İLETİŞİM
KANALLARI VE FARKLI
DAVRANIŞLAR
“Modern eğitim yöntemlerinin,
kutsal araştırma merakını hala öldürmemiş
olması, neredeyse bir mucizedir.”
- Albert Einstein-
İnsanların farklı mizaçlara, değişik
karakterlere sahip oldıklarını hep söyleriz
ama davranışlarımızı sergilerken de
adeta “hepimiz birimiz”havasını estiririz. Bunun
böyle olmadığını farkedince de, durumu
anlamak yerine karşımızdakini suçlama yolunu
seçerek içten içe kendimizi”anlaşılmayan
dahi”konumuna yükseltiriz.
Hepimiz dış dünya’dan bilgiyi aynı araçları
kullanarak alırız ama, çoğu kez farklı
sonuçlara ulaşırız. Görerek, duyarak,
hissederek, koklayıp
ve tadarak.. Kısacası 5 duyu dediğimiz
araçları kullanarak bilgilere ulaşırız .Bunlar
bize daha ilkokul yıllarında öğretilir. (gerçi
benim için ilki de o, sonuda o) İleri yaşlarda koku
ve tad almanın bilgi hammaddesi olma özellikleri zayıfladığı
için , bunlar hissetme ile birleştirilerek “kinestetik
“diye bir kavram üretilmiştir.Böylece Görsel,
İşitsel ve Kinestetik olarak üçe düşürülmüştür
.Bunlar bizim bilgi erişim kanallarımızdır.
Bu herkesçe bilinen şeyi anlatma gayretim işin pek
fazla bilinmeyen tarafına geçiş yapma hazırlığıdır.
Bu bilinen araçlarla dış dünyadan aldığımız
bilgiler beynimizde farklı filitrelerden süzüldükleri
için, farklı kalıplara dökülürler ve bunun
sonucu olarakta farklı davranış şekilleri
gösteririz.”Nörolojik aşamalar” denilen bu sürecin
anlatımına sizi teknik terimlere boğmamak için
bu yazı içinde girmemeye çalışacağım.Bununla
birlikte, yuvarlak ifadelerin etrafında dolaşıp
durmamak için de benzetmeler den
istifade yoluna gideceğim.
Görüyoruz, duyuyoruz ve hissediyoruz. Her insan bunlardan
birini öncelikli kanal olarak kullanıyor. Nasıl iki
elimiz varken birini öncelikli ( 90% sağ ) kullandığımız
gibi.. Ama bu, eller de olduğu gibi çoğunluk tek
kanala yönelik değil. Bazı insanlar da birincil
kanal, yani baskın kanal Görsel olurken, bir diğerinde
İşitsel, başka birinde Dokunsal ( Kinestetik )
olabiliyor. Mesela Görsel’e 1 numara İşitsel’e
2 Dokunsal’a 3 diyelim ve bunları rakamlar la ifade
etmek için yan yana getirelim 1 2 3 ( G İ K ) rakamı
oluştu. İşte bazı uzmanların
“evrensel yanılgı” dedikleri şey burada
ortaya çıkıyor. Çünkü biz tüm insanların böyle
oldukları zannına göre hareket ediyoruz. Bazı
insanlar da 1 numara baskın kanalken diğer bazı
insanlar da 2 numara başa geçiyor. Şimdi rakamsal sıralamayı
birdaha oluşturalım: 2 1 3 . İşte yüzyirmiüç
ile ikiyüzonüç rakamı arasındaki fark gibi Görsel
ve İşitsel ağırlık kanallarına
sahip insanlar da büyük davranış farklılıkları
oluşuyor.
Diyelim 3 nolu kanal baskın kanalsa rakamsal sıralama
3 1 2 oldu. Bunlara ortadaki ve sondaki kanalların farklılıklarını
da koyarsak 6 İnsan Tipi karşımıza çıkıyor:
Görsel-İşitsel-Kinestetik
/ İşitsel-Görsel-Kinestetik
/ Kinestetik-Görsel-İşitsel
Görsel-Kinestetik-İşitsel
/ İşitsel-Kinestetik-Görsel
/ Kinestetik-İşitsel-Görsel
Şimdi biz 6’yı bir kenara bırakıp ilk
3’ü hakkında bazı ipuçları verelim..
Mesela bunların bazı özellikleri nelerdir: (Burada
şunu belirtelim,Görsel demek sadece görüyor demek değil,
bilgiyi beynine resimlerle kodluyor ve böyle düşünüyor
manasında ele alınmalıdır. Nörolojik aşamaların
anlatımını ertelediğimiz için.bu konuların
yanlış anlaşılmamasını
dilerim.Aynen diğer kanallarda bu bağlamda düşünülmelidir.)
Eğer, biri 2 yaşında, diğeri 5 yaşında
bir diğeride 7 yaşında üç çocuğunuz
varsa, bunlara birer oyuncak aldığınızı
düşünelim. Bunlardan bir tanesi oyuncağı
itina ile kutusundan açıyor, oynuyor ve tekrar tertemiz
yerine koyup onu saklıyorsa, bilgiyi görsel kodlayan bir
çocuk yetişiyor demektir. Peki böyle olursa ne mi olur?
Kısaca bir kaç özelliğini belirtip diğerlerine
geçelim.Bu çocuk, yani görsel çocuk, okulda iyi bir talabe
olur. Oturduğu yerde saatlerce oturur, çantası
kitapları gayet
düzgündür. Oyun oynarken hep lider olur, büyüyünce girişimci,
yüzleri iyi hatırlayan, kılık kıyafetine
dikkat eden birisi olabilir.Vizyon sahibi proaktif vs. Peki diğer
çocuğunuz oyuncağı eline alır almaz
kutuyu açıp, pardon yırtıp sonrada oyuncağı
parçalara ayırmaya başlıyorsa Dokunsal (Kinestetik)
bir kişi yetişiyor demektirki. Şimdiden
tedbirinizi alın.Şunun için diyorum, çünki birçok
ülkede eğitim sistemleri bunların aleyhine olduğu
için, okul-anna baba işbirliğiyle çocuğun
alabileceği sıfatın Hiperaktif olacağını
şimdiden bilmelisiniz.Yanılmıyorsam ünlü eğitimci
Dawna Markowa bu çocukları “kurban”lar olarak sıfatlandırır.
Hiperaktif diye uzmana gönderilenlerin de sadece 5% i
hiperaktiftir, gerisi kurban...
Bu niye böyle olur? Bunun sebeplerini burada ele almaya
kalkarsam bu bir yazı olmaktan çıkar, kitaba dönüşür.
Kısaca şu kadarını söyliyeyim: Görsel
bir öğretmen okulda, çıt çıkmasın
ister,”konuşmayın! “kımıldamayın”!.O
bir disiplin ve kural adamıdır. Dokunsal çocuk(veya
yetişkin)hep hareket halindedir.Bilgiyi yaparak öğrenir.
Zaten oyuncağınıda bu özelliğinden dolayı
apar-topar parçalara ayırmıştı. İlk
azarlamada bu yüzden evde başlamıştı .
İşin gerçeği “anlaşılmayan dahiler”
işte bu çocuklar...
Bir diğer çocuğunuz, aldığınız
oyuncağı karşısına alıp kendi
kendine mırıldanıyorsa işitsel bir kişi
geliyor.İyi bir hatip,Tv proğramcısı,
politikacı birazda hayalperest, belki bir yazar olablir.
Bestekar müzisyen lafla ve sözle bitecek her işle iştigal
edebilirler.
İşitseller”Neden?” sorusunun cevabını
ararlar (öğretmen)
Dokunsallar “Nasıl?”ı merak ederler (Sanatçı)
Görseller “Ne, Nerede ?”işiyle ilgilenirler (Müteşebbis)
Tüm mesele ‘‘Taş Yerinde Ağırdır’’
Türk ata sözünü iyi kavrayabilmektedir...
24 Ekim 2004
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
İletişim
kanalları ve farklı davranışlar
NLP
ve Biz
Kabaklı
köyün ahalisi ve NLP
"Değişim
mi, Gelişim mi?"
SAYFA
BASI
|