KİMSE SİZİN YERİNİZE DÜŞÜNMEZ...
AH, HERKES KENDİNE BİR AYNA TUTABİLSE...
Öyle evler var ki,
hıncahınç fayda sağlamayan eşyalarla dizayn edilmesine
rağmen, posta kutularından günlük bir gazete veya aylık bir
dergi alma mutluluğundan bihaber. Günlük olaylardan,
toplumların sorunlarına eğilmeyen bu sade vatandaşlar,
hayatlarını rutin işlerin gölgesinde sürdürüp giderler. Ta
ki yaşanan hadiseler kendi kapılarını çalıncaya kadar."
(Nida)
Yıllar önce, ABD'de demir yollarının kesişen
raylarında çivi çakarak çalışan işçiler vardı. Bir gün,bir
adam, duran trenden iniyor ve bu işçilerden biriyle konuşup
sonra gidiyor. Daha sonra başka bir işçi gelip o adama diyor
ki: "Tren yolu işletmesinin başkanı burada seninle konuşmak
için niçin durdu? Onu nereden tanıyorsun?" Adam cevap
ve-riyor: "Otuz yıl kadar önce işe, aynı gün ve bugün
yaptığımız işi yaparak başlamıştık." Bu sözlere adam
şaşırıyor. "İkinizde aynı iş yaparak mı başladınız? Nasıl
olur? Şimdi o şirketin başkanı ve sen hala çivi
çakıyorsun." İşçi şu cevabı veriyor: "Ben saatte elli sent
için çalıştım, o şirket için çalıştı."
Bir hanım anlatıyor: "Geçen mağazada yer ve cam silen iki
Türk genci gördüm. Sabahın soğuğunda titreyerek çalışmaları
ve durumları gözleri-mi yaşarttı, çekinmesem şöyle
diyecektim; "Kardeşim siz sakat mısınız, akılsız mısınız,
hadi babalarınız yol ve dil bilmiyorlardı, ya siz!
Almancanız var, burada her türlü meslek imkanı, burs ve
umschulung (işsizlik maaşı alarak sonradan bir meslek
bitirmek) imkanlarını niye değerlendir
miyorsunuz?
Günübirlik ve
dar düşünmeyen anne ve babalar evlatlarını gelecek yeni bir
çağ için hazırlarsa ancak, ağırlığımız ve etkinliğimiz
artar. En büyük karlı, hayırlı yatırım onlara yapılandır. O
zaman işçinin çocuğu işçi olur ön yargı ve haksızlıklarına
maruz kalmazlar. İtilmezler, dışlanmazlar, elit kesimden
ayıklanmazlar. Alan el değil veren el olurlar da başarılı ve
hatırı sayılır bir lobimiz olur. Bunlar, sıkışınca baş
vurulacak işler değildir.
Artan işverenlerimize paralel yüksek okul okuyan kaliteli
öğrencilerimiz de artmalı. Eğitim yurtlarımız çoğalmalı;
kısa değil uzun vadeli getirirsi ve faydası düşünülmeli.
Burada yarım yüzyıla yakın hür, bağımsız ve her
imkana sahip milyonlar olarak artık fikir adamımızı,
yazarımızı, siyasetçi hatta ilahiyatçımızı, eğitimcimizi
içimizden çıkarabilmeliyiz. Bunun için dernekleşme, sivil
toplum örgütleri artmalı ve onlar arasındaki diyalog ve
irtibat geliştirilmelidir. Gaye ve hedefin bir olduğu yerde
farklılıklar ortadan kalkmalıdır. Birimizin ak dediğine
öbürümüz kara dersek "O" yaptı diye hasetlenir, aleyhinde
göndermeler yapıp hatta bazı yerlere jurnalleyerek köstek
olursak daha köleliğe uzun yıllar gönüllü adayız demektir.
Aynı düşünmeenlere bile güçlü bir "partner" muhatap
gerektiği düşünülürse, hasitlik ve köstek duyguları kontrol
altına alınabilir. Yıldırım paratonörlerinden bile enerji
üretilebildiği gibi düşmandan bile faydalanılabilir.
-Eğer güçlü olmak istiyorsak farklı da olsak
birbirimizle itişmeyi değil ilişkiyi geliştirmeliyiz.
-İlla ateş bacayı sarınca, evlerimiz yanınca,
çocuklarımız kaybolunca mı sosyal-sivil dayanışmaya ve
diyaloga, lobi arayışına koşacağız.
-Aslında bahane ve laf üretmeyip herkes
söylediğini bir uygulasa karşısındakine doğru bir adım
atabilse, çok şeyleri değiştiririz. İş işten geçmeden
farklılıkları aşıp, kısır tartışmaları bırakıp aklımızı
başımıza alalım ki, burada kazandıklarımız
kaybettiklerimizin karşılığı olmasın.
Unutmayalım, bir millet sadece para kazanarak yaşayamaz.
Selam size... Würzburg'dan...
SAYFA
BASI
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Kimse
sizin yerinize düşünmez
Sözlerin
özünden
Mektup
SAYFA
BASI
|