Türk
avcı Alman “av köpekleri” yetiştiriyor
TÜRKIYE`NİN
ORKİDELERİ KORUMA ALTINA ALINMALI
Dağcılık
Spor
kavga değildir
Başarılı olmak
zor değil
TÜRK
AVCI “ALMAN AV KÖPEKLERİ” YETİŞTİRİYOR:
Drahthaar cinsi alman av köpeğini üreten
ilk türk Zafer Selçuk ile Avcılık ve köpek yetiştirme
faaliyetleri üzerine sohbet ettik. Aachen.
Av köpeği yetiştirme merakı nasıl
başladı?
1975
–1979 yılları arasında amcam ile
Ankara`nın çevresinde ava çıkıyorduk.
İyi bir av köpeğimiz yoktu. Vurduğumuz
kuş cinsi avları pancar tarlaları
arasından bulamıyorduk. İyi bir
av köpeğine sahip olma tutkusu içimde bir ukde
olarak kalmıştı.
Almanya ya geldikten sonra araştırmalarım
sonucunda yüzde yetmiş “Alman-Drahthaar”
cinsi köpeğinin yaygın ve avcılığa
uygun olduğunu gördüm.Bu cinsde yılda
3000-3500 yavru kayıtlara geçiyor . İlk köpeğimi
1983 yılında aldım.
Köpeği satın almakla iş bitiyormu? O
nu yetiştirmek için belli bir bilgi tecrübe
sahibi olmak lazım herhalde.?
Köpeklerin
üretilmesi ile bir çok bilgi ve tecrübe şart.
Çiftleştirmede kan bağı olursa iyi
oluyor. O konuda da şartlar var. 4 generasyon içinde
akraba olmayacak
7-8 Generasyon belgelidir. Kontrol etmeniz lazım.1991
de ilk dişi köpeğimi satın aldığımda
onu iyi yetiştirebilmek , üretim yapabilmek için
Avcılık kurslarına katılarak 1997
yılında Avcılık belgesini almaya
hak kazandım. Bu iş için 10 Bin DM civarında
para harcadım.
Üretici olarak biraz bilgi verseniz?
Bu
iş vakit alan zevkli bir uğraş. Günde
köpeğe 2-3 saat vakit ayırmak lazım.
NRWde 4 tane Köpek yetiştirme derneğine üyeyim.
Buralarda seminerlere katılıyorum.
Vakit darlığından görev alamıyorum.
Köpek yetiştirecekler için her şehrin,
kasabanın av köpeklerini yetiştirme
dernekleri, bu derneklerde kurslar vardır. Ben
Gladbach yakınlarında av köpeklerini yetiştirme
derneğinde çarşamba günleri 2-4 saat süren
kurslara katıldım.
„Alman-Drahthaar“
cinsi av
köpeğinin özellikleri hakkında „çok yönlü,
iz sürme, sürek, tarla, orman, su
av hayvanlarını belirli bir mesafede
bekleyip bildirerek vurulmasını sağlıyor.
Sadece Tilki, ada tavşanı gibi yer altı
av hayvanlarının inine giremiyor. Kokuyu alıyor
bildiriyor.
Köpeklerin yapmak zorunda olduğu imtihanlar var.
Köpek en az bir tane imtihana katıldıktan
sonra ava gidebilir. Ama usta avcılar usta av köpekleriyle
ava gidiyorlar. Almanya daki av köpeklerinin
avlanabilmesi için ehliyet gibi av yapabilir belgesi
alması lazımdır. Ormancı av sırasında
gelip köpeğin ava katılma belgesini
sorabilir. Köpeklerin ilk katıldığı
1-1,5 yaş arası çıraklık imtihanı
oluyor. Yeteneklerine kabiliyet derecelerine bakılıyor.
Uzman kişi köpek yetiştiricileri not
veriyorlar. Gençlik, Kalfalık, ustalık ve
daha başka imtihanları var. Köpek
üretmek isteyenler bu imtihanları yapmak zorunda.
Her sene „Zuchtschau“ denilen köpek gösterisinde
dişleri, gözleri, cinsel organları,
vucudu, ayakları, basma şekilleri kontrol
edilir. Uzmanlar köpeklerin eni, boyu vs. Belirli
standartlara bakarak bu işlemleri yapıyorlar.
Yavru iken 700-800,-DM olan fiyatı, 1. imtihandan
sonra 1500, ikinci imtihandan sonra 2500-3000,-DM,
Ustalık imtihanından sonra 3000-15000 DM
arası değişyor.
Her sene „ZUCHTBUCH DEUTSCHE DRAHTHAAR“ isimli
kitapta üretilen yavruların isimleri,
imtihan sonucu aldıkları puanlar
toplanır.
Sizin ürettiğiniz köpekleri de bu kitaplarda
bulmak mümkünmü?
„VON
ANATOLIEN“ ismi altında yetiştirdiğim
köpekler bu kitablarda kayıtlıdır.
Köpeklerin anası babası yetiştiricisi
burada kayda geçer. Dişi köpeklerden
senede bir kere yavru alabilirsin. Erkek damızlık
köpekler senede 5-6 kereye kadar damızlık
olarak kullanılabilir.
Bütün av köpeklerinin bağlı olduğu
bir merkez var. Yaptıkları dereceler her iki
senede bir kitap olarak yayınlanır. Benim 3
adet köpeğim ustalık belgesi alarak
ebeddiyyen bu kitaba girdi. İlk Türk yetiştirici
olarak kendimi kabul ettirdim.Burada da köpeklere
verilen isimler A grubu B grubu C grubu gibi ayrılıyor.
Ayrıldığı tek nokta köpeklere
verilen isimler A grubunda ise yavrulara da A ile başlayan
isimler veriliyor. Asena,
Asil gibi.”
Yetiştirdiğiniz köpekleri sadece bu bölgede
mi satýyorsunuz.?
Şimdiye
kadar Z.Selçuk Türkiye´ye , Yuguslavya`ya, Almanya
içine Beliçika`ya köpekler sattı.Yuguslavya ya
sattığım köpeğin yavruları
İtalya’ya satılmış. Bu arada
şunu söylemekte yarar var sanıyorum. Bu köpeklerin
Bütün Avrupa ülkelerinde hatta Amerika, Arjantin,
Rusya da bile dernekleri, organizasyonları
var. Sadece Türkiyede yok. İstenirse Organizasyon ve imtihanlar için
girişimcilik yapıp Almanya ile aracı
olabilirim.
Biraz da avcılıkla ilgili sohbet etsek.
Köpeklerimin sayesinde çok çeşitli mesleklerden bir çok insan tanıdım.
Onların sayesinde avcılardan ava katılma
davetleri alıyorum. Avcılığın
tarihçesine kısa temas etmek gerekir, 1800 lü yılların
sonunda Asiller ve halk avcılıkta, avlanmada
bile ayrılmış. Buradan bir çok avcılıkla
ilgili terimler doğmuş. HOCHWILD denilen Dağ
keçisi, Geyik cinsleri, Büyük baş hayvanlar
asil ailelere mahsus av cinsi imiş. NIEDERWILD
denilen Tavşan, Keklik, Sülün, Ada Tavşanı,
Belirli sınırlı kuş cinslerini
normal halk avlamış. Revir
denilen av bölgeleri var. Eylülden Nisan sonuna
kadar kurslar var. Silah atış talimi, Kapan
veya Tuzak kurma, Bitkilerle ilgili Botanik dersleri,
Hayvanların pisliğinden tüyüne, ayak izine
kadar öğretiyorlar. Yazılı sözlü
imtihan ve atış talimi yapmak zorundasınız.
Birini kaybedince hepsini kaybetmiş sayılıyorsunuz.
Ve hepsini yeniden yapmak zorundasınız. Av
belgesini alınca istediğiniz kadar uzun
namlulu avla ilgili silahlar
satın alabildiğiniz gibi iki adet
tabanca alabilirsiniz.Av terimleri günlük konuşmanın
dışında. Sanki ikinci bir lisan öğreniyorsunuz.
Her av bölgesinin (Revir) üstünde yaşayan av
hayvanlarının bir sahibi var. Her avcı
en az 75 Hektar olan av bölgesinin sahiplerinden para
karşılığı yazılı
olarak avlanma müsadesi almak zorunda. Yeni başlayan
bir avcı 3
sene boyunca birinin refakatinde avlanabiliyor. 3.
seneden sonra Revir kiralanabiliniyor veya satın
alınabiliniyor.
Zenginlere ait bir tutku merak
deyip geçiyorduk. Av yapmak hiç de öyle kolay bir
olay değilmiş.
Evet
öyle. Her sene başında vurulacak hayvan
adeti bölge av makamları tarafından
belirlenir. Sene sonu kontrol edilip kurala uyulup
uyulmadığı tesbit edilir. Av bölgesindeki
tarlaları dolayısı ile ürünleri revir
sahipleri av hayvanlarından korumak zorunda. Avcı
vurduğu av hayvanlarının listesini
makama vermek zorunda. Ayrıca araba vs kazalarda
ölen av hayvanları bu listeye katılarak
yeni sene için av hayvanı sayısı
belirlenir. Avcı revir sahibine ya kira öder ya
da vurduğu hayvanları satın alır.
Mesela Tavşan 20,-DM, Sülün 15,-DM, Yaban
Domuzu kilo başına 10,- DM, Geyik kilo
15-20,-DM, Ada tavşanı 5,-DM. Keklik genelde
avı serbest olmasına rağmen vurulmuyor.
Revir kiralamada senelik üzerindeki av hayvanı
sayısı ölçü alınır. Revirler
arasında 1500,- DM den 150 000,- DM ye kadar
varan miktarlar var. Vurulan hayvanlar av eti satan
kasap lokanta gibi yerlere satılabilir.
Revir sahibi ve avcı içinde
kurallar vardır.Sert geçen kış aylarında
revir sahipleri hayvanları aç kalıp ölmemeleri
için mısır, buğday, ot gibi
yiyeceklerle besler. Yavrulu hayvanlar kesinlikle
vurulmuyor.Bütün sene av mevsimi olmasına rağmen
tilki ve domuzun yavrularını vurabilirsiniz.
Çünki sayıları belli bir ölçüde
tutulmaya çalışılıyor. Ananın
vurulmamasının sebebi grubu gezdiren, etrafı
bilen hayvandır. Kışı nerede geçireceğini,
saklanacağını yem bulacağı
yeri bilir. Bu kekliklerde ve kuş cinslerinde de
böyledir. İlk kalkan keklik veya kuş
vurulmaz. O gruba yön verir. çok sağlıklı
hayvanlarda yaşamını devam ettirmesi için
vurulmaz.Vucutca sağlığı şüpheli
görülen hayvanlar hemen vurulur. Hasta
olan hayvanları hemen vurabilirsiniz. Ben genelde
Köpeklerimi meşgul edip yormak için daha çok
tarla avına çıkıyorum.
Bu kadar bilgiden sonra hepimizin avcılığa
soyunacağını bekleyemezsiniz herhalde.
Vatandaşlarıimıza söylemek
istedikleriniz tavsiyeleriniz.
Vatandaşlarımız
bir geyiğe ya da av hayvanına çarptığı
zaman polise bildirmesi gerekiyor. Polis bölge av
sorumlusunu buluyor. Yaraladığı hayvanı
alıp götürürse hırsız durumuna düşer.
Çünki o hayvan av bölgesinin sahibine aittir.
Kazada yaralanan hayvanın acı çekmemesi için
vurabilirsiniz(Avcılar için) ama av bölgesi
sahibine haber vermeniz lazım. Diğer bir
hususda Mart´tan temmuz sonuna kadar üreme zamanı
olduğu için köpeklerinizi tarla ve ormanlarda
başıboş gezdiremezsiniz.
Bizde Zafer Selçuk`a
av ve av Köpeği merakında daha nice
başarılar dileriz.
SAYFA
BASI
TÜRKIYE`NİN ORKİDELERİ KORUMA
ALTINA ALINMALI
Dünya ç apý
nda taný nmý
þ biolog yazar Carel
Kreutz ile Maastricht`te Okan Aký
n`ý n evinde saatler
süren koyu bir sohbet yaptık. Okan Aký
n eþ i Rosemari Aký
n, yazar Carel Kreutz arkadaþ
ý Bert Boymans (TÜRKİYE`NİN
ORKİDELERİ) ”Die Orchideen der Türkei”
isimli kitabý n
meydana geliþ ini
safhalarý yla anlattý
lar. 766 Sayfadan oluþ
an kitap þ u an
sahasý nda en
iddiali durumda. Önümüzdeki 20-30 sene daha bu
iddiasý ný
sürdürecege benziyor. Yazar Avrupa ülkelerini bir
bir incelemiþ uzmanlý
k sahasý olan tabi
halde yetiþ en
Orkidelerin envanterlerini ç
ý kartý
p ülke ülke yayý
nlamý þ
.
”En az 20 kere ülkenize gittim. Bunlar haftalar
süren inceleme seyyahatleri idi. Türkiye`de 70 bin
km. katettim. 60 bin kare resim ç
ektim. Bu resimlerden bin üç
yüz tanesi kitapta yayý
nlandý . Maalesef
kitap iç in sponsor
bulamadý k” diyen
Kreutz yaný nda
getirdið i arkadaþ
ý ný
göstererek ”bunlar olmasaydý
kitap yayý
nlanmayacaktý ”
diye vurgulamada bulundu.
Bert Boymans ” Türkiye tabii dokusu henüz
tamamen bozulmamý þ
bir ülke. Bende arkadaþ
ý m Carel`e Türkiye
gezilerinde eþ lik
ettim. Çalý þ
malar bittið inde 5
yaký n arkadaþ
ý olarak 330 bin
Mark´ a malolan kitabý
n sponsorluð unu
üstlendik. Türkiye, Avrupa ve Asya`ný
n orkide cenneti olmalý
. Biz bunu arzuluyoruz. Ayrý
ca kuþ larý
, bitkileri, doğasý
, eþ siz
güzellikleri ile turizme yönelik taný
tý m yapý
labilir”
Sohbetimizi kahve ç
ay ve pastalarý ile
daha güzel ký lan
ev sahibimiz Rosamari Aký
n ” Avrupa da bu konuda iki uzman isimden biri aile
dostumuz Carel Kreutz´ tur. Onun Türkiye´yi bu
yolla taný tma ç
abalarý na hayraný
z. Çektiği resimlerin yer isimlerini ve
tarihlerini vermesi kitabý
daha ç ekici ký
lmý þ
.” derken, Aachen Üniversitesinde eğitim görevlisi
Dr. Okan Aký n,
Carel Kreutz iç in
”Yaþ ayan
güzelliklerimizi ön plana ç
ý kardý
. Dünya orkide lobisi, olayý
ciddiye alarak görmeye gelecektir. Kitabý
n taný tý
mý iç
in Türk Çevre ve Kültür Bakanlý
klarý ile temasa geç
ecegim. Türklerden bir ç
ok sanat eseri koleksiyonu yapanlar var. Bu kitapta
Türkiye `nin güzelliklerini biraraya toplanmý
þ görüyorsunuz.
Konu ç ok önemli”
şeklinde konuşarak, ülkemizin değerlerinin
tanıtılmasının öneminde dikkat
çekti.
Gezip inceledið i
yerleri harita üzerinde anlatan yazar, bazı aný
larý nıda
anlattı. Türkiye`de 148 tür orkide yetiþ
iyormuþ . Bu sayý
C.Kreutz`un tesbitleri ile 168 e ç
ý kmý
þ .Türkiye`de yeni
yetiþ me alanlarý
tesbit edilmiþ .
Yeni keþ fedilen
orkide türlerine Ophrys Antalyensis, Ophrys Iç
eliensis gibi Türkiye´ yi hatý
rlatan isimler vermiþ
. Kitabý nda
Türkiye `nin coğrafyasý
, iklimi, orkide yetiþ
me alanlarý , orkide
ç iç
eð inin sý
ný flandý
rý lmasý
ele alý nmý
þ . Ardý
ndan orkidelerin keþ
fi, maruz kaldý klarý
tehlikeler ve koruma teklifleri ortaya konmuþ
. Yazar 10 yý l iç
inde yaptý ð
ý gözlemleri
aktararak, mevsimlere göre orkidelerin hayatý
ný anlatmý
þ .
Türkiye`de orkidelerin giderek yok olmaya baþ
ladý ð
ý ný
anlatan yazar, bu konudaki tedirginliğini dile
getirerek, ”þ ayet
gerekli önlemler alý
nmazsa diğer bir ç
ok güzellikler gibi önümüzdeki 10-20 yý
l iç inde bir ç
ok orkide türü tamamen yok olacak ve toplam mevcut
yarý ya inecek”
uyarý sý
nda bulundu.
Yokoluþ
sebeplerini de gözlemleriyle anlatan Kreutz, ”Abant
Gölü ç evresinde
bataklý k ç
imenleri kurutuldu. Çevrede yapý
lan otel inþ aatý
ný n molozlarý
, buraya dökülerek, eþ
ine az rastlanan dev diyebilecegimiz orkidelerin
türü bitirildi. Bunlardan bir kaç
türünü Ardahan Savþ
at`ta buldum. Zigana geç
idinde yapý lan
otoyolda da bir ç ok
tür yok olmuþ .
Orkidelerin yok oluþ
sebeplerinden biri de Yüzde 60 nisbetinde ”Salep”
yapmak amacý yla
yerinden sökülmesi. Türkler artý
k ayný tad ve kokuyu
veren kimyasal üretim salebe geç
meli. Türkiye`de biz genellikle mezarlý
klarda orkideye rastlý
yoruz” dedi.
Okan Aký n bana
Krutz`u göstererek ”Bu adam bize Türkiye`de en
güzel orkidelerin yerini ve koruma alaný
olabilecek yerleri gösterebilir” diyerek milli
parklarý n yaný
nda bu tür bitkiler iç
in koruma alanlarý ný
n aç ý
lmasý ný
tavsiye etti.
Hollanda ve Almanya`daki koruma alanlarý
ndan örnekler veren bay Kreutz ”Antalya-Akseki ç
ok elveriþ li bir
bölge. Koruma alaný
olabilecek daha yüzlerce alan sý
ralayabilirim. Hollanda da bu tür ç
iç eklerin koparý
lmasý kazý
lmasý 600 ile 3 bin
DM arasý para cezasý
ný gerektirir.
Almanya`ný n Aachen þ
ehri yaký nlarý
ndaki Lammersdorf köyü koruma altý
ndadý r. Her yüz
metrede bir lavha görürsünüz. Cezalar burada ç
ok sert ve yüksektir. 2 Milyon DM ye kadar ç
ý kabilir.
Orkidelerin diğer bir yok oluþ
sebebi koyunlarý n
otlatý lmasý
. Hollanda´da yaprak ve tohum zamaný
koyunlar otlatý lmý
yor.” dedi.
Bert Boymans, Türklerin artý
k orkide parklarý
hazırlamasý
gerektiğini belirterek ”Orkide sevenler, bu güzellikler
iç in Türkiye `ye
gelmeli. Bu konuda Prof. Sezik de ç
ok uğraþ ý
yor” diye hatırlatma yapan Kreutz, bir sorumuz
üzerine, ”Orkideler yetiþ
tirilmez tabiidir. Küf mantarlarý
yla reaksiyona girerek, yeni güzellikler kazaný
r. Dünyada tropik orkideler, yabani dediğimiz
kendi kendine yetiþ
enler ve yetiþ
tirilmeye ç alý
þ ý
lanlar olmak üzere guruplandý
rabiliriz. Biz kendi kendine yetiþ
enleri korumak, taný
tmak, yaymak iç in ç
alý þ
ý yoruz. Bütün
orkide türleri 30 bin civarý
nda olup, Avrupa`da 800, Türkiye`de ise 168 türü
var. Bunlardan 20 civarý
nda türü ben keþ
fettim. Keþ
fettiklerime yöresel isimler verdim” dedi.
www.KREUTZ.NL.Vg internet adresinde isteyenlerin
kitabý ný
Türkç e olarak
okuyabileceğini anlatan yazar, ayný
adresten kitabý
temin edebilirsiniz dedi.
SAYFA
BASI
Dağcılık
TürkPartner: Mustafa bey bize kendinizi tanıtırmısınız?
Mustafa Eren: 1971
de Artvin iline bağlı Yusufeli ilçesinin Kaçkar
dağları eteklerindeki Altıparmak köyünde
dünyaya gelmişim. Bütün köy çocukları
gibi Kaçkarın yaylalarında çobanlık
yaparken dağlara kayalara tırmanmaya başladım.
1997 de yalnız başıma Kaçkarın
zirvesine tırmandım. Liseden sonra
Almanya`ya inşaat mühendisliği tahsili için
geldim. Gördüğünüz gibi buralardayım.
TürkPartner: Ülkemizde pek yaygın olmayan dağcılık
sporunu seçmeniz nasıl oldu.?
M.Eren: Türkiye`de
atletizm, kürek Almanya`da Teakwando vb spor dalları
ile uğraştım. Teakwando da NRW
ikinciligim var. 6 seneyi geçkin dağcılıkla
uğraşıyorum. Maalesef çok geçmiş
kalmış olarak bu spora başladım ve
güzelliklerini farkettim. Önceleri spor salonlarında
başlayan tırmanma deneyimlerimi daha sonra
doğada yaptım. Tarif edilmez güzel bir
duygu, istediginiz hedefe tırmanmak. Doğayla
içiçesiniz. Dünyanın çeşitli ülkelerinden
insanlarla berabersiniz. Bu dalda sorumluluk üstlenme,
güven, emniyete aldığınız insanı
koruma gibi vazifeleriniz var. Ayrıca vücudun
tamamını geliştirdiği gibi zihni
de geliştiriyor.
TürkPartner:
Şimdi geldiğiniz nokta nedir.?
M.Eren: Son üç
seneden beri dağcılık kulübü
Alpenverein`e bağlı olarak Antrenör ve eğitmen
olarak bu dala Katkılarımız var. Her gün
enaz 3 saat kendim Antrenman yapıyorum. Ögrencilerimle
çeşitli bölgelerde dağlara tırmanıyoruz.
Bu iş tutku halinden çıkarak mesleğe dönüştü.
TürkPartner: Seni
bu spor dalında cezbeden nedir.?
M.Eren: Her şeyden
önce doğa ile iç içesiniz. Beni bu spora bağlayan
en önemli özellik bütün vücudun konsantre olması.
Bir tırmanışa tur deniyor. Tur
bitinceye kadar tek noktaya odaklanıyorsunuz.
Insanın kendisine karşı yarıştığı
bir spor. Kondisyon, kuvvet, teknik, genel kondisyon vücudun
tamamını kapsayan karmaşık bir
olay. Bu sporda oksijenin verdiği enerji ile değil,
kasların yüksek seviyede çalıştığı
zaman deposundaki verdiği maksimal enerji ile
hedefe varıyorsunuz. Vücut
her zaman farklı pozisyonda, çok zengin bir spor.
Antrenmanlarıda uzun zaman istiyor.
TürkPartner: Dağcılık
sporunda neler gerekli.? Yarışmaları
varmı? Biraz bahsedermisiniz.?
M.Eren: Dağcılık
veya tırmanış olarak isimlendirilen bu
sporda her türlü malzeme emniyet için. Her emniyete
rağmen kendi fiziki gücünüzle yukarı çıkmak
önemli. Hiç düşmemek için ip, urgan, Karabin
ve sürtünmeye dayanıklı ayakkabı
gerekli. Tırmanış veya tur denilen çıkış
ile hedef arasında duvarda yol bulacaksınız.
Ya ilk siz bulacaksınız, ya da varsa takip
edeceksiniz. Sayet ilk defa siz çıkmışsanız
bu tura isim veriyor zorluk derecesini belirliyorsunuz.
1 den 11 e kadar yükselen zorluk derecesini belirten
bir tabela mevcut. Zorluk ve Hız olmak üzere 5
metre ile 50 metrelik turlarda bu yarışlar
yapılıyor. Asıl zorluk 7. ve 8.
derecede başlıyor. Siz isteseniz ilk dördü
hiç zorlanmadan başarırsınız.
TürkPartner: Hiç
spor yapmadığımız bu yaştamı.?
Düşüp kolumuzu, bacağımızı
kırarız.
M.Eren: Dağcılık
sanıldığı gibi korkulacak bir spor
dalı değil. 60 Yaşında John Gill
zorluk derecesi 9 da halen tırmanıyor. Görüldüğü
gibi yüksek yaşa kadar spor yapma ve uygulama
imkanı var. Bu sporda başarıya götüren
çok farklı faktörler var. Her
hareketi beyin hafızaya alır. Dışarıda
yapılması yukarı çıkmak tatmin
edici bir olay. Korkulu davranmak başarısız
yapar. Kendi zayıflığınız,
korku, kuvvet vs turu başarıyla bitirmede
etkili olur. Tabi yeterli eğitim ve
Antrenman şart.
TürkPartner:
Mustafa bey, yarışma ve başarılarınızdan
hiç bahsetmediniz.?
M.Eren: Çok az
yarışmaya iştirak ettim. Alman milli
takım Antrenörü Stephan Hilgers`in denetimi altında
çalıştım. 1998
de Hollanda`da zorluk dalıinda ikincilik. 1999 da
NRW bölge birinciliği zorluk. 1999 da Almanya beşinciliği
Hız. En son NRW açık resmi olmayan zorluk
dalında 2.lik aldım. Nürnberg yakınlarındaki
Frankenjura kayalığında 10. dereceyi başarı
ile tırmandım.
TürkPartner:
Varmak istediğiniz hedefleriniz nelerdir.?
M.Eren:
İbrahim Güngör isminde gene antrenörlük yapan
bir türk arkadaşımla Dağcılığı
Türkiye`de yaygın hale getirmek.Avrupa ve Dünya
Dağcılarını Türkiye yeçekmek.
Bunun için yeni turların açılması lazım.
Dağcılık sporunun özel dergileri var. Bende
bu dergilere yazılar yazıyorum. Dünyanın
bir çok bölgesinden Dağcılarla kontakt
halindeyim. Fransa da Dağcı turistleri böyle
çekti. Sporcular yeni ülke yeni yerler arıyorlar.
Türkiye bu nokta da henüz
tamamen keşfedilmiş
değil. Bunların yapılabilmesi için
destek ve sponsorlara ihtiyacımız var.
Mustafa bey size,
TürkPartner ve okurları adına çalışmalarınızda
başarılar dileriz.
M.Eren: Teşekkür
ederim.
SAYFA
BASI
Teakwondo
Hocası Hüda Özlü;
"
SPOR, KAVGA DEĞİLDİR
TürkPartner:
Bize kendinizi tanıtırmısınız.?
H.Özlü. Afyonkarahisar iline bağlı Özburun
kasabasında 1968 yılında dünyaya gelmişim.
13 yaşımdan beri Almanya`da yaşıyorum. O
tarihten beri sporla içiçeyim.
TürkPartner:
Teakwondo sporuna başlamanız
nasıl oldu.?
H.
Özlü. Çevremde ki gençlere uyarak iki
sene futbol oynadım. Yükselme şansımın olmadığını farkettiğimde
babamın tavsiyesi ile Teakwondo`ya başladım.
TürkPartner:
Hüda Hoca, niçin Teakwondo.?
H.
Özlü: Türkiye`de herşeyi Karate olarak bilirdik. Heyecanları
olan agrasif bir gençtim. Kendim bilinçli olarak seçmedim. Beni spor okuluna götürdüklerinde kendi yaşıtlarıma
bakarak, "Ben bunların hepsini döverim" demiştim.
Bir Türk çocuğu benim söylediklerimi Hocaya aktarmış.
Hoca bana çok kızmıştı. Yani ben oraya döğüş
öğrenme niyeti ile gitmiştim.
TürkPartner:
Sonra ne oldu.?
H. Özlü:- Kısa bir zaman sonra hocalarım
benim üzerimde özellikle durdular. Hocam Hubert Leuchter`i
burada saygı ile anmak istiyorum. 6 ay sonra kilomda NRW
bölge şampiyonu oldum. Bir çok
turnuvaya katıldım. Bit sene sonra 64 kiloda gençler uluslar arası Almanya
şampiyonu oldum.
TürkPartner:
Hüda Hoca, başka şampiyonluklar
da yaşadığınızı biliyoruz.
H.
Özlü: Kısaca söylemek gerekirse 3 defa Almanya , 3
defa Belçika, 6 defa NRW şampiyonu oldum.
TürkPartner:
Milli takıma
seçilmeniz
nasıl oldu.?
H.
Özlü: 1985 yılında Belçika`da ki şampiyona finalinde rakibim Türk Milli Takım
sporcusuydu. Bu final maçı aynı zamanda benim
rüyalarımı süsleyen Ay-Yıldızlı
formayı giymem için bir sebep oldu ve 186 senesinde Türk
Milli Takımı kampına davet edilerek Ankara da ki antrenmanlara katıldım.
Aynı sene Ankara`da büyükler Türkiy ferdi şampiyonasında
ikinci oldum.1987 1990 arası sürekli milli takım
kamplarında görev aldım. 1990 yılında ilk
defa milli formayı giyerek Iran`ın Tahran şehrinde
dünyanın en iyi 10 Tteakwondo takımlarının
katıldığı Dünya turnuvasında ikinci
oldum.
TürkPartner:
Turnuvayı takip
eden Türk spor yazarları ”sonuç bizim lehimize
olabilirdi” diye yazmışlardı.
H.Özlü: Evet
olabilirdi. Avusturyalıyı Nakavt, İspanyol rakibimi sayı ile
yendim. Finalde
Kore´li rakibimle yaptığım maçın sonucu
ortada idi. Hakemler Koreli lehine maçı verdiler. Iranlı
Türklerin hakemleri protestosunu unutmak mümkün değil.
Çoğu beni tebrik ettiler.
TürkPartner:
Spordan
uzun bir ara uzak kalmıştınız.
H.Özlü:
Dünya turnuvasından sonra Türk Milli Takımı
adına o kadroya alındıktan sonra yapılan
Milletler arası Almanya Şampiyonasına, kendimi
Avrupa Şampiyonluğuna hazırlamak için katıldım.
Final maçında şansız
bir sakatlık
geçirerek
iki sene gibi uzun bir müddet spordan uzak kaldım.
O zaman ki hocam eski Alman milli sporcusu ve eski Alman Milli
takım antrenörü Dirk Jung tedavimle bizzat ilgilenerek
moral verdi. Þu
an karşılaştırıyorumda, Türk Milli
takım görevlileri benimle ilgilenmedikleri gibi harcırahlarımı
dahi göndermediler.
TürkPartner:
Peki sonra ne oldu.?
H.
Özlü: Kendimi maddi ve manevi bir boşlukta hissettim. Bazı turnuvalara katıldım.
Uluslararası Danimarka üçüncüsü oldum. Ama bazı
sorunlar ön plana çıktı. Teakwondo nun gerçekten
amatör spor dalı olduğunu farkettim.
TürkPartner:
Hüda Hoca, “Ben döğüş amacıyla
gitmiştim” dediğiniz Teakwondo maceranıza
10-12 sene sonra yeni bir yön verdiğiniz söyleniyor. Bu
düşünceye gelişiniz nasıl oldu.?
H.
Özlü: Belli bir zaman sonra Teakwondo nun serbest sokak döğüşünden
uzak bir performans sporu olduğunu fark ettim. Performans, sporda başarı
beni cezbediyordu. Benim
gibi bazı gençlerde döğüş öğrenmek için gelmişlerdi.
Oysa bu kurallı bir spordu. Bana Hocalarım o spor ahlak ve terbiyesini
verdiler. Ben sakinleştim. Savunma veya döğüş
öğrenmek isteyenler için kurallı bir savunma sporu
yanlış bir seçim. Şayet gençlerimiz savunmayı
öğrenmek istiyorsa kendisi hiç bir savunma sistemine
girmemesi lazım. Çünki herkesin kendisine göre güçlü
ve zayıf tarafı vardır. Saldıran bir insan
hiç bir savunma spor dalına uygun hareket ertmediği
gibi ne zaman ne yapacağıda belli değildir.
Savunmayı öğrenmek isteyen insan kendine özgü
zeka, güç taktik ve buluşlarını ortaya
koyabilmesi lazım. Hiç bir sistemde bunu yapamazsınız.
Hoca ve o sistem ne öğrettiyse onu uygulayabilirsiniz.
Bunun adı hangi savunma dalı olursa olsun aynıdır.
TürkPartner:
Hüda Hoca, şu an 5 okulda savunma sporları
öğretiyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
H.
Özlü: Yıllarca Teakwondo hocalığı yaptım.
Artık
bana gelen insanlara ben şu imkanı veriyorum. Kişi ile beraber çalışarak
kendisinin güçlü ve etkili yönlerini ön plana çıkartmaya
çalışıyorum. Yani kişi önce kendisini tanımaya
çalışıyor.
Ilk etapta koruyucu kullanarak gerçek bir çalışma
yapılıyor. Ileride yarım koruyuculara geçilerek
azaltılıyor, ve son noktada kişi gerektiği
gibi savunma anında hareket ediyor. Aynı zamanda kişi
komplekse girmeyerek denemesini okulda yaparak, kendisini
kontrol altına alıyor. Kendisini sokakta ve dışarda
kontrol etmesini öğreniyor.
TürkPartner:
Çalışmalarınızda
başarılar diler, bize vakit ayırdığınız
için teşekkür ederiz.
H.
Özlü: Ben de size teşekkür ederim.
SAYFA
BASI
"BAŞARILI
OLMAK ZOR DEĞİL"
Boks şampiyonu Adnan
Serin;
TürkPartner, Almanya´da doğup büyüyen, spor hayatına
burada başlayıp burada devam ettiren, çeşitli
dallarda başarılı yüzlerce gencimiz
var. TürkPartner adına boks dalında profesyonelliğe yükselmiş, başarılı
maçlar çıkaran,
doğup büyüdüğü Aachen ve çevresinde ”Lokal
Matador” Bölge Kahramanı ilan edilen Adnan Serin ile
sohbet ettik.
TürkPartner:
Adnan bize kendini tanıtırmısın.?
Ailem
Afyonkarahisar ili Dinar ilçesinin kırlık
kesiminden Aachen`e işçi olarak gelmişler.Üç
kardeşin en küçüğü olup 1974 Aachen doğumluyum.
Makina teknikeri olarak çıraklık eğitimi yaptım.
1989 un Mart ayında BC. Helios Kulübünde boksa başladım.
14 yaşında
ilk gençlik maçına çıktığımda rakibimde bir Türktü. İkinci raunda hakemin maçı
durdurmasıyla maçı
kazandım. Hatıralarda
kaldığı için anlatmıyorum. Aynı Türkle 3 amcaoğlu ile 2 maç daha yaptım.
Hepsinide kazandım. 18
yaşında ilk senior (yetişkinler) maçımı
bu iki Türkün hocalığını yaptığı
Willi Kosla`ya karşı yaparak kazandım.
TürkPartner:
O iki Türk sana hala
diş biliyorlardır herhalde?.
A.Serin: Hayır
kesinlikle değil. Onlarla çok iyi dostuz. Müsabaka ile
dostluk başka şeylerdir.
TürkPartner:
Boks hayatından
bahsediyorduk. Amatörlük dönemlerindeki hatıralarından
anlatırmısın.?
A.Serin.: Gençler
amatör klasmanında 35 maç yaptım. 2 defa Batı Almanya Şampiyonu, 3 defa rakip
çıkmadan Orta Ren Şampiyonu,
1 defa maça çıkarak Orta Ren Şampiyonu oldum. Senior maçlarında
Willi Kosla`ya karşı
kazandım. 18 yaşında profesyonel böksörlüğe geçiş de
diyebileceğim maçım, Magdeburg`da Kulüpler arası
boks karşılasmasında, iki defa olimpiyat şampiyonu,
265 ringe çıkmış olan Ata sporunun boks olduğu
Küba`lı ağır siklet Leonardo Sanchez`e karşı
oldu. Tabi ki maçı kaybettim. O maçtan dolayı üst
ligde Boks etme imkanı doğdu. İlk
teklif Hückeloven Boks
kulübünden geldi. 4 Lig maçı yaptım . Bunlardan
ikisi Türk milli takım kökenli ağırsiklette
1994-1996 arası Avrupa Şampiyonu Murat Yıldız`a
karşı oldu. Hückelhoven`de ben kazandım.
Frankfurt`ta berabere kaldık.
Þu
an profesyonel, olimpiyat şampiyonu Krasnicki`ye karşı
kaybettim. 2000 Senesinde Sidney`e olimpiyatlara katılacak
olan boksör Boht`u hakemin maçı durdurması ile
yendim.
TürkPartner:
Çok
az insanın bildiği Hollanda maceran var.
A.Serin.
Evet bir ara Hollanda ya geçtim.
Heerlen Olimpos
Kulübünde maçlar yaptım. 1 defa Güney Hollanda, 1 defa Hollanda
Şampiyonu oldum. 3 defa Hollanda Şampiyonu olmuş Geritz isimli bir Boksörle
olan maçımı unutamıyorum. Onu sayı ile yenmiştim.
TürkPartner:
Biraz da Profesyonel boks hayatından anlatırmısın?
A.Serin:
Boksun patronlarından Peter Hanraths, Aachen´ın çıkardığı
şampiyonlardan Achim John gibi isimler bir kaç defa
profesyonellik teklifinde bulundular. 1998
in 18 Nisan´ında
Aachen`da ilk profesyonel maçımı Belçikalı
Frank Wüstenbergh`e karşı yaparak sayı ile
kazandım. 2 maç Offenburg`da tekrar Wüstenbegh`e karşı
idi. Bu sefer Hakem maçı durdurdu. Ben kazandım. 3. maç Köln`de Berlin için
boks eden ingiliz Danny Orlenski`ye karşı idi. 2.Raundda Nakavtla kazandım.
Daha sonra Avrupa çapında meşhur Slovak Boksör
Frantisek Sumina ile ringe çıktım. Hakemin maçı
durdurması ile ben kazandım. Kısa bir zaman önce
Hannover`de yerli Lokal Matador Frank Tuimann ile ringe çıktım. Hakem maçı durdurdu.
Bu sefer kazanan ben değil, rakibimdi.
TürkPartner:
Maçtan
önce çok iddialıydın.
A.Serin: Evet. Bana
yanlış
bilgi verdiler. Rakibim bir ara şampiyonluklar yakalamış,
çok güçlü biriydi. Profesyonel boksu kısa bir ara bırakıp
tekrar başlamış. Bana denen sadece iki maçı
var. 3 Raund boyunca onu kovaladım. Ani bir boş
bulunmada rakip sizi yakalıyor. Kendi suçumdu. Hızlı sonuca gitmem
gerekirdi.
TürkPartner:
Peki
Şampiyon, gelecek
için neler düşünüyorsun.?
A.
Serin: İlk önce kilo verip 96-97 Kiloya düşeceğim.
3 ayda Tuimann`a karşı Aachen`da Lokal Matador
olarak maça çıkacağım. Cuxhafen`da Ocak ayı
içinde belki bir maçım daha olacak. Nasip olursa 1-2
sene içinde Uluslararası Almanya şampiyonluğunu
hedefliyorum. 8-9 maç yapmam gerekiyor. Simdiye kadar 4 raund
üzerinden maçlar yaptım. Bundan sonra daha fazla
raundlu maçlara çıkmam lazım. Almanya Şampiyonluğu
bunu gerektiriyor.
TürkPartner:
Boş
zamanlarında ne yapıyorsun.?
A.Serin.: Alabasta diye
bir taş var. Ondan yapılan figurları topluyorum.
Maçlara, nntrenmanlara gittiğimizde bunu arıyorum. Pahalı bir
hobi.
TürkPartner:
Söylemek istediğin
başka birşey var mı?
A.Serin.: Türk gençlerinin
spora yönelmelirini istemekle birlikte, dikkatli olmaları,
çalışıp birşeyler sahibi olmaları,
çeşitli başarlara imzalar atmaları hepimize
gurur verir. Türk gençlerinin istediklerinde sporda başarılı
olabileceklerine inanıyorum. Ne istediklerini çok iyi
bilmeleri lazım. Kendilerine bir hedef seçip, hedefe doğru
bıkmadan usanmadan ve de asla yılmadan koşmaları
gerek.
TürkPartner:
Þampiyon, sana başarılar diliyoruz.
A.Serin
.:Teşekkür ederim.
Ismail@turkpartner.de
|