Atatürk-Türkeş ve Ülkücü Gençlik
Kılıç Ali
Hatıraları’nda Mustafa Kemal Atatürk’ün “dengelerini
kaybetmiş, ihtiras ve iştihalarının tatmini yolunda
dimağlarını, karakterlerini bozmuş, vücutlarını yıpratmış, her
günahı mubah gören, her şeyi istihza ve kayıtsızlıkla
karşılayan, kafalarını manasız yollarla işleten gözlerini
kumarhane masalarına, meyhane şişelerine dikmiş, afyon yutmuş
gibi bayılmış, ne yapacağını şaşırmış, şımarık gençlerden hiç
hoşlanmazdı” diye yazar.
Atatürk, bunlardan kızarak ve nefret ederek, “Böyleleri,
tabiatıyla milli mefküreye lakayt, bigane bir gençliktir. Bu
gibilere ne Hakimiyeti Milliye, ne de Cumhuriyet, zerre kadar
heyecan ve alaka vermez. Her türlü içtimai ve ahlaki alakaları
kesilmiş vaziyette olan bu gibi gençler için kumar, dans,
rakı, fuhuş, para işte Hakimiyeti Milliye’nin, işte cemiyetin
manası, onlar için, yalnız bunlardan ibarettir. Bu gibi
gençleri tereddiden behemehal (mutlaka) kurtarmak ve gençliği
behemehal mefküreci (ülkücü) ,memleketle alakalı olarak
yetiştirmek, herkesin, hepimizin, her devlet adamının başta
gelen vazifesidir” demiştir.
Atatürk’ün tanımladığı anlamda zevkçi, her türlü milli duygu
ve kimlikten uzak, kozmopolit, kendinden başka bir şey
düşünmeyen bir gençlik bugün de var. Neden olmasın? İstiklal
Harbi’nin üzerinden 10 sene geçtikten sonra olurda 80 sene
geçtikten sonra olmaz mı? Küreselleşmenin her kanaldan
milliyetsizliği ve etnikleşmeyi teşvik ettiği bir ortamda Türk
gençliğinin önemli bir kısmı geleceğe ve Türkiye’ye olan
inancını yitirerek, ben merkezli bir zevkçiliğin kollarına
düşüyor.
Ancak
durumu çok da kötü görmemek lazım. Türkiye’ye yönelik
stratejik tehdit artarken bir çok gençte milli görev
duygusunun arttığını görüyoruz. Onlara yol gösteren olmadığı
halde tarihlerinin ve milletlerinin kendilerine yüklediği
görevin farkına vararak ülkenin geleceğine sahip çıkan Türk
gençlerinin sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. Bu
milliyetperver ve vatansever gençlere sahip çıkılması ve
onların Atatürk-Türkeş çizgisinde Türk milliyetçiliği, yani
Ülkücü Hareket içine çekilmeleri için yüksek seviyeli bir
fikri çalışmaya ihtiyaç var.
Yüksek
seviyeli bir fikri çalışma ise okuyan ve yazan bir Ülkücü
gençlik ile gerçekleşir. Fikir üreten, tahlil yapan,
Türkiye’nin ve Türk dünyasının sorunlarını tartışan, Türkiye
ve Türk dünyasına yönelik tehditlere cevap veren, iyi evlat,
iyi öğrenci ve iyi yurttaş olarak Ülkücülük yolunda ilerleyen
bir gençlikten bahsediyorum. Başbuğ Türkeş’in ifadesi ile
üstün vasıflı Türk olma çabası içinde olan adamdır Ülkücü genç.
Okumayı, yani İslam’ın ilk emrini ve yazmayı terk etmiş bir
gençliğin ülkücülüğü sadece söylemsel bir ülkücülük olacaktır.
Ülkücü
gençliğin milliyetçi ve vatanperver öğrenci/gençlik
kitlelerine önderlik ettiği bir Türkiye, farklı bir Türkiye
olacaktır. Böyle bir Türkiye susan, AKP’nin ülkemizi içine
sürüklediği felaketi seyreden, Türklüğün imhası karşısında
sessiz kalan, İslam’a yapılan hakaretler karşısında ancak
cılız tepkiler veren bir ülke değil, Türk gençliğinin Ülkücü
gençliğin önderliğinde dev dalgalar, büyük kitleler şeklinde
yürüdüğü bir ülke olacaktır.
Ülkücü
gençliğin yürüyüşü, milli devlete karşı yapılan saldırıları
engellemekle kalmayacak, Türk Dünyası’nda da heyecan
yaratacaktır. Ülkücü gençliğin yürüyüşünde ona yol gösterecek,
eylemlerinin zeminini belirleyecek olan Gaspıralı’dan Gökalp’e
uzanan çizgide ortaya çıkan Türk milliyetçisi fikri birikimin
Atatürk-Türkeş çizgisinde siyasete dönüşmüş şeklidir. Bu
çizginin özeti, tavizsiz Türk milliyetçiliği ve tavizsiz Türk
birlikçiliktir.
Atatürk-Türkeş çizgisinde bölücüleri yatıştırma kaygısı ile
geliştirilen teslimiyetçi “çiçek bahçesi” söylem ve
politikaları yoktur. Bu çizgide teslimiyetçi AB’cilik yoktur.
Bu çizgide Başbuğ’un emaneti Türk Kurultayını tasfiye ederek
onun AKP ve Erdoğan’a teslim edilmesi yoktur. Bu çizgide
Ülkücü hareketin doğum günü olan 3 Mayıs’ı terk etmek yoktur.
Bu çizgide ikiz yasalara ve tahkime “evet” demek yoktur. Türk
milliyetçiliği çekingen, pısırık ve korkak bir politik duruş
ve eylem biçimi değildir.
Hem
bunlar yapılır hem de ülkücü Türk milliyetçisi olunur diyen
var ise Allah onu ve benzerlerini ıslah etsin.
Değerli
ülküdaşım ve arkadaşım Hasan Demir Beyefendiye Allah’tan acil
şifalar diliyorum.
02
Mart 2006
SAYFA
BAŞI
Yazarın
diğer
yazıları:
Atatürk-Türkeş
ve Ülkücü Gençlik
İngiliz
Gizli Belgelerinde Türkiye
12
Eylül Öncesi Hesaplaşması ve Sol Kültürel Terör
Kamuoyu
Araştırmaları
Saldırılan
Polis
"Kurtlar
Vadisi" tartışmaları
Toplumun
Yeniden İnşası
İlerleyen
Federalizm
İRAN-ABD
Çatışması
Tehdidin
Niteliği 3
Tehdidin
Niteliği 2
Tehdidin
Niteliği
1
2006'ya
Girerken Kerkük-KKTC Hattı ya da Çağdaş
Sakarya
Seyyid
Ahmet Arvasi'nin Anısına
"Türk
Milliyetçiliği Ahlaki Bir Zemine Sahiptir"
Taha
Akyol'a açık mektup
21.
Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Kimlik
Meseleleri
Irak
Savaşı Ve Amerikan Sermayesi
Kürtçüler
Yalan Söylüyor
Farklı
Bir Kürt Projesi (mi)?
Kürdistan
projesi
PKK
“Vali”yi Görevden Aldıd
Türk
Subayı Kimdir 2?
Türk
Subayı Kimdir?
Devlet
Yok
Telafer
Dayanışma Komitesi
Muhterem
Paşam
Atatürk
Kanuni
Sultan Süleyman'dan Şahin Bey'e
"AB
Faşizmi" ve Cumhuriyet Bayramı
"Öfke
Baldan Tatlıdır"
SAYFA
BASI
|