·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  NETYAZI

     Ali Kılıçarslan

 

a.kilicarslan@web.de


Marco Paşa

12 Nisan 2007’de Antalya’da tutuklanan Alman genci Marco W., 247 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Marco 13 yaşındaki bir İngiliz kıza tecavüz ettiği suçlamasıyla tutuklanmıştı. Çünkü çocuk yaştaki İngiliz kız Charlotte’nin annesi suç duyurusunda bulunmuştu.

Yaklaşık sekiz ay önce, Marco’nun tutuklanmasıyla koparılan kıyamet, tamamen Türk ve Türkiye karşıtlığına, Türk adaletini yargılama ve karalama kampanyasına dönüştü(rüldü).

Taraflı tutumuyla, önyargılı haber ve yorumlarıyla tanınan meşhur Alman medyası ve Türkiye karşıtlığından başka sermayeleri olmayan politikacıların, bazı kilise temsilcilerinin ve hatta sokakta uyuşturucu satan ve içenlerin de içinde bulunduğu bir kitle, insan hakları savunucusu, özgürlükten ve adaletten yana Alman halkının önemli bir bölümünün desteği ile Marco, Paşa’lar gibi karşılandı ve neredeyse bir “milli kahraman” ilan edildi. Marco artık “Paşa” ismini de kullanabilir. Paşa’lar gibi tanıtılıyor, Paşa’lar gibi ağırlanıyor.

Sahi, Marco hangi suçtan dolayı tutuklanmıştı? Küçük bir kız çoçuğuna tecavüz veya cinsel taciz suçundan dolayı...

Adı geçen mağdur 13 yaşında; yani daha çocuk... Ve sadece Türkiye’de ve Almanya’da değil, dünyanın bütün medeni ülkelerinde 14 yaşından küçük herkes çocuktur.

Bu gerçeği, özellikle Türkiye söz konusu olunca insan temel hak ve özgürlükleri konusunda mangalda kül bırakmayan Alman medyası ve politikacıları bilmiyorlar mı? Gerçekten bu kadar cahiller mi, yoksa “insan temel hakları, özgürlükleri ve suçları” konusunda ırkçı bir yaklaşımı mı tercih ediyorlar? Bir başka soru(n): Alman kanı taşımayan biri tarafından işlenen bir suç, Alman kanı taşıyan bir Alman tarafından işlendiği zaman suç sayılmıyor mu? Elbette öyle değil; fakat Marco davasında bazı politikacıların mahkeme sonuçlanmadan işi çığırından çıkarması ve özellikle bir kısım medyanın basın etik kurallarına yakışmayan tutumu, insanları bu şekilde düşünmeye zorladı.

Marco serbest bırakılmasına rağmen, medyada “Marco şov” devam ediyor. Acaba Marco’yu seyredenler, özellikle gençler ne düşünüyorlar ve içlerinde Marco gibi “kahraman” (!) olmak isteyenler var mı? Bütün bunları zaman içinde göreceğiz.

Halbuki, Almanya’da veya Türkiye’de Marco’nun işlediği öne sürülen suçtan dolayı cezaevinde yatanların sayısını bilen yok... Bunların bir kısmı da sonradan Alman vatandaşı olmuş gençler. 17 yaşındaki Marco çocuk, herhalde bunlar da büyük (!) çocuklar...

Bütün medeni ülkelerde tecavüz ve cinsel taciz en ağır suçtur. Marco da bu ağır ve adi suçtan dolayı yargılanıyor. Mahkeme henüz sonuçlanmadı. Medyaya yansıyan bilgilere göre Marco, SPD Avrupa milletvekili Vural Öger’in de girişimleriyle serbest bırakıldı ve özel bir uçakla Almanya’ya getirildi.

Vural Öger sadece bir tüccar değil, aynı zamanda bir politikacı... Bir politikacının devam eden bir davanın yargıcı ile görüşmesini, Marco’yu cezaevinde ziyaret etmesini ve bütün bu girişimlerin sonunda Marco’nun serbest bırakılmasını nasıl anlamamız gerekir? Bu soruyu sormamın nedeni şu: Acaba tecavüz ve cinsel taciz suçuyla yargılandığı halde davası sonuçlanmadan kahraman ilan edile(bile)n bir davalı hakkında ne kadar konuşabiliriz? Baksanıza, arkasında sadece Alman devleti değil, medya, politikacılar, kilise ve büyük bir kamuoyu ve ayrıca üç avukat hatta bir de “basın danışmanı” var. Bizim arkamızda kim(ler) var?

Unutmadan sormak istiyorum: Vural Öger, Almanya’da bugüne kadar cezaevinde yatan kaç Türkü ziyaret etti ve bu amaçla kaç yargıçla görüşme yaptı? Almanya’da,  bir politikacının devam eden bir davanın yargıcı ile görüşmesi ne kadar mümkün? Hem bu görüşme, kamuoyunda ve özellikle medyada nasıl algılanır?

Sadece Alman politikacılar değil, özellikle Alman medyası yaklaşık sekiz aydır Marco davasını işliyor. Dava öyle bir işleniyor ki, adeta suça teşvik ediyor. Televizyon kanallarından biri, bir sahilde olduğundan daha yaşlı görünen 13 yaşındaki bir kızı kamera eşliğinde dolaştırıyor ve gençlere soruyor: “Bu kız kaç yaşında?” Tabii televizyon kanalı, özellikle yaşından fazla gözteren bir kızı seçtiği için, soruya muhatap olanlar ister istemez kızın yaşını daha büyük tahmin ediyorlar. Zaten televizyon kanalının amacı da bu: Marco’nun kızın yaşını büyük tahmin ederek yanılmış olabileceği fikrini desteklemek...

Elbette Marco’ya destek sadece bununla da sınırlı kalmadı. RTL televizyonunun Marco’nun Türkiye’den Almanya’ya gelebilmesi için özel uçak kiralaması, dinlenmesi için Nürnberg’de özel ve güzel bir ev tutması, bütün söyleşileri sadece RTL ile yapması konusunda anlaşma imzalaması ve ocak başı (şömine) sohbetlerini televizyonda yayınlaması ne anlama geliyor? Bütün bunlar sadece “televizyonculuk” veya “habercilik” adına mı yapılıyor? Eğer bütün bunlar gerçekten “habercilik” adına yapılıyorsa, soruyorum: Bu habercilik anlayışı, küçük bir kız çocuğuna tecavüz veya cinsel taciz suçundan yargılanan birini, sadece manevi destek vererek değil, maddi imkanlar da sağlayarak “kahraman” ilan edip iyi bir örnek (!) olarak sunmuyor mu? Demek ki adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan suçlularmış...

“web.de”nin “ internet sitesinde “Marco davası hakkında neler biliyorsunuz?” adı altında yayınlanan 10 sorunun arasında, Marco’nun hangi suçtan yargılandığı ile ilgili bir soru yok.

Marco davasında bir kez daha gördük ki, söz konusu Alman kanı taşıyan bir Alman ise, adalet rafa kaldırılabiliyor. Bunu da adaletin taciz edilmesi olarak algılayabilirsiniz.

Balzac ne kadar güzel söylemiş: Kanunlar örümcek ağları gibidir; zayıfları ağa yakalanır, güçlülerse ağı delip geçer.”

Marco davasında olduğu gibi...

SAYFA BASI

Yazarın diğer yazıları:

Marco Paşa
Oy hakkı sözü ne oldu?
“Almanca'yı Koruma Yasası” mı?
Dönüş düşüncesi
Made in Germany
İlk kadın başbakan
Yeni meclis, eski kafa
AB’nin hutbe rahatsızlığı
Utandıran Pano
Doğru yazalım, doğru konuşalım!
Anti-İslam kampanyası
Sömürge Medeniyeti
Milletin parasıyla içki içmek
40 yıl önce 40 yıl sonra
Uyum mu, Kıyım mı?
Zihniyet Krizi
   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

Ali Kılıçarslan
Marco Paşa
Mahmut Aşkar
Nasıl Bir Türkiye?
Ayten Kılıçarslan
Almanya’nın rotası
M. Ali Aladağ
Alman Bastırınca....
Hidayet Kayaalp
Kış Raporu
Osman Seçmez
Dalgalar kıyıya yaklaşmıştır
Sebahattin Çelebi
Sende şarkılar ölür...
Haldun Çancı
Büyük Karara Doğru
Prof. Dr. Berhan Yılmaz
Peygamberi Doğru Anlamak
Yılmaz Kuzucu
Evlenmek mi zor, anlaşmak mı? Veya  neden illa Aile?
Yakup Yurt
Tarihte ve gelecekte kadının yeri
Veli Kalli
Gurbet Çilesi
Nuran Yelkenci
Sen de Haklısın, Sen de Haklısın, Sen de!
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Güzel İstanbulumuz şantiye alanı mı olacak?
Şefik Kantar
Her şey hayallerle başlar
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Avrupa Birliği "Faşizmi"
Orhan Aras
Bizi Hangi Dünyada Öldürüyorlar Kardeşler
Mustafa Can
Ben Uyumdan Yanayım, Ya siz..........
Hasan Kayıhan
3 Ekim Beyannamesi
Betül Parlar
Hey du...
Fikret Ekin
Türkiye’nin “Sorunu”
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Üzeyir Lokman Çaycı
Siyah Çelişkiler
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bili