|
HİKAYELERİM Sizden
Biri
|
|
info@turkpartner.de
|
OKUMAYI
SEVMEYENLERİ....
Her konunun kaleme alınmasının bir sebebi vardır.
Yukarıdaki başlığa sebep
olana;"Okumayı sevmeyenleri ben de sevmiyorum"
dedikten sonra bu meseleyi irdelemem gerektiğinin
kanaatine vardım.
Muzdarip olduğum konulardan birisi de yakın çevremdekilerin
'okumak' diye bir alışkanlık, bir ihtiyaçlarının
olmadığıyla ilgilidir. Halbuki tanıdıklarımın
çoğu diplomalı insanlardır. Elimde bir gün önce
yazdığım bir sayfalık çok beğendiğim
bir yazım vardı. Bir dostumun iş yerinde çalışan
genç hanımefendiye yazıyı uzatırken:
"Bunu işvereninin masasının üzerine bırak
lütfen. İstersen sen de okuyabilirsin", dedim.
Canayakın, güleryüzlü hanımefendi bana aynı
gülümsemeyle karşılık verdi:
"Ben okumayı sevmiyorum". Ben de ani bir cevap
verdim: "Ben de okumayı sevmeyenleri
sevmiyorum."
Gayriihtiyari ağzımdan çıkan bu cevap
üzerinde biraz düşündüm: Okumaya meyli olmayan, hatta
biraz fazla okuyanlara; "gereksiz yere zaman öldüren
insan" gözüyle bakan, çevreme karşı ben de
mesafeli duruyor, onlarla fazla beraber olmaktan sıkılıyormuşum,
farkettim.
Hatta, itiraf etmem gerekirse; okumayı
sevmeyenleri gerçekten eksik seviyorum. Yani, onların
okumayı sevmedikleri kadar ben de onları sevmiyorum.
Aynı iş yerinde üniversite diplomalı bir
arkadaşıma biraz önceki durumu daha sonuna kadar
anlatmadan o da samimi bir itirafta bulundu: "Ben de
okumayı sevmiyorum. Okumak istiyorum ama sıkılıyor,
okuyamıyorum.". Genç yaşta "hacı"
da olmuşdu, okumayı sevmeyen diplomalıya;
biliyorsun ki, dinimizin ilk emri 'oku'dur ve "ilim, kadın
erkek her müslümana farz kılınmıştır",
dedim.
Biraz mahcup oldu. Her zaman yaptığı
gibi gözlerini bakış açımdan kurtarmaya çalışırken,
ellerini ensesinde ve kafasında gezdirerek; biliyorum,
dedi.
Bu kategoriye dahil olan insanların bir belirgin özellikleri
var: Onlarla herhangi bir konuyu tartıştığınızda;
-eğer konuya vakıf değillerse- biraz önceki
gibi samimi itirafta bulunup, "bu konuyu ben bilmiyorum" demezler. Tam tersi bir manzara sergiler,
size konuşma fırsatı bile vermezler.
Şeyh Sadi-i Şirazi (Bostan ve Gülistan): "Her
kim faziletini bilsinler diye başkalarının sözünün
arasına girerse, cehlinin derecesini anlatmış
olur".
Aynı kitapta Sadi-i Şirazi diplomalı
okuyamayanlara bir önemli tarif daha getiriyor: "İlim
okuyup, amel etmeyen kimse çift sürüp de tohum ekmeyen
kimseye benzer."
Diplomalımız okumayı sevmez, cahilimiz de zaten
okuyamaz ise; alimi kim dinleyecek, kitapları kim
okuyacak, ilmi kim anlayacak?.......Ve millet ve ümmet
despotların, sömürgeci güçlerin zulmünden nasıl
kurtulacak?
Memleketde diplomalı çok!.. Diplomalar işyerlerinin
duvarlarında altın çerçevelerle kaplı.
Kitaplar; raflarda sıralı, okuyucusunu bekliyor. Kıraathaneler
(okuma evleri) kahvehaneden kahvane'ye dönüşerek kumar
ve dedikodu haneleri haline gelmiş. Siz hala, biz niçin
geri kaldık, sorusuna cevap aramaya çalışıyorsunuz.
Diploma, bir ilim dalında yapılmış öğrenimin
belgesi ise niçin duvarlara teşhir etmek için asılıyor?
Tecrübe, bilgi birikimi, olması gereken seviye, eğer
icraatta ortaya konulamıyorsa, çerçevelenmiş
belgeyle kişi kendini kabullendirmeğe çalışıyor
demektir.
Ben bunları sevmiyorum: Çerçeveli diploması gibi
beynini çerçeveye alanları, kitabı dekor olarak
kullananları, kitabı sevmeyenleri, kitapsızları,
diplomalı cahilleri ve benzerlerini.....
SAYFA
BASI
Diğer
yazılar:
Okumayı
sevmeyenleri....
Teşekkür!...
Kerbela
şehitlerine
Evelallah
Türk, elhamdülillah müslümanız
Buhranlardayım
Sahipsiz
Kızıma
mektup
Hangi
Baba? Noel Baba!
Telefonda
"yaz! " diyorsun
Namus
Meselesi
Bülbüller
ötmüyordu
Gülistan’ımızda
güller
Bizim
gülistan
Yalnızlık
Çilesi
Bakkal
Mühendis
Vatan
kurtaranarslan-2
Vatan
kurtaran arslan
Hacı
düğünü
Uyarı
Kabına
sığmayan adam
Çocuğum
Bizim
Bey
Baba
Seyahat
SAYFA
BASI
|
|
|