
Susma Vakti…
Geçen gece bir dost meclisinde derin bir
sohbete koyulduk. Saygı gösterdiğim bir dostum şöyle dedi. “Adam
olmanın bir bedeli vardır”.
Sahi adam olmak, adamdan sayılmak nedir ki?
Adamdan sayılmak için adamlık yapılmaz.
Söylemiş olmak için söz söylenilmez. Söz değerlidir. Taşa
serpilmez.
Bedel nedir diye çok düşündüm. İşten
atılmak, kalabalıklar içinde yalnız bırakılmak, hapse
atılmak, ambargoya maruz kalmak… Bunlar sadece bir kısmıdır
bedel ödemenin.
Dikkatinizi
çekerim. Bunlar bedelin dünyaya müteallik kısmıdır.
Asıl bedel şudur ki; adam gibi yaşamak
uğruna dünyayı feda edip karşılığında cenneti satın
almaktır.
Ya da tersini düşünelim. Doğruluğun,
dürüstlüğün ve adamlığın para etmediği bir dünyada;
karakterinizi satıp dünyanın bütün nimetlerini satın
alabilirsiniz. Bedelini öte dünyada ödemek şartıyla.
“Bedel”, bilerek ve isteyerek terk
ettiğiniz ve sonuçlarına katlandığınız her şeyin
karşılığıdır.
Arkadaşlıklar cemiyet içinde samimiyetin
göstergesidir. Ama adı konulmamış kırmızı bir hattı içinde
gizler aslında. Siz aldanırsınız aranızda bir sınır yok
zannedersiniz. Ve yıllar geçer sonra bir gün bir imtihanı,
bir ideali paylaşmak istersiniz. İşte o zaman tek taraflı
olarak konulmuş “sınır”ın varlığını hissedersiniz.
Ateş bakırı altından nasıl ayırırsa
arkadaşlıklar da yarenlikten öyle ayrılır ama çoğu kez
bilinmez. Dost olabilmenin bedelini kimse ödemek istemez ama
kendisini dost diye tanıtır. Çünkü sıradan olmak istemez.
Arkadaşlar çoktur. Bu sıfatı edinmek kolaydır. “Bedeli
sınanmamış ve ödenmemiştir”. İşte çoğu kimse bu ateşe
girmeden dost olabilmek ister.
Günümüz insanı; arkadaşı ile hayallerini ve
sevinçlerini paylaşır. Ama nedense idealini paylaşamaz.
Kırmızıçizgiler araya giriverir. Çünkü ideali olan ile
olmayanların gizli kavgası vardır aslında. Bu adı konulmayan
bir kavgadır. Küçük hesapları ve menfaatleri tercih
edenlerin “ideal” adına birlikte yolculuk etmeleri
mümkün değildir sizinle.
Güzel günlerin arkadaşlıkları “zülfiyar”e
dokununca biter. Yokuş aşağı çok arkadaş vardır. Ama yokuş
yukarı sizinle birlikte çıkmaya azmeden ve zorlukta
yanınızda olan kaç insan var hayatınızda… İsterseniz bir
deneyin sayabilmeyi. Ne kadar az olduğuna hayret
edeceksiniz.
Uzunca bir dönem sadece dinledik. Bizlere
söz söyleyen insanlar çok değerliydiler. Aslında herkesin
standart bir değeri varmış. Sevginin körelttiği akıl, kişiye
hak ettiğinden fazla değer verince terazi bozuldu. Önümüzde
yürüyenleri önüne geçmedik.
Zaman ilerledi. Önde yürüyenler yavaşladılar
ve sonra durdular. Ellerinde taşıdıkları bayrak ve meşaleyi
Kaf dağına götürme görevini kimselere devretmediler. Ve
böylece Kaf Dağı, masallardaki ulaşılmaz ve gizemli dağ
olarak kalmaya devam etti.
Her şeyin tayin edilmiş bir vakti vardır da
çoğu kez biz bilmeyiz.
Sevmenin
bir vakti vardır. Ölmenin bir vakti vardır. Susmanın da bir
vakti vardır.
Söz
gümüşse, sükût altındır demişler.
Söyleyecek sözü olanların sükûtu değerlidir.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Susma
Vakti…
“Edeb,
ya Hu”!
Sapanca
Şiir Akşamları
Başbakan’ın
Kosova seferi
Paradoks
ülkesi…
Aynadaki
yüz…
İkiyüzlü
Fransa
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|