
Filistin
Filistinli Müslümanlar bir
insanlık dramı yaşıyor.
1948 yılında Filistin topraklarına bir hançer olarak
saplanan İsrail; devlet terörü uyguluyor.
Başta Müslüman ülkeler olmak üzere BM, sadece izlemekle
ve kınamakla yetiniyor.
BM, ikiyüzlü davranmaktadır. Şu ana kadar defalarca
katliam yapan İsrail’e karşı hiçbir yaptırım uygulamayan BM,
İnsanlık dersinde sınıfta kalmıştır.
Keyfine göre terörist ülkeler listesi yayınlayan
Amerika, İsrail’in hamisi durumundadır. İsrail Amerika ve
İngiltere’nin en büyük günahıdır. Amerika, İsrail yüzünden
bir gün yok olacaktır.
Amerika ve Avrupa, İslam dünyasına karşı set
oluşturabilmek için İsrail’i kurdurdular. Ne yazık ki
İsrail; çağdaş batının yarattığı “Frankestein”dır.
İsrail, Filistinli Müslümanlara karşı “devlet terörü”
uygulamaktadır.
Bir İsrail askerinin Filistinliler tarafından rehin
alınmasının ardından son iki hafta içerisinde 8 bakan ve 50
milletvekilini tutuklayan, yüzlerce masum sivili öldüren
İsrail şuurunu tamamen kaybetmiş durumda.
Filistin topraklarının tapusunu arşivinde saklamakla
övünen Türkiye çok acil olarak bu gidişata dur demek
zorundadır.
İsrail terörü yüzünden dünyada “adalet ve denge”
sarsıldı.
İsrail’in devlet terörüne maruz kalan masumların maruz
kaldığı trajediyi sadece seyrediyoruz.
Böyle giderse “Filistin kanı” hepimizi boğacak.
Ah Osmanlı ahh… Şimdi var olmalıydın…
Srebrenitza Katliamı yıldönümü
Dün Bosna’nın yas günüydü.
Srebrenitza katliamının 10. yıldönümünde Avrupa’nın
göbeğinde acılar tazelendi. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana
Avrupa’da insanlığa karşı işlenen en büyük suç olarak
nitelendirilen katliamda, 8 bin Boşnak Müslüman
öldürülmüştü.
11 Temmuz 1995 tarihinde, Bosna Savaşı’nın son
günlerinde Sırp kuvvetleri, “Birleşmiş Milletler”
tarafından, Boşnaklar için güvenli bölge ilan edilen
Srebrenitza’daki yetişkin ve çocuk yaştaki 8 bin Bosnalı
Müslüman erkeği öldürmüştü.
Sırpların Srebrenitza’da yaptığı soykırım ve katliamlar
çok sonraları toplu mezarlarda ortaya çıkarıldı.
Sırbistan’ın vahşeti insanlık tarihinde kara bir leke olarak
kalmaya devam edecek.
SP
raporu üzerine
Geçen hafta gazeteden bir
rapor gönderdiler. Saadet Partisi Merkez İlçe Başkanı
Osman Ünlü imzasıyla gazetemiz yazarlarına gönderilen
yirmi altı sayfalık raporun konusu “Manevi tahribat ve
Çözüm yolları”.
Raporun ilk bölümünde yer alan istatistik bilgilere
katılmamak mümkün değil. Rakamsal verilerin yer aldığı
bölümde; “Aileler, çocukların durumu, uyuşturucu ve fuhuş,
kap kaç çeteleri, icra ve iflaslar ” başlıkları hakkında
bilgiler verilmiş.
Teşhis ve tedavi bölümlerinde ise klasik Milli Görüş
söylemi öne çıkıyor. Raporun sonunda ise tek kurtuluşun
Milli Görüş olduğu söyleniyor.
Üzülerek belirtmeliyim ki elime ulaşan rapordaki bakış
açısı Türkiye’nin tamamını kuşatacak bir hoşgörüden oldukça
uzak kalmış.
Yükselen milliyetçilik trendinin etkisiyle AB
müzakerelerinin kesilerek, D–8 çerçevesinde yeni bir dünya
kurulacağı söyleniyor. Oysaki Türkiye’nin gelecek
perspektifinde hem AB hem de D–8 projeleri atbaşı
yürütülmelidir. Manevi tahribat raporu üzerinden AB
düşmanlığı yapmak mantıklı bir bakış açısı değildir.
Özellikle raporda temel alınan tarih dilimi 2002–2004.
Kimlik buhranı yaşayan ve hala kendi var oluş sürecini
sorgulayan ülkemizin yaşadığı manevi tahribatı Ak Parti
iktidarı döneminde başlamış gibi göstermek haksızlık olur.
Türkiye’de muhalefet partisi olmanın kahredici bir yönü
var. Muhalefet partilerinin iktidarları her şart ve zeminde
suçlama eğilimlerini kabul etmek mümkün değil.
“Ya bendensin, ya düşmanımsın” mantığı bu ülkeye
çok şey kaybettirdi. Siyasetin sultanları, saltanatlarını
devam ettirmek adına bunu yapabilirler ama bu söylemin
önümüzdeki seçimlerde prim yapmayacağı bir gerçek.
“Yıkıcı” değil “yapıcı” muhalefet Saadet
Partisine daha çok yakışırdı.
Maneviyat üzerine politika üretenlerin hoşgörüsü Mevlana
gibi olmalıdır.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Filistin
Maden
Deresi
Kutsal
İttifak
Susma
Vakti…
“Edeb,
ya Hu”!
Sapanca
Şiir Akşamları
Başbakan’ın
Kosova seferi
Paradoks
ülkesi…
Aynadaki
yüz…
İkiyüzlü
Fransa
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|