DÜŞÜNCE
TURU Fikret
Ekin
|
|
fikretekin@web.de
|
Yine
İnsan
Sömürü ve sömürgeciliği sadece maddi sömürgeciliğe
indirgeyenler, başkalarını sömürücülük/istismarla suçlarken,
kendilerinin nasılda duygu ve değerler sömürüsü/istismarı
yaptıklarını çoğu zaman fark bile edemezler.
Oysa dünyevi/maddi emperyalizmin, belli bir dönem çekilen,
belli sıkıntılarla aşılması mümkünken; değer ve/veya duygu
sömürüsü, maalesef bu sahada ciddi tahriblere sebebiyet
verdiği/vereceği için, bütün geleceği de ipotek altına
alırki; tüm ilahi , temiz ve saf kurtuluş reçetelerinin
nasıl olup da, belli bir dönem sonra; yan tesirler
oluşturarak, yeni hastalıklara sebebiyet veren sinai ilaçlar
gibi; zulmün ve haksızlıkların aleti haline geldiğine
şaşarız.
Mesela özgürlük/hürriyet, sınırları başkalarının sınırlarında
biten, saygı ve anlayışa dayalı, samimi bir duruşun adıdır
ve insani bir ihtiyaç, saygıya laik bir duruş, uğrunda
mücadeleye değer bir kıymettir...
Onsuz insan huzuru düşünülemeyeceği gibi, ona sahip
olamayanların, dini mesuliyetlerinin dahi olmayışı,
hürriyetin nasıl bir değer olduğunu anlamamıza yeterli olsa
gerektir.
Oysa bu, değerine kıymet biçilmez, değerin sınırını
zorlayanlar ve bunu da yine hürriyet adına yapanlar;
özgürlüğü, kaybedecekleri hiç bir şey kalmamış, değerlerini
çiğnedikleri için değersizleşen bir basitliği, sıradanlığı,
hayvanileşmeyi; sıra dışı/olağanüstü sanan/anlayan
hastalıklı değer sömürücüleridirler.
Onların özgürlük anlayışları, insanı insan olmayandan ayıran
sınırlara karşı sürdürülen cedid ve zalim bir savaştır ki;
çoğu zaman “Belhüm Adal” durağında noktalanır.
Bu aslında “insan” olmanın yüklediği mesuliyet ve gerektirdiği
asgari cesareti gösteremeyen pısırık ve korkak bir kaçışın,
usta bir demogoji ile, basit bir değer sömürüsü örneği
olarak, “ulvi” bir hedefe koşuş şeklinde sunulmasından başka
hiç bir şey değildir ve bunun örneğini, son iki yüz yıl
içinde, nasıl defalarca yaşadığımız da, gün gibi ortadadır.
Çünkü zor olan, cesaret, çaba, gayret
ve mesuliyet isteyen, sınırlarını koruyabilmektir ki; hakiki
hürriyet/özgürlük de budur...
Öyle olduğu içindir ki; hayvanların
mesuliyet, hürriyet gibi bir dertleri ve edeb, haya gibi
sınırlara ihtiyaçları yoktur... Bunun gerektirdiği
donanımlara da zaten sahip olmadıklarından, sorumlulukları
da yoktur...
Eğer “insan” olmak bir ayrıcalıksa;
ki öyle olduğunu inkar edebilen bir görüş, bugüne kadar
ortaya atılabilmiş değildir; bunun gerektirdiği bir gerek ve
vazifede olması kaçınılmazdır..
Bu gerek, adına kısaca “erdem”
diyebileceğimiz bir sınır, bu vazifede o “sınır”lara
gösterilmesi gereken, “haddini bilmek” dediğimiz, asgari
saygı, özen ve uymadır...
Burada şunun altını kalın çizgilerle
çizmeliyiz ki; yarım doğru söyleyerek, tam bir yalana düşen
tüm felsefi tartışmaların, insanı düşürdüğü uçurumlara biz
de düşmeyelim:
Biz “insan” olmanın sınırları derken,
kesinlikle “insan” olduğunu iddia edenlerin veya öyle
olduğunu kabul ettiklerimizin, el yordamı ve sınırlı/aciz
akıl ile belirledikleri, büyük ihtimalle “kendi
doğrularının” bir neticesi olan, yapay sınırlardan
bahsetmiyoruz. Aynı şekilde, “insan” olmanın tabii neticesi
olan, “çaresizlik” sınırlarından da bahsediyor değiliz.
Bizim bahsettiğimiz veya bahsetmeye gayret
ettiğimiz “insani sınırlar”, insanı her yönüyle aynı anda
kavrayan ve kuşatan; parçaları bütün yerine koyup tanımlama
veya bütünü parçalara teşmil etme yanlışına düşmeyen; onun
her haline aşina ve hakim, gücü ve aczini idraktan yoksun
olmayan ve ona ondan çok daha yakın bir “yanılmaz, mutlak
bilgi sahibi”nin çizdiği, belirlediği sınırlardır; en saf ve
insan eli değmemiş, insan düşüncesi ile kirletilmemiş olmak
kaydıyla hemide...
Aksi halde, her türlü değeri ve kutsalı
sömürmeye müsait yaratılmış bir yaratığın, bencil ve
doyumsuz duygularının belirlediği bir sınır, adı ne olursa
olsun ve ne adına olursa olsun, karşısında durulması gereken
ve özgürlük mücadelesi gerektiren bir emperyalizmdir, bir
hastalık halidir...
Yani “hayatta hiç bir şeyin, hiç
bir anlamının olmadığı” düşüncesi nasıl bir hastalıklı
ruh haliyse, “her şey O dur” anlayışı da aynı ruh
hastalığının bir başka tezahürüdür ki; her ikisi de yarım
doğruyu dillendiren, tam bir yanılma, yalandır.
Meşhur ve tanıdık tarifi ile “ifrat ve
tefrit”...
Doğrusu; O’nunla olan hayatta her
şeyin bir anlamı ve değeri vardır. O’nsuz her şey bir hiçtir
ve bunun anlaşılabilmesi, anlam kazanabilmesi de, ancak
“ben”le mümkündür şeklindeki bir kavrayış olabilir ki;
burada da bir başka yanlışa düşerek, “ben”i O’nun üzerine
bir değerle anlamak, bir başka hastalıklı ruh halini
doğurur...
Buradaki “ben” kesinlikle batılı
“ego”nun kaçınılmaz sonucu “egoizme/bencilliğe” götüren bir
“ben” olmadığı gibi, “yok”luğu çağrıştıran “hiçliğimi
öğrendim” biçimindeki bir “ben” de değildir.
Doğrudan doğruya “şahsiyet” ifade
eden bir “ben” dir. Sınırları “O”nun tarafından çizilmiş,
“O”nu anlamaya yönelik ve bu sınırlara tabii olan bir “ben”
... “Kendini bilen Rabbini bilir” şiarındaki “kendini bilen”
bir “ben” ....
Sonuç olarak; “O” olmadan asla, “O”nunla
olmadan olmaz, “ben”siz yanlış ve eksik bir hayata düşeriz
ki; Hz. Mevlana’nın “O olacak, O olacak, O olacak./Ben
olacağım ve biz olacağız” diye özetleyebileceğimiz
muhteşem dizeleri, bu düzgün ve doğru bakışın, asırlardan
süzülen temelleridir. Bu temelleri terk edenlerin kurduğu
evler, bütün şaşalarına ve propoganda edilmelerine, güç ile
dayatılmalarına rağmen, emperyalist, sömürücü niyetlerle,
bilerek veya bilinmeden, kurulmuş evlerdir ve kuranların da,
o evleri dolduranların da bir bir başlarına
yıkılmaktadır/yıkılmaya mahkumdurlar...
Velhasıl, özgürlük/hürriyet mücadelesi, her
türlü sömürgeye karşı verilmesi gereken şerefli bir
mücadeledir ve kesinlikle “insani sınırlara” karşı verilen
ve insanı sürüleştiren bir mücadele özgürlük mücadelesi
değildir. Olsa olsa “çoban” olmak isteyenlerin işine gelecek
bir “hayvan olma” mücadelesi olabilir...
Veyl onlara...
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Yine
İnsan
İnsan
ve İnsan
Oyun
İçinde Oyun mu?
Türkiye’nin
“Sorunu”
İslam
Düşmanlığı
Kedi
Medeniyeti
Arılardan
İnsanlara...
Komplo
Teorisi Yok-5
Komplo
Teorisi Yok-4
Komplo
Teorisi Yok-3
Komplo
Teorisi Yok-2
Komplo
Teorisi Yok-1
Kerkük,
Ne Kadar Türk?
Dededen
Toruna Türkçe(!)
İman'ı
Vurdular
Bir
Ramazan Daha Geçti!
Bir
Konuşmaya Notlar..
Güvenlik mi
hürriyet mi?
Hadi
oradan sende...
''Bu
Ne Kafa"
''Puzzle''
ın bütününü görmek (3)
''Puzzle''
ın bütününü görmek (2)
"Puzzle''
ın bütününü görmek (1)
Berlin`deki Yargıclar izinde
mi?
Ne
olur, ne olmaz
Cadı
Avı
Bizden
hatırlatması
İki
Olay ve Hasta kafa
İnsanlığa
Kurulan Tuzak
Bir
Bu Eksikti!
Bütün
“teferruatta” mı saklı?
Kaşınan
ve Kaşıyanlar
Dünden
Bugüne Değişen Bir Şey Yok
SAYFA
BASI
|