·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA SMS  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
·  CHAT  
·  NETMEETING  
   
   


  Din ve Toplum

      Yrd. Doç. Dr. Fazlı Arabacı

 

arabaci@turkpartner.de


AB ve din anlayışı

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi din hürriyeti derken bunu geniş anlamda ele alarak sadece inançlar ve ibadetlerle bunların gerçekleştirildiği ibadet yerleri bağlamında değil, toplumsal alanda benimsenen dinin farklı şekillerde tezahürü, ferdî ve kollektif olarak pratiklerinin gerçekleştirilmesi, eğitim vb. durumları da içermektedir. Diğer yandan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, herkesin düşünce, inanç ve din özgürlüğüne sahip olduğunu belirtirken kişinin kabullendiği dinini ve inancını değiştirmeye de hakkı olduğunu bildirmektedir.

Bu maddelerin hemen hepsi 1950'de AB Temel Hürriyetler ve İnsan Haklarını Koruma Anlaşmasında(mad.9/1) kabul edilmiştir. Biz konumuzu Fransa  örneği ile sınırlandırdığımız için bu ülkenin AB'nin almış olduğu kararları Mayıs 1974 ve Kasım 1980'de aynen kabullendiğini söyleyebiliriz.
[1] 

            Yabancıların kendi kültürünü muhafaza etmelerinde ve mensup oldukları din konusunda Fransız yasaları dolaylı da olsa müslümanların örgütlenmesine, dinî, kültürel ve sosyal faaliyetlerde bulunmasına imkan tanımaktadır. İslam gibi (yorumlanması itibarıyla) sosyal hayatın her yönüne şekil veren, dinî ve kültürel boyutlarda ayırıma gitmeyen bir dine mensup müslümanlar için uygun gelmeyen 1905 yasasının dışında, normal derneklerin kurulmasını içeren 1901 yasası ve bu yasaya göre kurulan derneklerin tüzüklerinde belirttikleri "ibadet yeri açma" ve "dinî faaliyetlerini sürdürme" imkanını getiren 2 Ocak 1907[2] yasası bunun teminatıdır. Kısıtlı da olsa 1901 yasasına göre kurulan kültürel amaçlı dernekler diğer faaliyetlerinin yanında dînî faaliyetlerini de yürütebilmektedirler. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta olmak üzere, AB çerçevesinde yapılan uluslararası anlaşmalar Fransa'nın iç hukukundan önce gelmekte ya da onu bağlayıcı bir özelliğe sahip bulunmaktadır.[3] Diğer yandan Fransa'da 1946 anayasasının 13. maddesi din özgürlüğünden ve nötr, tarafsız bir laiklikten bahsetmekte, aynı şekilde ekim 1946 anayasası üzerine yapılan tartışmalar din hürriyetinin hizmetinde bir laik anlayışını ortaya koymaktadır. 1958 Anayasasının 2. maddesi Fransanın "bütün inançlara saygı" gösterdiğini belirtmektedir .

            Fransa'da 1980-1985 yılları arasında iş yerlerinde ve diğer alanlarda ibadet yeri problemi üzerine sayısızca müzakere ve yorumlar yapılmıştır. Bir çok yerde, kapatma tehditleri veya kamulaştırma yoluna gitme gibi, cami açılması için karşılaşılan problemler, Fransız toplumunun hâlâ büyük bir kesiminde müslümanların kendi kimlik ve kültürlerini koruma hakkını reddetme inancının devam ettiğini ortaya koymaktadır. Oysa 1981 de Birleşmiş Milletlerin almış olduğu karar "bir dinin öğretim ve ibadetinin yapılması için, ibadet yeri yapım ve bakımı hürriyetini öngörmektedir".[4] Ancak bu tür hak ve hürriyetlerin tanınması pratikte her zaman uygulanamayabilmektedir. Az önce zikrettiğimiz tartışmalar bir yana, iktidara gelen partilerin uygulamaları ve bunlara dolaylı dolaysız etki yapan bazı ırkçı yapılanmalar da sözkonusu hak ve hürriyetleri kısıtlayabi- lmektedir. Bu bağlamda bir yandan bulunulan ülkede lobiler oluştururken, diğer yandan devletler arası ilişkiler düzeyinde ilgili makamlar tarafından gerekli görüşmelerin yapılması bazı tedirginliklerin giderilmesini sağlayabilir.

            Bugün Diyanet İşleri Başkanlığının kendisine verilen imkânlar çerçevesinde oluşturmuş olduğu yurt dışındaki kadrolarıyla gerçekleştirilmeye çalışılan hizmetler, Fransa başta olmak üzere diğer ülkelerin görece hukukî imkânları yeniden gözden geçirilerek hizmet politikaları daha da genişletile- bilir.[5] Ne yazık ki gerek Diyanete sağlanan imkânların yetersizliği, gerekse -istisnalar hariç- mevcut personelin özel şartlarından kaynaklanan eksikliklerin yerini, kökü Türkiye'de bulunan ya da Türkiye'ye yönelik politika üreten ideolojik yapılanmalar doldurmaktadır. Bu tür ideolojik yapılanmalar bir yandan yanlış bir islam imajı ortaya koyarken, diğer yandan Avrupa ülkelerinde müslüman toplumu temsil konusunda çok başlılığa yolaçarak elde edilebilecek imkânların kaçırılmasına sebep olmaktadırlar. O halde bir yandan Diyanete bağlı mevcut ya da bundan sonra gidecek görevlilerin çok yönlü bir formasyona tabi tutularak bugüne ve geleceğe hazırlıklı olması sağlanırken, diğer yandan senelerden beri din görevlisi görmeden yetişen ikinci, üçüncü kuşağın bulunduğu yerlere ulaşmanın yollarını bulmak gerekmektedir. Bu, Avrupa'da Türk-İslam kültürünü muhafaza için gereklidir. Aksi takdirde Avrupa'da, özellikle Türkler arasında çarpık bir islam anlayışı daha da büyüyecektir. Böyle bir islam anlayışı ise sözkonusu ülkelerde entegrasyonu zorlaştıracaktır.

            Ancak Avrupa'da Türkler arasında şu ya da bu şekilde yaşanan islam anlayışının epistemolojik temelleri burada, Türkiye'de oluşturulmakta, referans kaynağını buradan almaktadır. Onun için genel hatlarıyla Türkiye'deki din anlayışının epistemolojik temellerini sorgulamamız gerekecektir.

            II- Avrupa Ülkelerinde Türk-İslam Kültürü Ve Buna Karekterini             Veren Din Anlayışının Epistemik Özelliği

            Avrupa ülkelerinde muhafaza edilmeye çalışılan kültür ve din anlayışının neliği sorgulanmadan din hizmeti politikaları üzerinde görüş beyan etmek ya da bir takım girişimlerde bulunmak boşuna olmasa da istenen sonuca ulaştırmaya-caktır. İçinde bulunulan ülkenin kendi menfaatlerine uygun politikalar açısından asimilasyonu provoke eden böyle bir durum, aynı zamanda içiçe beraberce yaşanılan topluma entegre olma konusunda başka problemleri de gündeme getirecektir.

            Avrupa ülkelerine götürülen din hizmetlerinde bu ve benzer kaosların yaşanmaması için, başta o ülkelerin sosyo-politik durumları olmak üzere, bu ülkelerde bulunan Türklerin din anlayışını ve  içinde bulundukları ülkenin şartlarına göre oluşturdukları kültürü  incelemek amacıyla bu ülkelerde detaylı sosyolojik araştırmaların yapılması, bunun için de devamlı olarak hem yurt içinde hem de yurt dışında dinî-sosyolojik araştırmalar yapabilecek imkânlara sahip bir "Din Sosyolojisi Araştırma Merkezine" ihtiyaç bulunmaktadır. Böylece devamlı şekilde araştırılan ve incelenen dinî hayatla ilgili tezahürler gözlemlenecek, buna göre din eğitimi ve din hizmeti politikaları geliştirilmiş olacaktır. Örneğin Fransa'nın sosyo-politik ve kültürel genel özelliklerinden, dinî hayatı etkileyen değişik etkenlerine varıncaya kadar tümü incelendiği ve neresinde ne kadar Türkün, hangi özelliklere(eğitim, düzeyi, yaş, cinsiyet, kaçıncı nesil, dinî durumları vb.) sahip olduğu, bunların zaman içinde ne gibi eğilimler gösterdiği bilimsel sosyolojik yöntemlerle tespit edildiği takdirde verilen her türlü hizmette olduğu gibi, din hizmeti ve eğitiminde de daha verimli sonuçlara ulaşılacaktır.

            Bu gereklilikleri arzettikten sonra Avrupa'da yaşayan Türklerin din anlayışının epistemolojik temelleri Türkiye'de oluşturulduğundan,  Türkiye'deki, dinî düşüncenin yapısını, bu düşüncenin oluşturulmasında etkin olan faktörleri ve aktörlerin durumlarını kısa da olsa  bilgilerinize sunmak istiyorum.

            Bilindiği gibi din ile o dine ait düşünceler farklı şeylerdir. Dinî düşünce, Allahın gönderdiği sabit, sınırları belli, ilahî ve mutlak bir Din(Vahy)'in şu ya da bu şekilde yorumlanarak, insan etkinliğine ait tarihsel, sosyolojik durumlara göndermelerde bulunduğundan, bunun hiç bir zaman mutlak din olduğu iddia edilemez. Mutlak olan "Din", münzel, Vahy anlamında bir din olarak tezahür ederken, bunun belirli normlar ve formlar altında düşünce ve davranışlarda tezahürü "tedeyyündür". "Tedeyyün"ü İlahî alana ait aşkın değerlerin belirli şartlar altında yaşayan insanların düşünce ve hayatlarında sosyal norm ve formlara girmiş hali olarak tanımlamamız mümkün görünmektedir. Bu bağlamda dinî fikirler ve kavramlar dünyasının sosyolojik durumlar ve onun değişiklikleriyle esaslı bir şekilde belirginleştiğini[6] söyleyebiliriz.



[1] A.g.e., s. 121.

[2] Madde 5: A défaut d'associations cultuelles, les édifices affectés à l'exercice du culte, ainsi que les meubles les garnissant(...) pourront être laissés à la disposition des fidèles et des mi- nistres du culte pour la pratique de leur religion"(Dini dernekler bulunmadığında ibadete tah sis edilmiş binalar ve mobilyaları(...) dinlerinin gereğini yerine getirmeleri için din adamları ve inananlarına bırakılabilecektir).  Jean-Paul BURDY ve Jean MARCOU, "Textes officiels français sur la laïcité",in: CEMOTI, n° 19, ocak-haziran 1995, s. 304.

[3] Önde gelen Fransız anayasa profesörlerinden Maurice Barbier'e  göre 1905 ve 1901 yasalarının getirmiş olduğu kısıtlamalar uluslararası hukukun vermiş olduğu hakkı kaldıramaz. Dolayısıyla bu kısıtlamalar uygulanamaz ve değiştirilmelidir.Maurice Barbier, a.g.e., s. 122-123.

[4] Résolution36/25 sayı ve 25 Kasım 1981, (art. 6)

[5] Bu bağlamda Fransa'da Türk-İslam kültürünü muhafazada dikkate alınması gerekebilecek hususlar"Avrupa(Almanya, İngiltere, Hollanda,Fransa, Belçika)'da Din Öğretimi", Cumhuriyetin 75. Yılında Türkiye'de Din Eğitimi ve Öğretimi,,sempozyumundaki tebliğimizde sunulmuştur.

[6] Gustav MENSCHİNG, "Dinî Sosyoloji"(Çev. M. AYDIN), Tekin Kitapevi, Konya, 1994,  s. 61.

SAYFA BASI



Yazarın diğer yazıları:

AB ve din anlayışı

Entegrasyon tek yönlü bir olay mı?

Eğitimsizlik mi, Kader mi ?

İnançlarda ve düşüncelerde yanlışlıklar

İslamda çalışma hayatı

Din Anlayışımıza Dair

Selam
   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Editör'den

Hedef

Fazlı Arabacı
AB ve din anlayışı
Muhsin Ceylan
"Yaz gazeteci yaz" demesi kolay!
Fikret Ekin
Bütün “teferruatta” mı saklı?
Ismail Tüysüz
Yeşilçamda bir emekci
Üzeyir Lokman Çaycı
İkisini de sevmedi amcan
Mahmut Aşkar
Ülküler öldü mü
Abdullah Güler
Ne Zaman
Sizden Biri
Bu çocuklar nereye gidiyor
İsmail Altıntaş
Kurban; Aşkın Varlığa Yaklaşmak
Latif Çelik
İyi geceler Türkiyem. Rahat uyu…
Şefik Kantar
Önemli bir başarı !
Ali Kılıçarslan
40 yıl önce 40 yıl sonra
Ramazan Alp
Şiirin yalnızlığı