DÜRBÜN Prof.
Dr. Hacı Duran
|
|
duranhaci@gmail.com
|

Zürih Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Türkiye ile Ermenistan arasında Zürih'te imzalanan protokol
her iki taraf açısından yeni sorunları gündeme getirecek
netameli bir konu olmaya devam edecek gibi görünmektedir.
Türk tarafı için politik düzeyde de olsa, mevcut AK parti
hükümetini bundan sonra daha ihtiyatlı davranmaya zorlayacak
gelişmeler, kendini göstermeye başladı. Azerbaycan'da Türk
bayrağının şehitliklerden indirilmesi, Azeri yönetiminin
doğal gaz fiyatları konusunda Türkiye'ye tanıdığı fırsatları
geri çekmeye çalışması, Bursa'da Türk halkının, Türk
bayrağıyla değil de Azerbaycan bayraklarıyla, bir diplomasi
maçına dönüşen, Türkiye-Ermenistan futbol müsabakasına
katılmak istemesi, bu ihtiyati durumu, daha da netameli bir
duruma dönüştürecektir.
Bu makalede Türk tarafının karşı karşıya kalacağı ikilemler,
pişmanlıklar ve kararsızlıklar üstünde durmayacağım. Konuyu
Türk karşıtlığını, düşmanlığını bir inanma biçimi haline
getiren fanatik Ermeni gruplar açısından ele alacağım. Çünkü
konu Türkler ve Türkiye açısından her zaman sadece politik
bir sorun olarak görüldü. Oysa fanatik Ermeni gruplar
açısında, Türk ve Ermeni ilişkileri, bir inanma biçimidir,
bir heyecan kaynağıdır, bir gösteri alanıdır.
Ermeni Diasporasının fanatik grupları, son yarım yüzyıldır,
Ermeni kimliğine yeni boyutlar eklemeye çalıştı. Ermeniler
geleneksel Ermeni inancı, gelenekleri, dili ve değerleriyle
kendilerini tanımlamayı ve ifade etmeyi ikinci planda
tuttular. Ermeni kimliğini ve varoluşunu Ataları soykırıma
uğramış bir millet olma propagandası ile ifade ettiler.
Öldürüldükleri, katliama uğradıkları varsayılan ata ruhları
ile dünya kamuoyuna kendilerini anlattılar. Yeni nesillere
atası katliama uğramış bir halkın bakiyesi olma inancını, en
önemli birleştirici, kaynaştırıcı değer olarak anlattılar.
Fanatik Ermeni gruplara göre, atalarının soykırıma
uğradıklarına inanmak ve bu inanca göre bir duruş
sergilemek, Hz. İsa'nın çarmıha gerilerek işkence ile
öldürülmesi gibi bir inançtır.
Hz. İsa'nın-hristiyanlarca iddia edildiği şekliyle-
Yahudiler tarafından çarmıha gerilerek işkence ile
öldürülmesi, nasıl ikonlaştırılıp bütün Hristiyanların en
önemli inancı olduysa, Ermeni ataların sözkonusu edilen ve
gerçekleştiğine inanılan 1915 olaylarında toplu olarak
planlı bir şekilde öldürüldüklerine inanmak, Ermeniler için,
önemli bir dini ve milli ritüel haline getirilmiştir. Ermeni
kimliğine eklenen bu yeni ve modern ve “gösterimlik ata
kültü”, Ermeniler açısından diasporada varolabilmenin,
kendini ifade edebilmenin ve emperyal destekleri alabilmenin
en önemli aracı olmuştur*.
Ermenilerin “muhayyel soykırım ikonası inancına” olan
bağlılığı 40- 50 yıllık uzun ve etkili propagandalarla
güçlükle, önce Ermeni halkına, ardından emperyal güçlerin
meclislerine benimsetilebildi. Bir inanç ve varolma
biçimine dönüştü. Bu “muhayyel soykırım ikonası inancı” esas
alınarak, Türk vatandaşları ve Türkiye, bütün dünyada
yıllardır, medyatik gösterim alanlarında sürekli mahküm
edilmektedir, rencide edilmektedir. Türkler bu inançtan
dolayı atasından utanan bir halk konumuna indirgenmeye
çalışıldı. Bir çok ülkede, atasının Ermeni katili olmadığına
inandığını söyleyen Türk vatandaşları, yargılandı, mahkum
edildi.
Diasporanın inşa ettiği bu “muhayyel soykırım ikonası
inancı” bütün Uluslar arası ortamlarda Türk yetkililerinin
ve diplomatlarının önüne kondu. Onlar, atalarının
işledikleri varsayılan mevhum cinayetlerden dolayı
utandırılmaya zorlandı. Katillerin torunları olarak görüldü
ve ayıplandı. Türk kamuoyunda konu o kadar ilginç
enstrümanlarla dile getirildi ki Türk vatandaşları bile
atasından utanılacak duruma getirilmeye çalışıldı. Türk
diplomatları, bu mevhum cinayetlerden dolayı, katillerin
bakiyyesi görülerek diplomatik masalarda mahkum edildiler.
Bazıları da bu inançtan dolayı terör saldırılarına kurban
edildi. Acımasızca sergi salonlarında her kesin gözü önünde
sahnelerde öldürüldü, şehit edildi.
Zurih protokolüne göre, 1915 olaylarını araştıracak ve bu
olayları inceleyecek bir tarih komisyonu kurulacak.
Ermenistanın resmi hükümeti bunu pransip olarak kabul etti.
Öte taraftan sözünü ettiğim fanatik Ermeni gruplar, 10 ekim
2009 tarihini de mevhum 1915 olaylarında olduğu gibi, yas
günü olarak kutlayacaklarını ilan ettiler. 10 ekim gününün
yas günü olarak ilan edilmesinin anlamı nedir? Ne gibi
olaylara neden olacaktır?
Konu tahmin edilenden çok daha ilginç tartışmaları
beraberinde getirecek gibi görünmektedir. Çünkü Türkiye'de
her kes konuyu Ermeni tarafı açısından da politik olarak ele
aldı. Oysa “soykırım ikonası inancı” sözkonusu fanatik
Ermeniler için politik bir konu değildir. Bir dogmadır, bir
inançtır. Ermeni hükümeti bu protokol ile bir dini politik
dogmanın gerçekliğini sorgulamaya razı olmuştur.
Bundan sonra, Ermeni tarafı için bir inancın bilimsel olarak
doğrulanmasının sınanması gibi bir durum yaşanacaktır.
Fanatik Ermeni gruplar bu bakımdan ciddi bir sorunla karşı
karşıya kalacaktır. Bundan dolayı bu protokülü kendileri
açısından önemli bir mevzi kaybı, inanç bunalımı ve kimlik
erimesi olarak algılamaktadırlar. “Muhayyel soykırım ikonası
inancı” onlar için birleştirici ve araçsal bir işlev
görüyordu. Oysa mevcut protokol “soykırım ikonası inancı”
nı sorgular duruma getirmiştir. Bu, inançtan şüpheye düşmek
demektir. Bir inancın ve dogmanın bilimsel olarak doğruluğu
ve yanlışlığının sınanması anlamına gelmektedir. Bu durum
ise konuyu bir iman konusu olmaktan çıkartmaktadır.
Ermeni kültürü ve bu kültürün parçalanması süreci hakkında
bilgi sahibi olanlar şunu fark etmişlerdir: Geleneksel
Ermeni kültürü, misyoner katolikler ve protestanların
propagandası ile tarihi bağlamından kopartıldı. Tarihi
bağlamından kopartılan bu kültür, siyasallaştı, emperyal
güçlerin amaçlarına göre araçsallaştı, laikliğin etkisi ile
dünyevileşen ve zenginlik peşinde koşturan Ermenilerden
dolayı ciddi sarsıntılar geçirdi. Bundan dolayı Ermeni
toplumunda ciddi bir kültürel ve toplumsal çözülme yaşandı.
Bu çözülmeye savaş şartları da eşlik edince, Ermeniler
vatanlarından da ayrılmak zorunda kaldı. “Soykırım ikonası
inancı” bu dağılan ve çözülen Ermeni varlığını yeniden
toparlamayı ve bir birlik haline getirmeyi amaçlıyordu. İşte
Ermeni hükümetinin “soykırım ikonası inacını” sorgulama
anlamına gelen protokolü kabul etmesi, bundan dolayı Ermeni
tarafı açısından itikadi tartışmaları da beraberinde gündeme
getirmiş bulunmaktadır.
Bilindiği gibi fanatik ve kapalı gruplar kendi içlerinde
sürekli bölünmeler ve parçalanmalarla karşı karşıya
kalırlar. Bu durum fanatik Ermeni gruplar için, çok daha
ilginç olmuştur. Çünkü bu gruplar, her zaman karşı tarafa
saldırma ve terör eylemlerini gerçekleştirmeyi kendileri
için önemli bir varoluş inancı olarak görmüşlerdir. Bu
durum, Osmanlı devleti döneminde de böyleydi, modern dönemde
de böyle olmuştur. Ermeniler Anadolu'da yoğun olarak
yaşadıkları dönemde de, şu anki Ermenistan'ın kurulmasından
sonra ve diasporda da böyle olmuştur. Belki de marksist
kapalı eylem gruplarını bir yana bıraksak, Dünya'da son bir
buçuk yüz yıldır en fazla siyasi ve ideolojik eylem
gerçekleştiren gruplar Ermeni grupları olmuştur. Daha bundan
birkaç yıl önce, bu grupların Ermenistan parlementosuna
düzenledikleri silahlı saldırının görüntülerini bir çok kişi
hala korku ve dehşet içinde hatırlar.
Şiddet kültürü ve inancı ile ayakta duran bu Ermeni gruplar,
Zürih protokolü ile yeniden kendi kendileri ile
çatışacaklar. Muhtemelen ilan ettikleri bu yeni yas
günlerini kanlı eylemlerle gündemde tutmaya çalışacaklar.
Çünkü bir inançtan vaz geçmeye razı olma-ki Ermeni hükümeti
Zürih protokolünü imzalamakla bunun yolunu açmış
bulunmaktadır- her zaman beraberinde yeni çatışmları ve
sorunları ortaya çıkartmıştır.
Anlaşılan bu protokolden sonra fanatik Ermeni gruplar kendi
kendileri ile daha çok uğraşacaklardır. Hristiyanların Hz.
İsa'nın ilahi konumu hakkında içine düştükleri ihtilaflara
benzer ihtilaflar yaşayacaklardır. “soykırım ikonası
inancı”nın varlığı ve yokluğu gibi tartışmalar onları bir
çok ikilemle karşı karşıya bırakacaktır. Revizyonistler ve
yeni yorumcular bu fanatik Ermeni grupların yeniden
parçalanmasına ve yeni grupların ortaya çıkmasına neden
olacaklardır. Bir çok fanatik Ermeni, bu protokolü maktül
ata ruhuna bir saygısızlık olarak mütala edecektir. Katil
olark bildiği Türklerle işbirliği yapan mevcut Ermeni
hükümetine karşı yeni bir propaganda süreci başlatacaktır.
Muhtemelen kendi aralarında yeni şiddet eylemleri
gerçekleştireceklerdir.
*Duran
Hacı, “Muhayyel Ermeni Soykırım İkonasının Kurbanı Olarak
Türkler” Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, sayı. 175
İstanbul 2008
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Zürih
Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Örümcek
Ağı ve Yargı Gücü
Soykırım
Vahşeti Anıtı Olarak İsrail’in Gazze Katliamı
MUHAYYEL
ERMENİ SOYKIRIM İKONASININ KURBANI OLARAK TÜRKLER
Dazlak
şiddet eylemleri ve Türk hoşgörüsü
SAYFA
BASI
|