MEYDAN
Hasan
Kayıhan
|
|
hasankayihan@hotmail.com
|
BOZÜYÜK’Ü
DOĞRU OKUMAK...
Bozüyük’te meydana gelen olaylar üzerine yorum yapmaya
kalkışan basın-yayın köşecileri de,
devlet yöneticileri de farklı noktalardan hareket
etmelerine rağmen aynı yanlış sonuca varıp
saplanıyorlar; çünkü hiçbiri, Bozüyük’ü tanımıyor!
Bozüyük olayları, ne halkın sabrının taşması
ne güvenlik güçlerinin yetersizliği ne de tahrik
sonucu ortaya çıkmıştır; Bozüyük olayları ne etnik çatışma denemesi
ne de tertipli bir karşı reaksiyon halidir.
Son yirmi yıldır hızla sanayileşen bu
şehrimiz, Türkiye’nin dört bir yanından göç
alan, tam bir Türkiye örneklemesidir; kök itibariyle tipik
bir Karakeçili Türkmen kasabası olan Bozüyük’te Türkiye’nin
doğusundan, güneyinden, kuzeyinden gelip yerleşmiş
insanlar kadar, bütün Balkanlardan, Kırım’dan,
hatta çok daha önceleri Timur ordularıyla gelen ve halkın
Kara Tatarlar dediği Özbekler de yaşar; ancak bu
demografik çeşitlilik, Bozüyük’ü ipi sapı
belirsiz kozmopolit bir şehir havasına çevirmemiş,
aksine kültürel etkileşimler sonucu daha da güçlenen
bir şuurla bir “Türk Bozüyük”
olarak bütünlemiştir.
Bozüyük’e güneş, Osmanlı
Devleti’nin kurulduğu topraklardan, Söğüt sırtlarından
doğar; her sabah gözlerini güneşin doğduğu
tepelere çeviren Bozüyüklü, orada Atatürk’ün sözleriyle,
“milletin kötü giden talihinin yenildiği“ İnönü
Savaşları Şehitliği’ni görür. Bozüyüklü,
Sakarya Savaşlarını, -ki, 22 gün 22 gece
boyunca Bozüyük kadar köyleri ve kasabalarıyla bütün
bir Bilecik’in alev alev yandığı, Türk’ün
bir varoluş kavgasıdır,- başkaları
gibi tarih kitaplarından değil, canevinde hissederek
yaşar; bu
satırların yazarı da dahil olmak üzere o
toprakların insanları, “o topraklar için toprağa
düşen” şehitlerinin ruhlarıyla içiçe yaşadıklarını
bilirler; zira her adım attıkları yerde şehitlerinden
arta kalan bir kafa, kol ya da ayak kemiğiyle karşılaşırlar.
Türklerde, yerde bir ekmek kırıntısı görünce
alıp öperek çiğnenmeyecek bir yere kaldırma
geleneği vardır; biz Bilecikliler, analarımızdan,
adım attığımız her yerde karşımıza
çıkan bir insan kemiğini de alıp öperek toprağın
kazabildiğimiz kadar derinine gömmeyi de öğrendik.
Oniki, onüç yaşlarında çapa kazarken ortaya çıkan
bir insan kemiğini görünce, bunun pekâlâ bir düşman
askerine de ait olabileceğini söylediğimde,
“olsun, o da bir ana kuzusuydu,” diyen ana, benim anamdır;
benim anam ki, Bursa üzerinden Eskişehir’e doğru
ilerleyen Yunan orduları köyümüzü işgâl edip
minâreye Yunan bayrağı asınca, seksen yaşındaki
Hacı Ahmet’in dayanamayıp saklandığı
yerden çıktığını ve tabancasını
minareye doğru çevirip ateş ettiğini,
kendisini yakalayan düşman askerlerinin boynuna kızgın
sacayağı geçirip döve döve öldürdüklerini her
anlatışında ağlayan o zamanların
dokuz yaşında bir görgü tanığıdır;
düşmandan kaçıp dağlarda aç-çıplak yaşamak
zorunda kalan; anası, cephedeki askerimize at sırtında
cephane ve yiyecek taşırken üç aylık kardeşine
haftalarca analık eden bir çocuk-anadır;
benim anam, nüfus kâğıdında “doğum
yeri: Bozüyük” yazan bir insandır...
Şu iyi kavranılmalıdır ki,Yunan askerinin
kemiğine bile “o da bir ana kuzusu,” diye sahip çıkan
Bozüyüklü, zafer alayları düzenlercesine konvoylar
halinde topraklarını çiğneyip geçmeye kalkışanlara,
asla bir başka kimlikten, dilden, soydan diye karşı
koymadı; bunu en iyi bilen, yıllar önce Bozüyük’e
göçüp gelmiş Ağrı’dan araba
tamircisi Abdüsselam, Urfa’dan Lahmacun Fırını
sahibi Mahmut, Batman’dan Toprak Seramik Fabrikası işçisi
Nurettin’dir. Nasıl ki ben anamın tanıklığına
inanıyorsam, Bozüyük’ü harita üzerinde arayıp köşelerinden
nutuk atanlar, -eğer bir Madımak, bir Susurluk
hevesiyle avuçlarını okşamıyorlarsa,- önce
Bozüyük’ü rûhu ve şuûruyla tanımalıdırlar,
yâni Bozüyük’ü kimse tahrikle, tertiple, kimlikle,
renkle, özgürlükle, Kopenhag’la açıklamaya kalkışmasın!
Türk
milleti, Amasya Tamimi’nin ilk maddesini –yeniden- duydu ve canevinden vurulmuşa döndü. Herhalde
ricâl-i devlet, Amasya Tamimi’ni hatırlayacak kadar
tarih dersi görmüştür.
İşin aslı budur!
http://www.hasan-kayihan.com
SAYFA
BAŞI
Yazarın
diğer
yazıları:
Bozüyük’ü
Doğru Okumak
Mozaik'ten
Çiçek Bahçesi'ne Türkiye
Avrupa
Türkçesi veya Eurotürkisch
Avrupa'da
Türkçenin
Geleceği
Ölü
Bir Şaire Mektup
Türkçe
üzerine
SAYFA
BASI
|