|
HİKAYELERİM Sizden
Biri
|
|
info@turkpartner.de
|
GÜLİSTAN`IMIZDA
GÜLLER
KOKLAMAYA
DEVAM
EDİYORUZ
Bugünkü sohbetimize rahmetli N.F.Kısakürek´le başlıyoruz:
Ramazan
Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;
"Bilinmez"i
bilirler, bilseler ağlamayı....
Sevinç
Oruç, ağırlığı kaldıran haşmetli
vinç,
Hasretlerin sonunda gelen İlahî sevinç...
El´aman
El´aman nefs elinden, nefs elinden el´aman!
Eğer hemen değilse, sor kendine, ne zaman?
Hadîs
Şu hadîste toplanmış tüm hikmet ve tüm
gerçek:
"Hesaba çekilmeden kendini hesaba çek!"
Belli bir altyapısı olan okuyucularımıza
diyecek birşeyimiz yok. Onlar, Necip Fazıl´ın
düşünce yapısını, üslûbunu yakından
bildikleri için anlatılmak isteneni, verilen mesajı
kolayca almışlardır.
Yaşta ve düşüncede henüz genç olanlar da biraz
daha dikkatlice okuduklarında, yani, bir şiir gibi
değil, belki de bir kapsamlı konunun iki satırda
özetlenmiş hali olarak değerlendirdiklerinde, fazla
zorlanmadan anlayabilirler.
İçinde bulunduğumuz ay, Ramazan olunca, tabiatiyle,
ele alacağım konular da bu ayın ruhuna uygun
olacaktır:
Hz.
Ali
ve Kasap
Hz.
Ali (a.s) günün birinde bir kasabın önünden
geçerken, kasap: "Ya Ali, çok güzel et getirdim. Eğer
istiyorsanız alıp götürün." diye teklifte
bulunuyor.
İmam Ali; "Şu anda param yok!"
Kasap: "Ben sabrederim, ne zaman paranız olsa o
zaman ödersiniz."
Hz.Ali: "Ben, karnıma sabretmesini söylerim daha
iyi. Eğer karnıma sabretmesini söyleyemeseydim, o
zaman sana sabretmeni söylerdim. Ama ben karnıma
sabretmesini söylerim"
Yanıbaşımdan ayırmadığım
kitaplardan birisi de Şeyh Sadi-i Şîrazi´nin
"Bostan ve Gülistan"ıdır. Doğrusu,
yukarıdaki Hz. Ali (r.a) ve kasap hikâyesini
naklettikten sonra, kitabın sayfalarını karıştırırken
tesadüfen önüme aşağıdaki hikâye çıkınca,
"Bu ne biçim sofudur ki, Allah´ın velisi Ali´nin
(yukarıdaki) öğütünden bihaberdir", diye
kasapın hışmına uğramışlara
üzüldüm:
Hikâye
Vasıt şehrinde bir kasabın bir takım
sofularda birkaç akçe alacağı vardı. Hergün
para ister, sert sözler söylerdi.
Sofuların gönülleri kasabın ezasından, cefasından
perişan oluyordu. Fakat tahammül etmekten başka bir
çareleri de yoktu.
İçlerinden bir arif şöyle dedi: "Nefse yemek
için vade vermek, kasaba olan para borcundan daha kolaydır."
Yine
Şeyh Sadi`den bir ibretli hikâye daha:
Erlerin
İzzeti Nefsi Hakkında Hikâye
Kırda oturan bir kimsenin ayağını köpek
ısırdı. Hem de öyle bir öfke ile ki, sanki dişlerinden
zehir damlıyordu.
Biçare adam gece ayağının acısında
uyuyamadı. Bir küçük kızı vardı. Kız,
babasının haline acıdı. Biraz sertçe:"Babacığım,
senin dişin yokmuydu? Sen de onun ayağını
ısırmalıydın"dedi.
Adamcağız ayağının acısından
ağlarken güldü: "A benim güzel anacığım.
Evet, benim de dişim var. Hem de köpeğin ayağını
ısırmaya gücüm yeterdi. Fakat ağzımın,
dişimin köpeğe dokunmasına gönlüm razı
olmadı. Bu iş o kadar iğrenç, o kadar ağırdır
ki, birisi eline kılıç alıp şu köpeğin
ayağını ısıracaksın, yoksa başını
keserim, dese yine o işi yapamam."
Köpek yaradılışta kötüdür. Fakat insan olan
köpeklik yapmaz.
--------------------------------
Gelecek sayımızda buluşmak temennisiyle.
Allah´ın selâmı ve Ramazan´ın bereketi
sizinle olsun!
SAYFA
BASI
Diğer
yazılar:
Gülistan’ımızda
güller
Bizim
gülistan
Yalnızlık
Çilesi
Bakkal
Mühendis
Vatan
kurtaranarslan-2
Vatan
kurtaran arslan
Hacı
düğünü
Uyarı
Kabına
sığmayan adam
Çocuğum
Bizim
Bey
Baba
Seyahat
SAYFA
BASI
|
|
|