
“Türk” Kelimesine Kimler
Karşı..!
Türkiye Cumhuriyetinde artık gerçeklerle karşıtları yer
değiştirdi. Örneğin "Türk" kelimesini kullanmak adeta
son yıllarda “riskli” bir durum haline geldi; Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi ötekileştirilerek ulus
devlet fikri karşıtları itibar görmeye başladı...
Genel manzara şudur; Cumhuriyetin temel değerleri sürekli
saldırıya maruz kalmakta ve temel felsefesini oluşturan
milli (ulusal) devlet fikri “yanlış” değer olarak
topluma empoze edilmeye çalışılmaktadır. Her renkli camın
değişmeyen ekran bülbülleri, “Türk” kelimesine ve
Türkiye Cumhuriyetine tarihi “düşmanlar” kadar hırçın
ve pervasızca saldırmaktalar…
İşin ilginç yanı, devleti idare ettiklerini sanan bazı
“kinci” ve “sinsi” figüranların da Türk ve Cumhuriyet
kavramlarına karşı mesafeli durmaya başlamış olmasıdır.
Bunu, “bindiği dalı kesen, ayağına kurşun sıkan cahil
insanların yaptığı iştir” diye geçiştiremeyiz; zira bunu
yapanlar ne “cahil” ne de “saf”lar; aksına
sinsi ve kinci oldukları yönünde yaygın iddialar vardır.
Ekran bülbülleri ve köşe kapıcılarının bu kavramlara karşı
duruşları ise çeşitlidir. Bunu yapanlar sadece kendilerine "liberal-demokrat"
denilen kesimler olmayıp, “mabet” referanslı kesimler
ile kendilerine "sosyalist", "komünist" denilen
siyasal kesimler de "Türk" ve “Türkiye
Cumhuriyeti” sözcüklerine karşı mesafeli durmakla
yetinmeyip saldırıda bulunmayı bir marifet, bir “hak”
olarak görmektedirler.
**
Ümmetçiler…
“Mabet”
referanslı yazar-çizerlerin ümmetçiliği savundukları
biliniyor; onlar için millilik (ulusçuluk) demek
"kavmiyetçilik" demektir... Bu takımın bu telakkileri
nedeniyle de “millet” değil “ümmet” fikri
temel alınır. Onlara göre ümmeti din, mezhep, tarikat
temelinde örgütlenmenin önünde millet (ulus), millilik
(ulusçuluk) kavramlarını riskli buluyorlar. Çünkü bu
kesimler devlet fikrini “milli devlet” değil de ümmet
esasına dayalı “ümmetçi devlet” biçimlerini
savunurlar.
Ülkemizde de “siyasal İslamcı” denilen kesimler,
“Türk” adını çok mecbur kalmadıkça kullanmazlar; Türk
kelimesine karşı ekonomik kullanım ambargosunu uygularlar.
Zorunlu durumlarda da “Türk” adını “İslam” adı
ile özdeş olarak kullanırlar; örneğin "Türk-İslam
Sentezi" anlamına gelecek biçimde kullanırlar. Bu
zihniyetin sahiplerinin kafasındaki "Türk-İslam"
kavramının içinde “Türk” yoktur; sadece “İslam”
vardır, o da ta Osmanlıdan beri gelen devlet siyaseti olan
“Sünni İslam” anlayışıdır…
Türk-İslam sentezindeki kasıt sadece Sünni mezhebin
siyasal yapısı vardır; diğer mezhepler bu kavramın
dışındadır. Örneğin; Şiiliği, Şafiliği, Bektaşiliği,
Aleviliği bu kapsamın içinde görmezler…
**
Esir sosyalistler…
“Siyasi İslamcılar”
böyledir de, kendilerini "sosyalist" ya da
"komünist" olarak ifade eden kesimler farklı mı?
Onlar da "Türk" kelimesini kullanmada son derece
“cimri” davranırlar. Bunun çeşitli sebepleri olabilir;
ancak Türkiye’deki temel sebeplerinden birisi; radikal sol
ideolojinin bazı etnik ırkçılığa “esir”
düşmesidir.
Sol düşünce savunucuları üzerinde etken olan bu etnik
ırkçılık "Kürtçülük" tür; sol düşünce üzerinde baskın
bir hegemonya kurmuştur. Bu hegemonya adeta bir
post-modern feodalizm şeklinde uygulanır... Sosyalist ya
da komünist ideolojiyi savunan birisi Kürt kelimesini
kullandığı rahatlıkta Türk kavramını rahat
kullanamaz. Savundukları sol ideolojinin temel öğesi olan
Türk işçileri, Türk köylüleri, Türk emekçileri
olsa bile…
**
Peki, uluslar arası literatürde
“sosyalist”
ya da “komünist” terimleri kullanılırken nasıl ifade
ediliyor? Örneğin Sovyetler Birliğinde; "Sovyetler
Birliği Sosyalisti
/ Komünisti"
mi deniliyor?
Hayır;
"Rus Sosyalistleri, Rus Komünistleri"
deniliyor…
Örnek-2;
Batı Avrupa ülkelerinden her hangi birini alalım;
“Almanya Sosyalisti / Komünisti “ ya da
"Fransa Sosyalisti / Komünisti"
mı deniyor?
Hayır; "Alman
sosyalisti / komünisti”
ya da “Fransız sosyalisti /
komünisti"
denilmektedir.
Bu ülkelerde ideolojik bağlamda dahi olsa milletin adına
vurgu yapılmaktadır. Rusya ya da Batı Avrupa ülkelerindeki
bu “sol” etiketli kesimler kendi milliyetlerini,
milli kimliklerini kullanmakta “cimri”
davranmıyorlar da bizdeki “sol” yakalıklar neden
“Türk” kelimesinden kaçındıklarını anlamakta zorlanıyor
insan…
"Türk sosyalisti, Türk komünisti"
kavramını rahatlıkla kullanamıyorlar… Şayet kullanacak
olsalar hemen “ipotekçi Kürtçüler” tarafından
"şovenist”,
“ırkçı”
olarak damgalanırlar.
Ama kendileri “Kürtçü” ırkçılık yapmalarından geri
asla durmazlar… İşin ilginç yanı ise millici olan
insanları “ırkçılıkla” suçlayarak kendi gafları
“Kürtçülük” ırkçılığını gizlediklerini sanırlar… Öyle ya
her şeyi “terörle” çözeceklerini sandıkları gibi
“söylem kandırmacısı” ile de devam etmek istiyorlar…
Sonuç olarak;
ister “sol” ister “mabet” referanslı
kalemşorları, köşe kapıcıları, medya patronları olsun bu
“Kürtçü” ırkçılık hegemonya oltasına takılmaktadırlar;
ister bilerek ister bilmeyerek…
Türk Milleti de böylece baskı altına alınarak sindirilmeye
çalışılmakta; sürekli kışkırtma, sürekli hakaret içerikli
söylemlerle Milletin sabır sınırları zorlanmaktadır...
Çare mi?
Milli devlet anlayışına dönüştür…
19.1.2011
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
“Türk”
Kelimesine Kimler Karşı..!
“Açılım”
Hukuku ve Sonuçları...
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve Türkiye: Bir analiz…
“Numaracı”
Cumhuriyetçiler...
Ziya
Gökalp’ın İstemediği “Boşolar”...
Neden
Cumhuriyet?
SAYFA
BASI
|