
İyiye değişim ve beyinlerde
haraket
Bir yerde bir başkasıyla buluşmak veya görüşmek için
illa bir haraket ve bir kıpırdanma gerekir. Bu haraket
bedenen, yürüyerek ya da bir vasıtayla olduğu gibi,
kafalarda da yaşanır. Orada da bir şeylerin haraket ederek
değişimi gerçekleşir. Aksi takdirde insan olduğu yede
saydığı gibi fikri tekamülünü de gerçekleştirememiş olur.
Şartlanmış beyinleri, kendi mutlak
dogmalarına kilitlenmiş
medya ve siyasetçileri duymamak için haftalardır Türk tv
haber yayınlarına bakamıyorum.
O kinli ve hazımsız yüzler, o köpüren ağızlar ne öyle ?
Hangi demokrasi bu? (Avrupa sosyalistler
kulübü dahi dayanamadı da ‘…’ nin üyeliğini gözden geçirme
kararı aldı). Kendileri gibi düşünmeyenleri adamdan bile
saymayanlar -halka güvenmiyorlarki saysınlar- hasetten adeta
gözleri dönmüs tüm aşırıların aynı kutupta
birleşmeleri ve bu tutum, haklılık payı olanların
dogrularını da götürüyor.
Bu manzara ilimden, siyasetten, hatta okumaktan bile
tereddüte düşürür insanı. Yoksa 500 yıl dünyaya hoşgörü ve
medeniyet yaymış bir milletin mensuplarının bugünki hali
nasıl izah edilecek.
Kalemin, çalışmanın ve medenice konuşabilmenin metodunu ve
kuralını beceremeyenler bu hazımsızlığı illa inkar, öldürmek,
indirmek veya darbenin rüyasını görerek ortaya koyanlardır.
O yazılardan, dergi-gazete ve nutuklardan etkilenen, pirim
veren veya sokağa dökülenler, sözde cumhuriyet mitinglerine
katılanlar (çoğu günü kurtarmanın peşinde ya..) sevginin
aydınlığını hak etmeyenlerse ne demeli?
Canlılar bıraktıkları izlerden keşfedilirler, hani
cumhuriyet için ve Atatürkçülük adına toplanmışlardı?
Dağıldıklarında bir de gördük ki, her yer çöp yığını, en
hazin olanı da, o çöplerin içerisinde dedelerimizin onun
uğruna can verdikleri, şehadet rütbesine eriştikleri Türk
bayrakları ve Atatürk posterlerinin olması. Bunların amacı
ne bayrak ve ne de Atatürk, bunlar sadece amaca hizmet eden
araçtan ibaret. Böyle insanlara adil, çalışkan ve dürüst
idareciler zaten iki numara büyükse, nesine acıyayım, değmez.
Dönelim buradaki aktualitemize….
Şahıslar gibi milletlerinde güçlü ve zayıf yönleri vardır.
Bir güçlü yönümüz illa herhangi bir dış (ya da devlet)
yardıma muhtaç olmadan da hayatta kalabilme kabiliyeti.
Zayıf tarafımızsa galiba kolay organize olamama olsa gerek.
Yarım yüzyıla yakın buradaki-avrupa- çalışkan insanlar,
kazandıkları alın teri ekmeğe teşekkürle, geldikleri vatan
ve ailelerine duanın yanında, yerli insanların huzur ve
felahını da dilemeyi ihmal etmemişlerdir.
Yine bunca zaman bir tek kilisenin dahi camını kırmamış,
fabrika köşelerinde bir gayri müslime bıçak sokulmamışsa,
tolerans rüstünü fazlasıyla isbat etmişler demektir.
Dua eden gönül nefret edebilir mi?
Sevmeyen, elli yıl bir yerde nasıl kalır?
Bu samimiyete inandırmak için herkesin, illa kadeh
kaldırması, kuzu yerine domuz kesmesi, tesettürü terketmesi
veya sakalını bıyığını sarıya boyaması mı gerekir?
Nihayet o insanlar yeni vatanda toparlanıp (birlikte insani
haklarını alabilmeleri için) bir üst çatı oluşumu
gerçekleştirdiler. KRM´e (Koordinasions Rad der Muslime) çok
şükür, buna hemen hepimiz sevindik. Buna sizden duyduğuna
ve gördüğüne itibar eden bu ülkenin yerlileri dahi
memnun oldular. Lakin, Olli ve Ulla´lar anlarken Ali, Lale
ve Necla´ların korkulu rüya açıklamalarını anlayamadık.
Yüz olumlunun değil de, birkaç olumsuzun sesi nasıl etkili
olur, hayret doğrusu.
Şimdi lokal yapılanma için iş, tabana düşüyor.
Şehir (Rathaus) yönetimleri nezdinde, lokal bazdaki
kutlama ve özel-resmi- günlerde katolik, protestan ve yahudi
temsilcileri ayrı ayrı davet edilip, söz hakkı verilerek
itibar edilirken bir türlü (bari böyle günler için olsun)
bir araya gelemeyen ve birlikte konuşma rüştünü
gösteremeyenlere; “Beş cami için, beş başkan, beş hoca, bir
kaç da tercümana veya her defasında farklı temsilciyle
muhatab olmaya uygun değiliz deniliyordu. Akl-i selim
idareciler birer temsilci arasından birini göstererek
Würzburg´da buna bir çözüm buldu böylece bir zaafıda aşmış
oldular. Şimdi bu örnek davranışı sergileme sırası ise diğer
şehirlerde. Öyleyse işiniz rast gele ve selam size.
SAYFA
BASI
Yazarın
diğer
yazıları:
İyiye
değişim ve beyinlerde haraket
Örtün
bir bayrağa bedel
Veli
Sohbetleri (Elterntalk)
Bir
proje yarışması
O öyle bir
kitap ki !
Kurbanımız
esas olsa
İslam
2020 – Stuttgart
Bir
Rahmet Çadırı ve bir fıncan kahve
Hoşgörü
diyarından
İnternet,
gençlik ve biz
Mayıs
Mektubu
Evlenmek
mi zor, anlaşmak mı? Veya neden illa Aile?
Mart
mektubu
İçimdeki
Notlar
Hayat;
sebep ve sonuç
Hacda
nefsi Kurban edebilmek
Şiir
gibi bir izinden…
Aküyü
doldurmak
Müstesnalar
“Çocuklara
çok
yazık”
Röttingen
deki „İslam Projesi“ tüm okullara örnekti
Ölüm
hapsaneleri ve ölü ruhları dirilten Kurán
Son
kalemiz „Aile“„out“ mu oluyor?
„Moschee
Weg“ ve Yeni Cami
Sanat,
para, ahlak
Bir
başka açıdan Diyalog
Vurdumduymazlığa
çare ne?
Estetik,
armoni ve renklerin dili
Mutluluk
(formülü) ertelenemez
Almanyadaki
yeni neslin tarih bilinci
„Çocuk
kuyuya düşmeden“
Aşk
gibi okumak
Güzel
bir yazı
Bireyselleşmenin
sessiz depremleri
Herseye
rağmen
Batıdan
bir iç muhasebe
Huzur
yazıları
Sağlıklı
değişim
Her
ayrılık
Kimse
sizin yerinize düşünmez
Sözlerin
özünden
Mektup
SAYFA
BASI
|