
BOSNA VE ALİJA
Bugün 11 Temmuz. Bosna-Srebrenica katliamının yıldönümü.
Sırp barbarlığına üç yıl boyunca göz yuman Batı ülkelerinin
sözde koruması altında bulunan Srebrenica’ya giren Sırp
güçleri, II. Dünya Savaşından sonraki en büyük soykırımı
yaptılar. 8.000 Müslüman Boşnak topluca katledildi.
Srebrenica, sadece kötülük etmek amacıyla soluyan “vahşi”
insanın kara lekesi. İnsanlık âleminin, Boşnaklara karşı
sınıfta kaldığı acı bir imtihan alanı.
Srebrenica, ikiyüzlü Fransızların yutturduğu eşitlik,
özgürlük ve adalet kavramlarının öldüğü talihsiz arena.
Mazlumların gökyüzünü inleten ve ağlatan feryatlarının,
Allah’a perdesiz olarak ulaştığı imtihan yeri.
Bosna halkının tam olarak neler yaşadığını, çektiği acıları,
maruz kaldığı insanlık dışı işkenceleri dünya kamuoyunun
henüz tam olarak bilmediğini düşünüyorum. Bosna
Müslümanlarının haklı davasının en büyük şahidi tarih
olacaktır.
Saraybosna üç yıl boyunca kuşatma altında kaldı.
Saraybosna’yı çevreleyen İgman dağlarının eteklerinden ateş
açan, katil “sniper”lar, sivillerin üzerine bir
milyon atış yaptılar.
O dönemde Bosna’nın başkentinde yaşamanın adı, “Saraybosna
Ruleti” idi. Ekmek kuyruğunda, pazaryerinde, hastanede,
tramvay’da seçilen masum hedefler, İgman Dağı eteklerinde
gizlenmiş dürbünlü tüfeklerin katil kurşunlarına hedef
oldular.
Binlerce masum çocuk, “Müslüman ve Boşnak” olarak
doğdukları için hayatı tanımaya vakit bulamadan, Çetnikler
tarafından “ölümle” cezalandırıldılar. 17.000 çocuk
mezarı Sırpların ve seyirci kalan Avrupa’nın siciline
kıyamete kadar kara bir leke olarak yazılmıştır.
Tarih, 27 Eylül 1994.
Srebrenica katliamından yaklaşık on ay öncesinde Alija
İzzetbegoviç, BM. Genel Kurulu 49. oturumunda dünya
kamuoyunu uyarıyor ve şöyle diyor. “…Saraybosna’dan iki
gün önce çıktım. Havaalanı kapalı olduğu için, ormanın
içinden geçen ve her zaman ateş altında bulunan bir patikayı
kullandım. Orada her gün insanlar öldürülüyor. Kentte ne
elektrik, ne gaz, ne de su var. Kent tamamen abluka altında,
tam anlamıyla ölüyor. Bunu engellemek için yapabilecek
hiçbir şey yok. Dün bu salona geldiğimde, Drina kıyısında
yer alan ve savaşın başlangıcından bu yana kuşatma altında
tutulan bir kasaba olan Srebrenica’dan bir mektup aldım.
Bunun bir rapor olması gerekirdi. Ancak bu, gerçek insan
cehenneminden yükselen bir çığlıktı. Mektubu ikinci kez
okuyacak cesareti bulamadım...” BM Genel Kurulu. New
York
Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand’a Bosna ziyareti
sırasında Sırpların toplama kamplarının resimlerini ve
raporlarını gösteren Alija, müdahil olmasını bekler. Ancak
ülkesine dönen Fransız Cumhurbaşkanı sadece “susar”…
Bosna’yı Cehenneme çeviren Sırpların yaptıklarını dünyaya
anlatmak için çırpınan Bosna- Hersek Cumhurbaşkanı Alija, 5
Aralık 1994 günü Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)
zirvesinde, haksız durumu eleştirirken şunları söyler.
“ Bir ay önce Bosna-Hersek’e yönelik saldırı yeni bir
boyut kazandı. Hırvat UNPA bölgelerinden gelen isyancı
Sırplar 5. Kolordumuza saldırdılar ve Bihaç krizini
başlattılar. Bir ülkenin güvenlik alanı başka bir ülkenin
güvenlik alanından gelenler tarafından saldırıya uğramıştı.
Bunu önlemek için hiçbir şey yapılmadı. Aslında böyle bir
şeyin yapılmayacağı iddia edildi. BM ve NATO güçlerince
temsil edilen tüm dünya, tek bir kenti bile koruyamıyor. Bu
doğru mu? Doğru olabilir mi? ... Bihaç bölgesine yiyecek ve
insani yardım taşıyan konvoyların geçişi yasaklandı.(143
konvoy yollandı, bunlardan 12’si geçti, 131’i durduruldu).
Fransız taburu, saldırıdan hemen önce bölgeyi terk etti.
Onun yerine Bangladeşli, yeterli silahı olmayan küçük bir
birlik bırakıldı. Tüm bölgede hiçbir yabancı muhabir
bırakılmadı ve medyaya engellemeler konuldu. UNPROFOR’un
raporlarında saldırının önemine ve genişliğine ilişkin
bilgiler çarpıtıldı. Tüm bunlar yalnızca bir tesadüf
olabilir mi? ... Başlangıçta Paris ve Londra,
Sırbistan’ın hamileri gibi davrandılar; Güvenlik Konseyi’ni
ve NATO’yu bloke ettiler. Sırp saldırısını durdurmak için
alınabilecek herhangi bir önlemi engellediler...”
Konuşmalar- Alija İzzetbegoviç, shf.189–190
Kadirşinas Bosna lideri bütün bunlar yaşanırken İslam
Dünyası ile ilişkilerini arttırmaktan ve hakkı teslim
etmekten çekinmez.
Bosna’yı, masada köşeye sıkıştıran Batı liderlerinin “fundamentalist”
yaftasıyla alay edercesine 2001 yılında Akif Emre’ye verdiği
bir mülakatta şunları söyler.
“Bunca farklılığına rağmen İslam Dünyası, Bosna söz
konusu olduğunda birleşebilmiş bir dünyadır… Bu yardım
askeri olarak ya da pratik ve moral destek olarak kendini
gösterdi. Ve Türkiye’de İslam dünyasında Bosna’ya yardım
konusunda en ön sırada yer alan ülkelerden biridir. Türkiye
bize çok yardım etmiştir. Bu yardımların mahiyetini bugün
bile tümüyle açıklayamam. Bu bağlamda Türk halkına
yardımları için müteşekkirim… Batı dünyasına gelince, bana
göre kendi ilkelerine ihanet etmiştir” Konuşmalar- Alija
İzzetbegoviç, Shf. 252
Doğu ile Batı arasına sıkışmış İslam’ı; Batı ve Slav
dünyasının acımasız ve gerçek yüzünü anlamak istiyorsanız
Alija’nın hayatı ve mücadelesini okumanızı tavsiye ederim.
Alija’nın kaderi, XX. Yüzyıl Bosna’sının kaderi ile birlikte
çizilmiş gibidir.
Bosna ve Srebrenica’da yaşananlar, aslında İslam dünyasının
yüzünün tam ortasında patlayan bir şamardı.
Biz Bosna’yı bıraktık ama Bosna’nın “manevi mirası”
bizi bırakmayacak.
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Bosna
ve Alija
Şah
ve piyonlar
Cumhur’un
cevabı
SAÜ
Rektörü Sn. Mehmet Durman’a Açık Mektup
Akıl
Tutulması
Uludağ
Zirve notları (II)
Uludağ
Zirve notları (I)
Filistin
Maden
Deresi
Kutsal
İttifak
Susma
Vakti…
“Edeb,
ya Hu”!
Sapanca
Şiir Akşamları
Başbakan’ın
Kosova seferi
Paradoks
ülkesi…
Aynadaki
yüz…
İkiyüzlü
Fransa
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|