GURBET
ÇİLESİ
Lyon, Marsilya,
Paris ve
Strasbourg’da olmak üzere dört bölgede T.C. Başkonsolosluğu
bulunuyor.
Ben ise çocuklarımla Paris Bölgesinde oturuyorum. Bu sebeple
gerek pasaport işlemlerimi gerekse diğer sorunlarımı yıllardır
T.C. Paris Başkonsolosluğuna başvurarak hallediyorum.
Tabii yıllardır bir çok başkonsolos gördük, olaylar yaşadık,
üzüntüler duyduk. Buradaki vatandaşlarımızın her birinin
hatıraları gibi benim de konsolosluğumuzla ve
konsoloslarımızla ilgili hatıralarım ve hislerim var...
Yıllardır Paris Başkonsolosluğunda vatandaşlarımızı asla
incitmeyen Hadi Bey’le işlemlere başlayan her vatandaşımızın
yüz hatlarında onların gurbette nasıl yaşadıklarını
hissetmeniz mümkün.
Bizi anlayan yok gibi, ama kendimizi anlatmamız da oldukça
güç... İçinden çıkamadığımız düşüncelerimizi aktaracağımız bir
kurum da yok... Gazeteler ve televizyonlar da Fransa’da
bizimle iletişim kurmayı akıllarından bile geçirmiyorlar.
Fransa genelinde oldukça uzak bölgelerde yaşamak zorunda
bırakılan insanlarımızın dağınıklığından ve bir araya
gelememelerinden istifade edenler de var. Yaşadıkları ülkenin
dilini tam konuşamayan veya yazamayan insanlarımızın kendi
haklarını bilmeleri ve aramaları da söz konusu değil...
Çocuklarının da böyle bir manzara veya şartlar içerisinde tam
anlamıyla geleceğe hazırlandıklarını da söylemek imkansız.
Medyanın, ilim adamlarının ve din adamlarının ilgisi, etkisi
veya katkısı diğer Avrupa ülkelerinden de oldukça farklı ve
yetersiz. Kimsesizlik, eğitimsizlik ise kapitalizmin ve
duyarsızlığın gölgesi altında gelişiyor.
Eğitim amacıyla buraya gönderilen insanlarımızın buradaki
gerçekleri tam anlamıyla yansıttıklarını bugüne kadar
göremedik. Araştırmacıların bir çoğunun önceden hazırlıklı
olmadıkları konularda ve yetersiz dilleriyle yalan yanlış
bilgilerle ülkemize döndüklerini biliyoruz. Bunun bir örneğini
söylemeden geçemeyeceğim : Yıllar önce Tarım bakanlığınca
gönderilen iki elemanımızın dil bilmedikleri gibi kendilerine
tercümanlık yapan kişinin dahi yeterince konuşamadığını
biliyoruz. Bu görevliler sonuç olarak “hormonların hayvanların
ağırlığını oldukça artırdığını ve oldukça ekonomik katkısı
olduğunu kendileriyle yaptığımız söyleşide bize ifade
etmişlerdi. İşin sağlık yönünü araştırmaya gerek duymadan
devletimize bu yönde bir rapor sunduklarını ve hormonlu
yiyeceklerin kullanılmasını da teşvik ettiklerini biliyoruz.
Fransa’da vatandaşlarımızın parçalanmışlığıyla,
problemleriyle ilgilenen hemen hemen yok gibi.
Vatandaşlarımızın cenazeleri dahi çoğu kez sahiplenilmiyor.
Diyanet İşleri Başkanlığınca gönderilen din müşavirlerimizin
veya din görevlilerimizin kontrolünde olan Diyanet İşleri Türk
İslam Birliği’ne bağışlanan camilerin mal varlıklarının hukuki
statüsü üzerine veya yine aynı kurum bünyesinde oluşturulan
Cenaze Fonu gibi milyonlarca Euro’ya ulaşan para varlığı
üzerinde çevremizde çeşitli söylentiler dolaşmakta, medyaya da
bu yönde düşündürücü haberler yansıtılmaktadır.
Biz bu gibi kurumların vatandaşlarımıza kaliteli eğitim ve
ilgi sunulmasında ekonomik ve psikolojik katkılarda
bulunmaları gerektiğine inanıyoruz.
Gerek kendi ülkemizi yönetenler gerekse içinde yaşadığımız
ülkenin idarecilerinin vatandaşlarımıza eğitim ve çalışma
alanında fırsat eşitliği sunduklarını veya bu yönde gerekli
ilgiyi gösterdiklerini de söyleyemeyiz. Diplomalı bir yabancı
olmak da batı ülkelerinde ilgiyle karşılanmaya yeterli
olmuyor.
İşte bu şartlar içerisinde, bizi aşağılayan bakışların, bizi
dışlayan yozlaşmaların altında bütün zorluklara rağmen
varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz.
Paris
– 10.04.2006
SAYFA
BAŞI
Yazarın
diğer
yazıları:
Gurbet
Çilesi
Sorunumuz
Kuş
Gribi Değil
Yozlaşma
veya Yozlaştırma
Gurbette
Vatan Sevgisi
SAYFA
BASI
|