A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın

·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  BRÜKSEL MEKTUBU

               Yakup YURT

 

yakup.yurt@skynet.be


1968- 2008 : 40 YILDA NEREDEN NEREYE ?

      Daha önce defalarca yazdığım üzere bendeniz 1950 doğumlu olup, 24 Ekim 1967 günü, 17 buçuk yaşında Belçika’ya gelen bir Türk delikanlısıyım.
Yani 1968 Mayıs ayında yaşanan ve dünyayı sarsan gençlik hareketinden altı önce.
Taşları yerinden oynatan o tarihsel ayaklanmadan altı ay önce yani…
Herşeye baş kaldıran, kafa tutan, meydan okuyan, yasaklamayı yasaklayan, ütopyalara gerçek olma şansı tanıyan gençlik hareketi…
Ne istediğini tam olarak bilmese de, neyi istemediğini çok iyi bilen ve haykıran gençliğin beklenmedik, ani hareketi !

***

Ben o zamanlar kesinlikle siyasal bilinçten yoksun, hiç siyasetle ilgilenmemiş, dolayısıyla ideolojik saplantısı olmayan ve parti tutmayan biriydim.
Dolayısıyla fanatizm nedir bilmezdim.
Fanatizmden oldum olası nefret ederim.
Sadece bilmeden, kuru kuruya anti-komünist olduğumu söylerdim.
Öylesine işte, laf olsun torba dolsun misali…

***

İşin gerçeği benim babam Avrupa’ya ekmek parası kazanmaya gelmişti.
Misafirin kuyruğu apış arasında olmalıydı.
Batı Avrupa bir sosyal haklar cennetiydi.
İşverenler cılız, sendikalar güçlüydü : Tam istihdam dönemi yaşanıyordu.
Bir tarafı nükleer güce sahip komünist SSCB’den oluşan iki kutuplu dünyada yaşıyorduk.
Öteki tarafta ise bizi komünist yayılmadan koruyacağı söylenen ABD yönetimindeki NATO askeri gücü bulunuyordu.
Kapitalist sistem tüm tüketim arzularımızı yerine getirerek, özgürlükçü bir ortamda bizlerin komünist olmasını engelleyecekti.
Onlara göre özgürlük demek tüketim demekti.
Tüketimin devamı için ise sürekli savaşmak gerekliydi.
Globalleşen dünyada tek kutsal değer paraydı.
….izm ile biten diğer bütün kavramlar ve inanç sistemleri paraya ulaşmak için birer araçtı !

***

Babalarımız tehlikeli işlerde çalışarak çok para kazanacak, burada olabildiğince kötü yaşayarak az harcayacak, çok para biriktirecek ve memleketimize bir gün çok para ile kesin dönüş yaptıklarında adam yerine konulacaklar ve eski günlerini bir daha yaşamayacaklardı.
Yani göçmendik kısacası…
Ya da Türkiye’nin ihraç ettiği, Batı ekonomik sisteminin ithal ettiği niteliksiz işgücü.
Batıya ameli iş yapacak elleri, kolları, ayakları olan ameleler lazımdı.
Yaptıkları işlerde konuşmalarına gerek olmadığından dil bilmeleri gerekmiyordu.
Babalarımız buraya çalışmaya gelmişti, dil bilmeye, gevezelik etmeye değil.
Kendi aralarında kalarak, kendi kahvelerinde kendi dillerini konuşsunlar, yerli halka bulaşmasınlar diye düşünülmüştü sanki…

***

Belçika’nın 68 Mayıs’ı Paris ilkbaharından üç ay önce, Şubat ayında başladı.
07 Şubat 1968 günü Belçika tarihinde çok önemli bir gün.
O gün çeşitli gösteri ve yürüyüşlerde Flamanlar “Walen buiten/Valonlar dışarı” diye haykırdılar.
Ve bir taşla iki kuş vurdular.
Önce Vanden Boeynants-De Clercq hükümetini düşürdüler, sonra da şimdiki adı Leuven olan Louvain Katolik Üniversitesini yirmi beş kilometre uzağa attılar.
Louvain-la-Neuve adında yepyeni bir kent inşa edildi.
O nedenle 3 yıl Leuven’de, 3 yıl da Louvain-la-Neuve’de okudum.
Valonları ve Brükselli Frankofonları kovdular !
Leuven’de Balık Pazarında (Vismarkt) bulunan De Blauwe Schuit (Mavi Gemi) isimli bir kahvede elinde bisiklet zinciri bulunan bir Flaman faşistin saldırısına uğradım.
Fransızca istediğim meşrubatı Flamanca istemezsem vuracağını hissettirdi.
Korkudan “ik wil een Kola alstublieft” demek zorunda kaldım.
Zorbalığın ne olduğunu ilk kez orada hissettim…

***

Dil sınırının tesisinden altı yıl sonra bu Flamanların ilk zaferiydi.
O günden bu güne Flaman toplumu hiç taviz vermedi, her dediğini yaptırdı.
Flamanya’daki bütün partiler az buçuk Flamancı kesildiler.
Topyekûn kültür milliyetçisi oluverdiler.
Dillerini ve topraklarını kutsallaştırdılar.
Flamanların geçmişte yaşadığı olumsuzluklar adına günümüzde kendilerinden olmayanlara kök söktürüyorlar.
Başbakanın partisi hükümetin Frankofon kanadıyla kavgalı.
Uzlaşma kültürü” ameliyat öncesi narkoz odasında yatıyor.

***

1968 den 40 yıl sonra, Flamanya isteklerini peşpeşe sıralamaya devam ediyor.
Bıkmadan yorulmadan.
Bir Cermen kararlılığıyla.
Topraklarındaki bütün Frankofon izlerini silmek istiyor sanki.
BHV, periferideki belediye başkanları ve milli eğitim müfettişlerine tahammülleri yok.
Dil sorununu boğaya sallanan kırmızı bez parçası gibi kullanıyorlar.
Varsa yoksa dil sorunu…
Öncelikli sosyo-ekonomik sorunları örtbas etmek için kullanılıyor.
Kırk yılda ne değişti sorusunun yanıtı oldukça vahim.
Kırk yıl önce “Valonlar dışarı” diyorlardı, şimdiyse “Fransızca yasaktır” diyorlar.
Ve herkesi Flamanca konuşmaya mecbur ediyorlar.
Ne de olsa uyum (intégration/integratie) meselesi canım.

***

Sonuç olarak geçici işçi olarak geldiğimiz ülkelerde kalıcılaştık.
Türkiye’den kopamadık.
Buralı olamadık.
Küçük başarılarla teselliye alıştırıldık.
Uyumsuzlukla ve dil bilmemekle suçlanıyoruz.
Başarılı istisnalara maşallah, herkese günün birinde nasip olur inşallah…

Yakup Yurt ©, Belexpresse.be
Brüksel, 02 Mayıs 2008

 
YAZARIN DİĞER YAZILARI:

1968- 2008 : 40 YILDA NEREDEN NEREYE ?
24 NİSAN 1982 YANGINI VE “CEBELER”
“SİAMO MOLTO ADDOLORATİ”
En büyük terör ırkçılıktır
Doğum günümde yaşamımdan kesitler
Güvenoyu mu, mayınlı tarla mı
Tarihte bugün...
Kaptan Pilot Yves'in Ulusa Seslenişi
Irkçılık umutsuzluktan besleniyor...
İnanc düşmanı özgürlük havarisi
Seyir devleti ve Sarkozy
Rehberlik nedir, ne değildir
Yoğurt tuttu mu, tutmadı mı, yakında görülecek…
Danke Şön Dazlak
Brüksel’de durum ne?
Medya diktatörlüğü, gönül körlüğü
Sisli havada siyaset
Kurban Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler!
07 Aralık dört iyi insanımızın öldüğü kötü bir gün…
Belçikalılaştıramadıklarımızdanmısınız?
İstanbul’a gay belediye baskanı mı? Vay anasını…
Ah Belçika, vah Belçika
Bayram geldi neyime!
Bugün 19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı (mı)?
SARKOZY VE SEÇİMLERE BİR AY KALA
BELÇİKA'DAKİ DURUMUMUZ...

Gerçek tek, yorumlar farklı...
Kem küm, lam lum!
MERİNOS KOYUNU MU, GLOBAL SERMAYENİN OYUNU MU?
BRÜKSEL'E KAR YAĞDI, GÖNLÜM ÜŞÜDÜ…
Yılbaşı bahane, dostluk şahane
Yılbaşı gecesi yaklaşırken
Küresel Sessizlik
İmkansızı olanaklı hale getiren devlet adamı: Bülent Ecevit
Korku Bahçesinde Sevgi Yeşermez
Bugün 23 Nisan
Tarihte ve gelecekte kadının yeri
Mösyö Sarkozy kimdir?
Esti Nesim'i Bahar, Ya da Nevruz Ateşi
Darbede Doğan Deniz
Kısır Döngü veya Kuyruğunu Isıran Yılan
Edison lambaya püf dedi!
Her şeye gülünür mü?
Mozart Bugün 250 Yaşında
UĞUR’suz bir günün düşündürdükleri!..
Kurban Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler
Epifani Yortusu ve Kral Galetası
şünüyorum, Öyleyse Varım (Descartes)
Yılbaşı Gecesi Yaklaşırken
Ankara-Brüksel Diyaloğu...
BREL en büyük Belçikalı seçildi
Çağdaş Uygarlık Yolları Mayın Döşeli
Adile Naşit: Vazgeçilmez ve bir daha gelmez…
İntihar Komondosu Belçikalı Meryem
Dil ve Aşağılık Duygusu
ÖEK Üçlüsüne Ne Oldu?
Bayram Geldi Neyime
Ramazan Bayramınızı candan kutlarım!...
Ah Mutluluk Ah!..
Değişim, Gelişim ve İlerleme
Sınıftan Atılan "İnkarcı"...
Avrupa, Avrupa, Duy Sesimizi...
La Brabançonne ve İstiklâl Marşı
Darbelerle Dolu 55 Yıl
Tükenen Ömürler
Gurbetten Gelmişim...
Lahey'de Kısa Bir Günden İzlenimler
1950’den Mektup Var…
Nereden geldik, nereye gidiyoruz?
Tutarlılığa Davet
Köprünün altından daha çok sular akacak

   
SAYFA BASI

Yakup Yurt
1968- 2008 : 40 YILDA NEREDEN NEREYE ?
Mahmut Aşkar
Ben ve Sen ve Sen!
Ali Kılıçarslan
Koch’a siyasi ahlak dersi
Hüseyinleşmek (2):
Hayatın İki Tezatı
Muhsin Ceylan
Nesneleştirilen Öznelerden biri Marco…
Ali Kılıçarslan
Koch’a siyasi ahlak dersi
Nuran Yelkenci
Ne Mutlu Türküm Diyene!..
Ozan Yusuf Polatoğlu
Merhaba sayın Baykal
Orhan Aras
Dinle küçük adam!
Hayrettin Çakmak
1070 Rakımlı Tepe
Ayten Kılıçarslan
Yeni bir skandal!
Hidayet Kayaalp
Düşünmek farz mıdır?
Hasan Kayıhan
Bizim "Diaspora" Show
İsmail Altıntaş
Diaspora ve Kimlik
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Türkiye'nin En Büyük Sorununa Cevap
Haldun Çancı
İran, Türkiye'nin düşmanı mı?
Fikret Ekin
İnsan ve İnsan
Veli Kalli
Gurbet Çilesi
M. Ali Aladağ
Almanya Tehlikeli Sinyaller Veriyor
Prof. Dr. Berhan Yılmaz
Biri bana anlatsın
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Şiddet ve Eğitim Sitemimiz 1
Üzeyir Lokman  Çaycı
Şehirleşme
Yılmaz Kuzucu
Mart mektubu
Şefik Kantar
Her şey hayallerle başlar
Sebahattin Çelebi
zifirî
İsmail Tüysüz
”Avrupa’nın Anası Anadolu” Konferansına İlgi Büyüktü
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Enerjimizi Ulusal Sorunlarımızın Çözümüne Harcayalım
Erhan Türbedar
Kosova’ya İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Mustafa Can
Ben Uyumdan Yanayım, Ya siz..........
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç