Hayatın içinden Y
ı l m a z K u z u c u
|
|
yilmazkuzucu@web.de
|

MAYIS MEKTUBU
Hatırlarsanız :“Yarabbi!
Bize istikamet şuuruna sahip olma ve öyle yaşama
takatı ver, dünyada ve ahirette afiyet ver, yarınımızı bu
günden, önümüzdeki ayı bu aydan hayırlı ve bereketli eyle.”
diye dua etmiştik son mektupta galiba kabul oldu ki, bu
ayımız daha bereketli geçti.
Bosna aşığı bir alman dostumuzla Ailece
Bosnaya gittik. Bir hafta Bihaç, Kuluç (Anahtar-1550-1838
Osmanlı şehri) Travnik(Vezirler şehri), Sarayova ve Mostarı
gezdik, 400 yıllık tarihi : SELAM, tolerans ve barış
kültürünün silinemeyen izlerini gördük. Sarayova
Havaalanının altına kazılan kurtuluş tunelini gezdik. Bir
zamanlar sırp karargahı olan Türk okulunda çay içtik, güzel
türkçe konuşan öğrenci ve öğretmenlerle söyleşi yaptık.
Kinci ve partizan barbarların yaptıklarını
dahi affedebilecek hoşgörü kültürünün insanları aynı
insanlık ve medeniyeti nasipsizlerden göremedikleriyse ayrı
bir gerçek.
Şehitlerin ve Izzetbegovic`in mezarında,
5-Vakit ezanda- gözlerimiz yaşardı, ruhen yenilendik. Yarım
Türkiyelik yol, yarım izinlik enerji verdi bize adeta.
Rahmetli bilge kralın : “Beni şehit kardeşlerimin yanına
gömün ve mezarıma da Sultan Fatihin mezrının toprağından bir
avuç toprak getirin vasiyeti aynen yapılmış ve iki asker eli
kalbinde 24 saat saygı duruşunda.
XXX XXX XXX
Efendimizi anma günlerine katıldık, selam ve
salavatlarla Onu andık. Onu bize ve hayatımıza numune
gönderen ALLAH a şükrümüz arttı, yeri gelmişken hatırlatayım;
Doc.Dr. Abdullah Özbek’in ”Bir eğitimci olarak Hz. Muhammed”
isimli kitabını mutlaka getirttirin.
O, iyi bir babaydı, iyi bir eş, iyi bir
arkadaş, iyi bir komşuydu, kapısına çöp yığan komşusuna bile
hediye gönderirdi. Abartmazdı, sade ve mütavaziydi.
O, mutlaka sözünde durur ve asla
aldatmazdı, aldatanları da dost saymazdı. O banane
demezdi, kin gütmezdi, düşkünlere düşkündü. Yeme de,
uyku da, sevme de ve yerme de velhasıl hiçbir şeyde aşırı
gitmezdi.
XXX XXX XXX Aman dikkat !
Çocuğunu
en tehlikeli ve kanının deli akdığı dönemlerde meşkul etmek
isteyen bir babanın ince düşüncesini hatırlatmadan
edemeyeceğim. Tanıdık bir esnafa gider 100 € verir “benim
oğlan izinde yanında bir hafta çalışsın” der. Esnaf da kabul
eder ve sonunda gence 200 € harçlık verir.
O da hepsini kendi kazandı zannederek sevinci, çalışma
isteği ve kendine güveni artar. Ne mutlu evlatlarını
hobilerine tercih eden ve kalpden dua ederek koruyan
babalara…
Mutlaka düzenli bir spor yapmalarını
sağlayın ve sakın boş bırakmayın, başka bir iş yaparak da
dinlenebilirler. Bugün kötü alışkanlıklarının esiri olan
gençler : “ Bir serseri mayın gibi başıboş, ilgisiz ve
mesuliyetsiz gezdiğimiz dönemlerde bulaştık o pisliklere
diye dert yanarlar. Ders olmalı hepimize.
Ya Rabbi! bir an bile bizi ve dotlarımızı
nefsimizle başbaşa sorumsuz bırakma, bize hayırlı dost ve
meşkuliyetler ver. Zira boşluk, şeytana davet fırsatı ve
kötü düşüncelere yuva olabilir.
XXX XXX XXX HAKkın yaktığı
ışık-nur- üflemekle söner mi?
Aile
mutluluğunu yakalayamadığı için materyalizm, feminizm ve
özgürlük! tuzaklarında zehirlenen talihsizler sadece kendi
gibi mutsuz ve en alttakileri sahneye taşıyıp salyalı
seyirciden pirim toplamaya çalışan zavallılardır,
Bir gün
anlayacaklar lakin, dünyaya yaydıkları kin ve neret
tohumlarına o geç kalan pişmanlıkları fayda verebilecek mi?
Burada
yanlızlığını kitaplara, romanlara gömülerek giderenlerin
çokluğunu biliyoruz.
Ortalık film, karikatür, roman silahlarıyla
gürlüyor, yani sözlü ve görüntülü–manipule-kurgu film ve
romanlar, sessiz (sanatla) savaş. Mesela üç kurgu romanla
dünyayı etkilemek, ayağa kaldırmak mümkün. Hiç doğuyu
görmeden doğu üzerine romanlar yazarak batının
Euro-fantazisini onlarca yıl besleyen Karl May, yerini yerli
ve yabancı Ruşdi ve Kelek lere bıraktı. Bir kesimin
kaşarlaşmış önyargı ve fantazileriyle özdesen bu romanlar 80
bin adet bastırılıp teşvik edilerek, kadim bir kültüre ve
tanıyamadıkları bir medeniyete karşı tek taraflı savaş ilan
edilerek korku, kin ve endişe tohumları ekenler yarın onun
acı meyvelerini de yemeye hazır olmalıdırlar.
Hatta oradaki bireysel olaylar bir topluma
maledilerek, sert yaptırım ve kanunlara gerekçe bile
gösterilebiliyor.
Ah bir bilselerdi;
Solingende çocukları diri diri yakıldığı halde yine de
kin gütmeyen, hatta affedebilen bir Mevlüde Genç deki
anlayışı.
Kocası, kardeşleri, çocukları kalleşce katledildikten sonra
binlercesine tecavüz edilip, zorla hamile bırakılan Bosnalı
kadınlarla bir konuşabilselerdi. Onlar bile tekrar
barış içinde birlikte yaşamak için affedebileceklerini
söylerken, sırp caniler „ bugün fırsat olsa yine yaparız“
diyebiliyorsa bundaki farkı farkedemeyenlere ne demeli. El
insaf !
Şükür ki,
bütün vicdanlar kapalı değil, yanlız fazla sesleri
duyulamıyor o kadar.
London Times
gazetesinin bir zamanlar yayın yönetmenliğini de yapan
Yahudi kökenli yazarı Simon Jenkins: "İslâm'ın terör dini
olduğunu ispatlamaya çalışıyoruz. Kimseyi kandırmayalım.
Yarın, tıpkı Saddam yalanında olduğu gibi bunun hesabını zor
veririz. 40 küsûr milyon insanı katlettiğimizi unutmayalım.
Terör budur. Kendimizi de dünyayı da kardırmayalım artık."
Bazı
Politıkacıların şanssız ve düşüncesiz demeçleri üzerine
bir konsolosumuz Alman ve Türk işadamlarına hitaben : Biz
buralara masada oturup konuşarak geldik, eğer istenmiyorsak
(bunun yolu parti mitingleri ve demeçler değildir. Tekrar
masada oturup konuşarak gitmesini de biliriz’ der. Varolsun
şahsiyetli bürokratlarımız.
Gerçekte,(ey insanlar,) siz çok çeşitli hedefler
peşindesiniz!
Her kim (başkaları için harcar) ve Allaha karşı sorumluluk
bilinci taşırsa,
Ve nihai güzelliğin/iyiliğin gerçekliğine inanırsa, işte
onun için nihai huzur ve rahatlığa giden yolu
kolaylaştıracağız. Cimrilik yapana ve kendi-kendine yeterli
olduğunu zannedene, ve nihai güzelliği/iyiliği yalan sayana
gelince, onun için zorluğa ve sıkıntıya giden yolu
kolaylaştırırız. (Leyl: 92)
Sen,
insan fıtratının kabule yatkın olduğu yolu tut; iyi olanı
emret; bilgisiz kalmayı seçenleri kendi hallerine bırak.
Ve eğer
Şeytan’dan (güç alan) bir kışkırtı seni [gözü kara bir
öfkeye] sürükleyecek olursa (hemen) Allah’a sığın ve bil ki
O her şeyi işiten, her şeyi künhüyle bilendir.’
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
Mayıs
Mektubu
Evlenmek
mi zor, anlaşmak mı? Veya neden illa Aile?
Mart
mektubu
İçimdeki
Notlar
Hayat;
sebep ve sonuç
Hacda
nefsi Kurban edebilmek
Şiir
gibi bir izinden…
Aküyü
doldurmak
Müstesnalar
“Çocuklara
çok
yazık”
Röttingen
deki „İslam Projesi“ tüm okullara örnekti
Ölüm
hapsaneleri ve ölü ruhları dirilten Kurán
Son
kalemiz „Aile“„out“ mu oluyor?
„Moschee
Weg“ ve Yeni Cami
Sanat,
para, ahlak
Bir
başka açıdan Diyalog
Vurdumduymazlığa
çare ne?
Estetik,
armoni ve renklerin dili
Mutluluk
(formülü) ertelenemez
Almanyadaki
yeni neslin tarih bilinci
„Çocuk
kuyuya düşmeden“
Aşk
gibi okumak
Güzel
bir yazı
Bireyselleşmenin
sessiz depremleri
Herseye
rağmen
Batıdan
bir iç muhasebe
Huzur
yazıları
Sağlıklı
değişim
Her
ayrılık
Kimse
sizin yerinize düşünmez
Sözlerin
özünden
Mektup
SAYFA
BASI
|