Hayatın içinden Y
ı l m a z K u z u c u
|
|
yilmazkuzucu@web.de
|

Aküyü
doldurmak
Hadiselerden,
stresli iş ve olumsuz haberlerden bunalan, yıpranan,
adeta enerjisi tükenen insanın yeniden dolmaya, yani
şarza girmeye o kadar ihtiyacı var ki. Bazi
ortamlarda bulunmak, uzun süre ruhsuz konu ve kimselerle
muhatap olmak, insanı manen olumsuz etkileyerek
bunaltıyor. Buna karşı pozitif enerji,
fikir, sohbet ve gıdalarla beslenilmezse insandaki o
itici güç azalarak yorgunluk artar, yani hayattan yorgunluk.
Nasıl
8 saat fabrikanın zehirli ortamında olanlara
panzehir olarak günlük yoğurt dağıtılırsa
veya sigaradan zehirlenen ciğerlerin yeterli spor, gıda
ve egsersize son derece ihtiyacı olursa, arada bir fişe
sokulmayan ruh da kurur ve sahibini hasta, huzursuz hatta
mutsuz duruma
sokar.
Yakın
ve uzak çevremizde olan olumsuz olaylar, dedikodu, zan ve
iftiralar bazan hassas midelere tuz-biber olabiliyor. O zaman
bir gönül dostu ararsınız sizi yanlış
anlamayan, hayır öğütlü, geniş ufuklu ve ağzı
dualı.
Hayat
her zaman güllük gülistanlık olmuyor; bunun inişi
var, yokuşu var, kolayı-zoru, sevinci-üzüntüsü
var. Kalemi her elime alışımda törpülenen ümitleri
nasıl yeşertebilirim, asık suratları nasıl
güldürür veya huzurun adresini şaşırmışlara
bir işaret verebilir miyim diye tefekküre dalarım.
Güzel haber ve tecrübeleri paylaşma arzusu gibi okurlarımın
veya çevremdekilerin de genelde öyle düşündüklerine
inanırım.
Bu
ara „Islam ve Medya“ konulu iki toplantiya katıldık.
Hiç yoktan veya sudan bahanelerle nasıl fırtına
koparıldığına, sistemli ve önyargılı
bir şekilde abrtma, itham ve sindirme metodlarının
kaynağına yakından şahit oldum. Bak.
www.medienverantwortung.de , Dr. Sabine Schiffer
Malesef
olumsuz haber, çatlak ses veya HAK ki karalayanlar öne çıkarılıp
teşvik edilirken, güzel gelişmeler birtürlü dile
getirilmiyor. Sanki adı konulmamış tek tarafli
bir savaş var medyada. N. Kelek gibi ilmi dayanaği
olmayan, adeta düşman olduğu bir kültürden
intikam alırcasına kaleme alınmış
kitaplar tüm kütüphanelere gönderilip ilgililere kaynak gösteriliyor.
Mesela,
dikkat edilmezse sürekli atılan benzeri çamurların
etkisiyle; laik-demokrat, fundamentalist-islamist,
liberal-muhafazakar vb. itham, sınıflandırma ve adlandırmalardan etkilenerek kendi insanımızı
dahi bu tariflerle sıfatlandırma hatasına düşelebiliriz.
Halbuki bizim kendi özbe öz tabirlerimiz var; emin, fasık,
muttaki, salih, ahlaklı, faziletli…gibi. Böylece özne
olamayanların isim ve sıfatlarını dahi
baskaları belirler.
Huzur,
barışçıların da en az savasçılar
kadar sesli ve güclü olduğu yerlerde hayat bulabilir.
Önyargılar da pratikte bizden göstererek ( Zira cagin
insani sözden ziyade gördügüne inaniyor) kırılmaya
mahkumdur.
Ayrıca
bütün bu olumsuzluklar çevremizde olan güzel gelişmeleri,
milletce aldığımız mesafeyi görmemizi de
engellememeli. Bu konuda bir iki misal : Öncelerı öz
benliğine sahip okumuş-yetişmiş insanımız
son derece azdı. Düne kadar bürokratlar, konsoloslar,
hatta memurlar halka tepeden bakar, adeta kimseyi yanına
yanaştırmazlardı. Öyle ki; okumuş kesimle
hem bilgi ve ilim farkı yüksek, hemde aradaki mesafeler
açıktı.
Artık
aradaki bu uğursuz fark gittikçe halkımızın
lehine kapanırken insanımız, aydını
ve siyasetcisiyle de barışıyor
Geçen,
konsolos ve arkadaşları bizim şehir
yetkilileriyle bir iftar programında birlikte oldular. Süper
almanca, onurlu ve komplexsiz tablomuz tekrar ümitlerimi yeşertti.
Artık Eğitimcilerimiz, Hocalarimiz dersine
iyi çalışıyor evden ziyade kalite,
metod ve gönül kazanma gayretindeler.
Laptopla
Präsentasyon-Sinevizyon hazırlayıp Biemer le
sunuyor ve mütemadiyen yenilenerek
insanının karşısına çıkma
gayretindeler.Yani adeta
uyum sağlamada asır suresini ölçü alıyorlar.
İnşallah,
artık gelen gideni aratmayacak.
Hiç ummadığınız gençlerle bir
yolculuk edin, konuşun pırıl, pırıl
özlediğimiz kadim değerlerin
ışığını göreceksiniz onlarda.
Velhasıl her alanda yetişmiş eleman ve kalitemiz artıyor, böyle
olunca muhatapla aynı (göz)hizasinda, rahat ve kendinden
emin görüşülebiliyor. Bu durum, yıllardır
karşısında güçlü bir „Partner“ hasreti
çeken muhataplarımızında hoşuna gitmiyor
değil. Çaşdaşlığı balo, kokteyl,
alkol ve moda yarışına indirgeme komplex ve
taklit yanlışlığında ısrar
edilemeyecek artık.
Eskiden
TV kanallarında ailece seyredecek birşey bulamazken
bugün durum aynı mı? (Sanki Türk ailesi her
sofrada alkol alıyormuş gibi), öz kültürümüzü
dikkate almayan taklit dizilerin insanımıza birşey
veremeyeceği artık kaliteli programlarla gölgede
birakiliyor.
Zira
dünya, taklit değil kalite yarışında. Artık
renge, sakala-bıyığa, giyime değil kafanın
içine ehliyet,
liyakat, verim ve kaliteye bakılıyor. Bu olumlu gelişmelere
saplantı, inat veya hasetlerinden dolayı hala kayıtsız,
hatta hasım kalmayı yeğleyen dinazorlarsa azalıp
nesli tükenmeye mahkumdurlar. Zaten hatada inat edenlerin söz
ve eserleri bozuk plak gibi basın ve yayınlarında
da sırtarıp durmuyor mu?
Sukunet,sevgi,
empati, hassasiyet ve tevazu içinde yapılacak sunuşlara
insanların ihtiyacı var. Problemleri, teknoloji karşısında
savruluşları, acıları mütemadiyen
tekrarla çaresizliği, zayıflığı,
ezikligi duymak istemiyorlar. Onların daha çok vizyona,
ferahlamaya, çözüm ve kolaylığa kuru tartışmadan
ziyade uzlasmaya, yeniden yapılandıracak
motivasyonlara ve konusandan çok yaşayanları görmeye
ihtiyaci var.
Kolay
değil yılların ihmali var, birileri koşarken
oturarak kabettiğimiz koca bir zaman dilimi az degil,
bayağı bir mesafe var arada. O açığı
kapatmak zorundayız. Bu da çok, daha çok çalışmadan
olacak şey değil.
Mesela eğitim alanındaki bir yatırım ancak on yıllar
içinde sonuç veriyor. Bir çocuğa yatırım
yapacaksınız, verimini 15 - 20 yıl sonra
alacaksınız. Ama o yatırımı yapmak
zorundasınız. O hizmetler desteklenmeli, bu konuda
şahıslara takılıp kalanlar ve nefsini aşamayanlar
ise susmalı. Yerini dolduramayacağınız bir
boşluğu veya daha iyisini yapamayacağınız
bir işi-evi yıkmazsınız değilmi?
Tunelde
ışık göründü, bu işde izi ve teri
olanların yarın huzur sofrasında yüzü olacak.
Selam,
nefsini koruyup hayırda yarışanlara...
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Aküyü
doldurmak
Müstesnalar
“Çocuklara
çok
yazık”
Röttingen
deki „İslam Projesi“ tüm okullara örnekti
Ölüm
hapsaneleri ve ölü ruhları dirilten Kurán
Son
kalemiz „Aile“„out“ mu oluyor?
„Moschee
Weg“ ve Yeni Cami
Sanat,
para, ahlak
Bir
başka açıdan Diyalog
Vurdumduymazlığa
çare ne?
Estetik,
armoni ve renklerin dili
Mutluluk
(formülü) ertelenemez
Almanyadaki
yeni neslin tarih bilinci
„Çocuk
kuyuya düşmeden“
Aşk
gibi okumak
Güzel
bir yazı
Bireyselleşmenin
sessiz depremleri
Herseye
rağmen
Batıdan
bir iç muhasebe
Huzur
yazıları
Sağlıklı
değişim
Her
ayrılık
Kimse
sizin yerinize düşünmez
Sözlerin
özünden
Mektup
SAYFA
BASI
|