YENİ
YOL
İbrahim
Selamet
|
|
info@turkpartner.de |

NASIL BİR ÜLKE?
Nihayet beklenen oldu. Türkiye normalleşme sürecine girdi.
Millet mutabakatı derken “kurumsal” mutabakat zamanı
geldi. Milletin ikinci kez verdiği iktidar yetkisinin amacı
özlenen ve beklenen değişim talebinin kesintiye
uğratılmamasıdır. Şimdi kalkınmayla beraber, sosyal
adaletin tesis edilme zamanı.
Abdullah Gül’ün, Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Türkiye
parlak ve yeni bir döneme girdi. Yeni dönemin en önemli
adımlarından biri “Sivil Anayasa” olacaktır.
12 Eylül gölgesinde hazırlanan çatık kaşlı darbe
anayasasından nihayet kurtulacağız.
Ülkemin geleceğine dair ümit ve beklentilerim yığınla
birikmiş. Nasıl bir ülke istediğim bana sorulsaydı
cevaplarım aşağıdaki gibi olurdu.
Daha sivil, daha özgür, daha demokratik ve daha müreffeh bir
ülke istiyorum.
Birleşmiş Milletler arasında en kısa zamanda “veto
hakkı”na sahip olması gereken bir ülke. Avrupa
Birliği’ne tam üye olması gereken aynı zamanda İslam
ülkelerinin savruk görüntüsünü derleyip toparlayacak lider
bir ülke.
Uçak gemileri olan, silahını kendi üretebilen, milletine
değil düşmana korku veren, vatan evlatlarının içtenlik ve
sevgiyle komutanım ve ordum diyebildiği bir ordusu olan
ülke.
Askerlerin siyasi demeç vermeyip, sadece asli görevini
yaptığı, evladını ziyarete giden başörtülü annelerin ve
sakallı babaların nizamiye kapısından geri çevrilmediği bir
ülke.
İnanç özgürlüğünün gerçek anlamda kutsal olduğu, inancından
dolayı kimsenin kınanmadığı, horlanmadığı,
cezalandırılmadığı, temel insani hak ve hürriyetlerin devlet
tarafından titizlikle korunduğu bir ülke.
Düşüncesinden dolayı kimsenin hapse atılmadığı bir ülke
istiyorum. “Düşünce ve fikir suçlusu” kavramının
literatürden ebediyen silindiği bir özgürlük ülkesi.
İnsanlık dışı bir suç ve günah olan “işkence”nin
yaşanmadığı, arızalı ruhların işkence imkânı bulamadığı
boşluksuz, yorumsuz ve hukukun gerçek anlamda üstün olduğu
bir ülke.
Milletin akıl ve ruh sağlığını bozmayan kaliteli ve düzeyli
yayınların yapıldığı, ahlak dışı ve saçma sapan yarışma
programlarının prim yapmadığı bir ülke. Haberine yorum
katmayan, halkın değerlerine hakaret etmeyen, özgür ve
evrensel gazetecilik anlayışının hâkim olduğu bir ülke.
Irkçılık yapılmayan, herkesin özgürce fikirlerini söylediği
tek bayrak, tek vatan, tek millet ülküsünde birleşebilen bir
ülke.
Edirne’den Ardahan’a bütün illerin coğrafi olarak değil,
ruhi anlamda bir bütün hissedildiği ve kardeşlik
türkülerinin söylendiği bir ülke.
Ankara’nın doğusunun en az batısı kadar kalkındığı, fabrika
bacalarının ülkenin her yanında tüttüğü, gelirin adil
dağıtıldığı gerçek anlamda sosyal devlet olan bir ülke.
Terörün tarihe karıştığı, terör belasına harcanan paraların
eğitim, sağlık ve kalkınma için harcandığı tam güvenli bir
ülke.
YÖK ve benzeri arkaik kurumların lağvedilerek tarihe
karıştığı, devlet kurumlarının açık, şeffaf ve tam
demokratik olduğu, kurumların değil, insanın kutsal olduğu
bir ülke.
İdeolojik dayatmalar ve Kemalizm’den değil, bilim, sanat,
kültür ve evrensel değerlerden beslenen sadece ve sadece “fikir
ve bilim yuvası” olan, akademik çalışmaları dünyada
yankı bulan, özgür düşünceyi besleyen üniversitelerin
ülkesi.
Üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağının kaldırıldığı,
katsayı saçmalığının olmadığı, meslek lisesi mezunlarının
diğer liselerle fırsatta eşit olduğu bir ülke.
Azgın azınlığın; makul çoğunluğa tahakküm etmeye
kalkışmadığı, çoğunlukta olanların azınlıkların temel hak ve
hürriyetlerine saygı duyduğu, toplumsal renklerin kavga
sebebi olmadığı bir ülke.
Kompleks ve korkulara yabancı, özgüveni yüksek, dünya
kültürlerini bilen, ülkesinin değerlerini evrensel boyuta
taşıyabilecek donanım ve bilgi birikimine sahip çocukların
yetiştiği bir ülke istiyorum. En az iki yabancı dil konuşan,
bilginin şımartmadığı, ilim, irfan, ahlak ve edeb sahibi
görgülü nesiller yetiştiren bir ülke.
Kazaların en az olduğu, trafik ışıklarında ve şehrin
sokaklarında gereksiz yere kornaların çalmadığı, gürültüsü
az ama görgüsü ve hoşgörüsü çok bir ülke.
Devlet imkânlarının “emanet” olduğunu bilen, yetimi
koruyan, öksüzü doyuran, sessizlerin sesi, kimsesizlerin
kimi olan yönetim anlayışının hâkim olduğu bir ülke.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanın yüreğindeki acıyı
biliyoruz. Bizler yıllar boyu sabrettik ve dua ettik. Şimdi
elini uzatıp hamle yapması gereken devletin ve hükümetin ta
kendisidir. Ümit ve beklentilerin gereğini yapmak için artık
mazeret kalmamıştır.
Kendimizden geçtik. Çocuklarımız için daha güzel bir ülke
istiyoruz.
Yeni Sakarya Gazetesi, 12 Eylül 2007
SAYFA
BAŞI
Yazarın diğer yazıları:
Nasıl
bir ülke
Zincirden
kolyeler
Başbakan’i
dinlerken
CHP
ve MHP üzerine
Bosna
ve Alija
Şah
ve piyonlar
Cumhur’un
cevabı
SAÜ
Rektörü Sn. Mehmet Durman’a Açık Mektup
Akıl
Tutulması
Uludağ
Zirve notları (II)
Uludağ
Zirve notları (I)
Filistin
Maden
Deresi
Kutsal
İttifak
Susma
Vakti…
“Edeb,
ya Hu”!
Sapanca
Şiir Akşamları
Başbakan’ın
Kosova seferi
Paradoks
ülkesi…
Aynadaki
yüz…
İkiyüzlü
Fransa
Öfke
Medeniyeti
SAYFA
BASI
|