BRÜKSEL
MEKTUBU
Yakup
YURT
|
|
yakup.yurt@skynet.be
|
IRKÇILIK UMUTSUZLUKTAN BESLENİYOR…
Belçika tuhaf bir ülke oldu çıktı son zamanlarda.
Hergün birbirinden ilginç dramatik olaylar yaşanıyor.
İnsanlar şaşkın, insanlar gergin, insanlar stresli, insanlar
korkuyor…
İşini kaybetmekten korkuyor, eşini kaybetmekten korkuyor,
herşeyini kaybetmekten korkuyor.
Ne kadar olumsuzluk varsa hortladı desem yalan olmaz !
En başta da ırkçılık, o iğrenç hastalık…
Hastalara üstünlük duygusu zerk ederek onları rahatlatan
kalleş, sinsi hastalık !
“Yak Türkü, kes Arabı, mıhla zenciyi, şutla Müslümanı,
kurtul bütün dertlerinden” türü bir felsefe ürünü son
derece tehlikeli bir hastalık.
Yatağında uyuyan insanı yakabilen bir hastalık !
Yangından çocuğunu kurtarmak isteyen bir babayı çocuğunu
3.kat penceresinden atmaya zorlayan hastalık…
Olacak şey değil !
Allah’ım akıl fikir ver şu zavallılara…
***
Neyse, konuya gireyim izninizle.
Dün, yani 10 Mart 2008 Pazartesi günü, Belçika’nın Hainaut
Vilayeti’nin Mons kentinde görev yapan Ağır Ceza
Mahkemesi’nde bir davanın yargılanmasına başlandı.
Bu mahkemenin özelliği yargılamanın açık duruşmada halk
jürisi tarafından yapılması.
12 kişiden oluşan jüri halk arasından kura ile seçiliyor.
Bu tür duruşmalar genelde bir hafta sürüyor.
Mahkeme heyeti, jüri, sanıklar, güvenlik güçleri, sanık
avukatları, yeminli tercümanlar, uzmanlar, eksperler,
tanıklar, mübaşirler, basın, seyirciler, vb…birbirini izler
tiyatrovari bir ortamda…
***
Davanın üç genç sanığı var. Bir kız, iki oğlan. Kız 21,
oğlanlar 19’ar yaşında. Üçü de Batılı, yani yabancı kökenli
değil. Belki biri İtalyan asıllı olabilir.
Kendilerine atfedilen suçlama ağır ve iğrenç : 19’u 20 Nisan
2006’ya bağlayan gece Charleroi’da Afrikalı iki siyahi
fahişeyi yakarak öldürmeye teşebbüs etmiş olmak.
Sanıklar suçlarını itiraf ettiler.
Oğlanlar bunu ırkçılık gerekçesiyle yaptıklarından ırkçılık
ağırlaştırıcı bir neden…
Ve ilk kez bir ırkçılık olayı Ağır Ceza Mahkemesine intikal
ediyor Belçika ülkesinde !
***
Oğlanlardan biri sanık kızın fahişeden intikam almak
istediğini öne sürüyor.
“Evet hezeyan halinde ırkçı sözler sarf ettim, ama ben ırkçı
değilim” diyor.
İkinci oğlan otomobille fahişelerin yanından geçerken
Molotov kokteylini attığını itiraf ediyor.
O da nişan almadan öylesine fırlattım diyor.
Afrikalı fahişelerden birinin vücudu tamamen yanıyor, ama
mucize kabilinden ölmüyor.
Diğeri ise giysilerini çıkarıp yanmaktan son anda
kurtuluyor.
***
Kız oğlanlardan birisinin manitası.
Yani olayın olduğu tarihte
beraber çıkıyorlar.
Kıza göre, oğlan siyahi fahişelere saldırıp onları
“beyazlatmayı” kafasına koymuş.
Kız “onu terketmem gerekirdi, ama başaramadım maalesef”
diyor.
Ve ekliyor : “Olaydan sonra ikisi de gülüyorlardı”.
Oğlanlardan biri ise bir sinema parkinginde Flaman sandığı
kişileri otomobille ezme teşebbüsünde bulunmuş bir zamanlar.
***
Olay günü üç kafadar, yanlarına bir de yaşı küçük birini
alarak, fahişelerin piyasa yaptığı semte gitmişler.
Eğlenmek ve kızlara hakaret ederek oyalanmak istemişler.
Birbirine gösteriş yapmış, caka satmışlar.
Kendisine hakaret edilen fahişelerden biri sinirlenip
hakaret etmiş ve çöp kutusu fırlatmış.
O esnada hepsinin kafası oldukça kıyakmış.
Akıllarına intikam almak için Molotov kokteyli atmak gelmiş.
Gidip şişe ve benzin bulmuşlar.
Yakmışlar ve sallamışlar.
Şimdi ise suçu birbirinin üzerine atıyor eski sevgililer !
Zırvalıyorlar…
Özüre bakar mısınız Allah aşkına?
“Kafamız kıyaktı. Bu bize oyun gibi geliyordu. Hareketimizin
nerelere varabileceğini o an düşünemedik.”
***
Şimdi savunma hakkının kutsallığı gereğince avukatlar
savunacaklar bu “zavallıları”…
Jüriyi ikna etmeye çalışacaklar.
Bunun ırkçı bir davranış sonucu olmadığı tezini öne
sürecekler.
Hukuk tekniği çerçevesinde laf cambazlığı yapacaklar.
Muhtemelen az bir ceza ile kurtulacaklar.
Birkaç yıl yatıp çıkacaklar.
Ve umutsuzluk dünyasına geri dönüp umut arayışına yeniden
başlayacaklar.
Müşteri aramaya devam eden fahişeler gibi çağdaş dünya
avlusunda volta atacaklar…
***
Of anam of…
Ne demiş şair “Zor dostum zor…”
Brüksel, 11 Mart 2008
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
Irkçılık
umutsuzluktan besleniyor...
İnanc
düşmanı özgürlük havarisi
Seyir
devleti ve Sarkozy
Rehberlik
nedir, ne değildir
Yoğurt
tuttu mu, tutmadı mı, yakında görülecek…
Danke
Şön Dazlak
Brüksel’de
durum ne?
Medya
diktatörlüğü, gönül körlüğü
Sisli
havada siyaset
Kurban
Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler!
07
Aralık dört iyi insanımızın öldüğü kötü bir gün…
Belçikalılaştıramadıklarımızdanmısınız?
İstanbul’a
gay belediye baskanı mı? Vay anasını…
Ah
Belçika, vah Belçika
Bayram
geldi neyime!
Bugün
19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı (mı)?
SARKOZY
VE SEÇİMLERE BİR AY KALA
BELÇİKA'DAKİ DURUMUMUZ...
Gerçek
tek, yorumlar farklı...
Kem
küm, lam lum!
MERİNOS
KOYUNU MU, GLOBAL SERMAYENİN OYUNU MU?
BRÜKSEL'E
KAR YAĞDI, GÖNLÜM ÜŞÜDÜ…
Yılbaşı
bahane, dostluk şahane
Yılbaşı
gecesi yaklaşırken
Küresel
Sessizlik
İmkansızı
olanaklı hale getiren devlet adamı: Bülent Ecevit
Korku
Bahçesinde Sevgi Yeşermez
Bugün
23 Nisan
Tarihte
ve gelecekte kadının yeri
Mösyö
Sarkozy kimdir?
Esti
Nesim'i Bahar, Ya da Nevruz Ateşi
Darbede
Doğan Deniz
Kısır
Döngü veya Kuyruğunu Isıran Yılan
Edison
lambaya püf dedi!
Her
şeye gülünür mü?
Mozart
Bugün 250 Yaşında
UĞUR’suz
bir günün düşündürdükleri!..
Kurban
Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler
Epifani
Yortusu ve Kral Galetası
Düşünüyorum,
Öyleyse Varım
(Descartes)
Yılbaşı
Gecesi Yaklaşırken
Ankara-Brüksel
Diyaloğu...
BREL
en büyük Belçikalı seçildi
Çağdaş
Uygarlık
Yolları
Mayın
Döşeli
Adile
Naşit: Vazgeçilmez ve bir daha gelmez…
İntihar
Komondosu Belçikalı
Meryem
Dil
ve Aşağılık Duygusu
ÖEK
Üçlüsüne Ne Oldu?
Bayram
Geldi Neyime
Ramazan
Bayramınızı candan kutlarım!...
Ah
Mutluluk Ah!..
Değişim,
Gelişim ve İlerleme
Sınıftan Atılan "İnkarcı"...
Avrupa,
Avrupa, Duy Sesimizi...
La
Brabançonne ve İstiklâl Marşı
Darbelerle
Dolu 55 Yıl
Tükenen
Ömürler
Gurbetten
Gelmişim...
Lahey'de
Kısa Bir Günden İzlenimler
1950’den
Mektup Var…
Nereden
geldik, nereye gidiyoruz?
Tutarlılığa
Davet
Köprünün
altından daha çok sular akacak
SAYFA
BASI
|