A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın


·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR/OYUN  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA SMS  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
·  CHAT  
·  NETMEETING  
   


RÖPORTAJ  İsmail Tüysüz

 

Türk avcı Alman “av köpekleri” yetiştiriyor

TÜRKIYE`NİN ORKİDELERİ KORUMA ALTINA ALINMALI

Dağcılık

Spor kavga değildir

Başarılı olmak zor değil

 



  TÜRK AVCI “ALMAN AV KÖPEKLERİ” YETİŞTİRİYOR:

 Drahthaar cinsi alman av köpeğini üreten ilk  türk Zafer Selçuk ile Avcılık ve köpek yetiştirme faaliyetleri üzerine sohbet ettik.      
Aachen.

Av köpeği yetiştirme merakı nasıl başladı?
 1975 –1979 yılları arasında amcam ile Ankara`nın çevresinde ava çıkıyorduk. İyi bir av köpeğimiz yoktu. Vurduğumuz kuş cinsi avları pancar tarlaları  arasından bulamıyorduk. İyi bir av köpeğine sahip olma tutkusu içimde bir ukde olarak kalmıştı.
Almanya ya geldikten sonra araştırmalarım sonucunda yüzde yetmiş “Alman-Drahthaar” cinsi köpeğinin yaygın ve avcılığa uygun olduğunu gördüm.Bu cinsde yılda 3000-3500 yavru kayıtlara geçiyor . İlk köpeğimi 1983 yılında aldım.

Köpeği satın almakla iş bitiyormu? O nu yetiştirmek için belli bir bilgi tecrübe sahibi olmak lazım herhalde.?
Köpeklerin üretilmesi ile bir çok bilgi ve tecrübe şart. Çiftleştirmede kan bağı olursa iyi oluyor. O konuda da şartlar var. 4 generasyon içinde akraba  olmayacak 7-8 Generasyon belgelidir. Kontrol etmeniz lazım.1991 de ilk dişi köpeğimi satın aldığımda onu iyi yetiştirebilmek , üretim yapabilmek için Avcılık kurslarına katılarak 1997 yılında Avcılık belgesini almaya hak kazandım. Bu iş için 10 Bin DM civarında para harcadım.

Üretici olarak biraz bilgi verseniz? 
Bu iş vakit alan zevkli bir uğraş. Günde köpeğe 2-3 saat vakit ayırmak lazım. NRWde 4 tane Köpek yetiştirme derneğine üyeyim.  Buralarda seminerlere katılıyorum. Vakit darlığından görev alamıyorum. Köpek yetiştirecekler için her şehrin, kasabanın av köpeklerini yetiştirme dernekleri, bu derneklerde kurslar vardır. Ben Gladbach yakınlarında av köpeklerini yetiştirme derneğinde çarşamba günleri 2-4 saat süren kurslara katıldım.

„Alman-Drahthaar“  cinsi  av köpeğinin özellikleri hakkında „çok yönlü, iz sürme, sürek, tarla, orman, su  av hayvanlarını belirli bir mesafede bekleyip bildirerek vurulmasını sağlıyor.

Sadece Tilki, ada tavşanı gibi yer altı av hayvanlarının inine giremiyor. Kokuyu alıyor bildiriyor.

Köpeklerin yapmak zorunda olduğu imtihanlar var. Köpek en az bir tane imtihana katıldıktan sonra ava gidebilir. Ama usta avcılar usta av köpekleriyle ava gidiyorlar. Almanya daki av köpeklerinin avlanabilmesi için ehliyet gibi av yapabilir belgesi alması lazımdır. Ormancı av sırasında gelip köpeğin ava katılma belgesini sorabilir. Köpeklerin ilk katıldığı 1-1,5 yaş arası çıraklık imtihanı oluyor. Yeteneklerine kabiliyet derecelerine bakılıyor. Uzman kişi köpek yetiştiricileri not veriyorlar. Gençlik, Kalfalık, ustalık ve daha başka imtihanları var. Köpek üretmek isteyenler bu imtihanları yapmak zorunda. Her sene „Zuchtschau“ denilen köpek gösterisinde  dişleri, gözleri, cinsel organları, vucudu, ayakları, basma şekilleri kontrol edilir. Uzmanlar köpeklerin eni, boyu vs. Belirli standartlara bakarak bu işlemleri yapıyorlar.

Yavru iken 700-800,-DM olan fiyatı, 1. imtihandan sonra 1500, ikinci imtihandan sonra 2500-3000,-DM, Ustalık imtihanından sonra 3000-15000 DM arası  değişyor.

Her sene „ZUCHTBUCH DEUTSCHE DRAHTHAAR“ isimli kitapta üretilen yavruların isimleri,  imtihan sonucu aldıkları puanlar toplanır.

Sizin ürettiğiniz köpekleri de bu kitaplarda bulmak mümkünmü?
„VON ANATOLIEN“ ismi altında yetiştirdiğim köpekler bu kitablarda kayıtlıdır.

Köpeklerin anası babası yetiştiricisi  burada kayda geçer.
Dişi köpeklerden senede bir kere yavru alabilirsin. Erkek damızlık köpekler senede 5-6 kereye kadar damızlık olarak kullanılabilir.

Bütün av köpeklerinin bağlı olduğu bir merkez var. Yaptıkları dereceler her iki senede bir kitap olarak yayınlanır. Benim 3 adet köpeğim ustalık belgesi alarak ebeddiyyen bu kitaba girdi. İlk Türk yetiştirici olarak kendimi kabul ettirdim.Burada da köpeklere verilen isimler A grubu B grubu C grubu gibi ayrılıyor. Ayrıldığı tek nokta köpeklere verilen isimler A grubunda ise yavrulara da A ile başlayan isimler veriliyor. Asena, Asil gibi.”


Yetiştirdiğiniz köpekleri sadece bu bölgede mi sat
ýyorsunuz.?
Şimdiye kadar Z.Selçuk Türkiye´ye , Yuguslavya`ya, Almanya içine Beliçika`ya köpekler sattı.Yuguslavya ya sattığım köpeğin yavruları İtalya’ya satılmış. Bu arada şunu söylemekte yarar var sanıyorum. Bu köpeklerin Bütün Avrupa ülkelerinde hatta Amerika, Arjantin,  Rusya da bile dernekleri, organizasyonları var. Sadece Türkiyede yok. İstenirse Organizasyon ve imtihanlar için girişimcilik yapıp Almanya ile aracı olabilirim.

Biraz da avcılıkla ilgili sohbet etsek.

Köpeklerimin sayesinde çok çeşitli mesleklerden bir çok insan tanıdım. Onların sayesinde avcılardan ava katılma davetleri alıyorum. Avcılığın tarihçesine kısa temas etmek gerekir, 1800 lü yılların sonunda Asiller ve halk avcılıkta, avlanmada bile ayrılmış. Buradan bir çok avcılıkla ilgili terimler doğmuş. HOCHWILD denilen Dağ keçisi, Geyik cinsleri, Büyük baş hayvanlar asil ailelere mahsus av cinsi imiş. NIEDERWILD denilen Tavşan, Keklik, Sülün, Ada Tavşanı, Belirli sınırlı kuş cinslerini normal halk avlamış. Revir denilen av bölgeleri var. Eylülden Nisan sonuna kadar kurslar var. Silah atış talimi, Kapan veya Tuzak kurma, Bitkilerle ilgili Botanik dersleri, Hayvanların pisliğinden tüyüne, ayak izine kadar öğretiyorlar. Yazılı sözlü imtihan ve atış talimi yapmak zorundasınız. Birini kaybedince hepsini kaybetmiş sayılıyorsunuz. Ve hepsini yeniden yapmak zorundasınız. Av belgesini alınca istediğiniz kadar uzun namlulu avla ilgili silahlar  satın alabildiğiniz gibi iki adet tabanca alabilirsiniz.Av terimleri günlük konuşmanın dışında. Sanki ikinci bir lisan öğreniyorsunuz. 

Her av bölgesinin (Revir) üstünde yaşayan av hayvanlarının bir sahibi var. Her avcı en az 75 Hektar olan av bölgesinin sahiplerinden para karşılığı yazılı olarak avlanma müsadesi almak zorunda. Yeni başlayan bir avcı  3 sene boyunca birinin refakatinde avlanabiliyor. 3. seneden sonra Revir kiralanabiliniyor veya satın alınabiliniyor.

Zenginlere ait bir tutku merak deyip geçiyorduk. Av yapmak hiç de öyle kolay bir olay değilmiş.

Evet öyle. Her sene başında vurulacak hayvan adeti bölge av makamları tarafından belirlenir. Sene sonu kontrol edilip kurala uyulup uyulmadığı tesbit edilir. Av bölgesindeki tarlaları dolayısı ile ürünleri revir sahipleri av hayvanlarından korumak zorunda. Avcı vurduğu av hayvanlarının listesini makama vermek zorunda. Ayrıca araba vs kazalarda ölen av hayvanları bu listeye katılarak yeni sene için av hayvanı sayısı belirlenir. Avcı revir sahibine ya kira öder ya da vurduğu hayvanları satın alır. Mesela Tavşan 20,-DM, Sülün 15,-DM, Yaban Domuzu kilo başına 10,- DM, Geyik kilo 15-20,-DM, Ada tavşanı 5,-DM. Keklik genelde avı serbest olmasına rağmen vurulmuyor. Revir kiralamada senelik üzerindeki av hayvanı sayısı ölçü alınır. Revirler arasında 1500,- DM den 150 000,- DM ye kadar varan miktarlar var. Vurulan hayvanlar av eti satan kasap lokanta gibi yerlere satılabilir.

Revir sahibi ve avcı içinde kurallar vardır.Sert geçen kış aylarında revir sahipleri hayvanları aç kalıp ölmemeleri için mısır, buğday, ot gibi yiyeceklerle besler. Yavrulu hayvanlar kesinlikle vurulmuyor.Bütün sene av mevsimi olmasına rağmen tilki ve domuzun yavrularını vurabilirsiniz. Çünki sayıları belli bir ölçüde tutulmaya çalışılıyor. Ananın vurulmamasının sebebi grubu gezdiren, etrafı bilen hayvandır. Kışı nerede geçireceğini, saklanacağını yem bulacağı yeri bilir. Bu kekliklerde ve kuş cinslerinde de böyledir. İlk kalkan keklik veya kuş vurulmaz. O gruba yön verir. çok sağlıklı hayvanlarda yaşamını devam ettirmesi için vurulmaz.Vucutca sağlığı şüpheli görülen hayvanlar hemen vurulur. Hasta olan hayvanları hemen vurabilirsiniz. Ben genelde Köpeklerimi meşgul edip yormak için daha çok tarla avına çıkıyorum.

Bu kadar bilgiden sonra hepimizin avcılığa soyunacağını bekleyemezsiniz herhalde. Vatandaşlarıimıza söylemek istedikleriniz tavsiyeleriniz.
Vatandaşlarımız bir geyiğe ya da av hayvanına çarptığı zaman polise bildirmesi gerekiyor. Polis bölge av sorumlusunu buluyor. Yaraladığı hayvanı alıp götürürse hırsız durumuna düşer. Çünki o hayvan av bölgesinin sahibine aittir. Kazada yaralanan hayvanın acı çekmemesi için vurabilirsiniz(Avcılar için) ama av bölgesi sahibine haber vermeniz lazım. Diğer bir hususda Mart´tan temmuz sonuna kadar üreme zamanı olduğu için köpeklerinizi tarla ve ormanlarda başıboş gezdiremezsiniz.

Bizde Zafer Selçuk`a  av ve av Köpeği merakında daha nice başarılar dileriz.

SAYFA BASI




TÜRKIYE`NİN ORKİDELERİ KORUMA ALTINA ALINMALI

Dünya ç apý nda taný nmý þ biolog yazar Carel Kreutz ile Maastricht`te Okan Aký n`ý n evinde saatler süren koyu bir sohbet yaptık. Okan Aký n eþ i Rosemari Aký n, yazar Carel Kreutz arkadaþ ý Bert Boymans (TÜRKİYE`NİN ORKİDELERİ) ”Die Orchideen der Türkei” isimli kitabý n meydana geliþ ini safhalarý yla anlattý lar. 766 Sayfadan oluþ an kitap þ u an sahasý nda en iddiali durumda. Önümüzdeki 20-30 sene daha bu iddiasý ný sürdürecege benziyor. Yazar Avrupa ülkelerini bir bir incelemiþ uzmanlý k sahasý olan tabi halde yetiþ en Orkidelerin envanterlerini ç ý kartý p ülke ülke yayý nlamý þ .

”En az 20 kere ülkenize gittim. Bunlar haftalar süren inceleme seyyahatleri idi. Türkiye`de 70 bin km. katettim. 60 bin kare resim ç ektim. Bu resimlerden bin üç yüz tanesi kitapta yayý nlandý . Maalesef kitap iç in sponsor bulamadý k” diyen Kreutz yaný nda getirdið i arkadaþ ý ný göstererek ”bunlar olmasaydý kitap yayý nlanmayacaktý ” diye vurgulamada bulundu.

Bert Boymans ” Türkiye tabii dokusu henüz tamamen bozulmamý þ bir ülke. Bende arkadaþ ý m Carel`e Türkiye gezilerinde eþ lik ettim. Çalý þ malar bittið inde 5 yaký n arkadaþ ý olarak 330 bin Mark´ a malolan kitabý n sponsorluð unu üstlendik. Türkiye, Avrupa ve Asya`ný n orkide cenneti olmalý . Biz bunu arzuluyoruz. Ayrý ca kuþ larý , bitkileri, doğasý , eþ siz güzellikleri ile turizme yönelik taný tý m yapý labilir”

Sohbetimizi kahve ç ay ve pastalarý ile daha güzel ký lan ev sahibimiz Rosamari Aký n ” Avrupa da bu konuda iki uzman isimden biri aile dostumuz Carel Kreutz´ tur. Onun Türkiye´yi bu yolla taný tma ç abalarý na hayraný z. Çektiği resimlerin yer isimlerini ve tarihlerini vermesi kitabý daha ç ekici ký lmý þ .” derken, Aachen Üniversitesinde eğitim görevlisi Dr. Okan Aký n, Carel Kreutz iç in ”Yaþ ayan güzelliklerimizi ön plana ç ý kardý . Dünya orkide lobisi, olayý ciddiye alarak görmeye gelecektir. Kitabý n taný tý mý iç in Türk Çevre ve Kültür Bakanlý klarý ile temasa geç ecegim. Türklerden bir ç ok sanat eseri koleksiyonu yapanlar var. Bu kitapta Türkiye `nin güzelliklerini biraraya toplanmý þ görüyorsunuz. Konu ç ok önemli” şeklinde konuşarak, ülkemizin değerlerinin tanıtılmasının öneminde dikkat çekti.

Gezip inceledið i yerleri harita üzerinde anlatan yazar, bazı aný larý nıda anlattı. Türkiye`de 148 tür orkide yetiþ iyormuþ . Bu sayý C.Kreutz`un tesbitleri ile 168 e ç ý kmý þ .Türkiye`de yeni yetiþ me alanlarý tesbit edilmiþ . Yeni keþ fedilen orkide türlerine Ophrys Antalyensis, Ophrys Iç eliensis gibi Türkiye´ yi hatý rlatan isimler vermiþ . Kitabý nda Türkiye `nin coğrafyasý , iklimi, orkide yetiþ me alanlarý , orkide ç iç eð inin sý ný flandý rý lmasý ele alý nmý þ . Ardý ndan orkidelerin keþ fi, maruz kaldý klarý tehlikeler ve koruma teklifleri ortaya konmuþ . Yazar 10 yý l iç inde yaptý ð ý gözlemleri aktararak, mevsimlere göre orkidelerin hayatý ný anlatmý þ .

Türkiye`de orkidelerin giderek yok olmaya baþ ladý ð ý ný anlatan yazar, bu konudaki tedirginliğini dile getirerek, ”þ ayet gerekli önlemler alý nmazsa diğer bir ç ok güzellikler gibi önümüzdeki 10-20 yý l iç inde bir ç ok orkide türü tamamen yok olacak ve toplam mevcut yarý ya inecek” uyarý sý nda bulundu.

Yokoluþ sebeplerini de gözlemleriyle anlatan Kreutz, ”Abant Gölü ç evresinde bataklý k ç imenleri kurutuldu. Çevrede yapý lan otel inþ aatý ný n molozlarý , buraya dökülerek, eþ ine az rastlanan dev diyebilecegimiz orkidelerin türü bitirildi. Bunlardan bir kaç türünü Ardahan Savþ at`ta buldum. Zigana geç idinde yapý lan otoyolda da bir ç ok tür yok olmuþ . Orkidelerin yok oluþ sebeplerinden biri de Yüzde 60 nisbetinde ”Salep” yapmak amacý yla yerinden sökülmesi. Türkler artý k ayný tad ve kokuyu veren kimyasal üretim salebe geç meli. Türkiye`de biz genellikle mezarlý klarda orkideye rastlý yoruz” dedi.

Okan Aký n bana Krutz`u göstererek ”Bu adam bize Türkiye`de en güzel orkidelerin yerini ve koruma alaný olabilecek yerleri gösterebilir” diyerek milli parklarý n yaný nda bu tür bitkiler iç in koruma alanlarý ný n aç ý lmasý ný tavsiye etti.

Hollanda ve Almanya`daki koruma alanlarý ndan örnekler veren bay Kreutz ”Antalya-Akseki ç ok elveriþ li bir bölge. Koruma alaný olabilecek daha yüzlerce alan sý ralayabilirim. Hollanda da bu tür ç iç eklerin koparý lmasý kazý lmasý 600 ile 3 bin DM arasý para cezasý ný gerektirir. Almanya`ný n Aachen þ ehri yaký nlarý ndaki Lammersdorf köyü koruma altý ndadý r. Her yüz metrede bir lavha görürsünüz. Cezalar burada ç ok sert ve yüksektir. 2 Milyon DM ye kadar ç ý kabilir. Orkidelerin diğer bir yok oluþ sebebi koyunlarý n otlatý lmasý . Hollanda´da yaprak ve tohum zamaný koyunlar otlatý lmý yor.” dedi.

Bert Boymans, Türklerin artý k orkide parklarý hazırlamasý gerektiğini belirterek ”Orkide sevenler, bu güzellikler iç in Türkiye `ye gelmeli. Bu konuda Prof. Sezik de ç ok uğraþ ý yor” diye hatırlatma yapan Kreutz, bir sorumuz üzerine, ”Orkideler yetiþ tirilmez tabiidir. Küf mantarlarý yla reaksiyona girerek, yeni güzellikler kazaný r. Dünyada tropik orkideler, yabani dediğimiz kendi kendine yetiþ enler ve yetiþ tirilmeye ç alý þ ý lanlar olmak üzere guruplandý rabiliriz. Biz kendi kendine yetiþ enleri korumak, taný tmak, yaymak iç in ç alý þ ý yoruz. Bütün orkide türleri 30 bin civarý nda olup, Avrupa`da 800, Türkiye`de ise 168 türü var. Bunlardan 20 civarý nda türü ben keþ fettim. Keþ fettiklerime yöresel isimler verdim” dedi.

www.KREUTZ.NL.Vg internet adresinde isteyenlerin kitabý ný Türkç e olarak okuyabileceğini anlatan yazar, ayný adresten kitabý temin edebilirsiniz dedi.

SAYFA BASI






Dağcılık


TürkPartner: Mustafa bey bize kendinizi tanıtırmısınız?

Mustafa Eren: 1971 de Artvin iline bağlı Yusufeli ilçesinin Kaçkar dağları eteklerindeki Altıparmak köyünde dünyaya gelmişim. Bütün köy çocukları gibi Kaçkarın yaylalarında çobanlık yaparken dağlara kayalara tırmanmaya başladım. 1997 de yalnız başıma Kaçkarın zirvesine tırmandım. Liseden sonra Almanya`ya inşaat mühendisliği tahsili için geldim. Gördüğünüz gibi buralardayım.

TürkPartner: Ülkemizde pek yaygın olmayan dağcılık sporunu seçmeniz nasıl oldu.?

M.Eren: Türkiye`de atletizm, kürek Almanya`da Teakwando vb spor dalları ile uğraştım. Teakwando da NRW ikinciligim var. 6 seneyi geçkin dağcılıkla uğraşıyorum. Maalesef çok geçmiş kalmış olarak bu spora başladım ve güzelliklerini farkettim. Önceleri spor salonlarında başlayan tırmanma deneyimlerimi daha sonra doğada yaptım. Tarif edilmez güzel bir duygu, istediginiz hedefe tırmanmak. Doğayla içiçesiniz. Dünyanın çeşitli ülkelerinden insanlarla berabersiniz. Bu dalda sorumluluk üstlenme, güven, emniyete aldığınız insanı koruma gibi vazifeleriniz var. Ayrıca vücudun tamamını geliştirdiği gibi zihni de geliştiriyor.

TürkPartner: Şimdi geldiğiniz nokta nedir.?

M.Eren: Son üç seneden beri dağcılık kulübü Alpenverein`e bağlı olarak Antrenör ve eğitmen olarak bu dala Katkılarımız var. Her gün enaz 3 saat kendim Antrenman yapıyorum. Ögrencilerimle çeşitli bölgelerde dağlara tırmanıyoruz. Bu iş tutku halinden çıkarak mesleğe dönüştü.

TürkPartner: Seni bu spor dalında cezbeden nedir.?

M.Eren: Her şeyden önce doğa ile iç içesiniz. Beni bu spora bağlayan en önemli özellik bütün vücudun konsantre olması. Bir tırmanışa tur deniyor. Tur bitinceye kadar tek noktaya odaklanıyorsunuz. Insanın kendisine karşı yarıştığı bir spor. Kondisyon, kuvvet, teknik, genel kondisyon vücudun tamamını kapsayan karmaşık bir olay. Bu sporda oksijenin verdiği enerji ile değil, kasların yüksek seviyede çalıştığı zaman deposundaki verdiği maksimal enerji ile hedefe varıyorsunuz. Vücut her zaman farklı pozisyonda, çok zengin bir spor. Antrenmanlarıda uzun zaman istiyor.

TürkPartner: Dağcılık sporunda neler gerekli.? Yarışmaları varmı? Biraz bahsedermisiniz.?

M.Eren: Dağcılık veya tırmanış olarak isimlendirilen bu sporda her türlü malzeme emniyet için. Her emniyete rağmen kendi fiziki gücünüzle yukarı çıkmak önemli. Hiç düşmemek için ip, urgan, Karabin ve sürtünmeye dayanıklı ayakkabı gerekli. Tırmanış veya tur denilen çıkış ile hedef arasında duvarda yol bulacaksınız. Ya ilk siz bulacaksınız, ya da varsa takip edeceksiniz. Sayet ilk defa siz çıkmışsanız bu tura isim veriyor zorluk derecesini belirliyorsunuz. 1 den 11 e kadar yükselen zorluk derecesini belirten bir tabela mevcut. Zorluk ve Hız olmak üzere 5 metre ile 50 metrelik turlarda bu yarışlar yapılıyor. Asıl zorluk 7. ve 8. derecede başlıyor. Siz isteseniz ilk dördü hiç zorlanmadan başarırsınız.

TürkPartner: Hiç spor yapmadığımız bu yaştamı.? Düşüp kolumuzu, bacağımızı kırarız.

M.Eren: Dağcılık sanıldığı gibi korkulacak bir spor dalı değil. 60 Yaşında John Gill zorluk derecesi 9 da halen tırmanıyor. Görüldüğü gibi yüksek yaşa kadar spor yapma ve uygulama imkanı var. Bu sporda başarıya götüren çok farklı faktörler var. Her hareketi beyin hafızaya alır. Dışarıda yapılması yukarı çıkmak tatmin edici bir olay. Korkulu davranmak başarısız yapar. Kendi zayıflığınız, korku, kuvvet vs turu başarıyla bitirmede etkili olur. Tabi yeterli eğitim ve Antrenman şart.

TürkPartner: Mustafa bey, yarışma ve başarılarınızdan hiç bahsetmediniz.?

M.Eren: Çok az yarışmaya iştirak ettim. Alman milli takım Antrenörü Stephan Hilgers`in denetimi altında çalıştım. 1998 de Hollanda`da zorluk dalıinda ikincilik. 1999 da NRW bölge birinciliği zorluk. 1999 da Almanya beşinciliği Hız. En son NRW açık resmi olmayan zorluk dalında 2.lik aldım. Nürnberg yakınlarındaki Frankenjura kayalığında 10. dereceyi başarı ile tırmandım.

TürkPartner: Varmak istediğiniz hedefleriniz nelerdir.?

M.Eren: İbrahim Güngör isminde gene antrenörlük yapan bir türk arkadaşımla Dağcılığı Türkiye`de yaygın hale getirmek.Avrupa ve Dünya Dağcılarını Türkiye yeçekmek. Bunun için yeni turların açılması lazım. Dağcılık sporunun özel dergileri var. Bende bu dergilere yazılar yazıyorum. Dünyanın bir çok bölgesinden Dağcılarla kontakt halindeyim. Fransa da Dağcı turistleri böyle çekti. Sporcular yeni ülke yeni yerler arıyorlar. Türkiye bu nokta da henüz

tamamen keşfedilmiş değil. Bunların yapılabilmesi için destek ve sponsorlara ihtiyacımız var.

Mustafa bey size, TürkPartner ve okurları adına çalışmalarınızda başarılar dileriz.

M.Eren: Teşekkür ederim.



SAYFA BASI

                                                                Teakwondo Hocası Hüda Özlü;

 " SPOR, KAVGA DEĞİLDİR

TürkPartner: Bize kendinizi tanıtırmısınız.?

H.Özlü. Afyonkarahisar iline bağlı Özburun kasabasında 1968 yılında dünyaya gelmişim. 13 yaşımdan beri Almanya`da yaşıyorum. O tarihten beri sporla içiçeyim.

TürkPartner: Teakwondo sporuna başlamanız nasıl oldu.?

 H. Özlü. Çevremde ki gençlere uyarak iki sene futbol oynadım. Yükselme şansımın olmadığını farkettiğimde babamın tavsiyesi ile Teakwondo`ya başladım.

TürkPartner: Hüda Hoca, niçin Teakwondo.?

 H. Özlü: Türkiye`de herşeyi Karate olarak bilirdik. Heyecanları olan agrasif bir gençtim. Kendim bilinçli olarak seçmedim. Beni spor okuluna götürdüklerinde kendi yaşıtlarıma bakarak, "Ben bunların hepsini döverim" demiştim. Bir Türk çocuğu benim söylediklerimi Hocaya aktarmış. Hoca bana çok kızmıştı. Yani ben oraya döğüş öğrenme niyeti ile gitmiştim.

TürkPartner: Sonra ne oldu.?

H. Özlü:- Kısa bir zaman sonra hocalarım benim üzerimde özellikle durdular. Hocam Hubert Leuchter`i burada saygı ile anmak istiyorum. 6 ay sonra kilomda NRW bölge şampiyonu oldum. Bir çok turnuvaya katıldım. Bit sene sonra 64 kiloda gençler uluslar arası Almanya şampiyonu oldum.

TürkPartner: Hüda Hoca, başka şampiyonluklar da yaşadığınızı biliyoruz.

 H. Özlü: Kısaca söylemek gerekirse 3 defa Almanya , 3 defa Belçika, 6 defa NRW şampiyonu oldum.

TürkPartner: Milli takıma seçilmeniz nasıl oldu.?

H. Özlü: 1985 yılında Belçika`da ki şampiyona finalinde rakibim Türk Milli Takım sporcusuydu. Bu final maçı aynı zamanda benim rüyalarımı süsleyen Ay-Yıldızlı formayı giymem için bir sebep oldu ve 186 senesinde Türk Milli Takımı kampına  davet edilerek Ankara da ki antrenmanlara katıldım. Aynı sene Ankara`da büyükler Türkiy ferdi şampiyonasında ikinci oldum.1987 1990 arası sürekli milli takım kamplarında görev aldım. 1990 yılında ilk defa milli formayı giyerek Iran`ın Tahran şehrinde dünyanın en iyi 10 Tteakwondo takımlarının katıldığı Dünya turnuvasında ikinci oldum.

TürkPartner: Turnuvayı takip eden Türk spor yazarları ”sonuç bizim lehimize olabilirdi” diye yazmışlardı.

H.Özlü: Evet olabilirdi. Avusturyalıyı Nakavt, İspanyol rakibimi sayı ile yendim. Finalde Kore´li rakibimle yaptığım maçın sonucu ortada idi. Hakemler Koreli lehine maçı verdiler. Iranlı Türklerin hakemleri protestosunu unutmak mümkün değil. Çoğu beni tebrik ettiler.

TürkPartner: Spordan uzun bir ara uzak kalmıştınız.

H.Özlü: Dünya turnuvasından sonra Türk Milli Takımı adına o kadroya alındıktan sonra yapılan Milletler arası Almanya Şampiyonasına, kendimi Avrupa Şampiyonluğuna hazırlamak için katıldım. Final maçında şansız bir sakatlık geçirerek iki sene gibi uzun bir müddet spordan uzak kaldım. O zaman ki hocam eski Alman milli sporcusu ve eski Alman Milli takım antrenörü Dirk Jung tedavimle bizzat ilgilenerek moral verdi. Þu an karşılaştırıyorumda, Türk Milli takım görevlileri benimle ilgilenmedikleri gibi harcırahlarımı dahi göndermediler.

TürkPartner: Peki sonra ne oldu.?

H. Özlü: Kendimi maddi ve manevi bir boşlukta hissettim. Bazı turnuvalara katıldım. Uluslararası Danimarka üçüncüsü oldum. Ama bazı sorunlar ön plana çıktı. Teakwondo nun gerçekten amatör spor dalı olduğunu farkettim.

TürkPartner: Hüda Hoca, “Ben döğüş amacıyla gitmiştim” dediğiniz Teakwondo maceranıza 10-12 sene sonra yeni bir yön verdiğiniz söyleniyor. Bu düşünceye gelişiniz nasıl oldu.?

H. Özlü: Belli bir zaman sonra Teakwondo nun serbest sokak döğüşünden uzak bir performans sporu olduğunu fark ettim. Performans, sporda başarı beni cezbediyordu. Benim gibi bazı gençlerde döğüş öğrenmek için gelmişlerdi. Oysa bu kurallı bir spordu. Bana Hocalarım o spor ahlak ve terbiyesini verdiler. Ben sakinleştim. Savunma veya döğüş öğrenmek isteyenler için kurallı bir savunma sporu yanlış bir seçim. Şayet gençlerimiz savunmayı öğrenmek istiyorsa kendisi hiç bir savunma sistemine girmemesi lazım. Çünki herkesin kendisine göre güçlü ve zayıf tarafı vardır. Saldıran bir insan hiç bir savunma spor dalına uygun hareket ertmediği gibi ne zaman ne yapacağıda belli değildir. Savunmayı öğrenmek isteyen insan kendine özgü zeka, güç taktik ve buluşlarını ortaya koyabilmesi lazım. Hiç bir sistemde bunu yapamazsınız. Hoca ve o sistem ne öğrettiyse onu uygulayabilirsiniz. Bunun adı hangi savunma dalı olursa olsun aynıdır.

TürkPartner: Hüda Hoca, şu an 5 okulda savunma sporları öğretiyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

H. Özlü: Yıllarca Teakwondo hocalığı yaptım. Artık bana gelen insanlara ben şu imkanı veriyorum. Kişi ile beraber çalışarak kendisinin güçlü ve etkili yönlerini ön plana çıkartmaya çalışıyorum. Yani kişi önce kendisini tanımaya çalışıyor. Ilk etapta koruyucu kullanarak gerçek bir çalışma yapılıyor. Ileride yarım koruyuculara geçilerek azaltılıyor, ve son noktada kişi gerektiği gibi savunma anında hareket ediyor. Aynı zamanda kişi komplekse girmeyerek denemesini okulda yaparak, kendisini kontrol altına alıyor. Kendisini sokakta ve dışarda kontrol etmesini öğreniyor.

TürkPartner: Çalışmalarınızda başarılar diler, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

H. Özlü: Ben de size teşekkür ederim.

SAYFA BASI


"BAŞARILI OLMAK ZOR DEĞİL"

 Boks şampiyonu Adnan Serin;
TürkPartner, Almanya´da doğup büyüyen, spor hayatına burada başlayıp burada devam ettiren, çeşitli  dallarda başarılı yüzlerce gencimiz var. TürkPartner adına boks dalında profesyonelliğe yükselmiş, başarılı maçlar çıkaran, doğup büyüdüğü Aachen ve çevresinde ”Lokal Matador” Bölge Kahramanı ilan edilen Adnan Serin ile sohbet ettik.

 TürkPartner: Adnan bize kendini tanıtırmısın.?

 Ailem Afyonkarahisar ili Dinar ilçesinin kırlık kesiminden Aachen`e işçi olarak gelmişler.Üç kardeşin en küçüğü olup 1974 Aachen doğumluyum. Makina teknikeri olarak çıraklık eğitimi yaptım. 1989 un Mart ayında BC. Helios Kulübünde boksa başladım. 14 yaşında ilk gençlik maçına çıktığımda rakibimde bir Türktü. İkinci raunda hakemin maçı durdurmasıyla maçı kazandım. Hatıralarda kaldığı için anlatmıyorum. Aynı Türkle 3 amcaoğlu ile 2 maç daha yaptım. Hepsinide kazandım. 18 yaşında ilk senior (yetişkinler) maçımı bu iki Türkün hocalığını yaptığı Willi Kosla`ya karşı yaparak kazandım.

TürkPartner: O iki Türk sana hala diş biliyorlardır herhalde?.

A.Serin: Hayır kesinlikle değil. Onlarla çok iyi dostuz. Müsabaka ile dostluk başka şeylerdir.

 TürkPartner: Boks hayatından bahsediyorduk. Amatörlük dönemlerindeki hatıralarından anlatırmısın.?

A.Serin.: Gençler amatör klasmanında 35 maç yaptım. 2 defa Batı Almanya Şampiyonu, 3 defa rakip çıkmadan Orta Ren Şampiyonu, 1 defa maça çıkarak Orta Ren Şampiyonu oldum. Senior maçlarında Willi Kosla`ya karşı kazandım. 18 yaşında profesyonel böksörlüğe geçiş de diyebileceğim maçım, Magdeburg`da Kulüpler arası boks karşılasmasında, iki defa olimpiyat şampiyonu, 265 ringe çıkmış olan Ata sporunun boks olduğu Küba`lı ağır siklet Leonardo Sanchez`e karşı oldu. Tabi ki maçı kaybettim. O maçtan dolayı üst ligde Boks etme imkanı doğdu. İlk teklif Hückeloven  Boks kulübünden geldi. 4 Lig maçı yaptım . Bunlardan ikisi Türk milli takım kökenli ağırsiklette 1994-1996 arası Avrupa Şampiyonu Murat Yıldız`a karşı oldu. Hückelhoven`de ben kazandım. Frankfurt`ta berabere kaldık.

Þu an profesyonel, olimpiyat şampiyonu Krasnicki`ye karşı kaybettim. 2000 Senesinde Sidney`e olimpiyatlara katılacak olan boksör Boht`u hakemin maçı durdurması ile yendim.

 TürkPartner: Çok az insanın bildiği Hollanda maceran  var.

 A.Serin. Evet bir ara Hollanda ya geçtim. Heerlen  Olimpos Kulübünde maçlar yaptım. 1 defa Güney Hollanda, 1 defa Hollanda Şampiyonu oldum. 3 defa Hollanda Şampiyonu olmuş Geritz isimli bir Boksörle olan maçımı unutamıyorum. Onu sayı ile yenmiştim. 

 TürkPartner: Biraz da Profesyonel boks hayatından  anlatırmısın?

A.Serin: Boksun patronlarından Peter Hanraths, Aachen´ın çıkardığı şampiyonlardan Achim John gibi isimler bir kaç defa profesyonellik teklifinde bulundular. 1998 in 18 Nisan´ında Aachen`da ilk profesyonel maçımı Belçikalı Frank Wüstenbergh`e karşı yaparak sayı ile kazandım. 2 maç Offenburg`da tekrar Wüstenbegh`e karşı idi. Bu sefer Hakem maçı durdurdu. Ben kazandım. 3. maç Köln`de Berlin için boks eden ingiliz Danny Orlenski`ye karşı idi. 2.Raundda Nakavtla kazandım. Daha sonra Avrupa çapında meşhur Slovak Boksör Frantisek Sumina ile ringe çıktım. Hakemin maçı durdurması ile ben kazandım. Kısa bir zaman önce Hannover`de yerli Lokal Matador Frank Tuimann  ile ringe çıktım. Hakem maçı durdurdu. Bu sefer  kazanan ben değil, rakibimdi.

 TürkPartner: Maçtan önce çok iddialıydın.

 A.Serin: Evet. Bana yanlış bilgi verdiler. Rakibim bir ara şampiyonluklar yakalamış, çok güçlü biriydi. Profesyonel boksu kısa bir ara bırakıp tekrar başlamış. Bana denen sadece iki maçı var. 3 Raund boyunca onu kovaladım. Ani bir boş bulunmada rakip sizi yakalıyor. Kendi suçumdu. Hızlı sonuca gitmem gerekirdi.

 TürkPartner: Peki Şampiyon,  gelecek için neler düşünüyorsun.?

A. Serin: İlk önce kilo verip 96-97 Kiloya düşeceğim. 3 ayda Tuimann`a karşı Aachen`da Lokal Matador olarak maça çıkacağım. Cuxhafen`da Ocak ayı içinde belki bir maçım daha olacak. Nasip olursa 1-2 sene içinde Uluslararası Almanya şampiyonluğunu hedefliyorum. 8-9 maç yapmam gerekiyor. Simdiye kadar 4 raund üzerinden maçlar yaptım. Bundan sonra daha fazla raundlu maçlara çıkmam lazım. Almanya Şampiyonluğu bunu gerektiriyor.

 TürkPartner: Boş zamanlarında ne yapıyorsun.?

A.Serin.: Alabasta diye bir taş var. Ondan yapılan figurları topluyorum. Maçlara, nntrenmanlara gittiğimizde bunu arıyorum. Pahalı bir hobi.

 TürkPartner: Söylemek istediğin başka birşey var mı?

A.Serin.: Türk gençlerinin spora yönelmelirini istemekle birlikte, dikkatli olmaları, çalışıp birşeyler sahibi olmaları, çeşitli başarlara imzalar atmaları hepimize gurur verir. Türk gençlerinin istediklerinde sporda başarılı olabileceklerine inanıyorum. Ne istediklerini çok iyi bilmeleri lazım. Kendilerine bir hedef seçip, hedefe doğru bıkmadan usanmadan ve de asla yılmadan koşmaları gerek.

 TürkPartner: Þampiyon, sana başarılar diliyoruz.

A.Serin .:Teşekkür ederim.


     
     
Ismail@turkpartner.de
     


     




SAYFA BASI


| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

e-posta: info@Turkpartner.de
 

Editör'den

Hedef

İsmailTüysüz
Türk avcı Alman “av köpekleri” yetiştiriyor
Muhsin Ceylan
Çay, zeytin, helva, kurufasulye ve rakı
İsmail Altıntaş
Olgun insan
Sizden Biri
Uyarı
Mahmut Aşkar
İbret
Şefik Kantar
Önemli bir başarı !
Ali Kılıçarslan
40 yıl önce 40 yıl sonra
Ramazan Alp
Şiirin yalnızlığı
Abdullah Güler
Toprak Ana