FİKİR
MEYDANI Orhan
Aras
|
|
ORARAS@aol.com
|
Ayna
Dergisi´nin (Der Spiegel) aynası sadece cin ve şeytan
mı gösterir?
"Allah´ın, hakları
ellerinden alınmış
kızları!"
"Gettolarda hapsedilen, dışarıya
çıkamayan kadınlar"
"Ellerinde tesbihler ve işleri
güçleri kadınları
kırbaçlayan
erkekler!" "Beyin yıkama
merkezleri camiiler" vs.vs.vs....
İnsanın okudukca tüyleri
diken diken oluyor, haklı
bir panik bütün beynini sarıyor,
içinden isyan duyguları
yükseliyor. Kime kızacagını,
kime küfredecegini, kimin yakasına
yapışacağını
bilemeden olduğun yerde kala kalıyorsun!
"Ayna Dergisi" nin aynası,
manzaraları ve kişileri
öyle bir yenilikle gösteriyor ki, sanıyorsun
ki bu aynadaki kişiler
daha biraz önce uzaydan dünyamıza
teşrif buyurmuşlardır.
Yeni ve korkunç bir din,
kafasının
içi karanlık
insanlar ve yeni bir tehlike... "Ayna dergisi´nin"
aynasını
tutan redaktörü bilmez mi ki, bu din 1400 yıldan
fazladır var ve Goehte ,
August Bebel gibi yüzlerce Batı
aydının
övgüsünü kazanmıştır.
Aynayı tutanlar bilirler
ama belki de amaçları
bilgi değildir. Peki bu gösterilen manzara da hiç
mi gerceklik payı yoktur?
Tabii ki vardır.
Belki orada yazılan örneklerden
daha korkunçları
mevcuttur. Ama burda ortaya çıkan
önemli soru, bütün bunlar, dünyanın
yarısına
egemen bir dini karalamaya, o dine mesnup insanları
aşağılamaya
bir gerekce midir? Siz, kameranızı
Frankfurt tren istasyonuna tutsanız, orda yerde
yatan uyuşturucu bağımlılarını gösterseniz
ve deseniz ki, iste Almanya budur, iste herkes uyuşturucu
alarak yerlerde sürünmektedir, bu gerçek bir Almanya resmi
verir mi? Siz, Dogu´da hızla yükselen aşırı
sağcıların dazlak kafalarını, deri çizmelerini,
kinle gıcırıdayan dişlerini saatlerce
televizyonda gösterseniz ve deseniz ki,"Hitler hortladı,
her yer bunlarla dolu!" doğruyu söylemiş olur
musunuz? Siz, eski incil´den (göz göze, diş dişe
gibi) parça parça sözler alsanız, sonra Irak´lı
mahkumları çırılçıplak soyup da üstelerine
çıkan Amerikalı askeri ile yaralı bir Irak´lıyı
camiide gözünü kırpmadan, acımadan kurşunlayan
'gözüpek Coni´yi' göstererek," işte Hristiyanlık,
iste İncil!" deseniz adaletli davranmış
olur musunuz? Bir
halka, bir dine karşı olan önyargı ancak bu
kadar etkileyici bir şekilde resmedilebilir. Söylenmek
istenen sadece şudur: Bu insanlar ilkel, bu insanlar
gaddar, bu insanlar ezilmeye, nefret edilmeye layıktırlar.
Sayın redaktöre sormak lazım; kadınlar, çocuklar
sadece müslüman veya Türk toplumunda mı eziliyorlar?
Sormak lazım; burada, tam 21.yüzyılın
demokratik Almanya´sında hele bir evlere uğrasanız,
kadınlarla konuşsanız, yedikleri dayakları
sorsanız ve uğradıkları tacizlerle ilgili
bir araştırma yapsanız, acaba hangi sonuçlar
ortaya çıkar? Büyük şehirlerin sokaklarında
asılı tabelalarda, her iki cocuktan birinin cinsel
tacize uğradığı duyurusu acaba hangi ülkenin
sokaklarındadır? Demek ki sorun, ne dindir, ne de
bir halkın gelenegidir. Sorun, insanın acımasızlığı,
egitimsizliği ve zayıfın ezilmesi sorunudur.
İster Hristiyan, ister Budist, ister müslüman olun, eğer
siz insan değeri bilmiyorsaniz, eğer siz hasta bir
dimağa sahipseniz, zayıf olan eşinizi dövecek,
o masum çocuğunuza cinsel tacizde bulunacaksınız!
Hollandalı yazar Harry Mulisch´le yapılan söyleşi ise
gazetecilik adına tam bir yürek acısıdır.
Sevgili Mulisch iyi ki , Der Spiegel´in muhabirlerinden daha
uyanıktır. Yoksa bir buçuk
milyar müslümanı düşman
ilan etmek hiç de zor
olmayacaktır. Sorulan
soru tam bir yeni düşman
bulma sevincini arzetmektedir: "Ve biz Batılılar
olarak düşmana isim
vermekten çekindik mi?"
(Und bislang haben wir im Westen uns nicht getraut, die
Feinde wirklich beim Namen nennen?) Evet, ne yazık
ki, toplumda hoşgörüsüzlük
öyle noktalara varmış
ki, belki de sadece müslümanların
gönlünü hoş etmek için
"müslüman bayramı"
ndan söz eden zavallı
yeşil poltikacı,
medya tarafından az daha
deveye bindirilerek çöle sürülecek.
Öyle veya böyle. Karalama
devam etmekdedir. F.A.Z´ın
18.11.04 tarihinde dördüncü sayfasında
yayınlanan karikatör için
"biraz insaf" desek bile boşuna!
En iyisi,"Evet bütün Türkler kızlarını
bir kaç parça eşyaya satıyorlar, buyurun pazara,"
demek! Sonuçta, bu önyargıların barışa,
halklar ve dinler arasındaki uyuşmaya, hoşgörüye
büyük zararları olmaktadır ve olacaktır da...
Ama bazen içimizden şöyle
demek de geçiyor: Keşke,
önyargı dolu bu
kalemler, Bebel ve onun gibileri okusalardı
ve 1490. yıllarda bütün
Avrupa´da Yahudilerin nasıl
zorla hristiyan yapıldıklarını
ve cahillikle suçladıkları
bu insanların atalarının
500 yıl önce gemilerle
İspanya´ya kadar gidip 165 bin Yahudiyi nasıl
Osmanlı ülkesine taşıdıklarını
öğrenselerdi.
Hepimize düşen görev,
her zamandan daha dikkatli olmak, tahriklere kapılmamak,
terörizme prim vermemektir. Müslüman halkları
geri, ilkel, hoşgörüsüz
olarak damgalayan ve kendilerini çok
akıllı
ve medeni gören "Medya hükümdarı"
dostlarımız
akıllarını
terörizmin ve fanatizmin nerelerden ve nasıl
kaynaklandığı
üzerinde biraz yorsalar, dünyayı
kasıp kavuran korkunç
adaletsizliği ve şiddeti kınasalar,
dünyamız ve geleceğimiz için daha iyi olacaktır!
SAYFA
BAŞI
Yazarın
diğer
yazıları:
Ayna
Dergisi´nin (Der Spiegel) aynası sadece cin ve şeytan
mı gösterir?
Susmak
mı bağırmak mı?
SAYFA
BASI
|