DÜRBÜN Prof.
Dr. Hacı Duran
|
|
duranhaci@gmail.com
|

ABD Saldırılarının Doğası
Amerika'nın Irak ve Afganistan'ı işgal etmesi ve bu
işgallere bağlı olarak meydana gelen çatışmaların seyri,
savaş veya çatışma biçimleri hakkındaki geleneksel tutumları
ve söylemleri yeniden düşünmemizi gerektirmektedir.
Malum olunacağı üzere, savaş ve çatışma hakkındaki
geleneksel tutumlar ve söylemler, savaşan tarafların
görünürlüğü, tanınırlığı ve aşikârlığı esasına dayanır.
Gerçekten de tarihte örneklerine rastladığımız bütün
savaşlarda, savaşan taraflar kendilerini açık bir şekilde
gösterirler. Orduların düşman kuvvetlerine saldırması süreci
birkaç gizli keşiften sonra aşikâr olarak gerçekleşir.
Saldıran ve savunan taraflar ve güçler kendilerini
gizlemezler, saklamazlar. Bu durum ikinci dünya savaşında,
savaşan kuvvetler arasında bile böyleydi. Savaş er meydanı
olarak görülürdü. Savaşan taraflardan birisinin meçhul
kalması ihtimali yoktu. Ordular kendileri için uygun
gördükleri meydanları, savaş alanı olarak seçerlerdi. Bu
meydanlarda mevzilenirlerdi. Bir ordu kiminle savaştığını
bilirdi. Savaşını ona göre örgütlerdi. Bu tür savaşlara
nizami savaş denmektedir.
Ayrıca bir de nizami savaşlarla birlikti yürütülen ikinci
bir savaş türü daha vardı. Bu ikinci tür savaşla, karşı
tarafın kamuoyu hedeflenirdi. Düşmanın morali çökertilmeye
çalışılırdı. Halkın rakip kuvvetlere destek vermesi gayrı
nizami harp teknikleri ile engellenmeye çalışılırdı. Gayrı
nizami harp denilen bu savaş türü, saldırının gizli
yapılmasını ve kitlelere yönelik olarak gerçekleşmesini de
kapsardı. Modern savaş teknolojilerinin yani konvansiyonel
silahların savaşlarda kullanılması yaygınlaştıkça,
saldırılar sadece düşman kuvvetlere değil, aynı zamanda
halka, şehirlere ve ekonomik hedeflere de yöneldi. Birinci
ve İkinci Dünya Savaşları konvansiyonel silahların
kullanıldığı, nizami ve gayrı nizami harp tekniklerinin
birlikte icra edildiği savaşlardı. Amerika’nın Vietnam’a
saldırısı da buna örnektir. Gayrı nizami harbin yapıldığı
şartlarda da muharip taraflar belirgindir. Hangi saldırının
kim tarafından yapıldığı bilinirdi.
Nizami ve gayrı nizami savaşların doğası hakkındaki
tartışmaların ayrıntısına girmeyeceğim. Benim asıl üzerinde
durmak istediğim konu, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak
ve Afganistan’ı işgal ettiğinden bu yana, yeni bir savaş
yöntemi ile Müslümanlara saldırdığını, bu yeni savaş
tekniğinin önceki savaş biçimlerinden farklı olduğunu ortaya
koymaktır. Asimetrik savaş olarak adlandırılan bu yeni
saldırı biçimine göre, düşmanın yeri, gücü ve saldırı zamanı
belli değildir. Dolayısıyla asimetrik savaş yaptığını iddia
eden emperyal ve işgalci kuvvetler, kavramın anlamına
bakılırsa Don Kişot gibi muhayyel düşmanlar ihdas
etmektedir, muhayyel kuvvetlere saldırmaktadır!?
Hatırlanacağı gibi, ABD kuvvetleri kısa bir süre içerisinde
Irak kuvvetlerini yendi. Mesela 1991 de yapılan birinci
Körfez savaşı sadece bir ay sürdü ve Irak kuvvetlerinin
yenilgisi ile sonuçlandı. 2003 yılında başlayan ikinci ABD
saldırısında Irak kuvvetleri bir iki hafta içinde yenildi.
Resmi Irak hükümeti dağıldı. Irak, ABD işgal kuvvetlerince
yönetilmeye başlandı. Irak'ta bilindiği gibi, ABD işgali,
aradan uzun süre geçmiş olmasına rağmen hala devam
etmektedir. Aynı durum Afganistan için de geçerlidir. ABD
Afganistan’ın büyük kısmını da birkaç hafta içinde işgal
etti.
İşin ilginç tarafı, işgalin tamamlanmasından sonra ölenlerin
ve şehit olanların sayısı, işgal süreci içinde ölenlerle
mukayese edilmeyecek kadar çoktur. Uluslararası kuruluşların
hazırladığı raporlara göre savaşın bitmesinden 2008'in kasım
ayına kadar beş yıl içerisinde, sadece Irak'ta iki milyon
beş yüz bin sivil ıraklı öldürülmüş. Dört milyon beş yüz bin
Iraklı ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Dört milyon
çocuk yetim kalmıştır. Bir milyon ıraklı kadın dul
kalmıştır. Sekiz yüz bin ıraklı kayıptır. İki milyon beş yüz
bin ıraklı ülke içinde yaşamakla birlikte evini terketmek
zorunda kalmıştır.
Asimetrik denilen bu savaşın yan etkilerinden dolayı Irak
halkının sağlık, hastalık ve beslenme düzeni de bilindiği
gibi bozulmuştur. Bu bozulmalar sonucunda ne kadar ıraklının
öldüğü ise belli değildir. Muhtemelen bu ölümlerin oranı,
doğrudan ve dolaylı olarak yapılan ABD saldırılarında
ölenlerin birkaç katıdır. Iraklı yetkililer bu ölümlerin
soykırım düzeyine ulaştığını beyan etmektedirler.
İşgalin tamamlanması klasik savaş kurallarına göre
düşünüldüğünde, savaşın bitmesi demektir. Ancak olup
bitenlere baktığımızda savaş işgalden sonra daha da
artmıştır. ABD ise, işgali tamamlamış olmasına rağmen,
savaşın bitmediğini ve devam ettiğini tekrarlamaya devam
etmektedir. Halen Irak'ta işgalci kuvvetlerin nizami
orduları dışında 126 tane özel güvenlik şirketi faaliyet
göstermektedir. Bunların hepsi de yabancı istihbarat
servislerine bağlı olarak çalışmaktadır. ABD'nin devam eden
savaş hazırlıklarına bakılırsa, bu savaşın çok daha uzun bir
zamana ve daha geniş bir coğrafyaya yayılacağı da açıktır.
Zaten şimdiden Pakistan, Yemen, Sudan ve İran'ın bazı
bölgeleri işgal sonrasında süregelen bu savaşın kapsamına
girmiş bulunmaktadır.
İşgal sonrasında devam eden ve etkisi gittikçe şiddetlenen
bu kirli savaşa asimetrik savaş denmektedir. Yani,
kuvvetleri mütekabil olmayan güçlerin savaşı. İşgal
sonrasında etkisi gittikçe artan bu asimetrik savaşın
taraflarından birisinin ABD ve müttefikleri olduğu açıktır.
Ancak diğer tarafın kim olduğu ve nerede bulunduğu belli
değildir.
ABD'nin nizami, gayrı nizami ve açıkça tanımlanamayan
kuvvetleri, bu geniş coğrafyada operasyonlara ve saldırılara
devam etmektedir. Bu güne kadar ABD işgal kuvvetlerine karşı
kimlerin savaştığı somut bir şekilde ortaya konamadı. ABD,
fundamentalist İslamcı teröristlerle savaştığını iddia
etmektedir. Onların kendisine saldırdığını ileri
sürmektedir. Ancak şu ana kadar, bu terörist örgütlerden hiç
birisi hakkında somut bir veri elde edilemedi. Elkaide adlı
terör örgütü, ABD kuvvetlerine karşı düzenlenen küçük çaplı
bazı saldırıları, sanal ortamda üstlenmektedir. Ancak
Elkaide'nin gerçekten bu eylemleri yaptığı, resmi kurumlarca
isbatlanmış bile değildir.
Bu asimetrik savaş, intihar bombalarının patlaması ve
yüzlerce kişinin camide veya çarşıda topluca öldürülmesi ile
bir vahşete dönüşmektedir. İntihar bombalarının patlaması
ile ilgili haberlerin verdiği mesaja bakıldığında, sanki
savaş ABD'nin işgalci kuvvetlerine karşı yapılmıyor.
Bombalar camide, Müslümanların toplantılarında, çarşıda,
pazarda, devlet kurumlarında ve masum halkın bulunduğu
mekânlarda patlıyor. Bombaların patlamasına eşlik eden
haberlerde ise, Sünniler, Şiiler, aşiret isimleri, resmi
güvenlik kuvvetleri ve devlet memurları kavramları yer
almaktadır. Direnişçilerin işgalci ABD kuvvetleri ile değil,
sanki bazen Sünni olma sıfatı ile Şiilerle, bazen Şii olma
sıfatıyla Sünnilerle, kendi kabilesi adına diğer kabilelerle
savaştıkları söylenmeye ve anlatılmaya çalışılmaktadır.
ABD işgaline karşı savaştığı ve direndiği iddia edilen
mazlum bir halkın savaşı, her nedense ABD kuvvetlerine
beklenen zararı vermiyor. Ancak bölge halkına,
millettaşlara, hemşerilere ve dindaşlara daha çok zarar
veriyor. İntihar saldırıları daha çok dindaşlara,
vatandaşlara ve soydaşlara karşı gerçekleşmektedir. Bu durum
ABD savaşının doğası hakkında başka türlü düşünmeyi
gerektirmektedir. Sanki işgal kuvvetleri, işgal bölgesindeki
halkı, bir arenaya toplamıştır. Bu arenada sanal figürlerle
kışkırtmaktadır, çatıştırmaktadır. Kendisi de bir taraftan
çatışmaya teşvik etmektedir, diğer taraftan çatışmayı
izlemektedir. Ölüm ve çatışma ABD’nin işgalini böylece
meşrulaştırmaktadır.
Haberlerin ağı ile inşa edilen bu asimetrik savaş söylemine
bakıldığında ABD kuvvetlerine karşı çok nadir saldırı
yapılmaktadır. Ancak Sünnilere, Şiilere, yerli halka ve
devletin milli güvenlik birimlerine ise çok sayıda saldırı
düzenlenmektedir. Bombalar hep bu toplulukların arasında
patlamaktadır. ABD saldırılarının kapsamı alanındaki
ülkelerde, halk arasında kabile, mezhep ve benzeri etnik
çatışmaların yaşandığı izlenimi uyandırılmaktadır.
Bölge halkları arasında etnik ve mezhep farklılıklarının
olduğu doğrudur. Ancak bu etnik farkların gruplar arası
sıcak çatışmalara neden olduğuna dair ciddi bir örnek
yoktur. Bilindiği gibi, bu etnik farklarla birlikte, bölge
halkları yüzyıllardır kardeşlik ve barış içinde birlikte
yaşamaktadır. Etnik bilincin inşa ettiği bir çatışma şimdiye
kadar mevcut olmamıştır. Ayrıca tarihte örneklerine
rastladığımız, etnik çatışmalarda halkın ve etnik grupların
doğrudan biri birlerine saldırdıklarını görmekteyiz. Etnik
taraflar sokaklarda taşkınlık yaparlar. Karşılıklı olarak
biri birlerinin meskenlerini ve işyerlerini yakarlar. Ciddi
manada karşı tarafı ötekileştirirler. Beyazların 1960'lı
yıllarda ABD'de zencilere yükledikleri olumsuz sıfatlara
benzer sıfatlarla karşı tarafı itham ederler. Karşı tarafa
baskı ve şiddet uygularlar. Farklı olduklarına inanan
topluluklar ve halklar arasındaki çatışmalar, örgütlü,
planlı ve hedefleri belli olan saldırılar değildir. Gruplar
arası çatışmalar, gündelik hayatın her alanında kendini
gösterir.
Oysa ABD işgal kuvvetlerinin etki alanı içerisindeki
ülkelerde gerçekleşen şiddet eylemlerine ve saldırılara
baktığımızda, hepsisinin de örgütlü güçlerce
düzenlendiklerini, merkezi ve otoriter bir kuvvet tarafından
yönetildiklerini müşahede etmekteyiz. Bu durum etnik diye
medyatik gösterime konan bombalama eylemlerinin failleri
hakkında başka türlü düşünmeyi gerektirmektedir. Yani
mezhep çatışması olarak gösterime konan ve intihar saldırısı
şeklinde gerçekleşen vahşi eylemler, aslında profesyonel bir
şekilde işgal kuvvetleri tarafından örgütlenmektedir,
düzenlenmektedir.
Eğer gerçekten, ABD'nin işgal kuvvetlerinin etkisi altındaki
ülkelerde, meydana gelen ve yerli halkın kitlesel kıyımına
dönüşen bu terörist eylemler, bizzat işgalci güçlerin
uzantıları tarafından yönetiliyorsa, Don Kişot'un
hayallerini teknik olarak örgütleyen ve öldürmeleri sürece
yayarak korku ve tedhiş yaratan yeni bir savaş ve çatışma
stratejisi ile karşı karşıyayız. Zaten ABD’nin yeni savaş
stratejisi ve saldırı biçimi de tam olarak budur.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
ABD
Saldırılarının Doğası
İsrail'in
Arapları, Ermenistan'ın Türkleri
Zürih
Protokolü ve Soykırım İkonası İnancı
Örümcek
Ağı ve Yargı Gücü
Soykırım
Vahşeti Anıtı Olarak İsrail’in Gazze Katliamı
MUHAYYEL
ERMENİ SOYKIRIM İKONASININ KURBANI OLARAK TÜRKLER
Dazlak
şiddet eylemleri ve Türk hoşgörüsü
SAYFA
BASI
|