1968- 2008 : 40 YILDA NEREDEN NEREYE ?
Daha önce defalarca yazdığım üzere
bendeniz 1950 doğumlu olup, 24 Ekim 1967 günü, 17 buçuk
yaşında Belçika’ya gelen bir Türk delikanlısıyım.
Yani 1968 Mayıs ayında yaşanan ve dünyayı sarsan gençlik
hareketinden altı önce.
Taşları yerinden oynatan o tarihsel ayaklanmadan altı ay
önce yani…
Herşeye baş kaldıran, kafa tutan, meydan okuyan, yasaklamayı
yasaklayan, ütopyalara gerçek olma şansı tanıyan gençlik
hareketi…
Ne istediğini tam olarak bilmese de, neyi istemediğini çok
iyi bilen ve haykıran gençliğin beklenmedik, ani hareketi !
***
Ben o zamanlar kesinlikle siyasal bilinçten yoksun, hiç
siyasetle ilgilenmemiş, dolayısıyla ideolojik saplantısı
olmayan ve parti tutmayan biriydim.
Dolayısıyla fanatizm nedir bilmezdim.
Fanatizmden oldum olası nefret ederim.
Sadece bilmeden, kuru kuruya anti-komünist olduğumu
söylerdim.
Öylesine işte, laf olsun torba dolsun misali…
***
İşin gerçeği benim babam Avrupa’ya ekmek parası kazanmaya
gelmişti.
Misafirin kuyruğu apış arasında olmalıydı.
Batı Avrupa bir sosyal haklar cennetiydi.
İşverenler cılız, sendikalar güçlüydü : Tam istihdam dönemi
yaşanıyordu.
Bir tarafı nükleer güce sahip komünist SSCB’den oluşan iki
kutuplu dünyada yaşıyorduk.
Öteki tarafta ise bizi komünist yayılmadan koruyacağı
söylenen ABD yönetimindeki NATO askeri gücü bulunuyordu.
Kapitalist sistem tüm tüketim arzularımızı yerine getirerek,
özgürlükçü bir ortamda bizlerin komünist olmasını
engelleyecekti.
Onlara göre özgürlük demek tüketim
demekti.
Tüketimin devamı için ise sürekli savaşmak gerekliydi.
Globalleşen dünyada tek kutsal değer paraydı.
….izm ile biten diğer bütün kavramlar ve inanç sistemleri
paraya ulaşmak için birer araçtı !
***
Babalarımız tehlikeli işlerde çalışarak çok para kazanacak,
burada olabildiğince kötü yaşayarak az harcayacak, çok para
biriktirecek ve memleketimize bir gün çok para ile kesin
dönüş yaptıklarında adam yerine konulacaklar ve eski
günlerini bir daha yaşamayacaklardı.
Yani göçmendik kısacası…
Ya da Türkiye’nin ihraç ettiği, Batı ekonomik sisteminin
ithal ettiği niteliksiz işgücü.
Batıya ameli iş yapacak elleri, kolları, ayakları olan
ameleler lazımdı.
Yaptıkları işlerde konuşmalarına gerek olmadığından dil
bilmeleri gerekmiyordu.
Babalarımız buraya çalışmaya gelmişti, dil bilmeye,
gevezelik etmeye değil.
Kendi aralarında kalarak, kendi kahvelerinde kendi dillerini
konuşsunlar, yerli halka bulaşmasınlar diye düşünülmüştü
sanki…
***
Belçika’nın 68 Mayıs’ı Paris ilkbaharından üç ay önce, Şubat
ayında başladı.
07 Şubat 1968 günü Belçika tarihinde çok önemli bir gün.
O gün çeşitli gösteri ve yürüyüşlerde Flamanlar “Walen
buiten/Valonlar dışarı” diye haykırdılar.
Ve bir taşla iki kuş vurdular.
Önce Vanden Boeynants-De Clercq hükümetini
düşürdüler, sonra da şimdiki adı Leuven olan
Louvain Katolik Üniversitesini yirmi beş kilometre uzağa
attılar.
Louvain-la-Neuve adında yepyeni bir kent inşa edildi.
O nedenle 3 yıl Leuven’de, 3 yıl da Louvain-la-Neuve’de
okudum.
Valonları ve Brükselli Frankofonları kovdular !
Leuven’de Balık Pazarında (Vismarkt) bulunan De Blauwe
Schuit (Mavi Gemi) isimli bir kahvede elinde bisiklet
zinciri bulunan bir Flaman faşistin saldırısına uğradım.
Fransızca istediğim meşrubatı Flamanca istemezsem vuracağını
hissettirdi.
Korkudan “ik wil een Kola alstublieft” demek
zorunda kaldım.
Zorbalığın ne olduğunu ilk kez orada hissettim…
***
Dil sınırının tesisinden altı yıl sonra bu Flamanların ilk
zaferiydi.
O günden bu güne Flaman toplumu hiç taviz vermedi, her
dediğini yaptırdı.
Flamanya’daki bütün partiler az buçuk Flamancı kesildiler.
Topyekûn kültür milliyetçisi oluverdiler.
Dillerini ve topraklarını kutsallaştırdılar.
Flamanların geçmişte yaşadığı olumsuzluklar adına günümüzde
kendilerinden olmayanlara kök söktürüyorlar.
Başbakanın partisi hükümetin Frankofon kanadıyla kavgalı.
“Uzlaşma kültürü” ameliyat öncesi narkoz
odasında yatıyor.
***
1968 den 40 yıl sonra, Flamanya isteklerini peşpeşe
sıralamaya devam ediyor.
Bıkmadan yorulmadan.
Bir Cermen kararlılığıyla.
Topraklarındaki bütün Frankofon izlerini silmek istiyor
sanki.
BHV, periferideki belediye başkanları ve milli eğitim
müfettişlerine tahammülleri yok.
Dil sorununu boğaya sallanan kırmızı bez parçası gibi
kullanıyorlar.
Varsa yoksa dil sorunu…
Öncelikli sosyo-ekonomik sorunları örtbas etmek için
kullanılıyor.
Kırk yılda ne değişti sorusunun yanıtı oldukça vahim.
Kırk yıl önce “Valonlar dışarı” diyorlardı,
şimdiyse “Fransızca yasaktır” diyorlar.
Ve herkesi Flamanca konuşmaya mecbur ediyorlar.
Ne de olsa uyum (intégration/integratie)
meselesi canım.
***
Sonuç olarak geçici işçi olarak geldiğimiz ülkelerde
kalıcılaştık.
Türkiye’den kopamadık.
Buralı olamadık.
Küçük başarılarla teselliye alıştırıldık.
Uyumsuzlukla ve dil bilmemekle suçlanıyoruz.
Başarılı istisnalara maşallah, herkese günün birinde nasip
olur inşallah…
Yakup Yurt ©, Belexpresse.be
Brüksel, 02 Mayıs 2008
YAZARIN
DİĞER
YAZILARI:
1968-
2008 : 40 YILDA NEREDEN NEREYE ?
24
NİSAN 1982 YANGINI VE “CEBELER”
“SİAMO
MOLTO ADDOLORATİ”
En
büyük terör ırkçılıktır
Doğum
günümde yaşamımdan kesitler
Güvenoyu
mu, mayınlı tarla mı
Tarihte
bugün...
Kaptan
Pilot Yves'in Ulusa Seslenişi
Irkçılık
umutsuzluktan besleniyor...
İnanc
düşmanı özgürlük havarisi
Seyir
devleti ve Sarkozy
Rehberlik
nedir, ne değildir
Yoğurt
tuttu mu, tutmadı mı, yakında görülecek…
Danke
Şön Dazlak
Brüksel’de
durum ne?
Medya
diktatörlüğü, gönül körlüğü
Sisli
havada siyaset
Kurban
Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler!
07
Aralık dört iyi insanımızın öldüğü kötü bir gün…
Belçikalılaştıramadıklarımızdanmısınız?
İstanbul’a
gay belediye baskanı mı? Vay anasını…
Ah
Belçika, vah Belçika
Bayram
geldi neyime!
Bugün
19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı (mı)?
SARKOZY
VE SEÇİMLERE BİR AY KALA
BELÇİKA'DAKİ DURUMUMUZ...
Gerçek
tek, yorumlar farklı...
Kem
küm, lam lum!
MERİNOS
KOYUNU MU, GLOBAL SERMAYENİN OYUNU MU?
BRÜKSEL'E
KAR YAĞDI, GÖNLÜM ÜŞÜDÜ…
Yılbaşı
bahane, dostluk şahane
Yılbaşı
gecesi yaklaşırken
Küresel
Sessizlik
İmkansızı
olanaklı hale getiren devlet adamı: Bülent Ecevit
Korku
Bahçesinde Sevgi Yeşermez
Bugün
23 Nisan
Tarihte
ve gelecekte kadının yeri
Mösyö
Sarkozy kimdir?
Esti
Nesim'i Bahar, Ya da Nevruz Ateşi
Darbede
Doğan Deniz
Kısır
Döngü veya Kuyruğunu Isıran Yılan
Edison
lambaya püf dedi!
Her
şeye gülünür mü?
Mozart
Bugün 250 Yaşında
UĞUR’suz
bir günün düşündürdükleri!..
Kurban
Bayramı Arifesinde Bazı Görüşler
Epifani
Yortusu ve Kral Galetası
Düşünüyorum,
Öyleyse Varım
(Descartes)
Yılbaşı
Gecesi Yaklaşırken
Ankara-Brüksel
Diyaloğu...
BREL
en büyük Belçikalı seçildi
Çağdaş
Uygarlık
Yolları
Mayın
Döşeli
Adile
Naşit: Vazgeçilmez ve bir daha gelmez…
İntihar
Komondosu Belçikalı
Meryem
Dil
ve Aşağılık Duygusu
ÖEK
Üçlüsüne Ne Oldu?
Bayram
Geldi Neyime
Ramazan
Bayramınızı candan kutlarım!...
Ah
Mutluluk Ah!..
Değişim,
Gelişim ve İlerleme
Sınıftan Atılan "İnkarcı"...
Avrupa,
Avrupa, Duy Sesimizi...
La
Brabançonne ve İstiklâl Marşı
Darbelerle
Dolu 55 Yıl
Tükenen
Ömürler
Gurbetten
Gelmişim...
Lahey'de
Kısa Bir Günden İzlenimler
1950’den
Mektup Var…
Nereden
geldik, nereye gidiyoruz?
Tutarlılığa
Davet
Köprünün
altından daha çok sular akacak
SAYFA
BASI
|