
Uludağ Zirve notları (II)
Vadinin içine girdikçe sisin koynuna ve
belirsizliğe doğru yola almaya başladık. Kesif bir sis
bulutu içinde göz gözü görmüyor. Aşağılara uzanan karla
kaplı çanak içerisinde ekibi durdurdum. Çanağın karla kaplı
olmayan güney yamacından Mehmet keşif için ayrıldı. Hüseyin,
Osman ve Sinan çanak boyunda keşif yapmak için sis
içerisinde kayboldular. Yanlarındaki telsiz tek irtibatımız.
Başlarına bir şey gelme ihtimali beni korkutuyor. İçimdeki
korkuyu saklamaya çalışıyorum.
Ekibin geride kalanlarıyla beklemeye
başladık. İlk defa aramıza katılan Ömer kardeşimiz ve
Arzu’yu sık sık göz ucuyla kontrol ediyorum. Biraz hayal
kırıklığı yaşadıkları yüzlerinden okunuyor. Bu arada Hasan
Hoca çalı çırpı topladı. Küçük bir ateş yaktık. Sis
bulutunun kalkmasını bir saat boyunca boşuna bekledik. Bir
ara sis azaldığında nasıl azametli ve ihtişamlı bir dağın
dibindeki çanakta olduğumuzu gördüm. O an yanlış noktada
olduğumuzu anladım ama nafile. Hatayı yaptık bir kere.
Aycan’ın teklifinin haklılığına kesin karar verdim ve
telsizle keşif ekiplerini geri çağırdım.
Bu arada aşağı inerken sert tabanlı
botlarını almayan Hüseyin karlı yüzeyde yaklaşık 50- 60
metre kaymış. Osman da peşinden gitmiş. Kardan dolayı
Hüseyin’in pantolonları iyice ıslanmış. Geri döndüğünde
kurutmak için pantolon değiştirince olaydan haberimiz oldu.
Şükür ki bir şey olmamış. Bu arada Aycan Body ilk
uyarı sinyalini verdi ama onu dinlemedik. “Gölleri boş
verelim, ardımızda kalan düzlükte kampımızı kuralım”
dedi ama Aynalı gölün kıyısında kamp kurma hayalimiz bize
tam iki saatlik zaman kaybına patladı. Gereksiz risk
almamıza sebep oldu. Böylece ciddi dağcılığa ilk adımı atmış
olduk.
Keşif ekiplerinin geri dönmesiyle beraber
gölleri aramaktan vazgeçtik. Hızlıca geriye yükselerek
geride ve çok yukarıda bıraktığımız düzlüğe çıktık. Saat:
19.00 oldu. Güneşin batmasına bir buçuk saat var. Öncelikle
çadırlarımızı kurduk. Ve hemen yemeklerimizi ısıtmaya
başladık. Kurtlar gibi acıkmışız. Hepimiz aşağıdan birer
kucak çalı çırpı getirmiştik. Kamp ateşini yaktık. Ateş
başında içilen çaylar moralimizi yükseltti.
Gölleri bulamamış olmak biraz hayal
kırıklığına sebep oldu ama bu işin inadı olmaz. Geceye
hazırlanmalıyız. Gece 03.13 te Nuriye’nin rahatsızlanması
ile kalktım. Mide bulantısı ve üşüme hissi ile çadırdan
çıktık. Nuriye yemekten dolayı rahatsızlandığını
söyledi ama akut yemiş olabileceğini düşünüyoruz. Biraz
ekmek yedi. Çadırın içinde ocağı yakınca biraz ısındı.
Doğrusu ben de acayip bir üşüme hissi
yaşıyorum. Nedensiz korkular beynime üşüşüyor. Sis altında
sabaha uyanmaktan ürküyorum ama diğer yandan sabah
güneşinden umutluyum. Isındıktan sonra tekrar uyumuşuz.
Kuvvetli bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı esnasında Arzu ve
Osman’da geceleyin çok üşüdüklerini öğreniyorum.
Akşamdan yediğim tuzlu zeytinlerin sebebini
şimdi anladım. Vücuttaki tuz kaybına karşılık Aycan Body
zorla bana zeytin yedirdi. Nuriye’de ısrarımıza rağmen
zeytin yemedi. Sonradan keşke dedi ama sabah olmuştu artık…
Kampımızı topladık. Geldiğimiz yoldan
gerisin geri zirve çatalındaki patikaya ulaştık. Buradan
itibaren güney batı yönünde kıvrılan patikanın bizi zirvenin
dibine ulaştıracağını daha önceden okumuştum. Mehmet ise
patika yerine sırt yamacından kestirme yürümek istedi. Ben
dahil ekibimizdeki bir çok kişinin deneyimi olmamasından
dolayı patikadan yürüme konusunda ısrar ediyorum. Patikanın
geçtiği sırt yamacının sağ tarafı güneye bakıyor ve yüzlerce
metrelik düşüş alanı… Güvenlik hissi ağır basıyor. Mehmet,
Osman ve Hüseyin’e patikadan yürümemiz gerektiği konusunda
ısrar ediyorum.
Tam bu esnada hissettiklerime ben bile
şaşırıyorum. Zirveyi falan unuttum. Ekibin emniyeti ve sağ
salim geriye dönme düşüncesi ağır basıyor. Sırtımdaki kamp
çantasının ağırlığını unutuyorum. Yamaçtaki sırt boyunda
yürüyen Mehmetler de patikaya inince rahatladım ve grubun en
önünde patikaya vurdum.
Ekipteki arkadaşlar hemen solumuzda yükselen
Karataş tepesini zirve zannediyorlar. Patikamız bizi bu
tepenin altına ve arkasına doğru dolandırmaya devam ediyor.
Aslında gerçek zirvenin o tepenin ardında olduğunu
söylüyorum. Bir saatlik yürüyüş sonunda tam zirvenin
altındayız.
Devam edecek…
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Uludağ
Zirve notları (II)
Uludağ
Zirve notları (I)
Filistin
Maden
Deresi
Kutsal
İttifak
Susma
Vakti…
“Edeb,
ya Hu”!
Sapanca
Şiir Akşamları
Başbakan’ın
Kosova seferi
Paradoks
ülkesi…
Aynadaki
yüz…
İkiyüzlü
Fransa
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|