Eğitimsizlik
mi Kader mi?
Eğitimsizlik yüzünden ya da belirli sosyal,
siyasî sebeplerden dolayı ihmal edilen insanımızın
içine düştüğü çeşitli
sefaletlerin aceba ne kadar kaderle ilişkisi vardır?
Burada suçlu olan kader mi yoksa eğitimi belirli aşamalarda
kabiliyetlere göre düzenlemeyip, farklı alanlara yönlendirmeyerek
ferdî kabiliyet ve özel teşebbüs imkanlarının
önünü tıkayan sorumlularda mı? O halde bir
zihniyetin oluşması, dinî olarak ifadelendirilmesi,
görüldüğü gibi tek yönlü değil, sosyal hayatın
değişik alanlarda eksik bırakılan yönleriyle
de ilgilidir.
Çalışma hayatının zihniyet yönlerini
ele alırken
dikkate alınması gereken diğer bir husus
müslüman toplumlarda ferdiyetçi bir yapının geliştirilerek
sürdürülememesidir.
İslam öncesi
Arabistanda kabile içinde eriyip giden ve
sadece hep birilerine dayanmakla varlığını
ortaya koyabilen insana
"birey olma" ve müslümanca "şahsiyet
oluşturma" yollarını gösteren İslamın
temel ilkelerinin bugün ihmal edilmesi, günümüz müslümanında
olması gereken "müteşebbis ruh"un ya da
kendi kendine "var olma" anlayışının
önlerini tıkayarak hep birilerine muhtaç olmayı
gerektirmiştir.
Bunun yanında geleneksel olarak aileden eğitime
varıncaya kadar yetişme tarzımızın ve
sosyalleşme süreçlerinin hep otoriter bir yapıya
bağlı olması ve en önemlisi
sosyal ilişkilerin tıpkı Allahla kul
arasındaki ilişki gibi dikey olarak düzenlenmesi,
şahsiyeti silik, kendi kendine var olamayan kişiliklerin
oluşmasına imkan sağlamıştır.
Bu durum iş hayatında hep başkalarından,
örneğin devletten, babadan diğer yakınlardan
bir yardım bekleyen, ama bir türlü kendi özel girişimleriyle
başarıya ulaşma gayreti gösteremeyen anlayışı
artırmıştır.
Toplumun oluşturduğu sosyal hayatın önemli
bir bölümünü
teşkil eden çalışma alanının
genişlemesi, ilerlemesi ve önemli adımların atılması
için
1-Kendi yeteneğini ortaya koyabilen ferdiyetçi
bir yapı
2-Çalışma hayatında akılcı ve
bilinçli yaklaşım
3-Boş zamanlarını öldürmeden düzenli
ve çok çalışma
4-İyi bir tasarrufçu olma gibi temel
prensipler
yerleştirilememiştir.
Çalışma hayatına etki eden bu
prensiplerle ilgili İslamın getirdiği ilkeler
dikkate alınmadığından, günümüz müslümanının
çalışma hayatıyla ilgili
anlayış
problemli
hale geldiği gibi, bu problemin dinden kaynaklandığı
şeklinde yanlış bir yargıya da
gidilmektedir. Oysa Kur'ana ve Hz. Peygamberin tavsiyelerine
baktığımızda böyle bir yargıya
varmanın mümkün olmadığını görüyoruz.
Çünkü her şeyden önce İslam insana sorumluluk yüklemiş,
onu dünyada hüküm ve tasarrufta bulunmaya yetkili kılmış,
ferdî kabileyetlere göre farklılaşmayı
tabii kabül ederek, bunu toplumda iş bölümünün,
sosyal hareketliliğin ve ekonomik faaliyetlerin canlılığının
temeli saymıştır: (İnsanları
derecelendirdik ki birbirleriyle iş görsünler)."İnsan
için ancak çalıştığının karşılığı
vardır"
derken ondaki üretici güce yani emeğe büyük bir önem
vermiş, emeği erkek ve kadın arasında
fark gözetmeksizin maddî ve manevî yönleriyle ele alarak,
insanın sorumluluğunu biçimlendiren ve kıymetini
tayin eden bir unsur haline getirmiştir.
Görüldüğü gibi Kur'an ve Hadis'in ortaya koyduğu
gerçekler çalışma hayatını teşvik
edip, dinamik kılarken, bunların yanlış
yorumu ve bu konuda yanlış bilgiler,
ekonomik faaliyetleri ve buna bağlı olarak
gelişme çizgisini önemli derecede etkilemektedir.
Halkın dini inançlarıyla oluşturduğu
zihniyetin ülke ekonomisi ve kalkınmasıyla ilişkilerini
ele alan çalışmalara bakıldığında
bu durumla ilgili önemli sıkıntıların
olduğu görülmektedir. Ancak
bu alandaki çalışmaların yeterli olduğunu
söylemek mümkün değildir.
Bu alanda yapılacak çalışmalar sonucu
elde edilecek bulguların,
din eğitimi ve din hizmetlerine yansıtılmasıyla
önemli mesafelerin alınacağına gönülden inanıyoruz.
Ancak bunun için ilgili, etkili ve yetkili kurumların
mevcut ya da oluşturulacak projelere destek vermeleri,
proje sahipleri ile işbirliğine girmeleri
elzem görünmektedir.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
İnançlarda
ve düşüncelerde yanlışlıklar
İslamda
çalışma hayatı
Din
Anlayışımıza Dair
Selam
SAYFA
BASI
|