·  ANASAYFA  
·  AVRUPA HABER  
·  MEDYA  
·  EKONOMI  
·  FIRMALAR  
·  SPOR  
·  YAZARLAR  
·  BASIN ÖZETLERI  
·  COCUKLAR  
·  KADIN & YASAM  
·  BEDAVA POST  
·  DOWNLOAD  
·  TREIBER  
   
   


  OLAYLAR

               Mehmet Ali Aladağ

 

aladag@turkpartner.de


Sarık-Cübbe ve Takım-Kravat

Bir zamanlar yerli sinemada fakir kız-zengin oğlan veya tersi filimler, soğandan beter, biberden acı, gözyaşı döktüren “acıklı” filimler rağbet görürdü. Kadını ve erkeğiyle Türk insanı beyaz perde önünde yiğit mi yiğit, iffetli mi iffetli rollerdeki sanatçılarla kendini özdeşleştirirdi. Gün oldu, “Kara Murat” ve “Malkoçoğlu” gibi Yeşilçam mahsulü tarihi kahramanlarla sinema salonlarında coştuk. Fazla zaman geçmeden seyirciyi hinoğlu hinler açık-saçık filimlerle sinema salonlarına çektiler. Sinemaların yerini büyük çapta televizyon kanalları doldurmaya başlayınca, vur çatlasın çal oynasın türünden edepsizliklerle seyirci toplayan kanallara karşılık, bazı televizyon kanalları, “sırlar ötesi”, “sır kapısı”, “gönül gözü” v.s. gibi gizemli proğramlarla seyirci toplamaya çalışıyorlar. Birisinde ahlak, daha doğrusu ahlaksızlık, diğerinde maneviyat istismarı var. Her ikisinde de hedef, daha fazla seyirci toplamakdır ama, birisinde ahlakî değerlerimiz ayaklar altına alınırken, diğerinde yaşanılır bir din olmaktan çıkarılan İslâm, mucizeler ve kerametler gösterenlerin dini olarak lanse edilmektedir.

Asıl temas etmek istediğim ise, bu gidişatın maneviyat cephesindeki göze hitap eden yönüdür. Anadolu Dervişlerini sembolize eden film kahramanlarının başlarındaki sarık, üzerlerindeki cübbe ve hele kendi boylarından uzunca, ellerine sıkıştırılmış bir odun parçası, yani asaları... Dönün günümüz tarikatlarına; çoğunluğunda hemen hemen aynı kıyafetlere özentiyi  göreceksiniz. Sadece ellerinde “asa”ları eksik. Allah dostu ermişler, gönül sultanları erenler, mucize göstrerenler, keramet sahipleri, büyük din alimleri, menkibe kahramanları, hepsi bundan ortalama bizkaç yüzyıl önce yaşamışlarmış. Halbuki ilim-irfanla birlikte tekâmül eden müslüman insan, inanç konusunda ve dini algılamada dünden daha çok bilgi edinme imkânına sahip ve daha şuurludur. Kapalı toplumdan dünyayla tanışma noktasına gelebilmiş müslüman, maddeci dünya görüşünün değer yargılarıyla çepeçevre sarılmasına rağmen, itikadî değerlerini muhafaza etmede tarihdeki “dini bütün” dindaşlarından daha fazla islâmî şuura sahiptir. 12. veya 13. yüzyılın erenlerine eşdeğer 21. yüzyıl erenleri yok mu, olamaz mı?..  Yoksa bunlara takım elbise-kravat mı engel?

Kılık-kıyafet, insana değer verilmesi ve biçilmesi açısından önemlidir. Kıyafet, bir bakıma insanın iç dünyasıyla ilgili ipuçlarını da ele verir. Her devrin kendine has giyim tarzı olduğu gibi her medeniyetin de adeta dikta ettiği giyim tarzı vardır. Batı Medeniyeti’ni tercih edişimizin başındaki önemli unsurlardan birisi de “Kılık-kıyafet Devrimi” olarak cumhuriyet tarihimize geçmiştir. Fesi kaldırıp şapka (kasket) giymemiz, muasır medeniyet seviyesini yakalamamız istikametinde hiçbir belirleyici rol oynamadığını gören Türkiye, hâlâ kafanın içindekinden ziyade, başörtüsü meselesinde olduğu gibi, dışıyla uğraşarak zaman ve enerji harcamaya devam ediyor.

Fikir ithalatını yaptığınız yerden tabiatıyla modayı da beraberinde almak mecburiyetindesiniz. Batı’nın hayat tarzını kabullenen insan veya toplum, giyim tarzını şartlı kabullendiği takdirde bile ülkemizde olduğu gibi çatışmalar başlar. Bu çatışmayı bilhassa kadın giyiminde daha bariz bir şekilde görmek mümkün. Müslüman kadınların inançtan kaynaklanan giyim tarzları hem kendi ülkemizde hem de Batılı ülkelerde en çok göze batan ve tartışılan konuların başında gelmektedir.

Dinî ve ideolojik kavgamız Türk erkeğinin dış görünüşüne de yansımıştır: Birisinde bıyığın ağzının içine, ötekisinde bıyık uçlarının aşağıya sarkıtılması, diğerinde dudaküstü kısa bıyık, bir başkasında çok kısa da olsa illâ da sakal... Şekle ve şekilciliğe dayalı teferruattan bir türlü kurtulamıyoruz vesselam! Bu durum ne yazık ki dindarımız ve olmayanımız için de geçerlidir. Etkili medeniyet anlayışında kadın veya erkeğin giyimini modacılar belirlerken, inanç unsurunun hiçbir rolü olmaz. İslâmî mayayla yoğrulmuş bizim medeniyetimizde ise, giyimin hem kadın hem de erkek için sadece kırmızı çizgileri belirlenmiştir. Estetizmi elden bırakmamak kaydıyla, kılık-kıyafetin nasıl olacağına, toplumun yaşadığı iklim şartları ve millî zevklerini dikkate alan moda merkezleri karar vermelidir.

Az veya çok inanan, hatta hiç inancı olmayan “Müslüman Türk”ün din etrafındaki kavgası, neresinden bakarsanız bakınız, dış görünüşyle devam etmekte ve hâlâ öze inerek saadete gelemedik. 

Yazarın diğer yazıları:

Sarık-Cübbe ve Takım-Kravat
Almanya Seçimlerini Nasıl Okursunuz?
Türk de Olmasa.....
Kendisiyle Yüzleşmek
Bayrakla Göbek Bir Arada Olunca...
Senden Bana Yar Olmaz!
Cemil Meriç’le Doğu’dan Batı’ya
Bizim  Diyalogcularımız
Dünyaya  Çekidüzenden  Önce...
Oyuna Gelmemek
Cavanlık Bir Uçar Kuştur
Kocalık Bir Naçar İştir

Varılmaz menzile bu gidişle
Bomba yağar başıma
Gurbet düğünleri
ALSAK MI, ALMASAK MI?
Terörizmle kolonizm arasında


   
SAYFA BASI

| Ana Sayfa | Haberler| Gazeteler | Ekonomi | Firmalar | Spor | Yazarlar 

Copyright © Mima Datentechnik / Jülicherstr.20 / 52070 Aachen / Deutschland
Tel:
+49 (241) 900 57 50 (pbx)  Fax: +49 (241) 99 777 57  
e-posta:
info@Turkpartner.de
Bu site Mima Datentechnik Internet Servisi tarafýndan hazýrlanmaktadýr

M. Ali Aladağ
Sarık-Cübbe ve Takım-Kravat
Prof. Dr. Ümit Özdağ
Muhterem Paşam
Mahmut Aşkar
Sömürgeci Efendisine Başkaldıranlar ve Türkler
Yakup Yurt
Bayram Geldi Neyime
Ali Kılıçarslan
Yeni meclis, eski kafa
Sebahattin Çelebi
kadıköy
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Rumları AB, Kürtleri ABD koruyor...
Veli Kalli
Gurbette Vatan Sevgisi
Mustafa Can
Akıl...Gönül...Şüphe...
Sonra Hayatın Akışı...
Şefik Kantar
Davul Tozu, Minare Gölgesi
Şensel Aşkın
Bilginin/Doğruların Etkinliği
Üzeyir Lokman  Çaycı
Siyah Çelişkiler
Nuran Yelkenci
Bin Aydan Daha Hayırlı Olan, Ramazan Ayı
Hasan Kayıhan
Bozüyük’ü Doğru Okumak
Yılmaz Kuzucu
“Çocuklara  çok  yazık”
Orhan Aras
Yüreği Yaralı Şair, Tofig Abidin
Fikret Ekin
İslam Düşmanlığı
İsmail Tüysüz
Son İki büyük Revulusyonda İstanbul`un Önemi
Hidayet Kayaalp
Kendimizle İletişim
Halil Gülel
Dış Görünüş
Ayten Kılıçarslan
Erkekler farklı mı ölür?
Serdar Çelebi
ETU (Europaische Türkische Union)  ne yapıyor?
Betül Parlar
Sigara Bağımlılığı
Muhsin Ceylan
Berlin’e hayali bir soru
Ozan Yusuf Polatoğlu
Bir taraf ‘şan’ (!) alıyor
Bir taraf ‘perişan’ oluyor
Dr. Nebil Bozdoğan
Botox zehir mi ilaç mı?
Yakup Tufan
Uyum nedir?
Sizden Biri
Sen neymişsin be abi?
Alperen Çelik
Yeni Vietnam IRAK
İsmail Altıntaş
İslâm Dininin Engellilere Sağladığı Kolaylıklar
Latif Çelik
Aynı acıyı duyanlar en samimi olanlardır
Dr. Nebil Bozdoğan
Kozmetik cilt tedavisi amaçlı lazer uygulamaları
Fazlı Arabacı
Yaralı bir bilinç