Devlet
Bakanı Prof. Mehmet Aydın’ın Başdanışmanı
Sait Yusuf’la Söyleşi:
Batı Avrupa Türklerinin göç tarihinde bir
ilk olarak kayıtlara geçecek olan “1.Avrupa Türk
Dili Kongresi”ne Avrupa’nın değişik ülkelerinden
davet edilen Türk sivil kitle kuruluşları,
Bulgaristan ve Yunanistan Türk Azınlık
Temsilcileri, Almanya siyaseti ve akademik hayatından
temsilciler Frankfurt’ta iki gün boyunca Batı Avrupa
Türklerinin Anadil Meselesi’ni masaya yatırdılar.
Avrupa Türk-İslam Birliği (ATİB)’in de üyesi
olduğu, Almanya Türk Vatandaşları Konseyi
(RTS) tarafından gerçekleştirilen kongrenin tarafımızdan
teklif edildikten sonra hayata geçirilmesinden de (birtakım
eksikliklerine rağmen) bu coğrafyada yaşayan
Türkler adına mutluluk duyduk.
Türkiye’den gelen misafirleimizin bazılarıyla
yaptığımız ayak üstü söyelşilerimizden
iki tanesini aşağıda okuyabilirsiniz.
Ömrünü
Türk Dili Türkçe’ye adamış bir mütefekkirimiz
Şair-Yazar Yavuz Bülent Bakiler ile Söyleşimiz
Mahmut
Aşkar: Sait Bey, 1.Avrupa Türk Dil Kongresi’ne katılmak üzere
Türkiye’den buraya geldiniz. Sizin de takip ettiğiniz
gibi Hessen Eyaleti Başbakanı sayın Koch,
Frankfurt Belediyesi temsilcisi, bazı eyalet
milletvekilleri, T.C. Frankfurt Başkonsolosu ve dil
konusunda uzman Alman akademisyenler konuştular. Biz bu
kongreyi gerçekleştirmeğe karar verdiğimizde,
niyetimiz; Avrupa’da yetişen nesillerimizin anadilden
kaynaklanan dilsizlik, kültürsüzlük, uyumsuzluk ve
kimliksizlik gibi meselelerine uzman kişilerin de katkılarıyla
çözüm yolları aramak, bu hayatî meselemizi Türk ve
Alman kamuoyuna duyurabilmekti. Bu konudaki hareket noktamız;
“kendini bilmeyenin başkalarını bilmesi mümkün
değildir”di. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi
bizimle paylaşır mısınız?
Sait Yusuf: Öncelikle teşekkür ediyorum. Davet edildiğimizde,
konunun başlığını görünce heyecan
duydum. Konunun uzmanı olmamakla beraber, milletiyle
ilgili olumlu gelişmelerden sevinç, olumsuzluklardan
da üzüntü duyan, milletini seven her Türk gibi ben de
Avrupa’daki Türklerin ekonomik ve sosyal şartlarıyla
yakından ilgilenen birisi olarak konuyu burda görmek,
izlemek fırsatı bulurum, kendime katkıda
bulunur heyecananıyla geldim. Sabahki konuşmalardan
faydalandım ve ciddi manâda konular görüşüldü.
Tabii burda toplantının ana fikri, benim gelirken
düşündüğüm, sizin söyledikleriniz
istikametindeydi. Yani, Almanya’da yaşayan Türklerin
burada yaşadıkları gerçeğiyle hareket
ederek, millî kimliğini, dilini ve kültürünü
koruyarak, geleceğe daha emin ve güçlü adımlarla
gitmesini düşündüğüm bir toplantıydı.
Sabahki konuşmalar Alman yetkililerin daha çok siyasî
ağırlıklı konuşmalarıyla geçti.
Yani öğleden önceki kısım, daha çok resmi
ve protokol konuşmalarıydı. Bu resmî ve
protokol konuşmalarında ben (kişisel anlamda
söylüyorum) umduğumu bualamadım. Umduğumu
şöyle bulamadım; herkes kendi tezini söylüyor
elbette..
Mahmut
Aşkar: Ne bekliyordunuz?
Sait Yusuf: Benim için, siz de özetlediniz, önemli olan buradaki Türk
varlığının muhafazası, geliştirilmesi
ve güçlendirilmesi. Bu, Alman kültürüyle, Alman kimliğiyle
Almanya’da yaşayan çoğunluk unsurun varlığıyla
çelişen bir durum değil.Onlarlalarla uyumlu, ama
kendi ayakları üzerinde duran bir Türk kimliği.
Bizim gördüğümüz, gözlemlediğimiz kadarıyla,
bu serüven aşağı-yukarı elli yıl
önce başladı. Almanya’ya ilk işçi göçüyle
başlayan serüven, önceleri gelenler dönmek üzere, Türkiye’ye
biraz döviz götürmek üzere gelmişlerdi. Ama yıllar
gösterdi ki artık bu nesil dönmeyecek. Türkiye’yle
de ilişkilerini sürdürmekle beraber, artık
Almanya’da yaşayan, belli bir rakama da ulaşan
Alman vatandaşılığına geçmiş
bir Türk topluluğu var. İlk kuşakta Almanca
bilmemekten kaynaklanan uyum sorunu vardı. Benim bugüne
kadar buraya gelemeden önce,
buradaki akraba çevremde de gözlemlediğim; artık
Almanca probleminden ziyade Türkçe’nin unutlduğu ya
da yeterince öğretilmediğinden kaynaklanan
problemlerin olduğunu biliyordum. Fakat bugün burada gördüm
ki, yine bu yeterince görülmemeiş, Almanca’nın
uyum için şart olduğu, ama yin de aileler
verebilirlerse Türkçe de versinler gibi bir resmi tavrın
sergilendiğini gördüm. Almanaya’da yaşayanların
çok haklı olarak, Almanca bilmeden uyum sağlanamayacağı
tesbiti doğrudur. Bu vurgu özellikle yapıldı
ama bunun yanında Türkçe’nin de teşvik
edilmesi, geliştirilmesi vurgusunun da yapılmasını
ben özellikle beklerdim.
Mahmut
Aşkar:
Efendim çok teşekkür ederim.
|