·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA SMS  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
·  CHAT  
·  NETMEETING  
   
   


  Din ve Toplum

      Yrd. Doç. Dr. Fazli Arabacı

 

arabaci@turkpartner.de


İnançlarda ve düşüncelerde yanlışlıklar

           
Dini inanç esasları arasında yer alan, fakat yanlış bir şekilde değerlendirilerek  zihniyetimizi belirleyen diğer bir anlayış "kader" ve "tevekkül" anlayışıdır. Her şeyin Allahın bilgisi ve takdiri ile olduğunu  içeren kader anlayışı, irade hürriyetini ortadan kaldıran determinizme, kaderciliğe dönüştürülünce, gelecekten ümitsiz,  çevre ve tabiat olaylarına karşı tepkisiz bir insan karşımıza çıkmakta, bu durum eli kolu bağlı bir müslüman  anlayışını doğurmaktadır. Böyle bir anlayışı bakınız M. Akif nasıl hicvediyor:

            Kadermiş!... Öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru 
            Belânı istedin, Allah da verdi. Doğrusu bu...
            "Çalış!" dedikçe Şeriat çalışmadın, durdun
            Onun adına bir  çok hurafe uydurdun!
            Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya,
            Zavvallı dini çevirdin onunla maskaraya!

           
Akifin dediği gibi çalışma hayatının dengelerini bozan, kendi tembelliğini dine yükleyerek onu maskaraya çeviren anlayış,  yanlış telakkî edilen tevekküldür. Tevekkül bilindiği gibi "İnsanın gerçekleştirmek istediği bir iş için gereken her şeyi yaptıktan sonra, sonucu Allah'tan beklemesi demektir.  İslam inancına göre insan, tevekkülle hayata bağlanır ve çalışmaya teşvik edilir. Çünkü Allah insana çalıştığının karşılığını mutlaka veren ve adalet sahibi olandır. Ancak zaman içinde bu anlayış değişerek tevekküle yanlış anlamlar yüklenmiş, Allah çalışana emeğinin karşılığını adaletle veren değil de, çalışmadan tevekkül edene istediğini verecek olan olarak düşünülmüştür. Böyle bir saptırmayı yine Akifin dilinden dinleyelim:

            Bırak çalışmayı emret oturduğun yerden,
            Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsın iken!
            Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini;
            Birer birer oku tekmil edince defterini;
            Bütün o işleri Rabbim görür: vazifesidir...
            Yükün hafifledi... sen doğru kahveye gir!
           
Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak...
            Hudâ vekil-i umûrun değil mi? Keyfine bak!
            Başın sıkıldı mı, kâfi senin o nazlı sesin
            "Yetiş" de, kendisi gelsin, ya Hızırı göndersin
            Evinde hastalanan varsa, borcudur: bakacak;
           
Şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak...
            Demekki her şeyin Allah, Yanaşman, ırgadın o,
            Çoluk çocuk ona ait, lalan,bacın, dadın o,
            Alış seninse de, mes'ul olan verişten o,
            Denizde cenk olacakmış, askerin, kumandanın o,
            Köyün yasakçısı, şehrin de baş muhassılı o,
            Tabib-i aile, eczacı... Hepsi o,
            Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu,
            Biraz saygı gerektir... Ne saygısızlık bu?
           
Hüdayı kendisine kul yaptı, kendi oldu Hüda,
            Utanmadan tevekkül diyor bu cür'ete ha?

           
Tevekkülle ilgili Akif'in bu sözlerine bir ilave yapmak gerekirse o da   bütün hayatımızı etkileyen "kader" ve "tevekkül" anlayışının Kur'an ve Hadis çerçevesinde yeniden sorgulamasıdır. 
            Akıl denen nimetin hayatın farklı alanlarında ortaya çıkabilecek ihtiyaçları karşılamak ve felaketleri önlemek  için uygun bir şekilde işletilmesi ve bilimsel alanda yapılan her yeniliği yakalamak gerekir. Ancak  müslümanların bunu gerçekleştirecek yerde  kendi hata ve günahlarını vurgulu ve  duygulu bir ifadeyle üzerine yükledikleri "kör talih" ya da "kader" olarak  isimlendirilen karanlık ve muammalı bir düşünceye mahkum  olduklarını görüyoruz.  Bir misalle açmak gerekirse, aceba her yıl dolup taşarak sel felaketi meydana getiren bir nehrin meydana getirdiği zararlar ve boşa akan bu suların ardından yaz aylarında çekilen kuraklık bir "kör talih"in ya da "kader"in eseri midir? Yoksa aklın işletilememesi midir? Oysa söz konusu Nehrin önüne yapılan bir sedle hem sel felaketi önlenebilir, hem karanlık dünyamız ondan elde edilen enerjiyle aydınlanabilir, hem de kuraklık belasından kurtulmuş olunur. Ve böylece tabiat zorlukları karşısında "ne yapalım" diyerek sığınılan "kader"e  yüklenen yanlış yorumlardan kurtulmuş oluruz.
               Dünyanın ekonomik ve siyasal hareketlerini takip edemeyen, ürettiği malın iç ve dış pazarlarda satılması için gerekli tedbir almayan ve bunun sonucunda iflas eden iş adamımızın durumunu aceba "kader"le ne kadar açıklayabiliriz?  Ya deprem felaketi karşısında dayanıklı bina yapacak yerde eksik malzemelerle günü kurtarma adına başkalarının geleceklerini körlüğe, topallığa kısaca sakatlığa ve ölüme mahkum etmelere ne demeli? 
            Demekki  dinî olarak ifade edilen, fakat aslında bir çok yönüyle  zorluklar karşısında sığınılarak kendi kendimizi bir tatmin aracı olan kader meselesinin, yapılması gereken her şey yapıldıktan sonra,  başka hiç bir alternatif kalmayınca karşı karşıya kalınan bir durum olduğunun iyice anlaşılması, olumsuz olarak tezahür eden zihniyet problemini belirli düzeyde çözmüş olacaktır. 
Devam edecek
SAYFA BASI



Yazarın diğer yazıları:

İnançlarda ve düşüncelerde yanlışlıklar

İslamda çalışma hayatı

Din Anlayışımıza Dair

Selam

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Editör'den

Hedef

Fazlı Arabacı
İnançlarda ve düşüncelerde yanlışlıklar
Muhsin Ceylan
Tiyatroyu seven muhafazakarlar
Üzeyir Lokman Çaycı
Yargılanmışım
Sizden Biri
Bu çocuklar nereye gidiyor
Mahmut Aşkar
Hergün on muharrem her yer kerbela
Ismail Tüysüz
Milli kültürümüz de nevruz
Fikret Ekin
Kaşınan ve Kaşıyanlar
İsmail Altıntaş
Kurban; Aşkın Varlığa Yaklaşmak
Latif Çelik
İyi geceler Türkiyem. Rahat uyu…
Şefik Kantar
Önemli bir başarı !
Ali Kılıçarslan
40 yıl önce 40 yıl sonra
Ramazan Alp
Şiirin yalnızlığı
Abdullah Güler
Ahmet'in Hikayesi