
SAKARYA - BALKAN BULUŞMASI
(2)
Adapazarı Balkan Buluşmasına Karadağ’dan, İslam Birliği
Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Sorumlusu
Ömer Halil KAJOSHAJ
iştirak etti. Yüksek öğrenimini Malezya’da tamamlamış,
idealist genç bir lider.
Balkan
dengelerini çok iyi analiz ettiğini gözlemledim. Özellikle
TIKA’nın Karadağ’da yapmış olduğu faaliyetlerden övgüyle
bahseden Ömer Kajoshaj, Türkiye ile daha yakın çalışmak
istiyor.
Karadağ İslam Birliği yetkilileri her ne kadar Arap ülkeleri
ile çok yakın işbirliği içerisinde olsalar dahi, Türkiye’ye
güveniyorlar, ümit besliyorlar. Balkanların Sünni
karakterini önemsiyorlar. Osmanlı medeniyet mirasının
işlevsel olarak devamından yanalar. Onlar üzerlerine düşeni
yapıyorlar aslında. Türkiye ile her konuda çalışmaya
açıklar.
Sancak Müftüsü Muammer ZUKORLİÇ’in “Sancak sünnidir ve
sünni kalacaktır” demesi belirgin olarak Türkiye’nin
sorumluluğunu hatırlatmaktan ibaretti aslında. Balkanların
genlerine işlemiş olan sünni İslam karakteri, birlikte
hareket etmenin de bir teminatı olarak anlaşılmalıdır. İran
ve Arap ülkelerinin Balkanlarda nüfuz elde etmek için
faaliyet göstermesine, ekonomik yardımlarda bulunmalarına
Ortodoks ve Katolik dünyası sessiz kalıyorsa bunun
anlaşılabilir bir sebebi vardır.
Türkiye Dış İşleri ve Balkanlarda faaliyet gösteren
kurumlarımız bu ihtilafı konuşmak veya çekimser kalmak
yerine daha aktif bir pozisyon üstlenmelidir. Amerika
korkusundan dolayı Kosova’yı hala tanımayan Arap ülkelerinin
durumu ortadadır. Yaklaşık olarak 60 ülke arasından
Kosova’yı resmen tanıyan İslam ülkeleri sayısı 5–6
civarında.
Geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan tarafından yapılan Dünya
Müslümanlar Diyalog toplantısına Balkanlar temsilcileri de
davet edilmişti. Suudi Arabistan’ın inisiyatif almak ve
imajını düzeltmek için yaptığı bu toplantının daha güzelini
Türkiye istese çok rahatlıkla yapabilir. Neden olmasın?
Ömer Halil, Karadağ Müslümanları adına panelde parlayan bir
yıldız oldu. “Türkiye bizim yüzyıl önce kaybettiğimiz
annemizdir. Annemiz şimdi geri dönüyor ve bize sahip çıkacak”
derken hepimizin gözleri doldu.
Karadağ’ın Sırbistan’dan ayrılması için yapılan referandumda
kritik sonucu Müslümanlar belirlediler. 2006 yılında Karadağ
nüfusunun %20 sini oluşturan Müslümanların onayıyla Karadağ
bağımsız bir devlet olabilmişti. Karadağ Cumhurbaşkanı
Filip Vuyanoviç, teşekkür ifadesi olarak Karadağ
Diyaneti olan İslam Birliğine saygı duyuyor. Hukuki olarak
her türlü kolaylığı sağlıyor. Türkiye ile Karadağ arasında 1
Mayıs 2008 tarihinden itibaren karşılıklı olarak vize
uygulamasına son verilmesi bu ilişkinin bir sonucudur.
Panele Arnavutluk’tan davet ettiğim Tahir Zeynel Hasani,
Ardhmeria(Gelecek) Vakfının Başkanı. Yemen İslami İlimler
Mezunu mükemmel bir adam. Adam gibi adam. Kendisini yaklaşık
üç ay önce İnegöl- Oylat’ta yapılan bir Balkan öğrencileri
toplantısında tanımıştım.
Zeynelhasani ile o gün yaptığım röportajda Balkan Buluşması
düşüncemizden bahsetmiştim. “Bizi yetim bırakmayın.
Arnavutluk bu toplantıya davet edilmeli çünkü Türkiye bizim
baba ocağımızdır. Ve babalar evlatlarını ayırmamalıdır”
demişti.
“Eğer iki ülke arasında tercih yapmak zorunda
bırakılsam kendi ülkem olan Arnavutluk değil Türkiye’nin
kuvvetli olmasını isterim. Çünkü eğer Türkiye kuvvetli
olursa Arnavutluk kurtulur, Türkiye eğer güçsüz kalır da
düşerse, değil sadece Arnavutluk bütün İslam coğrafyası
düşer” diyebilecek kadar engin ufuklu ve hasbi bir
adam.
“Katolik İtalya ile Ortodoks Yunanistan arasında
sıkıştırılmış” küçük bir ülkenin, gözlerini ve
umutlarını Türkiye’ye çevirmiş ihlâslı ve samimi büyük
insanlarına ancak ve ancak saygı duyulur.
Enver Hoca (Diktatör Enver’in soyadı sizi aldatmasın)
yönetiminde elli yıl boyunca yok olmamak için direnen
insanlar, Türkiye’den çok şey bekliyorlar. Onların
umutlarının sönmesine izin vermemeliyiz. Katolik ve Ortodoks
baskısına direnen Arnavutluk Müslümanları Türkiye’den
gelecek olan bir selama hasretler.
Bir yandan Vatikan’ın diğer yandan Vahhabi akımlarının etkin
olduğu Arnavutluk üzerinde Türkiye’nin daha aktif rol
üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Yunanistan’ın
Arnavutluk, Kosova ve Makedonya üzerinde “alan genişletme”
çabasına karşın Arnavutluk ile daha yakın bir işbirliğinin
çok stratejik bir adım olduğuna inanıyorum.
Arnavutluk ülkesinde yaşayan Müslümanların içinde bulunduğu
durumun zorluğunu anlamak için biraz da coğrafi ilişkileri
ve tarihsel arka planı bilmek zorundasınız.
Komünizmin iliklerine kadar sirayet ettiği, sonrasında 50
yıl boyunca ateist ve dikta rejimi ile yönetilen, İtalya’nın
Katolik, Yunanistan’ın Ortodoks, Arap ülkelerinin Vahhabi,
İran’ın Şii, din/düşünce baskısı altında kendine ait yolu
arayan 550 yıl Osmanlı tarafından yönetilen bir toprak
parçası ve onun mazlum halkından bahsediyoruz aslında.
Bütün bunların üzerine İslam düşünce ve pratikleri ile
ilişkisi kalmamış berbat bir durumda olan Bektaşi
Tarikatinin dünyadaki genel merkezinin Arnavutluk olduğunu
da hatırlatmalıyım.
Yukarıda anlattıklarıma rağmen Balkanlarda Tahir
Zeynelhasani ve onun gibiler hala yetişebiliyorsa şükretmek
için çok sebebimiz var demektir. İyi ki seni tanıdım Tahir
Hoca. Vakfının adı gibi geleceğe dair ümitlerimi yeşerttin.
Devam edecek… Yarın:
Latiç ve Bosna / Türkiye Hattında
Trakya
Yeni Sakarya Gazetesi, 19
Haziran 2008
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
SAKARYA
- BALKAN BULUŞMASI (2)
SAKARYA
- BALKAN BULUŞMASI (1)
Aşk
olsun
Doğu
Bosna'da Ezan Sesleri
Boşnak
Gecesi
İyilik
Köprüsü SAKVA
Kosova
Arnavutları ve Türkçe
Alauddin
Medresesi – Kosova
Kosova
İslam Birliği
Serdivan
Recep
Aco’nun Hikâyesi
Urime
Pavaresia e Kosoves
Nasıl
bir ülke
Zincirden
kolyeler
Başbakan’i
dinlerken
CHP
ve MHP üzerine
Bosna
ve Alija
Şah
ve piyonlar
Cumhur’un
cevabı
SAÜ
Rektörü Sn. Mehmet Durman’a Açık Mektup
Akıl
Tutulması
Uludağ
Zirve notları (II)
Uludağ
Zirve notları (I)
Filistin
Maden
Deresi
Kutsal
İttifak
Susma
Vakti…
“Edeb,
ya Hu”!
Sapanca
Şiir Akşamları
Başbakan’ın
Kosova seferi
Paradoks
ülkesi…
Aynadaki
yüz…
İkiyüzlü
Fransa
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|