüstri
toplumlarında, çağlar boyu yeni kuşaklara
aktarılan geleneksel değerlerin hızla tüketildiği
akl-ı selim herkesin malumudur.
Ne ki, yıllarımızı
başkalarını taklit ederek geçirmek yerine, eşitlik
psikolojisi içerisinde; huzur
ve barış, dostluk ve kardeşlik, hoşgörü,
karşılıklı hak ve hukuka saygı,
samimiyet ve fedakarlık, af ve merhamet gibi ´değerleri´ içinde
yaşadığımız toplumda nasıl tesis
etmeliyiz diye iç dünyamızda yeni arayışlara
yönelmeliyiz.
Şüphesiz toplumların
yüzyıllardan beri taşıdıkları ve
korudukları, aynı zamanda bireysel ve toplumsal
dokularını oluşturan
dini/ahlaki ve milli değerleri vardır.
Bugün dünyada „çok-kültürlülük/
multikulturel“ olarak tanımlanan bir kavramdan
bahsedilmektedir. Bir yönüyle bu kavramın anlamı
şudur: „öteki“
ile kendine özgü ´duygusal
ve sosyal yapılarını´
(aile kurumuna önem vermek, ana-babaya saygı, akraba ve
komşularla iyi ilişkiler içinde olmak, milli ve
manevi değerlere saygı gibi) koruyarak, ortak
evrensel değerler düzleminde buluşarak, karşılıklı
saygıya dayanan bir anlayışla, barış
içerisinde birlikte yaşayabilme becerisi.
İster kabul ediniz
isterseniz etmeyiniz, bugün toplumumuzun önemli bir bölümü
şu veya bu şekilde, bilerek yada bilmeyerek yılbaşı
kutlamaları yapmaktadır. Üzülerek ifade emeliyiz
ki, toplumumuz ve milletimizin bir kısmı yeni yıl
münasebetiyle içki, kumar, sefahat ve tüketim çılgınlığına
alet olmaktalar veya en azından katkıda bulunmaktadırlar.
Bu durumu asla hoş göremeyiz.
O halde; birey, aile ve toplum olarak (yılbaşı
konusunda) tartışmaya girmeden yeni bir yaklaşımla
ve farklı bir biçimde (kutlamak demiyoruz) ´iç
gözlem´ yaparak
değerlendirebilir miyiz? Ne dersiniz ?
Mesela bu geceyi alternatif bir anlayışla;
eş, dost, arkadaş ve akrabalarımızla
birlikte dini, milli ve kültürel içerikli kitap ve dergiler
okuyarak, okuduklarmız üzerinde müzakere yaparak; diğer
bir ifadeyle, ´okuma
gecesi´ olarak değerlendirerek, gelecek yıllara
yönelik olarakta bu kültürel aktiviteyi kurumsallaştırabiliriz
miyiz? Hem bu sayede dil ve gönül dünyamızı geliştirme
yolunda yeni bir adım atmış olmaz mıyız?
Yazarın diğer
yazıları:
Yılbaşı
ve İç Gözlem
Üç
Aylar ve Zamanın Kutsallığı
Kurban;
Aşkın Varlığa Yaklaşmak
Milli
ve Manevi Değerler
Aile
ve toplumsal iþlevi
Olgun
Insan
Ramazan
ayýnýn düþündürdükleri
SAYFA
BASI
|