A vitaminini unutmayın! Mevsim meyvesi gibisi yok. Strese son vermenin 15 yolu

Kendinizi değil kilonuzu yakın

·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


YENİ YOL
                                                                                    İbrahim Selamet
 
 
info@turkpartner.de



BAŞBAKAN’I DİNLERKEN

     Gar Meydanına gazetemizin Genel Yayın müdürü Zeki Aydıntepe ile birlikte gittik. Kürsünün hemen önündeki basına ayrılan bölmede dinledik Başbakanı.

     Konuşmasının başında yaptığı Sakarya tarifi benim açımdan oldukça önemliydi. İktidarı döneminde ilimize yedi kez gelen Başbakan’dan, böyle bir Sakarya tarifini ilk defa duyuyorum.

     Özellikle Bosna, Kosova ve Balkanları zikretmesi dış politika açısından yeni bir dönemin başlayacağına ışık tutuyordu. Türkiye’nin Balkan politikalarını güçlendirmek adına yeni bir atak başlatması önemlidir.

     Rahmetli Turgut Özal’ın yıllar önce tesbit ederek başlattığı Balkanlar ilgisi, Tayyip Erdoğan’ın ikinci dönemi ile artarak devam edecektir.

     Sakarya’nın; Balkanlardan, Kafkaslara uzanan bir coğrafyanın kaynaşma alanı olduğu tesbitinden sonra Başbakan; “Kırcali’den, Kerkük’e, Üsküp’ten Trabzon’a, Kosova’dan ve Balkanların her yanından gelen insanların bu şehirde kaynaştığını ve kardeşçe yaşadığının” altını önemle çizdi.

     Başbakan Erdoğan’ın; Sakarya’da yaşayan muhacir kitlesinin önemine dikkat çektiği konuşmasını çok önemsiyorum. Bu konuda Başbakan’ı bilgilendirenlere teşekkür etmeliyim.

     Organizasyon ve miting notlarını gazetelerden okudunuz.  

     Kabul edersiniz veya etmezsiniz. “Tayyip Erdoğan” ismi, Türk halkının gönlünde taht kurmuştur. Siyasetin nefes borusunun tıkandığı birkaç yıl öncesine dönersek muhtar bile olamaz denilen bir isim, Türkiye’nin umudu olmuştur.

     O’nu dinlerken gözlerimin önünden film şeridi gibi geçen zorluklarla dolu, izzet ve onur mücadelesine şahitlik ettiğimin farkına vardım.

     Başbakan Erdoğan’ı yıllar önce İstanbul İl Başkanı olduğunda tanımıştım. Bir konferans için geldiği Funda Düğün Salonunda kendisini karşılamıştık. Daha o dönemde hitabeti ve teşkilata hâkim yapısıyla Türkiye’nin dikkatini çekmeye başlamıştı. İlk defa dinlediğim Tayyip Erdoğan, Cemal Kamacı’dan çok farklı bir il başkanıydı. “Bedelini ödeyerek ve hak ederek” geldiği bugünkü nokta onu hiçbir zaman şımartmadı.  

     Ak Parti’nin var oluş sebeplerinin temeline atılan adımlardan ikincisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adaylık sürecidir.

      İşte bu süreçte Zeytinburnu’ndaki bir düğün salonunda İstanbul Hanımlar Komisyonu’na verdiği bir konferansa davetliydik. Kürsüde konuşan Tayyip Erdoğan’ın bir yanında ben, diğer yanında sonradan İstanbul Milletvekili olan Ali Bey vardı.  Seçimlere 2,5 ay kala salonu hıncahınç dolduran İstanbullu bayanların fedakârlıklarına tanık oldum. Tayyip Erdoğan ismi ile bütünleşen İstanbul teşkilatı, o seçimlerde imkânsızı başardı.

     Erbakan Hoca ve kurmaylarının ısrarla dayattığı “Ali Coşkun” ismine karşın teşkilatının sadakati ve başarısıyla hiç kimsenin ihtimal vermediği bir dönemde İstanbul’a talip olarak “Şehr’ül Emin” oldu.

     Tefessüh etmiş, borç içinde yüzen yerel yönetimlere yeni bir ses ve nefes getirdi. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da başarıyla uyguladığı çalışma metodu yerel yönetimlerde “devrim” sürecini başlatmıştı.

     “Şiir” okuduğundan dolayı hapse atıldığında, Tayyip Erdoğan ve Türkiye için yeni bir dönem başlıyordu.

     “Medrese-i Yusufiye”, yokluklar içerisinde varlık ve oluş âlemidir. İnsanın, bilmek ve olmak sürecinde yaşadığı zihin devriminin yegâne mekânı “zindan”dır. İstanbul teşkilatının tabiriyle “Reis”i görebilmek için cezaevine ziyarete gitmiştim. Yoğun ziyaretçi akınından dolayı onunla görüşemedik. Ona olan sevgi ve desteğimizi orada bulunan Abdullah Gül’e iletmiştik.

     O görüşmede, adını sonradan öğreneceğimiz yeni bir siyasal hareketin sinyalleri başlamıştı. Tayyip Erdoğan’ın zindan hayatı onun yeniden doğuşuna hamileydi.

     Tayyip Erdoğan’ı halkın gönlünden silebilmek için zindana atanlar, süreci tetiklediler. Büyükşehir Belediye Başkanı olarak girdiği zindandan, Türkiye’nin yeni lideri olarak çıktı.

     “Siyasette sığınılacak tek liman ahlaktır” sözü O’na aittir. Tayyip Erdoğan, günümüz siyasetine ilke, kalite ve rekabet kazandırmıştır.

     12 Eylül 1980 öncesinin kavgacı ruhu ve söylemleri ile oy almaya çalışanlar Tayyip Erdoğan ile rekabet etmekte zorlanıyorlar. Tayyip Erdoğan’ın en büyük sermayesi halkın O’na olan güveni ve sevgisidir.

     Sağduyunun her zamankinden daha önemli olduğu bu günlerde hırçın ve kavgacı söylemler prim yapmaz. Bu millet artık kavga istemiyor. Milletin kendisiyle kavgalı olanlar için 22 Temmuz hesaplaşma günüdür.

     Uzlaşma özürlü Deniz Baykal ile hırçınlaşan Devlet Bahçeli milletin sevgi ve güvenini kazanmak yerine “korku”yu besliyorlar.

     Kavga ve korkudan beslenenler milletten uzaklaşıyorlar. Korku değil, sevgiyi besleyen Tayyip Erdoğan ve partisi büyümeye devam ediyor.

     Gücünü sevgiden ve milletin rızasından alan liderler iki cihanda kazanırlar.

     Keşke; Baykal ve Bahçeli “kavga” yerine “barışı” tercih etselerdi.

SAYFA BAŞI


Yazarın diğer yazıları:

Başbakan’i dinlerken
CHP ve MHP üzerine
Bosna ve Alija
Şah ve piyonlar
Cumhur’un cevabı
SAÜ Rektörü Sn. Mehmet Durman’a Açık Mektup
Akıl Tutulması
Uludağ Zirve notları (II)
Uludağ Zirve notları (I)
Filistin
Maden Deresi
Kutsal İttifak
Susma Vakti…
“Edeb, ya Hu”!
Sapanca Şiir Akşamları
Başbakan’ın Kosova seferi
Paradoks ülkesi…
Aynadaki yüz…
İkiyüzlü Fransa
Öfke Medeniyeti
 

   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

İbrahim Selamet
Başbakan’i dinlerken
Mahmut Aşkar
Ya Uy, Ya Terk Et?..
Orhan Aras
Türk Don Juan'ı
Hidayet Kayaalp
Mumla eriyen umutlar
Hayrettin Çakmak
İkinci yirmiyedi, beşinci Cuma
Yılmaz Kuzucu
İyiye değişim ve beyinlerde haraket
Üzeyir Lokman Çaycı
Bedava
Osman Seçmez
Hayatın gerçek adı: SU
Şefik Kantar
Papa radikallere koz verdi
Nuran Yelkenci
Mutfaktaki İsraf
Haldun Çancı
Kırk Katır Mı, Yoksa, Satırları Paket Mi İstersiniz?
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
Üniversite: Girmek mi, çıkmak mi zor
Hasan Kayıhan
Farkında mısınız?
M. Ali Aladağ
Sadece Ölü Balıklar mı?
Fikret Ekin
Yine İnsan
Ali Kılıçarslan
“Almanca'yı Koruma Yasası” mı?
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Ülkemizden çalınan tarihi eserlerimize sahip çıkalım
Prof. Dr. Ümit Özdağ
12 Eylül Öncesi Hesaplaşması ve Sol Kültürel Terör
Tevfik Abdin
İstanbul’da BENİ HEP ALDATTILAR...
Yakup Yurt
Kısır Döngü veya Kuyruğunu Isıran Yılan
Veli Kalli
Sorunumuz Kuş Gribi Değil
Ayten Kılıçarslan
Türkler şiddet kurbanı
Erhan Türbedar
Kosova’ya İki Yeni Bakanlık Devrediliyor (?)
Dr. Nebil Bozdoğan
Ameliyatsız Yüz Gençleştirmede Son Nokta
Serdar Çelebi
Fransa olayları ve Avrupa’da ‘Yeni Irkçılık’
Yakup Tufan
Fransa’nın İmajı
Sebahattin Çelebi
kadıköy
Mustafa Can
Bayram Gelince Bir Şeyler Olur Bana Canım....
Betül Parlar
Hey du...
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Halil Gülel
Gerçek Güzellik
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Ayný acýyý duyanlar en samimi olanlardýr
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç