
„Çocuk
kuyuya düşmeden“
Her
ne kadar son sıra bazı yayın organları ve
siyasetcilerden hakkımızda ön yargılı ve
olumsuz açıklamalar olsa da, bu toplumun büyük çoğunluğunun
ilmi seviyesine güvenerek sonunda adaletli bir yargıya
ulaşılacağına inananlardanım.
Her halukarda kritiğe hazırlıklı olmak,
bazıları ölçüyü kaçırsa da, soğukkanlı
ve onurlu bir duruş sergileyerek, adalet ve hukuktan ayrılmamalıyız.
Iniş ve çıkışlar her yerde hayatın
bir realitesi. Bu yüzden yazın kışa hazırlanmak,
bollukta darlığı, barış ve refahta,
çatışma ve kargaşayı engelleyici diyalog
ve çalışmaları artırmak zorundayız.
Ayrıca bütün bu çalkalanma ve ithamlardan kendi payımıza
çıkaracağımız dersler ve almamız
gereken tedbirler olmalı. Wir müssen Offenheit zeigen- şapkamızı önümüze
koyup muhasebe yapmamız şart. Neleri ihmal ettik,
nerede yanlış yaptık?
Unutmayalım birebir ilişkilerin etkisi medya ve
siyasetten daha kalıcıdır. İnsanlar
okuduklarını unutsa da, görüp yaşadıklarını
kolay kolay unutmazlar. (Güzel ahlak, iş arkadaşlığı,
komsuluk, güler yüz, ikram...)
Malezya ve Anadolu da örnek elçiler sayesinde huzur ve barış
dinini tanımadı mı?
Efendimiz, evinin önüne hergün çöp atan komşusu
birkaç gün atmayınca, acaba hastamıdır diye
ziyaretine gitmemiş miydi? Toplum iyice gerilmeden, yani
„çocuk kuyuya düşmeden“ önümüzdeki zamanı
bu lobi faliyetleriyle doldurmalı, kendimizi (şiirimizi,
sanatımızı, mana yönümüzü..) tanıtmalı
ve anlatmalıyız. Biz eli bağlı oturursak
oryentalistlerin ve benzerlerinin ektiklerini biçmek zorunda
kalacağiz. Yani yine elimizle ettiğimizi.
Hemen her sayısında 11 eylülü hatırlatan
focus, son sayısında; Restaurant da domuz istettiği
Türk e „işte integration böyle olur“ karikatürü
„o zihniyetin kafalarındakini yansıtmıyor mu?
Türkler ve müslümanlar barış dedikçe varlık
sebebini savaş üzerine kuranlar hep birden ön yargı
ve korku pompalıyorlar. Doğu toplumundaki çarpıklıkların
İslam diye sunulması, herkese ve her derde deva
olabilecek huzur dininin insanlara ulaşmasından
rahatsız olanların tezgahı veya İslam
medeniyetinin üçüncü şahlanışını
geciktirme gayreti değilse nedir?
Kolayca oluşabilecek önyargılara panzehir,
komşu, muhatap ve arkadaşlarımızın,
velhasıl birlikte yaşadığımız tüm
çevrenın bizi doğru tanımasına zemin hazırlamalı
ve her firsatı iyi değerlendirmeliyiz.
Würzburg da bu konuda örnek alınacak güzel çalışmalar
var. Belediyeyle anlaşıp, Cinamax da Çağrı
-die Botschaft- filminin almanca gösterilmesi, Okullara ve öğretmenlere
din ve kültürümüzü anlatan seminerler ve devamlı
programlara katılım, öğrencilere cami gezisi
ve açık kapı
günleri, Platform ve Podiumsdiskussionlar vs.vs.
Not: bu tip çalışmalara ilgi gösterenlere
yardımcı olunabilir, gerekirse Hz.Muh. in
Deutschland, Frau im İslam vs. konularda konuşmacı aranje edilebilir.
Bir defasında Almanya`nın Fas eski büyükelçisi
Murat Hofmann`ı konuşmacı olarak davet etmiştik.
Kiliseye ait bir salonda topluca namaz kılabilmek için
önümüzki heykellerin üzerini örttüğümüzün
farkedilmesi, şöyle bir önyargıya sebep olmuştu:
“Biz bu insanlara salonu verirken, onlar bizim resim ve
heykellerimize bile tolerans gösteremiyorlar“ Bunu
farkedince,“ «Biz, evde namaz kılarken önümüzde
babamızın bile resmi olsa, ya kaldırır
veya üzerini örteriz » izahından sonra, kolayca
oluşan bir önyargı da oradan kalkmış oldu.
Hatta hoşlarına giden bu izahın akebinde salonu
bundan böyle « gerne » ve indirimli
verebileceklerini dahi söylediler.
Bu ülkede gittikçe artan ekonomik zorluklardan dolayı
bazı sosyal çalkalanmaların bulutları ufukda görülüyor
gibi.
Madden dahada daralan işsiz komşu, sendeki Mercedes
i ve zor-güç satın aldığın evi farkedip !
hazmedemeye bilecek.
SW da 15 sene önceki bir işsizlik yürüyüşünde
bile yabancı düşmanı sloganlar atılıvermişti.
Ev ve ibadet yerlerimiz kundaklansa da nisbi basitliğe
asla tevessül etmememiz, yangına körükle gitmeyen, barış
yanlısı bir millet olduğumuzun en bariz kanıtıdır.(Camiler;
ayda bir kermes, Kinderflohmarkt, seminer, skeç ve şiir
akşamları, anma günleri, yarışma, gençlere
seçilmiş yeni filmlerle kendini sürekli
yenilemelidirler. Meşru dairede eğlenemeyenler
aksine yol açmış olurlar.)
Özellikle azami müştereklerimizin olduğu kendi
insanımızla köprüleri korumalı, aleyhde
konuşmadan evvela onlarla diyalog yolu aramalıyız.
(n`olur hasidliği yarışarak ve islam ahlakıyla
yenelim).
Hatadan dönme af-Versöhnung- en çok bize yakışır.
Zira
bizim ilkemiz » Onlar sözü dinler, en güzeline
uyarlar » değil midir ?
Elbet bunca imkan ve rahatlığın da bir faturası
olur. Eğer şimdi imkanları iyi değerlendirir
ve geleceğe- sosyal barışa, eğitime- yönelik
yatırım yaparsak ancak istikbaldeki huzuru
garantilemiş oluruz. Yoksa…
dilim varmıyor.
Önümüzdeki çetin günleri kolay atlatmak ve çocuklarımıza
barış zemini hazırlamak için gelin kolları
sıvayalım. Herkes gücünü zorlamalı ve
mutlaka bir şeyler yapmalı. Zaman
bekleme zamanı değil.
Selam size ve işiniz rast gele.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
„Çocuk
kuyuya düşmeden“
Aşk
gibi okumak
Güzel
bir yazı
Bireyselleşmenin
sessiz depremleri
Herseye
rağmen
Batıdan
bir iç muhasebe
Huzur
yazıları
Sağlıklı
değişim
Her
ayrılık
Kimse
sizin yerinize düşünmez
Sözlerin
özünden
Mektup
SAYFA
BASI
|