·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  OLAYLAR

               Mehmet Ali Aladağ

 

aladag@turkpartner.de


OYUNA  GELMEMEK


Almanya’daki son yıllarımızı kartondan kaplan, Metin Kaplan’la oyalanarak ve oyalatılarak geçirdik. Ellerine tahta kılıçlar yerleştirilen bir avuç zavallı, nam-ı meşhur “Köln Halifesi”nin liderliğinde hem Almanya’yı hem de Türkiye’yi fethederek, “Şeriat Devleti”ni kuracaktı (!). Karnı tok kedinin, pençeleri arasında can çekişen fareyle oynadığı gibi, medya ve yetkili merciler, yarattıkları bu fenomeni istedikleri şekile sokarak, istedikleri şekilde kullandılar.

Medyadik Kaplan, yazılı ve görüntülü basının vazgeçemedikleri simalardan bir haline getirilmiş, az daha hıristiyan annelerin, söz geçiremedikleri çocuklarını korkutacak bir müslüman kimlikli ve kılıklı canavar yapılıvermişti. Yapılan medya propagandasının tesiriyle hareket eden samimi ve safdilli müslümanlar; bu belâdan kurtulmak için dua ediyorlardı. Kaplan fenomeninden kurtulunduğunda rahat bir nefes alacaklarını, Almanya’daki müslümanlara bundan sonra dalaşılmayacağını zannedenler, çok sürmeden sükût-u hâyâle uğradıklarını gördüler. İçimizden bazıları; “Keşke Metin Kaplan’ı Türkiye’ye teslim etmeyerek bir müddet daha onunla meşgul olsalardı. Meğer, bir parçacık huzurumuzu onun varlığına borçluymuşuz. O elden çıkınca, tekrar bizim yakamıza yapıştılar.” şeklinde itirafta bulunuyorlardı.

Yine medyatik propaganda ve dezinformasyonun tesirinde kalan samimi ve safdilli Alman vatandaşlarımız da; yıllardır Alman medyasını ve resmi makamlarını meşgûl eden, Alman  ve Türk devletinin korkulu rüyası; bu tahta kılıçlı kartondan kaplan, Metin Kaplan’dan kurtulurken, “Gott sei dank!” (Allaha’a şükür) diyerek rahatlamışlardı... Onların da hevesleri ne yazık ki çok sürmeden kursaklarında kaldı, çünkü; bir Metin Kaplan yaratan güçler, fazla zaman geçirmeden nice Kaplanlar piyasaya sürdüler.. Çünkü, düşmansız yaşamak mümkün değildi. Müslümanları dize getirmek, töhmet altında bırakmak ve hıristiyanları galeyana getirmek için seçilen propaganda malzemesi, iki tarafı keskin kılıç gibiydi: Bir tarafı püskürtmek, diğer tarafı hücuma geçirmek için...

Şuurlu olarak kendi halkını “Öcü Müslüman” tiplemeleriyle korkutanlar, müslümanları da yine müslümanlarla korkutuyorlar. Bu, “Çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak” gibi birşeydir. Kendilerinin korkaklığından değil, kurnazlıklarından kaynaklanan bir maharetleridir.

Batı Avrupa Türkleri’nin, hatta müslümanlarının gelecek yıllarda AB içinde nasıl ve ne kadar varlık gösterecekleri hususu, Alman Devleti’nin ve tebaasındaki Türk azınlığın tutumu ve duruşuna göre şekillenecektir. Resmi ağızların ve mercilerin birazcık sunî iltifatı karşısında ağzı sulanmaya, dizlerinin bağı çözülmeğe başlayan islâmî kuruluş temsilcileri, “Kardeş Kuruluş” dediklerinin zaafiyetlerinden ve hatalarından kaynaklanan taraflarını antipropaganda malzemesi olarak kullanır, onları küçümseyerek ve kötüleyerek kendilerini birilerinin gözüne girmek,  itibar-mevki kazanmak için lanse ettirme bedbahtlığına düşerlerse, bunun bedelini Allah indinde, (eğer varsa) vicdanlarında ve tarih önünde ödeyeceklerdir!.. Yaptıkları eğer ihanet değilse, hadiselere at gözlüğüyle bakma veya şahsiyetsizliktir. Bunun vebalini gelecek nesillere yüklemeğe kimsenin hakkı yoktur.

Bilhassa Almanya’daki Türkler üzerinde onyıllardan beri oynanan oyunların farkında olanlar; nice önce göklere çıkarılan “Şeyhülislam”lar, başkanlar, temsilciler, sonra da; onları oraya çıkaran eller tarafından, tekrar senaryo tamamlandıktan sonra, alaşağı edildiklerini gördüler.

Almanya’daki hiçbir üst kuruluş tek başına ne Türkleri, ne de müslümanları temsil etmemektedir. Henüz daha arzu edilen o altyapı –maalesef- oluşturulamamıştır. “En büyük benim” diyenlerin, büyüklüğün; şahsiyet, samimiyet ve ilerigörüşlülükle bağlantılı olduğunu unutmamalıdırlar. O ilerigörüşlülük ki, oynanmak istenen oyuna gelmemek gibi birşeydir.

Yazarın diğer yazıları:

Oyuna Gelmemek
Cavanlık Bir Uçar Kuştur
Kocalık Bir Naçar İştir

Varılmaz menzile bu gidişle
Bomba yağar başıma
Gurbet düğünleri
ALSAK MI, ALMASAK MI?
Terörizmle kolonizm arasında


   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

M. Ali Aladağ
Oyuna Gelmemek
Fikret Ekin
Kerkük, Ne Kadar Türk?
Mahmut Aşkar
"Kendin Ol!.."
Orhan Aras
Necla Kelek´in "Yabancı Gelini"
Betül Parlar
Sigara Bağımlılığı
Yılmaz Kuzucu
Almanyadaki yeni neslin tarih bilinci
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Mustafa Can
Bayramlarda Beni Kucaklayanlar Olursa....
Şefik Kantar
Bir Yürüyüşün Anotomisi
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Hidayet Kayaalp
Değişimin Zihinsel Aşamaları
Ayten Kılıçarslan
Avrupa aydınlanmış da...
Üzeyir Lokman  Çaycı
Hanga Hunga
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Şensel Aşkın
Avrupa Birliğinin Derin Eleştirisi
Sebahattin Çelebi
Adını bilmeyen şehirler
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Serdar Çelebi
Mostar köprüsü açıldı
Ali Kılıçarslan
Utandıran Pano
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Aynı acıyı duyanlar en samimi olanlardır
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
İsmail Tüysüz
Yılbaşı ve noel kutlamaları hakkında neler biliyoruz
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç