·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  OLAYLAR

               Mehmet Ali Aladağ

 

aladag@turkpartner.de


Senden Bana Yar Olmaz!

Türk insanı oldum olası kaderine boyun eğmiş; “Allah ne verdiyse” diyerek mevcutla yetinmesini bilmiş, sabır, metanet ve şartlat ne olursa olsun, yaşama mukavemeti göstermiştir. İktidarlar değişmiş, ihtilaller olmuş, ağalar gelip paşalar gitmiş, akıl vereni, yol göstereni çok olmuş ama o yine de bildiği yoldan şaşmadan Anadolu’nun çetin hayat şartlarının üstesinden gelmesini bilmiştir. Maceraya ve macerapereste itibar etmeyen Türk insanı, bu topraklar üzerindeki bin yıllık hayat tecrübesinin şekillendirdiği yaşantı biçiminin dışına çıkmazken, gözü dışarıda olan mekteplisiyle hep ters düşmüştür. Hiçbir sosyal-siyasî akımın aşırısına meyil etmemiş, hatta millîliğe ve dinîliğe bile orta yol ölçüsünü oturtmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Batı’dan ilhamını alan devlet milliyetçiliğinden tutun da komünizmden liberal kapitalizme kadar bütün bu akımların ülkemizde savunucuları, temsilcileri olagelmiştir. İster siyasî yelpazenin sağında ister solunda olsun, Batı’daki fikrî akımlardan etkilenmeyen Türk aydını bulmak çok zordur. 20.yüzyıl ideolojilerinin ilgi görmediği günümüzde sistem ithalinden vazgeçerek, ülkeyi biryerlere adapte etmeğe çalışıyoruz. Devletçiliğin yerini serbest girişimciler almaya başlamış, zaten dünyayı etkisi altına almış kapitalizmin dışında ciddiye alınır bir başka seçenek ortaya koyamıyoruz.

Çağdaş devletler seviyesini yakalayabilmek için Avrupa Birliği’ne girmekten başka yol düşünemediğimiz bugünlerde, AB’nin içinde bulunduğu durumu iyi tahlil etmek mecburiyetindeyiz. Fransa ve Hollanda’dan sonra İngitere’nin tutumu, İspanya ve Almanya gibi Türkiye’ye destek veren ülkelerdeki tavır değişikliği belirtileri, gözümüzü açmalıdır. Can-ı gönülden Türkiye’nin AB’ne girmesini isteyen numunelik tek bir ülkenin dahi olmadığını bilerek, bir taraftan, sanki hiçbir şey olmamışcasına taahütlerimizi yerine getirirken, onların da sözlerinde durmaları istikametinde işin sıkı takipçisi olunmalıdır. Bu yolda verilen mücadelede netice itibariyle zararlı çıkmayacak, zaman kaybına uğramayacağız. Bu vesileyle insanımızın yararına olan ve yapılması gereken reformları hem gerçekleştirmiş olacağız, hem de Batı’nın ve batıcıların bahanelerini ortadan kaldırmış olacağız.

Türkiye coğrafik konumu ve tarihi misyonu itibariyle zaten Şark ile Garp’ın ortasında, köprü vazifesini görmektedir. Batı dünyasıyla siyasî, ticarî ve kültürel münasbetlerini en üst seviyede devam ettirilebilen bir Türkiye’nin, milli kimliğine gölge düşürmemek kaydıyla,  kendi içinde ve bölgesindeki itibarı artar, sözü dinlenir. Türkiye-AB münasebetleri neticesinde Türk elitiyle birlikte halkımız da Avrupalıyı daha yakından tanıma imkânını yakalamıştır. Körükörüne hayranlığımız, yerini objektif bir değerlendirmeğe bırakmak üzeredir. Belki bu yakınlaşmanın neticesinde, millet olarak kendi gerçeklerimize yönelmeye, onları sahiplenmeğe ve kendi ayaklarımız üzerinde durmaya başlayacağız. Avrupalılar gibi biz de tarihi ve kültürel bağlarımız olan bölgemiz ülkeleri ve halklarıyla nihayet ticarî, siyasî ve kültürel münasbetlerimizi dostane bir zeminde pekiştirerek, barut fıçısına dönen coğrafyamızda barışı kalıcı kılacağız.

Batı düşünce sisteminde, hayat tarzında, bizdeki “vefa” ve “sadakat” kavramlarına yer olmadığını, dostlukların tamamıyla menfaate dayandığını böylece öğrenmiş olacağız. Bu kavramların, sadece aynı kültür değerlerini paylaştığımız bölge halkları için geçerli olduğunu, o tarafa dönünce göreceğiz.

Gözü ve gönlü hep dışarıda olmuş aydınımız, kendisi için bu acı tecrübeleri yaşadıktan sonra, kimin “yar” , kimin “ağyar” (başkaları) olduğunu bir halk türkümüze kulak asarak halkımızı daha iyi anlayacaktır: “Senden bana yar olmaz/ Olsa vefakâr olmaz”

Yazarın diğer yazıları:

Senden Bana Yar Olmaz!
Cemil Meriç’le Doğu’dan Batı’ya
Bizim  Diyalogcularımız
Dünyaya  Çekidüzenden  Önce...
Oyuna Gelmemek
Cavanlık Bir Uçar Kuştur
Kocalık Bir Naçar İştir

Varılmaz menzile bu gidişle
Bomba yağar başıma
Gurbet düğünleri
ALSAK MI, ALMASAK MI?
Terörizmle kolonizm arasında


   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

M. Ali Aladağ
Senden Bana Yar Olmaz!
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Mahmut Aşkar
Kıblesi  Şaşırtılan  Millet
Yakup Yurt
Tutarlılığa Davet
Üzeyir Lokman  Çaycı
Referandum ve halkın ortaya çıkan tepkisi
Orhan Aras
Aman da beyler kavgadan geldim yorgunum...
Fikret Ekin
Komplo Teorisi Yok-3
Yılmaz Kuzucu
Sanat, para, ahlak
Mustafa Can
Benzemek Aynısı Demek mi....
Nuran Yelkenci
Zaman Tüketen Ev Hanımları
Ali Kılıçarslan
AB’nin hutbe rahatsızlığı
Hidayet Kayaalp
Kendimizle İletişim
Hasan Kayıhan
Avrupa'da Türkçenin Geleceği
Halil Gülel
Dış Görünüş
Ayten Kılıçarslan
Erkekler farklı mı ölür?
Sebahattin Çelebi
İstanbul, hiçbir şeyim...
Şensel Aşkın
Küresel ruh krizi
Serdar Çelebi
ETU (Europaische Türkische Union)  ne yapıyor?
Betül Parlar
Sigara Bağımlılığı
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Şefik Kantar
Bir Yürüyüşün Anotomisi
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Aynı acıyı duyanlar en samimi olanlardır
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç