
Cumhur’un cevabı
16 Mayıs’ta görev süresi dolan Ahmet Necdet Sezer;
cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören anayasa
değişikliğini veto etti. Şaşırmadık.
Sayın Cumhurbaşkanının hukuki gerekçeleri üzerinde
tartışılabilir elbette.
Ama tartışma götürmeyecek bir gerçek, tarihe not olarak
düşülmüştür. Halkın iradesini veto eden bu karar “maşeri
vicdan”ı yaralamıştır. Hepimiz, gelinen bu garabet
durumun şahitleriyiz.
Halkın iradesine şu veya bu sebeple ipotek konulan rejimin,
“tam demokrasi” olması mümkün müdür?
Özal, Demirel ve Sezer’i bu meclis seçerken 367 şartı
aranmamıştı. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı, Anayasa
Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararla ne yazık ki bloke
edildi.
Birilerinin
dediği gibi Ak Parti Cumhurbaşkanı seçememiş değildir.
Bütün dünya şahittir ki Abdullah Gül, CHP’nin hırçın
genel başkanı Baykal’ın başını çektiği Ağar ve
Mumcu’nun ellerini ovuşturarak seyrettiği “kuşatma
harekâtında” demokrasi sınırları zorlanarak “seçtirilmemiştir”.
Sayın Başbakan; bu durumu azınlığın çoğunluğa tahakkümü
olarak nitelendirmiş, Millet Meclisinin ve dolayısıyla
demokrasinin kilitlendiğini söylemiştir. Ve bu sözünde
sonuna kadar haklıdır.
Görevde olduğu süre içerisinde Hükümet tarafından gönderilen
717 adet müşterek kararnameyi veto eden Sayın Sezer’in
şimdiye kadar yaptıkları belki unutulur ama halka söz hakkı
tanımayan bu son veto, Türk Milleti tarafından
unutulmayacaktır.
Millet kendi Cumhurbaşkanı’nı seçemezse, vekil olarak
Meclis’e gönderdiği iktidarın seçmesi de engellenirse “egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir” sözü ölümcül bir yara
alır.
“Cumhur”; kendi başkanını seçmelidir. Halkı devre
dışı bırakan formüller zorlamadan ibarettir. Yıllardır
uygulanan toplum mühendisliği açık vermiştir.
Türk Milletini çağdaş Batı’ya taşımaktan bahsedenler, bugüne
kadar Cumhuriyet devrimlerini ve laikliği konuşmaktan başka
ne yaptılar ki?
Batı’nın yaşam standartlarını kendileri için garantileyen
mutlu azınlık, onurlu ve özgür bir yaşam tarzını bu Aziz
millete çok gördü.
Batı’nın demokratik standartlarına ayak direyenler, klasik
müzik dinlemeyi ve bale yapmayı çağdaşlık zannettiler.
“İslam” geçmişine sırtını dönerek, “doğu”lu
kimliğini reddeden ama hiçbir şekilde batılı da olamayan;
acayip bir “azgın azınlık” olarak açıkta kaldılar.
Ne yazık ki artık mızrak çuvala sığmıyor. Sınıfta kaldılar.
“Ne ABD, ne AB, tam bağımsız Türkiye” diyenler,
gerçek anlamda inandıklarını söylemiyorlar. Asıl amaçları
ülkeyi içe kapatıp, gerçek dünyadan soyutlamaktır.
İzmir mitinginde bayrak sallayanlara sormak gerekir. Bu
ülkenin uçak gemileri niçin olmadı? Milli gelirimiz,
kurtuluş savaşında dedelerini denize dökmekle övündüğümüz
Yunanlılardan niçin daha geride? Türkiye’nin bir ili kadar
olan ülkeler, Avrupa Birliği’ne girdi de biz neden kırk
yıldır engelleniyoruz?
Yüzyıl önce Cihan İmparatorluğu’na sahip bir milletin,
kayıkçı kavgalarıyla bugün getirildiği nokta üzüntü
vericidir.
74 milyonluk koskoca bir ülkeyi İstanbul, Ankara ve İzmir’in
meydanlarından ibaret sananlar çok fena yanılıyorlar. Halkın
kahir ekseriyetini yok varsayanlar aslında kendilerine ait
olan “elitist azınlık” iktidarı için tam bağımsızlık
istiyorlar.
İnancından dolayı sakal bırakan veya başını örten
vatandaşlarına “kamusal alan” yasağı koyanlar,
Bilal-i Habeşi Hazretlerinin okuduğu ezana “insan
çığlığı” diye hakaret edenler için deniz bitmiştir.
Toplumun iç dinamiklerini, kültür köklerini hesaba katmayan
ve insan ruhunu “matematik” kurallar ile
şekillendirmeye çalışan hiçbir toplum mühendisliği planı
tarihte kalıcı bir başarı elde edememiştir.
Cumhur; azgın azınlığın, makul çoğunluğu bastırmak için
yaptığı tahakküm denemesine sandıkta cevap verecektir.
“Abdullah Gül” için 367 lazımsa bu Aziz Millet, onu
da verir.
30 Mayıs 2007
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Cumhur’un
cevabı
SAÜ
Rektörü Sn. Mehmet Durman’a Açık Mektup
Akıl
Tutulması
Uludağ
Zirve notları (II)
Uludağ
Zirve notları (I)
Filistin
Maden
Deresi
Kutsal
İttifak
Susma
Vakti…
“Edeb,
ya Hu”!
Sapanca
Şiir Akşamları
Başbakan’ın
Kosova seferi
Paradoks
ülkesi…
Aynadaki
yüz…
İkiyüzlü
Fransa
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|